MEHMET BARLAS HÜRRİYET'TEN NİÇİN ATILMAK İSTENDİ,ÖZKÖK'ÜN TAVRI NE OLDU?!!!

'Yaşar Eroğlu bir gün geldi.'Mehmet Barlas'ı atmamız lazım.Okuyuculardan çok tepki geliyor. Oylama yapalım' dedi.Tek tek herkese sormaya başladı.Bana gelinceye kadar yedi kişi 'atılsın' diye görüş bildirdi.

Washington gezisinde ANA uçağındaki keyifli, eğitici ve öğretici gazeteci kulislerine, medya dedikodularına, 'özel hayatlara ilişkin sohbetlere değinmeden' devam ediyoruz.

Köşe yazarlarının dokunulmazlığı konusu tartışılırken, Hürriyet'in ve Sabah'ın genel yayın yönetmenlerinden bu konuda iki çarpıcı örnek dinledik. Daha önceleri 'köşeler babalarımızın malı değildir' tartışması başlatan Ertuğrul Özkök, 'köşe yazarlığına kutsallık atfediliyor. Bunun kırılması lazım' dedi. Tabii bu tartışma bir şekilde Emin Çölaşan'a uzandı. Bir ara Hürriyet'ten ayrılıyor dedikoduları yapılan Çölaşan'la ilgili Özkök, 'Emin çok okunan ve iyi bir yazarımızdır. O günlerde ben ona ne ayrıl dedim ne de tatile çık dedim. Emin'le ilgili başka bir şey olur mu? Hürriyet'te çok çeşitli görüşlerden insanlar var. Hem de her sayfada. Ama Emin tatile gittiğinde, bazı garnizonlar bu dedikodular yüzünden Hürriyet almayı bıraktılar.'

İsimler, kısaltmalar ve köşe yazarlığı konusunda Fatih Altaylı da usta gazeteci Hıncal Uluç'la ilgili bir olayı aktardı. Dinleyelim: 'Göreve geldiğim ilk günlerdeydi. Hıncal Uluç, Başbakan'la ilgili bir yazısında, Başbakan'ın ismi yerine hep RTE ifadesini kullanmıştı. Hepsini Recep Tayyip Erdoğan olarak değiştirttik. Hıncal Uluç'la konuştuğumuzda 'mesajı aldım' dedi ve bundan sonra bu şekilde yazdı. Bu, müthiş bir profesyonelliktir.'

Son derece keyifli sohbetlerin yaşandığı ABD ziyaretinde genel yayın yönetmenlerinin 'zalimliği' de konuşuldu. 'Dokuzuncu genel yayın yönetmeni' lakabı takılan Hasan Cemal, kendisi gazete yönetirken yazı işlerine kızdığı zaman kendi yazısını yüksek sesle toplantı sırasında okurmuş. Hasan Cemal bu tarz 'işkence' metotları uyguladığını anlattı.

Uçakta Başbakan istikrardan bütün işadamlarının faydalandığını vurgularken medya patronlarından Aydın Doğan ve Turgay Ciner'in AK Parti döneminde kaç kat zenginleştiklerini söyledi. Bu arada Ekrem Dumanlı'ya 'Fethullah Hoca'nın şirketlerinin değeri de arttı mı?' esprisi yapıldı. Sonra Mustafa Karaalioğlu 'AK Parti döneminde küçülen tek medya grubu biziz. Yüzde 25 küçüldük' dedi. Meğer Yeni Şafak'ın sahibi Albayrak'ın Trabzonspor Başkanı olmasının getirdiği mali yükü ifade ediyormuş.

Başbakan'la gazeteciler arasında uçakta irtica konusunda bir sohbet geçmişti. O arada Ertuğrul Özkök, Başbakan'a 'Sizin de sorumluluklarınız var. Bu tartışmaları bitirmek için dini referanslara vurgu yapmayın' diye görüşünü ortaya koydu. Başbakan'ın yanında olmadığımız bir anda bu konuyu kendi aramızda tartışırken de Ertuğrul Bey, 'Toplumun bir kesiminde irtica korkusu varsa o zaman sorun var demektir. Benim eşimde irtica korkusu var; bende de var' dedi.

Bu arada dünkü yazımda aktarmıştım. Notlarımı incelerken dikkatimi çekti. Ertuğrul Bey, Milliyet gibi Posta'nın da Başbakan'ın uçağına alınması için yetkililerle görüştü. Bir de şunu ekleyelim; Ertuğrul Bey, Hasan Cemal'le The Guardian'ı konuşurken 'ben Milliyet'i beğenerek okuyorum. The Guardian sıkıcı' ifadesini kullanıyor.

Söz Özkök'ten açılmışken, son derece çarpıcı şu olayı sizlerle paylaşmak isterim. Özkök'ün ağzından dinliyoruz: 'Yaşar Eroğlu bir gün geldi. 'Mehmet Barlas'ı atmamız lazım. Okuyuculardan çok tepki geliyor. Oylama yapalım' dedi. Tek tek herkese sormaya başladı. Bana gelinceye kadar yedi kişi 'atılsın' diye görüş bildirdi. Ben 'bir dakika n'oluyor' dedim. 'Eğer oylamayla, okuyucu yorumuyla adam atacaksak başkaları