MEDYADA YENİ BİR DÖNEME Mİ GİRİLİYOR? "TASFİYE EDİLECEK GAZETECİLER LİSTESİ" İÇİN KİM,NE DEDİ?

Zaman Gazetesi Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı'nın yazdığı 'tasfiye edilecek gazeteciler listesi' tartışmaya neden oldu. Peki bu görüşe kimler nasıl bakıyor?



Gazetelerde bir süredir gazeteciliğin bugününün ve yarınının tartışıldığı köşe yazıları okuyoruz. Önceki hafta Serdar Turgut haber fazlalığından bunalmış okurların artık spor, yeme-içme, ev-dekorasyon, moda, kitap gibi yaşamın farklı alanlarını, oraların ruhunu yansıtan 'life style' yazı ve haberlere yöneleceğini yazmıştı. Kendisine destek veren Ertuğrul Özkök önümüzdeki dönem için politik haber ve yazarların ağırlığının azalacağını buna karşılık magazinin öneminin artacağını yazdı. Özkök ayrıca her konuda fikir bildiren 'Tanrı yazarların' döneminin de kapandığını söylüyordu.


Bu haftaya girildiğindeyse gazeteciliğin geleceğiyle ilgili tartışmanın fazlasıyla alevlendiğini gördük. Zaman Gazetesi Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı hafta başında 'tasfiye edilecek gazeteciler listesi'ni yazarken, Ergenekon davasına bu listede özel bir yer ayırdı. Kendisine cevap Mehmet Tezkan, Oray Eğin ve Mehveş Evin'den gelirken, Taha Kıvanç 'listeye' ekleme yaparak desteğini bildirdi.
Biz de bugüne kadar gazetecilik ve gazetecilik etiği hakkındaki çalışmalarıyla tanınmış Ragıp Duran'a ve medyanın önemli isimlerine bu tartışmadaki fikirlerini sorduk.


Bu liste Naziliğin bir yansımasıdır - Serdar Turgut
AKŞAM Gazetesi
n Böyle bir listenin hazırlanmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Böyle bir listeye bir kişi karar veremez. Tasfiye edilecek gazeteciler listesi faşist sistemin, Naziliğin bir yansımasıdır. Orada yapılmıştı böyle şeyler, insanların göğsüne yıldızlar takılmıştı.


Ergenekon davasının gazeteciliğimizde önemli bir yeri var mıdır?
Önemlidir. Başlangıçta insanlar kavrayamadı bu davayı. Doğruyu bildiklerini söyleyenlerin yalanları ortaya çıktı. Bu yüzden bir sürü insan hapse düştü. Her şeyin kriterini Ergenekon'a bağlayamayız. Devlet bu işi halletsin, suçu olanlar ortaya çıkarılsın, buna karışmamış gazetecileri de rahat bıraksınlar artık.


Lakap takma durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kendileri de lakap takıyor, aşağılıyor. Espri olarak yapılabilir böyle şeyler. Bana da çok kişi lakap takmıştır ama dert etmedim hiç.


Politik yazarların ve haberlerin ağırlığı azalacak mı gelecekte?
Evet, öyle olacak. Ben de tamamen 'life style' yazmak istiyorum artık. Bir gazetenin hafta sonu eklerinde başyazar olacağım!


Ergenekon'u izlemek sızdırma haberle mümkün olurdu


Ergenekon davası gazeteciliğimizin tarihi açısından önemli bir yere sahip midir?
Ergenekon davası ile ilgili habercilik ve yorumculuk, Türk basınında öteden beri var olan riyakarlığı ve takiyyeyi olanca berraklığıyla teşhir etmiştir. Yıllar boyu uçsuz bucaksız bir insan hakkı ihlali ve adaletsizlik denizinde yüzülür iken her biri iri haber değeri taşıyan olayları, faili meçhulleri, kayıpları, cumartesi annelerini, Yaşar Kemal davasını, Pamuk davasını, bok yedirilen insanların akıbetini, daha yığınla haberi 'aman o Kürt', 'aman o solcu', 'aman bu şeriatçı', 'boş ver vatan haini' bahaneleriyle görmeyen 'nezih' medyamızı en sonunda insan hakları hassasiyetine 'eriştiği' için tebrik etmeliyiz. Elbette ki bu hassasiyet sahtedir, bunu bilelim. Ergenekon gibi 'dokunulmaz elit'e dokunan bu davayı izlemek, sızdırma haberi, anonim haber kaynağıyla mümkün olurdu. Bu davanın üzerine iyi habercilikle ışık tutulduğu ölçüde sadece Türkiye değil, Türk medyası da özgürleşecek. Tam da bu nedenle riyakar ve takiyyeci medya bu davayı sulandırmak için elinden geleni yapmaktadır, yapacaktır. Bu davayı her yönüyle (eleştirilmesi gerekeni eleştirmeyi de unutmadan) ciddiye almak, temel başarı ölçütüdür.


