''MEĞER HANEFİ AVCI HAKLIYMIŞ!'' ORAY EĞİN İSİM VERMEDEN HANGİ YAZARI TOPA TUTTU?
Bu arkadaş aslında son zamanlarda Türkiye'deki fişleme ve hedef gösterme modasından farklı bir şey yapmıyor.
Meğer Hanefi Avcı haklıymış
Babası Fethullah Gülen’in avukatlığını yapacak kadar Cemaat’le işli dışlı olan bir polis akademisi eğitim üyesi ve Taraf yazarı bugünlerde yine ortalarda.
Hanefi Avcı’yı itibarsızlaştırma kampanyasının baş aktörlerinden biri olarak uğraşıyor. En sevdiği şeylerden biri televizyonlara çıkıp Cemaat’i savunmak olan bu arkadaşın gelirinin bir kısmına hepimiz katkıda bulunduk hatta: Ne hikmetse Kültür Bakanlığı’nda danışman olarak atanmış!
Polis Akademisi eğitim üyesine Kültür Bakanı ne danışıyor çok merak ediyorum...
Neyse bu ayrı bir mesele...
Önder Aytaç’ın son bombalarından biri de Hanefi Avcı’nın 500 bini geçen ’Haliç’te Yaşayan Simonlar’ kitabını bazı gazetecilerin yardımıyla yazdığı.
Saydığı isimler halihazırda kitapları olan, dahası kitapları çok okunan başarılı isimler. Böylesi bir kitabı yazacakları varsa neden kendileri yazmayıp Hanefi Avcı’ya yazdırsınlar bir kere; o kadar basit bir mantıktan bile yoksun bir şekilde sallıyor.
Bu arkadaş aslında son zamanlarda Türkiye’deki fişleme ve hedef gösterme modasından farklı bir şey yapmıyor. Avcı kitabında tam da Türkiye’deki bu tür bir Cemaat fişlemesinden bahsetmiyor muydu!
Belli ki kitap Cemaat’in dengesini epeyce sarstı. Hele tutuklanması işleri daha da karıştırdı; zira kamuoyunda bu olay tamamen kitapta yazılanların sağlaması olarak algılandı. Kısacası, Cemaat bünyesinde yetiştirdiği, yerleştirdiği yüzlerce sosyal bilimciye rağmen olayın ’iletişimini’ yönetemedi ve ciddi bir panik seziliyor.
Basit bir psikolojik çözümlemeye göre gizleyecek olan ve köşeye sıkışan paniklemez mi? Alnı açık ve verilmeyecek hesabı olmayan daha rahat olmaz mı?
Bakın bu panik suçlamalarla, gülünç durumlarla kendini belli ediyor. Bazı Cemaat’çi gazetecilerin yorumlarını aşırı panikten doğan akıl tutulmasından gayrı yorumlamak mümkün değil. Sınav skandalının doğrudan Cemaat’le iliştirilmesi ve bunun da kitapla aynı döneme denk düşmedi de paniği kuvvetlendirdi. Neredeyse köşeye kıstırılmış gibi bir ’nasıl olursa olsun kurtulalım’ amacıyla haddinden çok çabalıyorlar gibi.
Kafaların iyice karıştığını, işin çığrından çıktığını da artık sadece ’anti-Cemaatçi’ kesim söylemiyor. İşte, dün yandaşların en büyük heveslisi Ergun Babahan bile Aytaç’ın deli saçması iddialarında hedef gösterdiği meslektaşımız Tayfun Hopalı’ya kefil olduğunu yazmış.
’Uysa da uymasa da’ mantığıyla ortaya atılan rastgele isimlerin bir rezilliğe dönüştüğüne daha iyi bir kanıt olabilir mi? Yandaşlar bile birbirine giriyor.
Aynı şekilde, Hanefi Avcı’nın yakın dostlarından biri olan Ali Bayramoğlu da bu son yaşananlar karşısında ’yandaşlığını’ sürdüremedi. Avcı’ya uygulanan zulme itiraz etmeye başladı, Cemaat’e karşı sesini yükseltmek zorunda kaldı.
Galiba bir aşamadan sonra mantık ve akıl, beraberinde de vicdan ister istemez devreye giriyor. Cemaat’in kendilerini savunmak için acıklı çabaları, panikle devreye giren savunma mekanizması, kullanılan piyonlar, tetikçiler, ipe sapa gelmez iddialar ise tek bir algıya katkıda bulunuyor. Bunları gördükçe ’Demek ki Hanefi Avcı’nın yazdığı her şey doğruymuş’ diyor insan...
O yüzden...
Ey Cemaat’in büyükleri... Hocaefendi... Pensilvanya’nın A Takımı...
Önder Aytaç’tan falan medet ummayın. Komik duruma düştükçe Cemaat’e zarar veriyor bu isimler.
En az onun kadar komik duruma düşenler de sonradan devşirilerek, sırf bu yeni mahalleye yaranmak adına okumadıkları kitabın ardından ’İstihbaratçıları iyi bilirim, hayal dünyaları geniştir, bu kitap beş para etmez’ gibisinden yazılar yazanlar.
Lütfen, bunlardan da medet ummayın.
Verilemeyecek hesabınız varsa bunu çıkın hepimizle paylaşın...
Eğer ’Yaptık, ettik, pişmanız’ diyorsanız kamuoyunun gözü önünde tövbe edebilirsiniz...
