MEHMET BARLAS GİBİ HER ZAMAN DEĞİŞİMİ FARK ETMEKLE ÖVÜNEN BİR KÖŞE YAZARININ ASIL DRAMI NE?
Ahmet Hakan yine Mehmet Barlas'ı yerden yere vurdu!
Polemiğin şehvetine kapılmadan yazıyorum
“TÜRK köşe yazarı”, burnundan asla kıl aldırmaz.
En liberali de böyledir, en ulusalcısı da... Mehmet Barlas’ı da böyledir, Emin Çölaşan’ı da...
Tahammülsüzdürler. Eleştiriye hiç gelmezler. Sıkıştırıcı sorulardan hazzetmezler. Sözlerinin üstüne söz söylenmesine rıza göstermezler. Özeleştiri yapmazlar.
İşte Mehmet Barlas!
Burnundan kıl aldırmaya yanaşmıyor. Kendisini özeleştiriye mecbur bırakan bir soru karşısında hemen çirkinleşebiliyor. Lakap takıyor. Araya patron isimlerini sokuşturuyor. Sınıf ayrımcılığı yapıyor.
* * *
Aslında Mehmet Barlas’ın durumu o kadar da “facia” değil.
“Her devrin adamı” olmadığını kanıtlayan birkaç delil var elinde.
Mesela... Dün kendisi yazmış, “Demirel beni susturmak istedi” falan diye...
Mesela... Ben tanığım: 28 Şubat’ta direndi ve işinden oldu.
Polemiğin şehvetine kapılmadan şunu yazabilirim:
“Mehmet Barlas her devrin adamı değildir, bazı devirlerin adamıdır”.
* * *
Peki “mesele” neden bu kadar büyüdü?
Neden aramız bu denli açıldı Mehmet Barlas’la...
Şundan dolayı:
Barlas, “Ben 12 Eylül yönetimini destekledim, Kenan Evren’i evimde ağırladım. Pişmanım, bana yakışmadı...” gibi laflar etmeyi kendisine yediremedi.
Yedirememekle kalsa yine iyi...
Hem özeleştiri yapmak gibi bir âlicenaplık gösteremedi, hem de kendisine soru soran bir eski arkadaşına demedik laf bırakmadı.
Oysa severdim Mehmet Barlas’ı...
Onu nazik, kibar, öfkesini kontrol edebilen, görgüsü tam, benim gibi “çakmalık” sorunları yaşamayan, en az üç kuşaktır şehirli, musikişinas, rint meşrep bir adam olarak bilirdim.
Ama değilmiş. Bir soruda döküldü cilası...
* * *
Eskiden bu işler şöyle olurdu:
Biri Mehmet Barlas’a “liboş” diye, “dönek” diye saldırırdı. Mehmet Barlas da bu saldırıya “ajan” diye, “geri zekâlı” diye cevap verirdi.
Yani her şey çok açıktı. Belliydi kimin ne diyeceği, nasıl tavır alacağı... Karmaşıklık söz konusu değildi...
Ama artık bu “köhne netlik düzeni”, az da olsa yıkılmaya başladı.
Artık “yeni tip köşe yazarları” türedi:
“Liberal”i “liboş” demeden eleştiren... İktidarı da, muhalefeti de “demokrasi” perspektifinden kritik eden... “Tekzip” yayınlamayı bir görev bilen... Yanıldığını itiraf eden... Lakap takmayan... Özeleştiri yapan... Amigoluğa prim vermeyen... Geçmişiyle hesaplaşan yeni tip köşe yazarları...
Mehmet Barlas gibi her daim değişimi fark etmekle övünmüş bir köşe yazarının dramı şudur:
Bu yeni tip köşe yazarlarını fark edememek ve bu alandaki değişimi ıskalamak!
Kısacası...
“Yeni tip köşe yazarları”nı, eskiden polemik yaptığı köşe yazarlarıyla karıştırdığı için cilası döküldü Barlas’ın.
Ne diyeyim? Geçmiş olsun.
Ahmet Hakan / Hürriyet
“TÜRK köşe yazarı”, burnundan asla kıl aldırmaz.
En liberali de böyledir, en ulusalcısı da... Mehmet Barlas’ı da böyledir, Emin Çölaşan’ı da...
Tahammülsüzdürler. Eleştiriye hiç gelmezler. Sıkıştırıcı sorulardan hazzetmezler. Sözlerinin üstüne söz söylenmesine rıza göstermezler. Özeleştiri yapmazlar.
İşte Mehmet Barlas!
Burnundan kıl aldırmaya yanaşmıyor. Kendisini özeleştiriye mecbur bırakan bir soru karşısında hemen çirkinleşebiliyor. Lakap takıyor. Araya patron isimlerini sokuşturuyor. Sınıf ayrımcılığı yapıyor.
* * *
Aslında Mehmet Barlas’ın durumu o kadar da “facia” değil.
“Her devrin adamı” olmadığını kanıtlayan birkaç delil var elinde.
Mesela... Dün kendisi yazmış, “Demirel beni susturmak istedi” falan diye...
Mesela... Ben tanığım: 28 Şubat’ta direndi ve işinden oldu.
Polemiğin şehvetine kapılmadan şunu yazabilirim:
“Mehmet Barlas her devrin adamı değildir, bazı devirlerin adamıdır”.
* * *
Peki “mesele” neden bu kadar büyüdü?
Neden aramız bu denli açıldı Mehmet Barlas’la...
Şundan dolayı:
Barlas, “Ben 12 Eylül yönetimini destekledim, Kenan Evren’i evimde ağırladım. Pişmanım, bana yakışmadı...” gibi laflar etmeyi kendisine yediremedi.
Yedirememekle kalsa yine iyi...
Hem özeleştiri yapmak gibi bir âlicenaplık gösteremedi, hem de kendisine soru soran bir eski arkadaşına demedik laf bırakmadı.
Oysa severdim Mehmet Barlas’ı...
Onu nazik, kibar, öfkesini kontrol edebilen, görgüsü tam, benim gibi “çakmalık” sorunları yaşamayan, en az üç kuşaktır şehirli, musikişinas, rint meşrep bir adam olarak bilirdim.
Ama değilmiş. Bir soruda döküldü cilası...
* * *
Eskiden bu işler şöyle olurdu:
Biri Mehmet Barlas’a “liboş” diye, “dönek” diye saldırırdı. Mehmet Barlas da bu saldırıya “ajan” diye, “geri zekâlı” diye cevap verirdi.
Yani her şey çok açıktı. Belliydi kimin ne diyeceği, nasıl tavır alacağı... Karmaşıklık söz konusu değildi...
Ama artık bu “köhne netlik düzeni”, az da olsa yıkılmaya başladı.
Artık “yeni tip köşe yazarları” türedi:
“Liberal”i “liboş” demeden eleştiren... İktidarı da, muhalefeti de “demokrasi” perspektifinden kritik eden... “Tekzip” yayınlamayı bir görev bilen... Yanıldığını itiraf eden... Lakap takmayan... Özeleştiri yapan... Amigoluğa prim vermeyen... Geçmişiyle hesaplaşan yeni tip köşe yazarları...
Mehmet Barlas gibi her daim değişimi fark etmekle övünmüş bir köşe yazarının dramı şudur:
Bu yeni tip köşe yazarlarını fark edememek ve bu alandaki değişimi ıskalamak!
Kısacası...
“Yeni tip köşe yazarları”nı, eskiden polemik yaptığı köşe yazarlarıyla karıştırdığı için cilası döküldü Barlas’ın.
Ne diyeyim? Geçmiş olsun.
Ahmet Hakan / Hürriyet