Politika yazarlarının ve haberlerinin ağırlığının azalıp magazin yazarlarının ve haberlerinin öneminin artacağını düşünüyor musunuz?
Ertuğrul Özkök'ün lanse etmeye çalıştığı, 'siyasi yazı ve haber önemsizdir', 'gazetelerin ana işlevi haber değil' gibi 'görüş'lerin ciddiye alınacak tarafı yok. Ne yazık ki Türkiye'de saçmalama özgürlüğü diğer ülkelerden daha fazla. Bu 'görüş'ler belirli bir ayrıcalıklı konumu, topluma karşı vurdumduymazlığı, mesleğin içini boşaltarak üremiş benmerkezciliği saklamak, biraz daha yaşatmak için bile bile işleniyor. Yeter ki yalan çarkı işlesin, saadet zinciri bozulmasın. Bu yüzden ülkede birkaçı hariç tüm gazeteler iri boyutlu tabloidlere dönüşmüş, kimin umurunda? Tartışmaya bile değmez.


Lakap takarak yazmanın cazibesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye'de tartışma adabı yoktur. Burada hem tolerans katsayısı hem de bilgi düzeyi çok düşüktür. Özgüven sıfıra yakın olunca fakir yerine onu dile getiren kişi tartışılır; ona hakaret 'medeni polemik' zannedilir. Okuduğunu anlayacak oranda ikinci dil bilen, dünyayı takip edemeyen gizli cahiller, eş-dost kotasından paraşütle köşelere indirilirse okurun saçma sapan, vıdı vıdıyla dolu ortamdan kurtulmasına imkan yoktur. 'Yandaş', 'liboş' veya 'liberal faşist' gibi tanımlamalara gelince; bunlar kavramların içini iyice boşaltıp, demokrasi düşmanlığına meşruiyet sağlanması amacıyla bile bile üretilmektedir. Medyanın bir kesimini arsızca 'iktidar yandaşı' diye bir torbaya doldurabilen diğer kesimin 'patron yandaşı medya' aidiyetini saklamak için bunu yaptığını da herkes biliyor.
Yavuz Baydar - Sabah Gazetesi


İster 100 ister 1000 yazar olsun fark etmez
Can Ataklı - Vatan Gazetesi
Ergenekon davasında yürütülen gazeteciliği nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ergenekon olayı gazetecilerin yıllarca üzerinde durduğu bazı konuların gündeme gelmesi ve hesap sorulma ihtimalinin doğması açısından önemlidir. Buna karşı gazeteciliğin bu sınavdan düzgün geçtiğini söylemek mümkün değildir. İktidar talimatıyla olaya taraf olan gazeteciler meslek ahlakını ayaklar altına alarak sadece söylenti, ihbar mektubu, gizli tanık ifadesi ve dinlemelerden elde edilen bilgilere dayanarak habercilikten ziyade yıpratma ve karalama kampanyası yürüttüler.


Yazar enflasyonu yaşanıyor mu?
Yazar sayısı konusunda hiçbir endişem yok. Okunduktan sonra ister 100 ister 1000 yazar olsun fark etmez. Gazetelerde yazarların öneminin arttığı bir gerçektir. Çünkü televizyonlar çok gelişti ve sayıları arttı. Böylelikle herkes gün içinde habere çok daha rahat ve hızlı erişiyor. Bu durumda yazarların aynı haberlere bakış açıları ve yorumları cazip hale geliyor.


Tasfiye olacak gazeteciler var mı sizce?
Genelde bütün iktidarlar ama özellikle totaliter rejime yönelmiş iktidarlar medyayı baskı altında hatta kendi tekellerinde tutmak isterler. Şu andaki durum hepsinden ileri. İktidar medyayı sadece baskı altında tutmuyor, bizzat sahiplik de yapıyor. Medya iktidar lehine doğru el değiştirdikçe bazı gazeteci ve yazarların da çalışacak bir yer bulamamaları tehlikesi elbette vardır. Ama bunlar geçicidir. Yalana, dolana, sahtekarlığa, yalakalığa ve riyakarlığa sapan gazeteciler ise bir gün mutlaka tasfiye olurlar.


