Melih Aşık'tan "tasfiye edilecek gazeteci" yorumu!
Ulusalcı kesimin güçlü kalemi Melih Aşık, Milliyet'ten gönderildi mi yoksa gönderilecek mi? İşte o sorunun yanıtı...
Hürriyet'ten Yılmaz Özdil'in gönderilmesi sonrasında herkesin dilinde hükümete muhalif isimlerin köşelerini kaybetmeye başladığı iddiası var. Ulusalcı kesimin önemli sözcülerinden biri durumundaki Milliyet yazarı Melih Aşık da bugün köşesinde kendisinin "tasfiye edilecek gazeteciler" listesinde yer aldığını anımsattı ve daha önce yaşadığı kovulmaları anımsatıp: "Bizi atanlar artık yaşamıyor. Biz hâlâ yazıyoruz." yorumunu yaptı.
Aşık, okurlarına "Kulak asmayın bu atıldı atılıyor haberlerine... Gazeteci doğruları yazıyor mu, yazmıyor mu? Ona bakınız..." diye seslendikten başka çarpıcı bir dizi de yorum yaptı.
İşte Aşık'ın köşesinden gazetecilik meseleği üzerine yazdığı o ilginç satırlar:
"Gazete sütunları ve internet sitelerinde sık sık işten atılacak yazarların adları yayınlanır... Bendenizin adı da sıkça bu listelerde yer alır... Kimileri temenni havasında anar adımızı... Kimileri onur listesine yakıştırdığı için...
Yıllar önceydi... Aydın Doğan bir gün Ankara Hürriyet'te Bekir Coşkun'un odasına uğramış... İktidarın önerdiği temizlik listesinden söz etmiş... İkinci sırada sen varsın, üçüncü sırada Oktay Ekşi var, demiş...
Bekir'e sordum;
- Birinci sırada kim varmış?
- Sen, dedi...
Sağolsun Aydın Bey gereğini yapmadı... Ama sonraki yıllarda da adımız (tahmine dayalı) tasfiye listelerinden eksik olmadı.
Değerli okurların bu ihtimale üzüldüklerini biliyoruz...
Ancak şu anda gündemde böyle bir konu yok... Pek olmadı da...
Yarın olabilir tabii... Ne der Haldun Taner'in Fasulyacıyan'ı o ünlü tiradında
- Aktör dediğin nedir ki, bugün varız yarın yoğuzdur...
Gazeteci ve yazarlar da artık öyledir...
1971 yılında 12 Mart darbesinde TRT'den atılmıştık... Kısa bir süre Avrupa'da işçilik de yaptıktan sonra tekrar basına döndük... Bizi atanlar artık yaşamıyor. Biz hâlâ yazıyoruz. Hoş elimiz kalem tutmaz olur, yazamayabiliriz de... Bir gazeteci için daha önemli olan kalemini satmamaktır...
Maaşını halktan alıp halka yalan söylüyor, sömürücülerin davulunu çalıyorsa, gazeteci için acınacak durum odur.
Diyeceğimiz sayın okur... Kulak asmayın bu atıldı atılıyor haberlerine... Gazeteci doğruları yazıyor mu, yazmıyor mu? Ona bakınız...
Bir tarihte Cağaloğlu'nda berduşların uyuduğu bir taş kovuğun duvarına şöyle bir cümle kazınmıştı:
- Ben bir şairim boş bulduğum yere şiir yazarım...
Gazeteci de öylesine kararlı olmalı... Kalemi bırakmamalı... Ama doğruları yazmak kaydıyla...
Aşık, okurlarına "Kulak asmayın bu atıldı atılıyor haberlerine... Gazeteci doğruları yazıyor mu, yazmıyor mu? Ona bakınız..." diye seslendikten başka çarpıcı bir dizi de yorum yaptı.
İşte Aşık'ın köşesinden gazetecilik meseleği üzerine yazdığı o ilginç satırlar:
"Gazete sütunları ve internet sitelerinde sık sık işten atılacak yazarların adları yayınlanır... Bendenizin adı da sıkça bu listelerde yer alır... Kimileri temenni havasında anar adımızı... Kimileri onur listesine yakıştırdığı için...
Yıllar önceydi... Aydın Doğan bir gün Ankara Hürriyet'te Bekir Coşkun'un odasına uğramış... İktidarın önerdiği temizlik listesinden söz etmiş... İkinci sırada sen varsın, üçüncü sırada Oktay Ekşi var, demiş...
Bekir'e sordum;
- Birinci sırada kim varmış?
- Sen, dedi...
Sağolsun Aydın Bey gereğini yapmadı... Ama sonraki yıllarda da adımız (tahmine dayalı) tasfiye listelerinden eksik olmadı.
Değerli okurların bu ihtimale üzüldüklerini biliyoruz...
Ancak şu anda gündemde böyle bir konu yok... Pek olmadı da...
Yarın olabilir tabii... Ne der Haldun Taner'in Fasulyacıyan'ı o ünlü tiradında
- Aktör dediğin nedir ki, bugün varız yarın yoğuzdur...
Gazeteci ve yazarlar da artık öyledir...
1971 yılında 12 Mart darbesinde TRT'den atılmıştık... Kısa bir süre Avrupa'da işçilik de yaptıktan sonra tekrar basına döndük... Bizi atanlar artık yaşamıyor. Biz hâlâ yazıyoruz. Hoş elimiz kalem tutmaz olur, yazamayabiliriz de... Bir gazeteci için daha önemli olan kalemini satmamaktır...
Maaşını halktan alıp halka yalan söylüyor, sömürücülerin davulunu çalıyorsa, gazeteci için acınacak durum odur.
Diyeceğimiz sayın okur... Kulak asmayın bu atıldı atılıyor haberlerine... Gazeteci doğruları yazıyor mu, yazmıyor mu? Ona bakınız...
Bir tarihte Cağaloğlu'nda berduşların uyuduğu bir taş kovuğun duvarına şöyle bir cümle kazınmıştı:
- Ben bir şairim boş bulduğum yere şiir yazarım...
Gazeteci de öylesine kararlı olmalı... Kalemi bırakmamalı... Ama doğruları yazmak kaydıyla...