Merkel'den olay Erdoğan itirafı: Böhmermann olayında hata yaptım
Angela Merkel, Böhmermann'ın Erdoğan şiiri ile ilgili yaptığı açıklamada 'kasten yaralayıcı' ifadesini kullandığı için hata yaptığını söyledi.
Almanya Başbakanı Merkel, 4 Nisan'da yaptığı açıklamada Alman komedyen Jan Böhmermann'ın ZDF Neo kanalında Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'la ilgili okuduğu hakaret içeren şiire dair "kasten yaralayıcı" ifadesini kullandığı için hata yaptığını söyledi.
Başbakan Merkel, mültecilerin Almanya'ya uyumu konusunda eyalet başbakanlarıyla yaptığı bir toplantının ardından, Başbakanlık'ta düzenlenen basın toplantısında açıklamalarda bulundu.
Merkel yarın Türkiye'de
Merkel yarın Türkiye'ye yapacağı ziyaret ile ilgili bir soru üzerine, amaçlarının savaştan kaçan Suriyeli mültecileri ülkelerine yakın bir yerde tutmak ve hayatlarını tehlikeye atarak, kaçak yollardan Avrupa'ya gelmelerini önlemek olduğunu belirtti.
Başbakan Davutoğlu ile tüm konuları ayrıntılı bir şekilde görüşeceklerini anlatan Angela Merkel, "Bu vesileyle bazı yanlış anlamaları da düzeltmek istiyorum. Birincisi her zaman Türkiye-AB Anlaşması doğru mu diye soruldu. Ben diyorum ki kesin olarak doğrudur ve önemlidir. Komşularımızla birlikte Şengen sınırlarımızı da korumamıza yardımcı olacaktır. İkincisi, geçen hafta sonu (Jan Böhmermann hakkında soruşturma izni verilmesi) verdiğimiz onay doğru muydu. Bunun da hala doğru olduğuna inanıyorum. Çünkü bu sayede Alman mahkemeleri hukuki açıdan doğru karar verme şansına sahip olacaklar." diye konuştu.
"İnsan hakları, özgürlük hakları, basın özgürlüğü vazgeçilmez değerlerdir"
Deutsche Welle Türkçe’nin haberine göre, hükümet sözcüsü Steffen Seibert aracılığı ile bir açıklama yapan Merkel, bu konuda kendisine kızdığını ifade ederek düşünce ve basın özgürlüğüne kişisel olarak önem vermiyormuş gibi bir izlenimin doğduğunu kaydetti. Bu izlenimin yanlış olduğunu vurgulayan Merkel, "İnsan hakları, özgürlük hakları, basın özgürlüğü vazgeçilmez değerlerdir" ifadelerini kullandı.
Merkel, Alman Ceza Yasası'nın 103'üncü maddesi uyarınca "yabancı devlet adamlarına hakaret" suçlamasıyla Böhmermann hakkında yargı yolunun açılmasına onay vermesinin ise doğru bir karar olduğunu kaydetti. Merkel yargı bağımsızlığına işaret ederek Alman mahkemelerinin karar verebilmesine olanak sağladığını vurguladı. Alman Ceza Yasası'na göre 103'üncü maddeden cezai soruşturma açılabilmesi için hükümetin onay vermesi gerekiyor.
İki maddeden inceleme
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, kendisi hakkında içinde küfürlü ifadeler geçen bir şiir okuyan Alman komedyen Jan Böhmermann hakkında ayrıca bizzat suç duyurusunda bulunmuştu. Erdoğan'ın suç duyurusunu Alman Ceza Yasası'nın 194'üncü maddesine dayanarak "kişiye hakaret etmek" suçlamasını düzenleyen 185'inci maddesi gereğince yapmıştı. Alman Ceza Yasası'nın 194'üncü maddesi, hakaret soruşturması başlatılması için mağdurun şikayetçi olmasını öngörüyor.
Mainz Savcılığı, her iki maddeden de incelemesini sürdürüyor.
