MEDYADA YER ALAN "PKK-MİT İLİŞKİSİ" HABERLERİNİN KAYNAĞI NE? GAZETECİLER, TERÖR ÖRGÜTÜYLE İLGİLİ HABERLERDE HANGİ İSTİHBARAT KAYNAKLARINI KULLANIYOR?
"Türk medyası öyle sanıldığı gibi IQ'su yüksek,iyi eğitim almış insanlardan oluşmuyor" diyen Fehmi Koru,Taha Kıvanç imzasıyla kaleme aldığı köşe yazısında "alengirli konuları" masaya yatırdı...
Bir başkadır benim memleketim
Bir dergi "PKK'yı MİT kurdurdu" başlığıyla çıktı geçen hafta. O yetmezmiş gibi, birdenbire, Kesire Öcalan adının merkezinde yer aldığı haberler gazetelere dadandı; Abdullah Öcalan'ın ilk eşi Kesire'nin babası Ali Yıldırım MİT elemanıymış meğer... Kamuoyu tam bunları özümsemeye çalışırken, dün de bir sütunda, "Öcalan'ın PKK'yı evinde kurduğu Pilot Necati" konusu gündeme taşınmasın mı?
Medyayı ve mensuplarını bir an için 'masum' olarak görmenizi rica edeceğim. Gerçekten kafaları basmadığı için bu konuları önünü-arkasını düşünmeden yazı veya kapak konusu yapmış olabilirler; Türk medyası öyle sanıldığı gibi IQ'su yüksek, iyi eğitim almış insanlardan oluşmuyor. Bu sebeple, alengirli konuları işleyip duranlara 'fazla akıllı' gözüyle bakmanın bir âlemi yok...
Bu sütunun takipçileri ilkemi bilirler: Kendiliğinden masama düşen belgelere ve çaba harcamam gerekmeden öğrendiğim karışık bilgilere ters bakarım ben. Yönlendirme amaçlı ve kötü niyetli bir çaba olarak görürüm bunu. Şimdiye kadar bir kez bile çabasız bir bilgi ve belgeye dayanarak Kulis yazmış değilim. Herhalde bu ilkem bilindiği için, yıllardan beri bana pek yönlendirme amaçlı bilgi ve belge aktarımı girişiminde bulunulmaz.
Her gazeteci benim gibi değildir ve doğrusunu söylemem gerekirse benim gibi olmak zorunda da değildir. Çoğu meslektaş kaynağına güvenerek kendisine gönderileni haberleştirir veya sütununa taşır; 'sayın muhbir vatandaş' da diyebileceğimiz türden kişiler olmasaydı gazetelerimizin bugünkünün yarısı sayfa sayısıyla çıkması gerekebilirdi. Patronunu sevmeyen muhasebeci, hakkının yenildiğine inanan memur, her konuya ideolojik yaklaşan bürokrat, liderin kuyusunu kazmaya hazırlanan siyasi rakip, hatta haberi zayıf bulunduğu için gazetesinde değerlendirilmeyen muhabir medyamıza 'kaynak' teşkil eder...
Bir de tabii 'bile bile lâdes' denilen bir ilişki türü var.
Vaktiyle Çetin Emeç'in başında bulunduğu Hürriyet'te "PKK'nın dağ kadrosu yeniden derlenip toplanıyor" başlıklı bir haber çıkmıştı, o toplantıdan çekildiği bildirilen bir fotoğraf eşliğinde... Ertesi gün, o sırada farklı patronu bulunan Milliyet, "Bu bir dezenformasyon" başlığıyla çıktı. Milliyet'e göre, bir gün önce Hürriyet'te yayımlanan fotoğraf yakında yapılmış bir PKK toplantısını resmediyor olamazdı; olamazdı, çünkü o fotoğrafta yer alanların yarıya yakını yıllar önce çatışmalarda hayatlarını kaybetmişti.
İşte o zaman 'Türk Basın Tarihi'nin en önemli itiraflarından birini okuduk aldatılan gazetenin yayın yönetmeninin kaleminden: "İstihbarat örgütlerinin böyle bir huyu vardır" diyordu rahmetli Emeç, "Büyük kardeşe büyük, küçük kardeşe küçük pay ilkesiyle çalışırlar. Bu sebeple en fazla istihbarat kaynaklı haber bize gelir; ancak kaynağımız olan istihbarat örgütü bu defa bizi yanılttı."
Ne güzel, değil mi?
"PKK'yı MİT kurdurdu", "Abdullah Öcalan'ın eşi Kesire'nin babası Ali Yıldırım MİT'çiydi", ya da "PKK'yı evinde kurduran Pilot Necati MİT'çiydi; Pilot Necati diye bilinen kişinin esas adı İlyas Aydın'dı ve Kızıldere baskınında DHKP-C'cilere ilk erişen kişi de oydu" türü değinilerin şu sırada medyada boy göstermesinin son gelişmelerle ilişkisi mutlaka olmalı, ama ne?
