MEDYADA ÇETELEŞME Mİ VAR?
Medya Kritik'te bu hafta Ahmet Tezcan ve Doğan Satmış, medyada çeteleşme iddialarını masaya yatırdı.
HABERTÜRK TV ’nin medya gündeminin nabzını tutan programı Medya Kritik’te bu hafta Ahmet Tezcan ve Doğan Satmış, medyada çeteleşme iddialarını masaya yatırdı. HT Magazin Yazarı Esin Övet’in de konuk olduğu programda köşe yazarlarının ’trend’ mekanları da gündeme geldi.
İşte Ahmet Tezcan, Doğan Satmış ve konukları Esin Övet’in keyifli sohbetleri:
Doğan Satmış: Medyada çeteleşme deyince, bence çeteye verilen kelime anlamını da kaybediyor. Yani çete daha bir hoşlaşıyor. Çeteyi kullanmak çeteliği meşrulaştırıyor, biz çete demeye alışıyoruz. Halbuki çetenin içinde suç var, medyada suç örgütü aramak doğru değil. Gruplaşma diyebiliriz ne bileyim Nişantaşı grubu, Fatih grubu olabilir.
Esin Övet: Gruplaşma daha güzel geliyor evet.
Ahmet Tezcan: Onlar var ayrı ama bu çeteden kasıt şu: Reha Muhtar’ın öne sürdüğü belli bir grup bir araya gelerek aynı noktadan ateş ediyorlar, yani saldırıyorlar. Reha Muhtar’ın dediği buydu. Ahmet Hakan, Barlas ailesini mafyalıkla itham etti. Buna karşılık yine aynı şekilde Mehmet Barlas, bir çete olduğunu ve bir internet sitesi etrafında toplandıklarını öne sürdü.
Doğan Satmış: O tür gruplaşmalar, ortaklaşmalar var.
Ahmet Tezcan: Özellikle internet medya sitelerinin de oluşmasından sonra gerçekten böyle bir toplaşmalar ve saldırılar başladı. İşte Reha Muhtar’a, Mehmet Barlas’a, Yiğit Bulut’a sürekli olarak aynı noktadan ya dikkat çekmek için ya başka amaçlarla dolayısıyla… Bunlara gerçekten çete denilebilir yani. Bu çeteleri meşrulaştırmaz ve gazetecilikte olmaması gereken bir şeyi çok net, altını kalın bir şekilde çizmek anlamına gelir. Ama onun dışındaki belli bir yaşam tarzını ön plana çıkartarak, kendi yaşam tarzını ve tercihlerini ön plana çıkartarak gazetecilik yapanların bir araya geldikleri, ben onlara Hedonist medya diyorum, hatta HMP diyorum, Hedonist Medya Partisi.
Doğan Satmış: Ağır bir laf hedonist. Ama hedonist de biraz ahlaksızlığı çağrıştırıyor.
Ahmet Tezcan: Hayır hayır, hedonizm çok ciddi bir şeydir. Hedonizm felsefede önemli yeri olan bir şeydir. Kötü tarafı vardır; sadece bedensel hazlara dayanırsa kötüdür. Entelektüel hazlara dayanırsa iyidir. Mesela bu anlamda en büyük hedonistlerden biri Cemil Meriç’tir. Çünkü entelektüel haz üzerine bir hayat yaşamıştır. Ama bizimkiler öyle değil işte, onların gittikleri Nişantaşı Salle au Manger. İşte yandaş medya teşbih edilenlerin Mustafa Karaalioğlu, Akif Beki, Ahmet Kekeç grubunun gittikleri, genellikle Tophane’de Asude Nargile gibi yerleri var. Bir grup işte liberal sol ya da İslamcı sol diyebileceğimiz, biraz daha entelektüel bir grup, Fatih’te Eski Kafa’da bir araya geliyorlar.
Doğan Satmış: Bir de Yakupçular var.
Esin Övet: Yakupçular Asmalı Mescit’te.
