MEDYADA RAMBO GAZETECİLİĞİ!
İletişim uzmanları, medyanın Çukurca'da 9 askerin şehit düşmesi ve ardından başlayan harekâtı sunuş şeklini eleştiriyor.
Hakkâri Çukurca’da PKK pususunda 9 askerin şehit olması ile Irak’a hava harekâtı başlatıldı. Operasyona katılan Diyarbakır filosunun F-16’ların kullandığı, MK-84 bombalarının her gün yazılı ve görsel basında yer almasına ve kullanılan dile tepkili olan iletişim akademisyenleri, ayrımcılığın ve düşmanlığın körüklendiğini düşünüyor ve bu durumu ‘Rambo Gazeteciliği’ olarak ifade ediyor.
Kardak Krizi döneminde iletişim bilimcilerin kullandığı ‘Rambo Gazeteciliği’ kavramı yine gündeme geldi. Doç. Dr. Aslı Tunç, ana akım gazetelerin ilk sayfalarında savaş dilinin tüm çığırtkanlığıyla kullanılmasının ürkütücü bir boyuta ulaştığını düşünüyor: “Ne yazık ki, barış ve sağduyu gibi kavramları kullananların sesi duyulmaz oluyor. Sürmanşetlerde F16 illüstrasyonları, bomba patlama görüntüleri ve yüzü boyalı askerlerle savaş söylemi pompalanıyor. Ekranlarda emekli generaller şehvetle askeri strateji anlatıyorlar. Medya topyekün bir intikam histerisinin zemini oluveriyor. Bu aslında nefreti, ayrımcılığı ve düşmanlığı körükleyen bir Rambo Gazeteciliği.”
‘Savaş şakşakçılğı’
Bilgi Üniversitesi’nden Esra Elmas medyanın şiddet görüntülerini bir tiraj aracı olarak kullandığını düşünüyor. Kitlelerin barışa değil savaşa teşvik edildiğini düşünen Elmas “20 küsur seneden beri bu ülkenin vatandaşları birbirini öldürüyor. Ve ne yazık ki ulusalcı eğilimleri her zaman ağır basmış olan Türkiye medyasının hatırı sayılır bölümü bugüne kadar savaş ile çözülememiş ve her gün bir sürü gencin öldüğü bir dönemde savaş şakşakçılığı yapıyor. Devleti, hükümetleri toplum lehine gözetlemesi gereken medya, toplumun çıkarları yerine pek çok zaman olduğu gibi devleti, hükümeti kolluyor” dedi.
Gazi Üniversitesi’nden Prof. Dr. Nazife Güngör Türkiye’de medyanın oldukça heyecanlı ve her an saf almaya hazır beklediğini düşünüyor. Güngör şunları söyledi: “Bazı medya grupları var olan siyasal iktidarın avukatları ve askerleri gibi davranmakta sakınca görmüyorlar. Bu olayın verilişinde de görüldüğü gibi, bazı medya organları kendilerini haberci gibi değil operasyonun öncü birliği gibi görmekteler.”
‘Acı ve şiddet estetize ediliyor’
Bilgi Üniversitesi Dekan Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Itır Erhart ise ‘şiddetin pornografisinin’ yapıldığını düşünüyor ve şunları söylüyor: “Acı, şiddet, savaş arka fondaki müziklerle, aksiyon fimlerini aratmayacak görüntülerle estetize ediliyor. Biz de evlerimizde bu görüntüleri film izler gibi izliyoruz. Etik standartlar, habercilik ilkeleri ‘şiddet, acı, savaş sattığı için’ ihlal ediliyor.”
Marmara Üniversitesi’nden Öğr. Gör. Pınar Türenç ise olayın insani boyutunun gösterilmesi gerektiğini düşünüyor. Türenç “Uçaklarımız, tankımız, tüfeğimiz, bombamız bu diye gündeme veriliyor ama olayın insani boyutu yok” diyor ve tankın tüfeğin değil, insanın önce gelmesi gerektiğini düşünüyor.
Radikal
Kardak Krizi döneminde iletişim bilimcilerin kullandığı ‘Rambo Gazeteciliği’ kavramı yine gündeme geldi. Doç. Dr. Aslı Tunç, ana akım gazetelerin ilk sayfalarında savaş dilinin tüm çığırtkanlığıyla kullanılmasının ürkütücü bir boyuta ulaştığını düşünüyor: “Ne yazık ki, barış ve sağduyu gibi kavramları kullananların sesi duyulmaz oluyor. Sürmanşetlerde F16 illüstrasyonları, bomba patlama görüntüleri ve yüzü boyalı askerlerle savaş söylemi pompalanıyor. Ekranlarda emekli generaller şehvetle askeri strateji anlatıyorlar. Medya topyekün bir intikam histerisinin zemini oluveriyor. Bu aslında nefreti, ayrımcılığı ve düşmanlığı körükleyen bir Rambo Gazeteciliği.”
‘Savaş şakşakçılğı’
Bilgi Üniversitesi’nden Esra Elmas medyanın şiddet görüntülerini bir tiraj aracı olarak kullandığını düşünüyor. Kitlelerin barışa değil savaşa teşvik edildiğini düşünen Elmas “20 küsur seneden beri bu ülkenin vatandaşları birbirini öldürüyor. Ve ne yazık ki ulusalcı eğilimleri her zaman ağır basmış olan Türkiye medyasının hatırı sayılır bölümü bugüne kadar savaş ile çözülememiş ve her gün bir sürü gencin öldüğü bir dönemde savaş şakşakçılığı yapıyor. Devleti, hükümetleri toplum lehine gözetlemesi gereken medya, toplumun çıkarları yerine pek çok zaman olduğu gibi devleti, hükümeti kolluyor” dedi.
Gazi Üniversitesi’nden Prof. Dr. Nazife Güngör Türkiye’de medyanın oldukça heyecanlı ve her an saf almaya hazır beklediğini düşünüyor. Güngör şunları söyledi: “Bazı medya grupları var olan siyasal iktidarın avukatları ve askerleri gibi davranmakta sakınca görmüyorlar. Bu olayın verilişinde de görüldüğü gibi, bazı medya organları kendilerini haberci gibi değil operasyonun öncü birliği gibi görmekteler.”
‘Acı ve şiddet estetize ediliyor’
Bilgi Üniversitesi Dekan Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Itır Erhart ise ‘şiddetin pornografisinin’ yapıldığını düşünüyor ve şunları söylüyor: “Acı, şiddet, savaş arka fondaki müziklerle, aksiyon fimlerini aratmayacak görüntülerle estetize ediliyor. Biz de evlerimizde bu görüntüleri film izler gibi izliyoruz. Etik standartlar, habercilik ilkeleri ‘şiddet, acı, savaş sattığı için’ ihlal ediliyor.”
Marmara Üniversitesi’nden Öğr. Gör. Pınar Türenç ise olayın insani boyutunun gösterilmesi gerektiğini düşünüyor. Türenç “Uçaklarımız, tankımız, tüfeğimiz, bombamız bu diye gündeme veriliyor ama olayın insani boyutu yok” diyor ve tankın tüfeğin değil, insanın önce gelmesi gerektiğini düşünüyor.
Radikal