Türk basınında gereksiz sayıda köşe yazarı ve ankastre gazeteci var- Ragıp Duran
Ergenekon davası gazeteciliğimizin tarihi açısından önemli bir yere sahip mi?
Günümüzün gazeteciliği Ergenekon davası testinden başarıyla geçebildi mi?
Ergenekon Davası'nın izlenmesi ve aktarılması, Türk basın tarihi açısından ancak olumsuz yüzlerce örnekten biri olarak kayda geçebilir ve arşivlerde yerini alır. Bu soruşturmada, yayınlanan bilgi ve haberlerin hiçbiri somut bir gazetecilik çalışması ile su yüzüne çıkmamıştır. Siyasi iktidara yakın medya organlarına kah Emniyet'ten kah savcılıktan servis edilen söylenti, duyum, doğrulanmamış bilgiler bazen de bu iki odağın belgeleri, haber olarak manşetlere çıkarıldı. İktidara yakın medya organlarının yöneticileri de, bu 'bilgileri', haberciliğin en temel ilkelerinden biri olan 'en az iki kaynaktan doğrulama' ihtiyacını hissetmeden, ayrıca itham edilen kişilerin görüşünü almadan, soruşturmanın gizliliği kuralını çiğneyerek sayfalarına yerleştirdiler, radyo ve televizyonlarının birinci haberi yaptılar. Çünkü söz konusu 'bilgiler', siyasi ve ideolojik olarak iktidarın, dolayısıyla bu yayın organlarının çıkarına uygundu.


Testi geçen olmadı mı peki?
Ergenekon'un 'iktidar komplosu', 'hukuk katliamı' ya da 'AKP'nin TSK'yı ve muhaliflerini yıpratması' olduğunu savunan medya organlarının da çok farklı davrandığını söyleyemeyiz. Onlar da, somut bilgi ve haber yerine, yine siyasal ya da ideolojik tercihlerine uygun olarak Ergenekon soruşturmasını izleyip aktardılar. Bu kesim, hukuk dışı uygulama ve yaklaşımları teşhir ettiği, iktidar partisi, polis ve adli makamlara daha eleştirel yaklaştığı için belki daha olumlu davrandı. Ama yine de doğru dürüst habercilik yaptığını gösteren somut bir örnek yok.


CEHALET DOKTORASI YAPMIŞ KÖŞE YAZARLARI
Türk basınında köşe yazarlarının çok olması sizce bir sorun mudur?
Evet, Türk basınında gereksiz sayıda köşe yazarı var. Aslında köşe yazarlığı, bence öyle pek de gerekli bir kurum değil. Batı'da bizimki gibi köşe yazarlığı yok. Çünkü her köşe yazısı, bilgi içermesi gereken haber yerine şahsi mütalaalar temelinde her zaman pek de tutarlı olmayan yüzeysel kanaatler demeti olarak sayfaları işgal ediyor. Her Allah'ın günü her konuda kalem oynatmak özel bir maharet ister. Hem çok yüzeysel olacaksınız, hem de çok derinmiş izlenimi vereceksiniz. Her konuda uzmanmış gibi davranacaksınız ama aslında her konuda cahil olacaksınız. Yurttaşın/okurun yapması gereken analizi/sentezi siz hazırlayıp, loop diye yutturacaksınız. Hem iktidar partisine akıl hocalığı yapacaksınız hem de muhalefeti yönlendireceksiniz. Köşe yazarları, birkaç istisna hariç, hayatta en çok kendilerini seven, her tür iktidar hayranı, cehalet doktorası yapmış kimselerden oluşuyor.


Politika yazarlarının ve haberlerinin ağırlığının azalıp, magazin yazarlarının ve haberlerinin öneminin artacağını düşünüyor musunuz?
'Türk basınında fazla siyasi haber var' deniyor. Aslında bu fazla olan siyasi haber değil, bunlara 'Ankara haberi' ya da 'Devlet haberi' demek daha doğru olur. Siyaseti, Çankaya, hükümet, Meclis'ten ibaret görmemek gerekir. Türk medyasına daha fazla toplum haberi, insan haberi gerek. Bütün gazeteler birbirlerine çok fazla benziyor. Hepsi yerleşik düzenin, mevcut sistemin sözcüleri gibi davranıyor.


