MEHMET Y. YILMAZ; "VERGİLERİMİZİ BU ADAMLARI EKRANA ÇIKARMAK İÇİN Mİ VERİYORUZ?"

Hürriyet yazarı Mehmet Y. Yılmaz, "Hamileler sokakta gezmesin" diyen avukat için TRT'ye verdi veriştirdi

Seviyenin böylesine ne demeli?

TRT’nin birinci kanalında yayımlanan iftar programında “tasavvuf düşünürü” olduğu iddia edilen bir avukat da ekrana çıkarılmış.
İnternette Hürriyet TV’den izledim, şöyle diyor:

“Hamileliği davul çalarak ilan etmek bizim terbiyemize aykırıdır. Böyle karınla sokakta gezilmez. Her şeyden önce estetik değildir. 7-8 aydan sonra anne adayı biraz hava almak için beyinin otomobiline biner, biraz dolaşır. Sonra akşamüstü çıkarlar. Şimdi ise maşallah, kanatlısı kanatsızı televizyonlarda uçuşuyor. Ayıptır ayıp. Bunun adı realizm değildir. Bunun adı terbiyesizliktir”.
Hamile bir kadın görüntüsünün estetik olup olmadığını tartışmak bugüne kadar hiç aklıma gelmemişti.
Hatta itiraf edeyim, zaman zaman hamileliklerinin ilerleyen aylarında dergilere fotoğraf çektiren yabancı artist–oyuncular görüyorum, son derece estetik bulduğumu da belirteyim.
Tasavvuf, “İnsanın akıl yoluyla erişemediği ilahi gerçekleri sezgiyle arama yolu” olarak tanımlanıyor. Cüneyd Bağdadî şöyle demiş mesela: “Tasavvuf, Allah’ın, seni sende öldürüp, kendinde ebediyen diri kılmasıdır”.

Harkûşî Abdülmelik bin Muhammed de şöyle demiş:
“Tasavvuf ehlinin üç vasfı vardır. Toprak gibidir, iyiye de, kötü kimseye de verir. Bulut gibidir, her şeyi gölgeler. Yağmur gibidir, sevilen kimseyi de, sevilmeyen kimseyi de sular”.

Bunlara bakınca TRT’nin “tasavvuf ehli” diye ekrana çıkardığı kişinin hiç de zannedildiği gibi birisi olmadığını düşündüm.

Sokakta hamile bir kadın görünce bundan göz estetiği bozulan, hamile bir kadının sokağa çıkmasını “hamileliğini davul-zurnayla ilan etmeye” benzeten bir insan bu!
Sığ ve kadınları mal gibi görmeye koşullanmış, kerameti kendinden menkul bir tip!
Hadislerden bile haberi yok, nasıl mutasavvıf olabiliyor, onu da TRT Genel Müdürü’ne sormak gerek.

Vergilerimizi böyle insanları ekrana çıkarmak için mi harcıyorsunuz?

Mehmet Y. Yılmaz'ın yazısının tamamı için tıklayın