Mehmet Barlas'tan olay yazı: New York Times okurları galiba AK Parti'ye oy vermeyecek!
"The New Yok Times" ya da "The Guardian" okurlarının ve "BBC"nin izleyicilerinin AK Parti'ye oy vermeyeceklerini kolayca tahmin edebiliyoruz.
Seçim sonuçlarını tam olarak kestirmek tabii ki mümkün değil... Ama kimlerin kime oy vereceğini biliyoruz. Mesela "The New Yok Times" ya da "The Guardian" okurlarının ve "BBC"nin izleyicilerinin AK Parti'ye oy vermeyeceklerini kolayca tahmin edebiliyoruz.
Sabah Başyazarı Mehmet Barlas seçimlere bir gün kala yazdığı köşe yazısında bir yandan hafif hafif dalgasını geçti, diğer yandan da Gülen'e yüklendi.
İşte Barlas'ın yazısından dikkat çeken bölümler:
Acaba Amerikalı ve İngiliz meslektaşlarımızın ve onların takipçilerinin oylarının rengini seçime iki gün kala değiştirmek mümkün olabilir mi? Bunun pek mümkün olmadığını da bilmeliyiz. Çünkü mesela The New York Times'a göre Türk seçmeninin önünde iki alternatif var. Seçmen ya "Yoldan çıkmış otoriter eğilimli" Tayyip Erdoğan'dan yana olacak, ya da "Karizmatik vaiz" Fethullah Gülen'i destekleyecek.
"Karizmatik vaiz"
BBC'ye de bakarsanız, Erdoğan parlamenter sistemi yok edip otoriter eğilimlerine uygun bir başkanlık sistemini getirmeyi amaçlıyormuş...
Türk seçmeninin oylarını derinine etkileyecek olan bu yayınları yapanlar, belli ki bizim ülkemizin gerçeklerini bizlerden daha iyi bilmekteler. Belli ki Diyarbakırlı, Konyalı, Edirneli, İstanbullu okurları, onları bu konularda yönlendirmişler... Ve herhalde "Karizmatik vaiz"in beddualı vaazlarını kendi dillerine çevirip hayranlıkla izlerken "Keşke bizde de böyle karizmatik rahipler bulunsa ve siyaseti yönlendirse" diye iç geçirmişlerdir.
İmreniyorlar mı?
Acaba bunların arasında Kemal Kılıçdaroğlu hayranları da var mıdır?
Mesela İşçi Partisi eğilimli İngiliz gazeteciler acaba "Bu Kılıçdaroğlu İngiliz İşçi Partisi'nin lideri olsaydı son seçimde Muhafazakâr Parti sandığa gömülürdü" diye düşünüyorlar mıdır? İşsizliğin yok olduğu, herkesin her bayramda ikramiyeler aldığı bir İngiltere'yi hayal edebiliyorlar mıdır?
Ya da mesela Amerikan Başkanlık seçiminde Demokrat Hillary Clinton'un karşısına çıkması muhtemel Cumhuriyetçi aday adayı Jebb Bush "Ben seçimi kazanamazsam dağa çıkarım" dese The New York Times'ın yazı işleri ona kim bilir nasıl destek verirdi. Bu da çok doğal olurdu. Çünkü onlar için dağa çıkmak dağcılık sporları ile ilgilenmek anlamına gelir. Onlar için kurşun sıkmak, bomba patlatmak, siyasetin değil terörizmin gündemindeki eylemlerdir.
Aksan meselesi
Anlaşıldığı kadarıyla "The New York Times" ve "The Guardian" okuru Türkiyeli seçmen kitleleri, 7 Haziran seçimlerinin Ankara ile Pensilvanya arasındaki karşılaşma olduğu bilinciyle sandık başına gidecekler. Bu durum da bizim nihayet "Çağdaş uygarlık düzeyi"ne ulaştığımızı kanıtlamıyor mu?