Ahmet Tezcan: Şimdi sana gelelim. Gece sabaha kadar dolaşıyorsun, gazeteciler ne yapıyor?
Esin Övet: Gazeteciler her yerde geziyor aslında. Benim öyle bir sınırım yok mesela ben her yerde geziyorum. Kahraman’a kadar gidiyorum Tarabya’da. Orası da çok iyi, başbakanımız da gidiyor.
Doğan Satmış: Çeteler birlikte mi dolaşıyor? Ahmet’in dediğine göre çete.
Esin Övet: Çete diyor muyuz peki?
Doğan Satmış: Ben demiyorum.
Ahmet Tezcan: Yok demeyelim artık grup diyelim.
Esin Övet: Çete demeyelim gruplaşma. Şimdi aslında bizim magazin basınının içinde de gruplaşmamız var. Yani biz de 3 – 5 arkadaş hep haberleşip buluşup gittiğimiz gibi diğer köşe yazarları ve gazetecilerin de gittiği yerler var. Son zamanlarda Asmalı Mescit çok moda. Asmalı Mescit Yakup’ta herkesi görebilirsiniz aslında, ben herkesi görüyorum. Hatta geçen gün size bahsettim bir köşe yazarını yakaladım diye.
Doğan Satmış: Evet kim? Köşe yazarı, yanında kim olduğunu yine bilmiyoruz sır…
Ahmet Tezcan: Medya patronunu da yakalıyorsunuz, işte Asmalı Mescit’e gidiyor ya Aydın Bey.
Esin Övet: Ama Asmalı Mescit çok güzel oldu artık. Yani herkesi görebilirsiniz. Cumartesi günleri kesinlikle tavsiye etmiyorum, girilmiyor kalabalıktan. Ama Tophane, Asmalı Mescit, Yakup, Salle au Manger, şimdi Maybe Salle au Manger oldu Nişantaşı. Orada eskiden daha çok buluşuluyordu, şimdi de buluşuluyor. Pazar günleri kahvaltıları mesela… Hıncal Uluç her pazar orada kahvaltıda. Bu pazar ben oraya uğradığımda Defne Samyeli, Metin Uca, Hıncal Uluç yine kahvaltı ediyorlardı.
Ahmet Tezcan: Cumadan pazara mı almışlar? Onların bir Cuma toplantıları biliyorsunuz.
Esin Övet: Cuma toplantıları artık eskisi gibi yapılmıyor ama Pazar kahvaltıları Salle au Manger’deler. Hıncal ağabeyler sürekli oradalar her sabah.
Ahmet Tezcan: Peki Tophane grubundan oraya gidenler oluyor mu hiç?
Doğan Satmış: Ahmet Hakan gidiyormuş ya…
Esin Övet: Ama Ahmet Bey orada oturuyor. Çok yakın toplantılarını da orada yapıyor ama bütün gazeteciler gidiyor artık.
Doğan Satmış: Muhabirler geliyor mu?
Esin Övet: Tabii ki…
Doğan Satmış: Gelebiliyorlar mı yani? Öyle sorayım.
Esin Övet: Tabii ki yani haber var mı diye daha çok uğruyorlar.
Ahmet Tezcan: Salle au Manger’ye? 3 kuruş fazla verirseniz giderler rahat bir şekilde ama…
Esin Övet: Bu da başka bir tartışma konusu. Tabi ki gidiyorlar ama her yerdeler… Ben her yere uğruyorum, giriyorum, çıkıyorum…
Doğan Satmış: Sortie’ciler filan varmış…
Esin Övet: Sortie var, şimdi Eğlence açıldı, Gece Pera Palas’ın karşısında, herkes orada. Bird açıldı, hiç tahmin edemeyeceğiniz insanlar orada. Yani gece 3’te hiç tahmin edemeyeceğiniz insanı farklı bir halde görebilirsiniz.
Ahmet Tezcan: Bir de ‘Türkü Bar’cılar var.
Esin Övet: Ha bir de demin onu da konuştuk.
Ahmet Tezcan: Evet ben başta olmak üzere. Fasılcılar var, Fehmi Koru’nun örgütlediği fasılcılar var.