TANRI YAZAR DÖNEMİ YENİ BAŞLIYOR
'Tanrı yazar'lığın, her şey hakkında yazma, fikir söylemenin dönemi kapandı mı?
Mesleki ya da akademik literatürde 'Tanrı yazar' sözcüğüne rastlamadım. 'Tanrı yazar'dan kasıt, her şeyi bildiğini iddia eden ama aslında hiçbir şeyi bilmeyen, sırasıyla devlet, hükümet, holding ve kendi özel çıkarlarını her şeyin üstünde tutan, haftanın 7 günü 7 farklı konuda kahve sohbeti yapan, birinci tekil şahısla yazıp farklı olduğunu sanan, karısını, kocasını, sevgilisini, anasını, babasını, arabasını, yatını katını, Paris ya da Los Angeles'ta yediği portakallı ördeği ya da T-Bone steak'i dahası binbir mahremini sergileyen yazar ise Tanrı ve Tanrıça yazarlar dönemi henüz yeni açıldı. Ama Tanrı'nın bizatihi varlığı, ateizmi teşvik eden bir unsurdur.


Sonu nereye varacak bu durumun?
Bu medya işi, çok siyasal ve çok toplumsal bir mecra. Bizim 1923'te kurulduğunu sandığımız Cumhuriyet -ki Cumhursuz kurulmuştur- Ece Ayhan'ın deyimiyle 'İmparatorlukla iki kaşık gibi henüz ve halen iç içedir'. Siyasette ve toplumda imparatorluklar, imparatorlar ve imparatorcuklar olduğu müddetçe, medyada da kendini Tanrı sanan yazarlar olacaktır. Ne var ki bu Tanrı'nın mümini pek yoktur. Okur, ancak bilinçli ve hakiki bir yurttaş olunca ve siyasetin yanı sıra medya alanına da ağırlığını koyunca bu mecrada önemli değişimler meydana gelebilir.


ÇOK SAYIDA EMEKLİLİK DÜŞMANI VAR
Sizin tasfiye edileceğini düşündüğünüz başka bir gazetecilik tarzı ve bunun temsilcisi gazeteciler var mı?
Şahıslar üzerinde durmak istemem. Bizde çok sayıda emeklilik düşmanı var. Zamana direniyorlar. Koltuklarıyla bütünleşmiş bir durumdalar (ankastre gazeteci). Bir de esas işi bankacılık, akademisyenlik, tüccarlık olan köşe yazarları var. Onlar da bir tercih yapmalı bence. Bir tasfiye olacaksa bu öncelikle medyada olmaz. Siyasal/ekonomik/toplumsal düzlemdeki değişimler medyaya da yansır. Ama bizim medya çakalları, adı/rengi/eğilimi değişse de hep iktidar yanlısı olmayı becerdikleri için aslında öyle kolay kolay da tasfiye filan olmazlar.


İyi magazini kabız köşe yazarlarına tercih ederim
Gazetecilikte politikanın öneminin azalıp magazinin önem kazanacağını düşünüyor musunuz?
Süper olur! Hiç olmazsa hayatımıza biraz renk gelir! Tabii ne renk... Bildiğiniz gibi bizde köşe yazarlarının bir kısmı bedava yiyip içip gezmek için kendi köşesini çaktırmadan pr'cılara kiralamış hatta satmıştır. O yüzden ne yazık ki burada magazin diye bize yutturulan pr'cıların basın bültenleridir. Aralarında tek tük de olsa namusuyla bu işi kotaranlar da yok değil ben onları büyük bir keyifle okuyorum. Bir de politik sütunları light'laştıranlar var ki inanın her gün aynı şeyi yazıp çizmekten ve kendini tekrar etmekten bıkmayan o kabız köşe yazarına bin kez tercih ederim.