Her şeyi bilen İngiliz albaya "Fransızca biliyor musun" diye sorduklarında "Fransızca bilmiyorum ama Fransız aksanıyla İngilizce konuşabilirim" diye cevap vermiş ya... Bizdeki Amerikan aksanıyla Türkçe konuşanların kime oy vereceklerini bilmek de neticede bir şey değil midir? Keşke "Karizmatik vaiz" de Amerikan aksanı ile beddualarını seslendirseydi.
Sabah Başyazarı Mehmet Barlas seçimlere bir gün kala yazdığı köşe yazısında bir yandan hafif hafif dalgasını geçti, diğer yandan da Gülen'e yüklendi.
İşte Barlas'ın yazısından dikkat çeken bölümler:
Acaba Amerikalı ve İngiliz meslektaşlarımızın ve onların takipçilerinin oylarının rengini seçime iki gün kala değiştirmek mümkün olabilir mi? Bunun pek mümkün olmadığını da bilmeliyiz. Çünkü mesela The New York Times'a göre Türk seçmeninin önünde iki alternatif var. Seçmen ya "Yoldan çıkmış otoriter eğilimli" Tayyip Erdoğan'dan yana olacak, ya da "Karizmatik vaiz" Fethullah Gülen'i destekleyecek.
"Karizmatik vaiz"
BBC'ye de bakarsanız, Erdoğan parlamenter sistemi yok edip otoriter eğilimlerine uygun bir başkanlık sistemini getirmeyi amaçlıyormuş...
Türk seçmeninin oylarını derinine etkileyecek olan bu yayınları yapanlar, belli ki bizim ülkemizin gerçeklerini bizlerden daha iyi bilmekteler. Belli ki Diyarbakırlı, Konyalı, Edirneli, İstanbullu okurları, onları bu konularda yönlendirmişler... Ve herhalde "Karizmatik vaiz"in beddualı vaazlarını kendi dillerine çevirip hayranlıkla izlerken "Keşke bizde de böyle karizmatik rahipler bulunsa ve siyaseti yönlendirse" diye iç geçirmişlerdir.
İmreniyorlar mı?
Acaba bunların arasında Kemal Kılıçdaroğlu hayranları da var mıdır?
Mesela İşçi Partisi eğilimli İngiliz gazeteciler acaba "Bu Kılıçdaroğlu İngiliz İşçi Partisi'nin lideri olsaydı son seçimde Muhafazakâr Parti sandığa gömülürdü" diye düşünüyorlar mıdır? İşsizliğin yok olduğu, herkesin her bayramda ikramiyeler aldığı bir İngiltere'yi hayal edebiliyorlar mıdır?
Ya da mesela Amerikan Başkanlık seçiminde Demokrat Hillary Clinton'un karşısına çıkması muhtemel Cumhuriyetçi aday adayı Jebb Bush "Ben seçimi kazanamazsam dağa çıkarım" dese The New York Times'ın yazı işleri ona kim bilir nasıl destek verirdi. Bu da çok doğal olurdu. Çünkü onlar için dağa çıkmak dağcılık sporları ile ilgilenmek anlamına gelir. Onlar için kurşun sıkmak, bomba patlatmak, siyasetin değil terörizmin gündemindeki eylemlerdir.
Aksan meselesi
Anlaşıldığı kadarıyla "The New York Times" ve "The Guardian" okuru Türkiyeli seçmen kitleleri, 7 Haziran seçimlerinin Ankara ile Pensilvanya arasındaki karşılaşma olduğu bilinciyle sandık başına gidecekler. Bu durum da bizim nihayet "Çağdaş uygarlık düzeyi"ne ulaştığımızı kanıtlamıyor mu?
Her şeyi bilen İngiliz albaya "Fransızca biliyor musun" diye sorduklarında "Fransızca bilmiyorum ama Fransız aksanıyla İngilizce konuşabilirim" diye cevap vermiş ya... Bizdeki Amerikan aksanıyla Türkçe konuşanların kime oy vereceklerini bilmek de neticede bir şey değil midir? Keşke "Karizmatik vaiz" de Amerikan aksanı ile beddualarını seslendirseydi.