Ya da yaptıklarınızdan utanıyorsanız, hatalarınızla yüzleşmeye hazır değilseniz karalama kampanyası yerine sessizce durabilirsiniz.
Oray EĞİN / AKŞAM
Babası Fethullah Gülen’in avukatlığını yapacak kadar Cemaat’le işli dışlı olan bir polis akademisi eğitim üyesi ve Taraf yazarı bugünlerde yine ortalarda.
Hanefi Avcı’yı itibarsızlaştırma kampanyasının baş aktörlerinden biri olarak uğraşıyor. En sevdiği şeylerden biri televizyonlara çıkıp Cemaat’i savunmak olan bu arkadaşın gelirinin bir kısmına hepimiz katkıda bulunduk hatta: Ne hikmetse Kültür Bakanlığı’nda danışman olarak atanmış!
Polis Akademisi eğitim üyesine Kültür Bakanı ne danışıyor çok merak ediyorum...
Neyse bu ayrı bir mesele...
Önder Aytaç’ın son bombalarından biri de Hanefi Avcı’nın 500 bini geçen ’Haliç’te Yaşayan Simonlar’ kitabını bazı gazetecilerin yardımıyla yazdığı.
Saydığı isimler halihazırda kitapları olan, dahası kitapları çok okunan başarılı isimler. Böylesi bir kitabı yazacakları varsa neden kendileri yazmayıp Hanefi Avcı’ya yazdırsınlar bir kere; o kadar basit bir mantıktan bile yoksun bir şekilde sallıyor.
Bu arkadaş aslında son zamanlarda Türkiye’deki fişleme ve hedef gösterme modasından farklı bir şey yapmıyor. Avcı kitabında tam da Türkiye’deki bu tür bir Cemaat fişlemesinden bahsetmiyor muydu!
Belli ki kitap Cemaat’in dengesini epeyce sarstı. Hele tutuklanması işleri daha da karıştırdı; zira kamuoyunda bu olay tamamen kitapta yazılanların sağlaması olarak algılandı. Kısacası, Cemaat bünyesinde yetiştirdiği, yerleştirdiği yüzlerce sosyal bilimciye rağmen olayın ’iletişimini’ yönetemedi ve ciddi bir panik seziliyor.
Basit bir psikolojik çözümlemeye göre gizleyecek olan ve köşeye sıkışan paniklemez mi? Alnı açık ve verilmeyecek hesabı olmayan daha rahat olmaz mı?
Bakın bu panik suçlamalarla, gülünç durumlarla kendini belli ediyor. Bazı Cemaat’çi gazetecilerin yorumlarını aşırı panikten doğan akıl tutulmasından gayrı yorumlamak mümkün değil. Sınav skandalının doğrudan Cemaat’le iliştirilmesi ve bunun da kitapla aynı döneme denk düşmedi de paniği kuvvetlendirdi. Neredeyse köşeye kıstırılmış gibi bir ’nasıl olursa olsun kurtulalım’ amacıyla haddinden çok çabalıyorlar gibi.
Kafaların iyice karıştığını, işin çığrından çıktığını da artık sadece ’anti-Cemaatçi’ kesim söylemiyor. İşte, dün yandaşların en büyük heveslisi Ergun Babahan bile Aytaç’ın deli saçması iddialarında hedef gösterdiği meslektaşımız Tayfun Hopalı’ya kefil olduğunu yazmış.
’Uysa da uymasa da’ mantığıyla ortaya atılan rastgele isimlerin bir rezilliğe dönüştüğüne daha iyi bir kanıt olabilir mi? Yandaşlar bile birbirine giriyor.
Aynı şekilde, Hanefi Avcı’nın yakın dostlarından biri olan Ali Bayramoğlu da bu son yaşananlar karşısında ’yandaşlığını’ sürdüremedi. Avcı’ya uygulanan zulme itiraz etmeye başladı, Cemaat’e karşı sesini yükseltmek zorunda kaldı.
Galiba bir aşamadan sonra mantık ve akıl, beraberinde de vicdan ister istemez devreye giriyor. Cemaat’in kendilerini savunmak için acıklı çabaları, panikle devreye giren savunma mekanizması, kullanılan piyonlar, tetikçiler, ipe sapa gelmez iddialar ise tek bir algıya katkıda bulunuyor. Bunları gördükçe ’Demek ki Hanefi Avcı’nın yazdığı her şey doğruymuş’ diyor insan...
O yüzden...
Ey Cemaat’in büyükleri... Hocaefendi... Pensilvanya’nın A Takımı...
Önder Aytaç’tan falan medet ummayın. Komik duruma düştükçe Cemaat’e zarar veriyor bu isimler.
En az onun kadar komik duruma düşenler de sonradan devşirilerek, sırf bu yeni mahalleye yaranmak adına okumadıkları kitabın ardından ’İstihbaratçıları iyi bilirim, hayal dünyaları geniştir, bu kitap beş para etmez’ gibisinden yazılar yazanlar.
Lütfen, bunlardan da medet ummayın.
Verilemeyecek hesabınız varsa bunu çıkın hepimizle paylaşın...
Eğer ’Yaptık, ettik, pişmanız’ diyorsanız kamuoyunun gözü önünde tövbe edebilirsiniz...
Ya da yaptıklarınızdan utanıyorsanız, hatalarınızla yüzleşmeye hazır değilseniz karalama kampanyası yerine sessizce durabilirsiniz.
Oray EĞİN / AKŞAM