Medyaya tavsiye: Sosyal medya salaklıklığı akımlarını özendirmeyin!..

Medyaradar medya analisti Atilla Akar, “Mannequin Challenge” akımına televizyonların ekranlarını açmasından sonra “sosyal medya acayiplikleri” ne sert tepki gösterdi…

Efendim; aslında böyle bir yazı yazmak aklımda yoktu. Ama en son HABERTÜRK TV’deki “Mannequin Challenge” (Hareketsiz, manken gibi durma akımı) gösterisini izledikten sonra yazmaya karar verdim. (Ondan önce de ATV’de Müge Anlı’nın “Tatlı Sert” ekibi program esnasında konuklarla birlikte aynı şeyi yapmış galiba) Sözüm ona önce işin “haberini” verip, sonra da hep birlikte şovunu yapmışlar.

Anlaşılan bizim meslektaşlara da bir şeyler olmuş şu sıralar. Bir de olaya “sosyal mesaj” havası vermek için “Zamana dur diyoruz”, “Herkesin kısa sürede olsa durmaya ihtiyacı var”, “Düşünme molası” falan demişler daha “entelektüel” bir formatta. Sanki bütün bunlar “felsefe semineri” olsun diye yapılıyor. (Öyle olsa kaç yazar? Önemli olan “kopya davranış”ın kendisi) Hadi onlarınki gayet “masumca” ve fazla irite edici değil diyelim ama gene de Allah akıl fikir versin. Benden bravo, çok şahane, bula bula bunu mu buldunuz? Tebrik ederim!!!...



“Mannequin Challenge” akımı ilk olarak ABD’de Florida’daki Edward H. White Lisesi’nde ortaya çıkmış. Ancak bu yeni yetme, sivilceli ergenlere özgü akım hızla yayılım göstermiş ve kısa sürede ünlü isimleri, futbol kulüplerini, medya yüzlerini sarmış. (Hillary Clinton ve ekibinin uçakta iken denediği şey ama genç oyları almaya yetmedi herhalde!) Sonunda Türkiye’ye kadar uzanmış ve bizim medyada balıklama atlamış anlaşılan!.. Ne diyeyim? Sosyal medyanın saçmalıklarına bir “normal medya”nın (?) desteği, teşviki eksikti. O da oldu sonunda!..

BULAŞICI APTALLIK!..

Bunlar da bir şey mi? Daha neler yok ki! Şu adına “Sosyal medya” denilen “idiot kuyusu” icat olduğundan beri nelere şahit olmadık ki? İnsanlığın içine düştüğü “Mental sefalet”i anlamak için şöyle yarım saat bir göz atmanız bile yeter. Her tür geri zekâlılık “büyük bir şey yapılıyormuş” havasında veriliyor ve anında kopyalanarak bir “salgın”a dönüşüyor. Dahası her gün zırt pırt yeni bir “akım” ortaya çıkıyor ve inanılmaz bir kitlesellik kazanıyor. Abukluğun, saçmalamanın şahikaları zorlanıyor!



Söz konusu “akımlar” arasında “Merdivenlere uzanma”, “çıplak bedene tuz ve buz sürüp yakma”, "kakalarını yaparken kendini fotoğraflama”, “klozete kafayı sokup amuda kalkma”, “metrolarda soyunma”, (Protest biçimlisi!) , “göze votka dökme” (Ruslara özgü), “Kendini asma oyunu”, “kafadan aşağı süt dökme”, “nefesi kesecek kadar bolca tarçın yutma” “yağ sürüp kendini yakma”, “matkapla mısır yeme”, “Kondomu burnuna sokup çıkarma”, “su dolu kondomu kafaya geçirme”, “Soğuk su kovasını başından aşağı boşaltma” (Bill Gates’in yaptığı!), “göğüse baskı yoluyla kişiyi bayıltma”, “göğüs altında kalem, fırça veya kola kutusu tutma”, “göğüsler arasına kafa sokma”, “Koli bantlarına sarılma”, “Buzdolabının içinden poz verme”, “Yüzü kahverengiye boyama” (Siyahlarda hangi kompleksten ise beyaza boyuyorlarmış), “kendini çirkinleştirme” , “alna parmakla bastırıp oyuk şekil verme”, “ELF ayakkabısı giyme” (Meksika’da ortaya çıkmış), Siyasi amacı olmayan Nazi gamalı haçları takma, Nazi selamı verme (Tayland’da dikkat çekme amaçlı), “Erkeklik organını saklayıp kadın organı gibi poz verme” (Mangina akımı imiş!), “köpeklerine kilotlu çorap giydirme”, “telefonu havaya atarken selfie çekme”, “yemek yerken kendini seyrettirme” (Güney Kore akımı), vb. Saymaya sayfalar yetmez. Daha da vahimi bunun sonucunda yapanlar ve uygulayanlar gerzek kahkahalar atmaktan geri kalmıyorlar. Bunların bir “like”, bir “tık” daha almak için yapmayacakları şey yok!

Tabii bir de erotik içerikli, cinsel imajlı akımlar da mevcut. “Twerk dansı” (Popo sallama), hostesler ve işinden sıkılan kadınlar arasında yayılan “erotik pozlar” verme, meyve ve sebzeler arasına çıplak uzanma, vb türünden akımlar da var. Kısaca dünyanın her ülkesinden, milletinden (Nedense Çinliler bir adım öndeymiş!) ve her yaş grubundan (Genç ağırlıklı) insanı sarıp sarmalıyor. Zaten kimsenin “Ben ne yapıyorum” diye sorduğu da yok. Akım bir kere ortaya çıkmaya görsün anında kopyalanıyor ve virüsten hızlı yayılıyor. En basitinden en tehlikelisine, zararlısına kadar her versiyonu mevcut. Yeter ki “cinslik” olsun!