Medyadaki lakap takma durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
İsterseniz medyadaki iki duayen üzerinden bu meseleye odaklanalım. Hürriyet Gazetesi'nin başyazarı Oktay Ekşi, ki aynı zamanda kendisi Basın Konseyi adlı kurumun da padişahı, pardon başkanıdır. Zaman Gazetesi'nin Genel Yayın Yönetmenini baş sütundan 'Medyanın İmamı' olarak ilan etti. Lakabın Allah'ını takmakla kalmayıp başköşeden bir de çaktı. Bu arada asıl mesleği imam değil dershanecilik olan Zaman Gazetesi'nin Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı da lakap takmanın, yaftalamanın ne kadar kötü bir şey olduğun sürekli yazmaya başladı. Ama şöyle tuhaf bir durum var. Zaman Gazetesi kendi reklamlarından ve Ekrem Dumanlı'dan gayrı önüne gelene lakap takıyor, çakıyor, yaftalıyor. Aslında bu iki kafadaşın birbirinden hiçbir farkı yok. Empati yapmayan, diyalog kelimesini sadece moda bir kavram olarak kullanan bu iki kafadar ve benzerlerinden medya kurtulmadığı sürece izlerinden de kurtulamayacaktır. Hem Hürriyet Gazetesi daha sivil hem de Zaman Gazetesi daha dürüst isimleri içinden çıkartacaktır.


'Tanrı yazar'lık dönemi kapandı mı?
Tanrı yazarlık bir şizofrenidir, kendini böyle görenleri de bir an önce bir akıl hastanesine kapatmakta fayda var. Ama cinnet vatanda pekala bir köşede de yazabilirler. Ciddiye almayıp gülebildiğiniz sürece bir problem yok.


Sizce kimler tasfiye edilecek?
Ben şunu dedim tasfiye olsun, şu yazdı diğerleri gidecek, bu dedi onu görevden alacaklar biraz ipe un sermek gibi. Boş versenize... Hayat ve değişime ayak uyduranlar varlıklarını sürdürürler. Tabiat boşlukları doldurur. Tabii evrime inanıyorsanız. Yoksa üç kulhuvallah ve bir elham da bu konuda işinize yarayabilir.
Cüneyt Özdemir/ 5N1K


Ekrem Dumanlı - Zaman Gazetesi - 10.8.2009 - Tasfiye edilecek gazete(ci)ler listesi
(...) Yakın bir gelecekte bazı gazeteler ve gazeteciler tasfiye olacak. (...) 'Kimler bu tasfiyeden kurtulamayacak?' derseniz; isim zikretmektense genel özellikleri belirtmeyi tercih ederim. Zira prensipler herkesi kapsar. Dilerseniz siz boş bırakılan satırlara kendi öngörülerinizi kaydedebilirsiniz.
(...) İnsanlara hakaret ediyorlar, lakap takıyorlar, ağzı bozuk yazılar yazıyorlar; sonra da büyük bir pişkinlikle hiçbir hata yapmamış gibi gazetecilik jargonlarının arkasına gizleniyorlar.
(...) 'Fındık- fıstık- yastık' mantığıyla ne etkili bir gazete çıkarılabilir ne de yol gösteren köşe yazarlığı yapılabilir. Otur televizyonun başına, incir çekirdeğini doldurmayan olayları izle, oradaki izlenimlerinle bol bol cerbeze yap; sonra bunun adına da köşe yazısı de.
Yalan yazıyorlar. Yazdıklarının yalan olduğu gün yüzüne çıkıyor, yer yerinden oynuyor; ama onlar tınmıyor. Daha kötüsü araştırmadan kaleme aldıkları yazılardaki (manşetlerdeki, haberlerdeki) hatalardan dolayı özür de dilemiyorlar; mahkeme kararlarına rağmen yalanda, yanlışta ısrar ediyorlar. Bu alışkanlığın sonsuza kadar sürmesi mümkün mü? Tabii ki hayır, ama adamlar ısrar ediyor. Mesela 424 el bombası, 57 LAW silahı, 175 tabancası ve daha bilmem ne Allah'ın belası mühimmatı yakalatan bir örgütün davasını sulandırmak için var gücüyle çalışıyorlar, onların durumunu 'masumiyet karinesi'ne sığınarak müdafaa ediyorlar.
(...) Bu saatten sonra grupçuluk, mezhepçilik, cemaatçilik, aşiretçilik, ırkçılık yaparak ne beyin yıkamak mümkün ne de 'öteki' üzerinden düşmanlık aşılayarak kendine bir avantaj sağlamak ve değer biçmek mümkün.
(...) Bazı yazarların ve yöneticilerin kendini dev aynasında görmesi; hatta kendilerine 'Tanrı yazar' gibi bir muamele yapması herkesin malumu. Güneşi arkasına alıp, uzayan gölgesine secde eden hiçbir kişi hayatın manasına da vakıf olamaz; temiz kalplerde iz de bırakamaz.