Merkel'in açıklaması
Merkel'in 4 Nisan'da Başbakan Ahmet Davutoğlu ile yaptığı görüşmenin ardından yaptığı açıklama tartışmalara neden olmuştu. Hükümet Sözcüsü Steffen Seibert tarafından yapılan açıklamada, Merkel’in Türkiye Başbakanı Ahmet Davutoğlu ile şiirin "kasten yaralıyıcı bir metin" olduğu konusunda hemfikir olduğunu belirtilmişti.
Merkel'in bu açıklaması Almanya'da sert eleştirilere neden olmuş ve Merkel'in yargı kararını açıklamadan böyle bir nitelemede bulunmasının hatalı olduğu dile getirilmişti. Merkel'e Türkiye ile AB arasındaki mülteci anlaşması nedeniyle Erdoğan'a boyun eğdiği suçlamaları yöneltilmişti.
“Hata olarak değerlendiriyorum”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik hakaret içeren mizah programını hazırlayan Jan Böhmermann hakkında hukuki süreç başlatılması amacıyla, Türkhükümetinin verdiği notaya olumlu yanıt vermesini de savunan Merkel, şunları söyledi:
"Geçen günlerde kişisel olarak öfkelendiğim tek şey 4 Nisan tarihinde "bilinçli tahkir"den söz etmiş olmamdır. Böylece kendi şahsi görüşümün bu konuda bir önemi varmış gibi bir intiba oluştu. Bunu bir kez daha düşündüğümde bir hata olarak değerlendiriyorum. Böylece sanki benim için düşünce özgürlüğünün, basın özgürlüğünün önemli olmadığı şeklinde bir inanç oluştu. Bunlar benim için önemli ve önemli kalmaya da devam edecek. Benim görüşmelerimi de her zaman etkiler. İnsan hakları ve değerler konusunda konuşulduğunda bu her zaman iki yönlüdür. Bir yanı, açıkta konuşulanlardır, diğer bir yanı da özel olarak konuşulanlardır. Siyasi görüşmelerde her iki yan da gündeme gelir. Bu gelecekte de böyle olacak. İnsan hakları, özgürlükler, basın özgürlüğü vazgeçilmez değerlerdir. Türkiye ile bir anlaşmayaptığımız için artık bunlar değersizdir gibi bir şey düşünülmesi yanlıştır."
Başbakan Merkel, mültecilerin Almanya'ya uyumu konusunda eyalet başbakanlarıyla yaptığı bir toplantının ardından, Başbakanlık'ta düzenlenen basın toplantısında açıklamalarda bulundu.
Merkel yarın Türkiye'de
Merkel yarın Türkiye'ye yapacağı ziyaret ile ilgili bir soru üzerine, amaçlarının savaştan kaçan Suriyeli mültecileri ülkelerine yakın bir yerde tutmak ve hayatlarını tehlikeye atarak, kaçak yollardan Avrupa'ya gelmelerini önlemek olduğunu belirtti.
Başbakan Davutoğlu ile tüm konuları ayrıntılı bir şekilde görüşeceklerini anlatan Angela Merkel, "Bu vesileyle bazı yanlış anlamaları da düzeltmek istiyorum. Birincisi her zaman Türkiye-AB Anlaşması doğru mu diye soruldu. Ben diyorum ki kesin olarak doğrudur ve önemlidir. Komşularımızla birlikte Şengen sınırlarımızı da korumamıza yardımcı olacaktır. İkincisi, geçen hafta sonu (Jan Böhmermann hakkında soruşturma izni verilmesi) verdiğimiz onay doğru muydu. Bunun da hala doğru olduğuna inanıyorum. Çünkü bu sayede Alman mahkemeleri hukuki açıdan doğru karar verme şansına sahip olacaklar." diye konuştu.