Bu soruyu, cevabını vereceğim için ve cevaba hazırlık olsun diye sormuyorum. Tam tersine, cevabını sizden beklediğim ve vereceğinizden neredeyse emin olduğum bir soru bu. Çünkü 1990'la
Bir dergi "PKK'yı MİT kurdurdu" başlığıyla çıktı geçen hafta. O yetmezmiş gibi, birdenbire, Kesire Öcalan adının merkezinde yer aldığı haberler gazetelere dadandı; Abdullah Öcalan'ın ilk eşi Kesire'nin babası Ali Yıldırım MİT elemanıymış meğer... Kamuoyu tam bunları özümsemeye çalışırken, dün de bir sütunda, "Öcalan'ın PKK'yı evinde kurduğu Pilot Necati" konusu gündeme taşınmasın mı?
Medyayı ve mensuplarını bir an için 'masum' olarak görmenizi rica edeceğim. Gerçekten kafaları basmadığı için bu konuları önünü-arkasını düşünmeden yazı veya kapak konusu yapmış olabilirler; Türk medyası öyle sanıldığı gibi IQ'su yüksek, iyi eğitim almış insanlardan oluşmuyor. Bu sebeple, alengirli konuları işleyip duranlara 'fazla akıllı' gözüyle bakmanın bir âlemi yok...
Bu sütunun takipçileri ilkemi bilirler: Kendiliğinden masama düşen belgelere ve çaba harcamam gerekmeden öğrendiğim karışık bilgilere ters bakarım ben. Yönlendirme amaçlı ve kötü niyetli bir çaba olarak görürüm bunu. Şimdiye kadar bir kez bile çabasız bir bilgi ve belgeye dayanarak Kulis yazmış değilim. Herhalde bu ilkem bilindiği için, yıllardan beri bana pek yönlendirme amaçlı bilgi ve belge aktarımı girişiminde bulunulmaz.
Her gazeteci benim gibi değildir ve doğrusunu söylemem gerekirse benim gibi olmak zorunda da değildir. Çoğu meslektaş kaynağına güvenerek kendisine gönderileni haberleştirir veya sütununa taşır; 'sayın muhbir vatandaş' da diyebileceğimiz türden kişiler olmasaydı gazetelerimizin bugünkünün yarısı sayfa sayısıyla çıkması gerekebilirdi. Patronunu sevmeyen muhasebeci, hakkının yenildiğine inanan memur, her konuya ideolojik yaklaşan bürokrat, liderin kuyusunu kazmaya hazırlanan siyasi rakip, hatta haberi zayıf bulunduğu için gazetesinde değerlendirilmeyen muhabir medyamıza 'kaynak' teşkil eder...
Bir de tabii 'bile bile lâdes' denilen bir ilişki türü var.
Vaktiyle Çetin Emeç'in başında bulunduğu Hürriyet'te "PKK'nın dağ kadrosu yeniden derlenip toplanıyor" başlıklı bir haber çıkmıştı, o toplantıdan çekildiği bildirilen bir fotoğraf eşliğinde... Ertesi gün, o sırada farklı patronu bulunan Milliyet, "Bu bir dezenformasyon" başlığıyla çıktı. Milliyet'e göre, bir gün önce Hürriyet'te yayımlanan fotoğraf yakında yapılmış bir PKK toplantısını resmediyor olamazdı; olamazdı, çünkü o fotoğrafta yer alanların yarıya yakını yıllar önce çatışmalarda hayatlarını kaybetmişti.
İşte o zaman 'Türk Basın Tarihi'nin en önemli itiraflarından birini okuduk aldatılan gazetenin yayın yönetmeninin kaleminden: "İstihbarat örgütlerinin böyle bir huyu vardır" diyordu rahmetli Emeç, "Büyük kardeşe büyük, küçük kardeşe küçük pay ilkesiyle çalışırlar. Bu sebeple en fazla istihbarat kaynaklı haber bize gelir; ancak kaynağımız olan istihbarat örgütü bu defa bizi yanılttı."
Ne güzel, değil mi?
"PKK'yı MİT kurdurdu", "Abdullah Öcalan'ın eşi Kesire'nin babası Ali Yıldırım MİT'çiydi", ya da "PKK'yı evinde kurduran Pilot Necati MİT'çiydi; Pilot Necati diye bilinen kişinin esas adı İlyas Aydın'dı ve Kızıldere baskınında DHKP-C'cilere ilk erişen kişi de oydu" türü değinilerin şu sırada medyada boy göstermesinin son gelişmelerle ilişkisi mutlaka olmalı, ama ne?
Bu soruyu, cevabını vereceğim için ve cevaba hazırlık olsun diye sormuyorum. Tam tersine, cevabını sizden beklediğim ve vereceğinizden neredeyse emin olduğum bir soru bu. Çünkü 1990'la