NE YAZDILAR
Zaman'dan muhteşem özeleştiri...
Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı 'tasfiye edilecek gazete(ci)ler' başlığı altında muhteşem özeleştiri yapmış...
Kutlamak gerekir...
(...) Hatırlayın... Bir süre önce ne idüğü belirsiz bir belge ortaya çıktı... AKP ve Fethullah Gülen'i bitirme planı diye...
Zaman Gazetesi hemen yayına başladı... Gizli tezgah haberleri diye merkez medyada aylar önce çıkan haberleri bile planın parçası olarak gösterdi...
Hiçbiri yalan değildi tabii!!
Mesela Ekrem Dumanlı'ya göre, Bakan Çelik'in Milli Eğitim'den ayrılırken yaptığı atamaları haber yapmak bile kirli tezgahtı!
Kirli tezgah deyince aklıma geldi...
Bir de; 'internete düşen ses kaydına göre' cümlesiyle başlayan habercilik türü başladı...
Zaman ve Samanyolu'nun öncülük ettiği...
Mehmet Tezkan/Vatan Gatezesi - 11.8.2009


Şebekenin yeni planı medyada tasfiye
(...) 'Medya değişsin, birileri gitsin, biz kalalım' diyorlar. Belli ki sıranın medyayı yeniden tasarlamaya, yeniden oluşturmaya geldiğine karar verilmiş.
(...) Ortalığa bir 'kağıt parçası' atıyorlar, üç gün tartışılıyor, dördüncü gün yalanlanıyor... Yalancılığı alışkanlık haline getirdikleri için de tazminat davaları tehdidi altındalar. Kim bilir, belki de bu yüzden Türkiye'deki hukuk düzenine de saldırıyorlar, o da değişsin istiyorlar... Tıpkı medya gibi hukukun da kendi istedikleri raya girmesi için yayın yapıyorlar...
Medya değişecek de böyle mi olacak? Yalancı, iftiracı, ihbarcılara mı kalacak?
Akılları sıra bu tartışmayı evrensel gazetecilik eksenine oturtmaya çalışıyorlar. Oysa kendilerinin gazeteciliği herhangi bir etik kriterinin, meslek ilkelerinin yanından bile geçmiyor.
Oray Eğin - AKŞAM Gazetesi 12.8.2009


Medya tasfiyesi
Zaman Gazetesi Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı'nın 'Tasfiye edilecek gazeteciler listesi' başlıklı yazısı, yaz sıcağında konusuz kalan medya için bulunmaz malzeme oldu. Dumanlı'nın 'bilgiye dayalı gazetecilik yapmayanlar tasfiye olacak' saptamasını desteklerim. Ancak baştan Türkiye'de daha uzun süre bunun gerçekleşmeyeceğini kabullenerek!
Kaldı ki Dumanlı'nın isim vermeyip, tasfiyesini öngördüğü bazı gazeteci tiplemeleri olmasa, bence son derece kuru, sıradan ve toplumun bazı kesimlerinin tepkilerini hiç yansıtamayan bir medya olurdu. Çok sesli, çok renkli bir medyanın yok olmasını arzulamanın, tek tip bir medya yaratmanın neresi sevindirici bir değişim, onu anlayamadım...
Mehveş Evin - AKŞAM Gazetesi - 13.8.2009


Gel de hayran olma birader
Ekrem Dumanlı'nın tartışması hala süren 'Tasfiye edilecek gazete(ci)ler listesi' yazısına 'Acaba listede 'tutarsızlar' diye bir başlık var mı?' merakıyla bir kez daha baktım. Hakaret edenler, yazılarında bilgiye dayanmayanlar, yalan yazmayı alışkanlık haline getirenler, kendini yenilemeyip hala Soğuk Savaş dönemi mantığıyla yazanlar, mütekebbirler, işadamı gazeteciler... Hepsi, hepsi var da, dün yazdığının tam tersi görüşü ertesi gün okurlarıyla paylaşan tipler yok...
Örnek olsun diye kaydediyorum: Yazarın biri vaktiyle 'Barzani'nin tepesine bomba yağdıralım' diye yazmıştı; sonra aniden 'U' dönüşü yaptı. Kısa süre önce 'İmralı'yla da görüşülsün' talebinde bulundu aynı yazar, heyecana kapılanlar 'İmralı'ya o gidip konuşsun' teklifinde bile bulundular; şimdi de Kürt açılımına karşı çıkıyor...
Taha Kıvanç - Yeni Şafak - 14.8.2009