"İnsan hakları, özgürlük hakları, basın özgürlüğü vazgeçilmez değerlerdir"
Deutsche Welle Türkçe’nin haberine göre, hükümet sözcüsü Steffen Seibert aracılığı ile bir açıklama yapan Merkel, bu konuda kendisine kızdığını ifade ederek düşünce ve basın özgürlüğüne kişisel olarak önem vermiyormuş gibi bir izlenimin doğduğunu kaydetti. Bu izlenimin yanlış olduğunu vurgulayan Merkel, "İnsan hakları, özgürlük hakları, basın özgürlüğü vazgeçilmez değerlerdir" ifadelerini kullandı.
Merkel, Alman Ceza Yasası'nın 103'üncü maddesi uyarınca "yabancı devlet adamlarına hakaret" suçlamasıyla Böhmermann hakkında yargı yolunun açılmasına onay vermesinin ise doğru bir karar olduğunu kaydetti. Merkel yargı bağımsızlığına işaret ederek Alman mahkemelerinin karar verebilmesine olanak sağladığını vurguladı. Alman Ceza Yasası'na göre 103'üncü maddeden cezai soruşturma açılabilmesi için hükümetin onay vermesi gerekiyor.
İki maddeden inceleme
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, kendisi hakkında içinde küfürlü ifadeler geçen bir şiir okuyan Alman komedyen Jan Böhmermann hakkında ayrıca bizzat suç duyurusunda bulunmuştu. Erdoğan'ın suç duyurusunu Alman Ceza Yasası'nın 194'üncü maddesine dayanarak "kişiye hakaret etmek" suçlamasını düzenleyen 185'inci maddesi gereğince yapmıştı. Alman Ceza Yasası'nın 194'üncü maddesi, hakaret soruşturması başlatılması için mağdurun şikayetçi olmasını öngörüyor.
Mainz Savcılığı, her iki maddeden de incelemesini sürdürüyor.
Merkel'in açıklaması
Merkel'in 4 Nisan'da Başbakan Ahmet Davutoğlu ile yaptığı görüşmenin ardından yaptığı açıklama tartışmalara neden olmuştu. Hükümet Sözcüsü Steffen Seibert tarafından yapılan açıklamada, Merkel’in Türkiye Başbakanı Ahmet Davutoğlu ile şiirin "kasten yaralıyıcı bir metin" olduğu konusunda hemfikir olduğunu belirtilmişti.
Merkel'in bu açıklaması Almanya'da sert eleştirilere neden olmuş ve Merkel'in yargı kararını açıklamadan böyle bir nitelemede bulunmasının hatalı olduğu dile getirilmişti. Merkel'e Türkiye ile AB arasındaki mülteci anlaşması nedeniyle Erdoğan'a boyun eğdiği suçlamaları yöneltilmişti.
“Hata olarak değerlendiriyorum”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik hakaret içeren mizah programını hazırlayan Jan Böhmermann hakkında hukuki süreç başlatılması amacıyla, Türkhükümetinin verdiği notaya olumlu yanıt vermesini de savunan Merkel, şunları söyledi:
"Geçen günlerde kişisel olarak öfkelendiğim tek şey 4 Nisan tarihinde "bilinçli tahkir"den söz etmiş olmamdır. Böylece kendi şahsi görüşümün bu konuda bir önemi varmış gibi bir intiba oluştu. Bunu bir kez daha düşündüğümde bir hata olarak değerlendiriyorum. Böylece sanki benim için düşünce özgürlüğünün, basın özgürlüğünün önemli olmadığı şeklinde bir inanç oluştu. Bunlar benim için önemli ve önemli kalmaya da devam edecek. Benim görüşmelerimi de her zaman etkiler. İnsan hakları ve değerler konusunda konuşulduğunda bu her zaman iki yönlüdür. Bir yanı, açıkta konuşulanlardır, diğer bir yanı da özel olarak konuşulanlardır. Siyasi görüşmelerde her iki yan da gündeme gelir. Bu gelecekte de böyle olacak. İnsan hakları, özgürlükler, basın özgürlüğü vazgeçilmez değerlerdir. Türkiye ile bir anlaşmayaptığımız için artık bunlar değersizdir gibi bir şey düşünülmesi yanlıştır."