MEDYANIN TİMSAH GÖZYAŞLARI
Ardarda kaybettiğimiz medyamızın üç ünlü ismi Reha Mağden,Halit Çapın ve Duygu Asena´ın ardından yakılan ağıtlar gerçek mi, Yoksa bunlar "medyanın timsah gözyaşları mı? İşte Türk Basını´nın özeleştirisi...
Bugün köşemizi meslekdaşımız Tarık Toros'a terk etmek istiyoruz. Doğrusu, yazıp masamıza bıraktıklarına aynen katılıyoruz. Bu bir yerde Türk Basını'nın özeleştirisi. Bunu sizlerle paylaşmak istiyoruz:
'Medyada son günlerde çok sarsıcı kayıplar verdik. Önce Reha Mağden, ardından Halit Çapın ve Duygu Asena...
İkisiyle -pek yakın olmasak da- aynı ofiste çalışma şansım olmuştu. Bu yazıyı arkalarındaki ağıt korosuna katkıda bulunmak için kaleme almıyorum. Ama bir hususun bilinmesinde yarar var, onu tarihe not düşmek istiyorum. Bu üç gazetecinin üçü de, hayatlarının son döneminde dışlandı. Bugün arkasından ağıt yakan, boy boy resimlerini basan medya dışladı onları.
Reha Mağden, bilir misiniz satışı çok az olan Birgün Gazetesi'nde yazıyordu.
Halit Çapın, 10 yıldır Takvim'deydi. Veda yazısında, gazeteden ayrılacağını duyurmuştu. Nedenini bilmiyoruz. Meğer, son yazısında kendi ölümünü haber vermiş. Şöyle diyordu, 19 Temmuz'da kaleme aldığı 'Hüzün' başlıklı makalesinin son satırlarında:
'10 günlük bir iznim var...
10 gün sonra eğer oluruna gelirse
10 yıldır beraber olduğum sizlerle vedalaşacağım..
Eğer oluruna gelirse..
Günaydın hüzün..
Elveda dostlar..'
Gerçekten de 10 gün sonra 29 Temmuz'da yaşamını bitirdi. 10 yıl boyunca hiçbir büyük gazete Halit Çapın'a köşe açmayı, onu Takvim'den çağırmayı düşünmedi. Bugün 'Röportaj Ustası' diye başlıklar atılıyor, peh. Gidin bakın Takvim'e, son yazısını bulun, okuyun, göreceksiniz nasıl bir kalem üstadı olduğunu.
Ve Duygu Asena. O da dışlanmıştı.
Bugün 'Medya Duygu'suz kaldı' gibi başlıklar atan o gazeteler, yıllar önce Duygu'yu kapının önüne koymuştu. Uzun süre işsiz kaldı, orada burada tutunmaya çalıştı. Sonra, Vatan kucak açtı ona. Hem de sonuna kadar, tükenmeyen bir vefa örneği göstererek. Şimdi medya karalar bağlamış, bir zamanlar sırtını döndüğü bu gazetecilerin arkasından ağlıyor.
Timsah gözyaşları bu olsa gerek...
Burhan AYERİ/AKŞAM
'Medyada son günlerde çok sarsıcı kayıplar verdik. Önce Reha Mağden, ardından Halit Çapın ve Duygu Asena...
İkisiyle -pek yakın olmasak da- aynı ofiste çalışma şansım olmuştu. Bu yazıyı arkalarındaki ağıt korosuna katkıda bulunmak için kaleme almıyorum. Ama bir hususun bilinmesinde yarar var, onu tarihe not düşmek istiyorum. Bu üç gazetecinin üçü de, hayatlarının son döneminde dışlandı. Bugün arkasından ağıt yakan, boy boy resimlerini basan medya dışladı onları.
Reha Mağden, bilir misiniz satışı çok az olan Birgün Gazetesi'nde yazıyordu.
Halit Çapın, 10 yıldır Takvim'deydi. Veda yazısında, gazeteden ayrılacağını duyurmuştu. Nedenini bilmiyoruz. Meğer, son yazısında kendi ölümünü haber vermiş. Şöyle diyordu, 19 Temmuz'da kaleme aldığı 'Hüzün' başlıklı makalesinin son satırlarında:
'10 günlük bir iznim var...
10 gün sonra eğer oluruna gelirse
10 yıldır beraber olduğum sizlerle vedalaşacağım..
Eğer oluruna gelirse..
Günaydın hüzün..
Elveda dostlar..'
Gerçekten de 10 gün sonra 29 Temmuz'da yaşamını bitirdi. 10 yıl boyunca hiçbir büyük gazete Halit Çapın'a köşe açmayı, onu Takvim'den çağırmayı düşünmedi. Bugün 'Röportaj Ustası' diye başlıklar atılıyor, peh. Gidin bakın Takvim'e, son yazısını bulun, okuyun, göreceksiniz nasıl bir kalem üstadı olduğunu.
Ve Duygu Asena. O da dışlanmıştı.
Bugün 'Medya Duygu'suz kaldı' gibi başlıklar atan o gazeteler, yıllar önce Duygu'yu kapının önüne koymuştu. Uzun süre işsiz kaldı, orada burada tutunmaya çalıştı. Sonra, Vatan kucak açtı ona. Hem de sonuna kadar, tükenmeyen bir vefa örneği göstererek. Şimdi medya karalar bağlamış, bir zamanlar sırtını döndüğü bu gazetecilerin arkasından ağlıyor.
Timsah gözyaşları bu olsa gerek...
Burhan AYERİ/AKŞAM