Bana göre insanlığın sürüleşmesinin ve seviye kaybetmesinin bundan iyi kanıtı olamaz. (Hatta gene bana göre insanlık “Tersine evrim” geçiriyor. Bakışına göre eğilim “Maymundan insana göre değil insandan maymuna doğru” bir seyir izliyor bile denebilir!) Sıkıntıdan ne yapacağını bilemez, köksüz, içi boş, “taklitçi bir ırk” oluşuyor. Neredeyse “doğuştan moron”luk genlere işleniyor adeta. Böyle giderse insanlığın geleceği tehlikede!..

MENTAL SEVİYESİZLİĞİN RESMİDİR!

Bilemiyorum; kimileri bunları gençlerin basit bir “eğlencesi” olarak görüyor olabilir. Henüz dünyayı kavrayamamış ergenlerin hiçbir şey ifade etmeyen oyunları da denebilir. (Sadece ergenler değil, koca koca adamlar ve kadınlar da var) Hatta hayatın fazla ciddiliğine bir tür “meydan okuma”, “karşı koyma” olarak da bakılabilir. (Neye, kime, nasıl?) Bir tür “aktivist” boyut arayanlar da çıkabilir, “kendilerini böyle ifade ediyorlar” da denebilir. Özünde “ilgi ve dikkat çekme”, “farklı olma” arayışı (Ne farkı herkes birbirini kopyalıyor!) olarak da düşünülebilir. Ya da “Özgürlük bu, nasıl istiyorlarsa öyle yaparlar” da denebilir. (Liberalizmin en bozuk, narsisistik, egoist ve hedonist yorumu bu. Yeni tip bir “Kitch kültür” ve davranış biçimi de denebilir) Olabilir, belki o boyutları da var. Ya da ben “tutucu” kaldım yeni “trend”leri anlayamıyorum!..



Dolayısıyla “Ne var bunda bunlar masum hareketler” denebilir. Fakat ben öyle düşünmüyorum. Birileri sosyal medya eliyle belli “akımlar” yaratıyor bence. Özünde “sosyal bir deney” bu. Yanı sıra kendiliğinden boyutu da var. Bir kez bu davranış kalıpları yerleşti mi ayrıca ateşlemeye gerek olmuyor. Bütün davranışsal kimliklerimizle oynanıyor. Bozuluyor. Kültürsüzleşme, cahilleşme, ölçüsüzleşme, sevimsiz şapşallaşma teşvik ediliyor. (Yakın zamandaki “pokemon çılgınlığı” hatırlansın) Evrensel bir eğilim bu. Sosyal ağlar üzerinden sağlanıyor. Bireyi yok etmenin, düşünen, kendine ve topluma saygısı olan insanın sonu bu. Teknoloji artık doğrudan insanı hedefliyor. Acayip, kendini bilmez, “mental donukluk” içinde tuhaf varlıklar düzeyine inmeye zorluyor. Gayet sistematik bir çaba. İnsan kişiliği ve toplumsal davranış üzerinde inanılmaz deneyler yapılıyor. Bu akımlara kapılanlar ise bunun farkında değiller. Çok “tehlikeli” ve “çürütücü” hatta “şeytani” bir tehdit olarak da tanımlanabilir. Topluma bir kusmuk halinde pompalanan diğer kültürel ürün ve modelleri saymıyorum bile!

EBLEHLİĞİN ŞAHLANIŞI!..

Ne yapacağını şaşırmış bir dünyada “aptallığın şahlanışı” bu. Her yanı ve herkesi şu veya bu oranda sarmalıyor. (Korkarım ki insanlığın sonunu bu ne yapacağını bilmez, sorumsuz, sıkıntıdan patlayan ve bunun sonucu her saçmalığa sürüsel olarak katılmaya açık, sosyal medya cürufu sözüm ona bu “yeni insan” getirecek!) Kısaca absürtlüğün sınırı yok!



Bundan sonra daha ne gibi saçma akımlar çıkar bilmiyorum. Lakin çıkması kaçınılmaz. Üstelik “doymak bilmez bir canavar” olan sosyal medya giderek daha şaşırtıcı, ağır, ölçüsüz, acayip ve rezil “akımlar”ın taşıyıcısı olacağa benziyor. Daha ne kadar b.kunu çıkartacaklar acaba sosyal medyanın? Şimdilik iyi günlerindeyiz. (“Yok artık bu da nesi?” demeye hazırlanın!) Bekleyin de görün!..

Tabii işin bir de siyasal boyutu var. Çünkü bunlardan “demokrasi” değil olsa olsa “idiokrasi” (Ahmaklar yönetimi) çıkar. (2006 ABD yapımı, o nefis “İdiocracy” filmini izleyin mutlaka!) Bu insanların, gelecek neslin “tercihlerine” nasıl güveneceğiz? Bunların seçeceği “yönetimler”den ne olur? Zaten kendi içinde bocalayan demokrasinin iyice iflasıdır bu. Bunlardan bir cacık olmaz!..

Bu zihniyetler üzerinden nasıl bir nesil ve kimlikler ortaya çıkar varın siz hesap edin!..

24.11.2016.

atillaakar@gmail.com