MEDYADA "KÖPEKLİK" KAVGASI PATLADI! BABAHAN İKİ İSME BİRDEN ÇATTI!
Ergun Babahan, bir yazıyla iki isme birden çattı! Bir taraftan Engin Ardıç'ı "Aydın Doğan'ın köpekleri" yazısından dolayı eleştirirken diğer taraftan Fatih Altaylı'ya gönderme yaptı.
KÖPEKLİK!
Ertuğrul Özkök haklı bir sitemini dile getirdi dün köşesinde.
Burada “Geçmişte siz de bunu yapmıştınız” diyecek bir durum yok.
Eğer Aydın Doğan, onunla çalışan profesyoneller bir hata yapmışsa, bunu eleştirir ve dile getirirsiniz.
“Aydın Doğan’ın köpekleri” diye yazmak fikir olmaz, küfür olur.
Batı basınında gerçek gazetelerde böyle yazılar görmezsiniz.
Maalesef internet alıntıları Türkiye’de böyle bir anlayışı körüklüyor.
Küfürlü başlık ve üslubun prim yaptığı bir dönem bu ve malesef gazete yönetimleri de bu konuda ciddi bir tavır almıyor.
Başlık bu işin sırrı.
Mesela dünkü Radikal’de “Ya ‘Paşanın karısına’ hizmet gönüllüyse” diye bir başlık vardı.
İçeriği öyle bir anlam taşımıyordu ama başlık her türlü çağrışıma açıktı.
Buna benzer örnekler çoğaltılabilir.
Sorun, Türkiye’de fikir yerine “sıfat”ın öne geçmesinde yatıyor.
“Aydın Doğan’ın köpekleri” başlığından rahatsız olanlar, Ahmet Kaya’ya “şerefsiz” başlığı atabiliyor.
Veya basına “tetikçi” yazar kavramını yerleştirenler, şimdi başka tetikçilere öfke duyabiliyor.
Tetikçi her zaman tetikçidir.
Zaten, tetikçileri kiralayanlar, “Onların bahçesinden bana havlayacağına, benim bahçemden onlara havlasın” diyerek bu konudaki niyetlerini açıkça ortaya koyuyorlar.
Mücadele etmemiz gereken bu anlayış ve bu üsluptur.
Rakibine küfredenin sırtını sıvazlamak, sana küfredeni eleştirmek inandırıcı bir tavır olmuyor, olamaz.
Aynı yaklaşım, siyaset için de geçerli.
MHP’li Şandır’ın Başbakan Erdoğan için kullandığı “Dilini koparırız” üslubu yanlıştır ve eleştirilmelidir.
Ancak bu eleştirinin inandırıcı olması için iktidar partisinden kaynaklanan bu tip üsluplara da benzer tepkiyi koymak gerekir.
Evet, Türkiye kritik bir değişim döneminden geçti, geçiyor.
Ama önemli bir eşik aşıldı.
Hala dünün üslubunda ısrar etmek, dili değiştirmemek, yeni gerilimlere yol açmak demektir.
Abdullah Öcalan’a “Bebek katili” diyerek barışa ulaşamazsınız.
Değil başbakanın, hiçbir siyasetçinin dilini koparamazsınız.
Kimseye birinin köpeği diye hakaret edemezsiniz.
Veya kimseye şerefsiz diyemezsiniz.
Bunların hepsini yaşadık.
Şimdi medyada yeni yapılanmayla ortaya çıkacak yepyeni bir dönem var önümüzde.
Bu şansı kullanıp yeni bir dil, yeni bir üslup geliştirebiliriz.
Veya “Benden sonra tufan” diyerek eski dili ve yaklaşımı sürdürür, tarihin olmasa da basının sonunu ilan edebilirsiniz.
Türkiye’de medyanın da bir çatışmasızlık ortamına ihtiyacı var.
Ergun Babahan/Star
Ertuğrul Özkök haklı bir sitemini dile getirdi dün köşesinde.
Burada “Geçmişte siz de bunu yapmıştınız” diyecek bir durum yok.
Eğer Aydın Doğan, onunla çalışan profesyoneller bir hata yapmışsa, bunu eleştirir ve dile getirirsiniz.
“Aydın Doğan’ın köpekleri” diye yazmak fikir olmaz, küfür olur.
Batı basınında gerçek gazetelerde böyle yazılar görmezsiniz.
Maalesef internet alıntıları Türkiye’de böyle bir anlayışı körüklüyor.
Küfürlü başlık ve üslubun prim yaptığı bir dönem bu ve malesef gazete yönetimleri de bu konuda ciddi bir tavır almıyor.
Başlık bu işin sırrı.
Mesela dünkü Radikal’de “Ya ‘Paşanın karısına’ hizmet gönüllüyse” diye bir başlık vardı.
İçeriği öyle bir anlam taşımıyordu ama başlık her türlü çağrışıma açıktı.
Buna benzer örnekler çoğaltılabilir.
Sorun, Türkiye’de fikir yerine “sıfat”ın öne geçmesinde yatıyor.
“Aydın Doğan’ın köpekleri” başlığından rahatsız olanlar, Ahmet Kaya’ya “şerefsiz” başlığı atabiliyor.
Veya basına “tetikçi” yazar kavramını yerleştirenler, şimdi başka tetikçilere öfke duyabiliyor.
Tetikçi her zaman tetikçidir.
Zaten, tetikçileri kiralayanlar, “Onların bahçesinden bana havlayacağına, benim bahçemden onlara havlasın” diyerek bu konudaki niyetlerini açıkça ortaya koyuyorlar.
Mücadele etmemiz gereken bu anlayış ve bu üsluptur.
Rakibine küfredenin sırtını sıvazlamak, sana küfredeni eleştirmek inandırıcı bir tavır olmuyor, olamaz.
Aynı yaklaşım, siyaset için de geçerli.
MHP’li Şandır’ın Başbakan Erdoğan için kullandığı “Dilini koparırız” üslubu yanlıştır ve eleştirilmelidir.
Ancak bu eleştirinin inandırıcı olması için iktidar partisinden kaynaklanan bu tip üsluplara da benzer tepkiyi koymak gerekir.
Evet, Türkiye kritik bir değişim döneminden geçti, geçiyor.
Ama önemli bir eşik aşıldı.
Hala dünün üslubunda ısrar etmek, dili değiştirmemek, yeni gerilimlere yol açmak demektir.
Abdullah Öcalan’a “Bebek katili” diyerek barışa ulaşamazsınız.
Değil başbakanın, hiçbir siyasetçinin dilini koparamazsınız.
Kimseye birinin köpeği diye hakaret edemezsiniz.
Veya kimseye şerefsiz diyemezsiniz.
Bunların hepsini yaşadık.
Şimdi medyada yeni yapılanmayla ortaya çıkacak yepyeni bir dönem var önümüzde.
Bu şansı kullanıp yeni bir dil, yeni bir üslup geliştirebiliriz.
Veya “Benden sonra tufan” diyerek eski dili ve yaklaşımı sürdürür, tarihin olmasa da basının sonunu ilan edebilirsiniz.
Türkiye’de medyanın da bir çatışmasızlık ortamına ihtiyacı var.
Ergun Babahan/Star