Esin Övet: Ben birkaç kere ‘Türkü Bar’a gittim.
Ahmet Tezcan: Geçenlerde ben yaptım onu, Cem Çelebi diye, mekanı söylemeyeyim, ama mekanlardan bahsettik burada değil mi? Sini Türkü Evi’nde Cem Çelebi muhteşem bir bağlama virtüözü, oraya işte Fehmi Koru, Mehmet Barlas, Kanal 7’den Nursel Tozkoparan, Nazmiye Yılmaz, Elif Çakır, Bejan Matur, bendeniz beraber gittik. Bir önceki hafta da seninle beraber gitmiştik biliyorsun. Nebil Özgentürk oradaydı, Fatih Çekirge vardı orada. İzmir’le ilgili türkü söylendiği zaman gözleri yaşardı Fatih’in.
Esin Övet: İçki içiliyor mu peki türkü barlarda?
Ahmet Tezcan: Tabi canım.
Esin Övet: Yani hayır. Giden yazar da içki içiyor mu orada? Her gelen içki içiyor mu?
Ahmet Tezcan: Her gelen içmiyor. Mesela o Barlas, Koru falan beraber gittiğimizde kimse içmedi. Kola genellikle içildi, meyve suyu içildi.
Doğan Satmış: Hesap az gelmiştir.
Esin Övet: Ben şunu merak ediyorum hani böyle içki içmiyorum gibi gözüken yazarlar evlerinde içip dışarı da mı içmiyorlar? İnsanlar görüp adı çıkacak diye…
Doğan Satmış: Enteresan… Ona sen cevap ver
Esin Övet: İşte ben gördüğüm için…
Doğan Satmış: Aa görmüş! Kimi gördün sen? Görmüş içki içeni.
Ahmet Tezcan: O olabiliyor yani. Bir akşam Ahmet Hakan geldi. Yan yana oturduk, beraber oturduk. Mesela Ahmet orta şekerli kahve içti. Beraber geldiği arkadaşları içtiler. Yani normal içkilerini içtiler. Bunda bir şey yok. Oraya zaten özel bir müşterisi de var hakikaten Cem Çelebi’nin.
Doğan Satmış: Peki bu Tophane’cilerin gittiği yerde içki içiliyor mu?
Ahmet Tezcan: Yok orada zaten…
Esin Övet: Tophane’de içki… Daha çok nargile…
Ahmet Tezcan: Tophane’de nargile evi mi deniyor, kahvehane mi deniyor, ben bilmiyorum yani, hah nargileci
Esin Övet: Nargile kahvehaneleri. Nargileciler.
Ahmet Tezcan: Oralarda genellikle Ali Baba var, Asude var oralara gidiyorlar. Ama okey oynanıyor ve nargile içiliyor.
Esin Övet: Tavla, okey…
Ahmet Tezcan: Hızlı okeycilerden Selahattin Sadıkoğlu ve Ahmet Kekeç hiç şaşmıyor. Genellikle onlar oradadır.
Doğan Satmış: Salle au Manger’de okey var mı?
Esin Övet: Yok.
Doğan Satmış: Orada ne var? Şarap mı?
Esin Övet: Her türlü şey, kahve de var.
Doğan Satmış: Farklı…
Ahmet Tezcan: Esin götürsün bir gece bizi.
Esin Övet: Bir gün davet edeyim evet.
Doğan Satmış: Olabilir.
Ahmet Tezcan: Salle au Manger tarafına. Biz de içimizdeki bu ukdeyi atalım.
Esin Övet: Neden Salle au Manger çok şey olmuş? Hani bir ara çetelerin çok buluştuğu bir yer olduğu için mi?
Doğan Satmış: Evet aynen öyle.
Ahmet Tezcan: Gruplar diyelim artık, çetelerin değil de.
Esin Övet: Gruplar, çeteyi kaldırdık.
İşte Ahmet Tezcan, Doğan Satmış ve konukları Esin Övet’in keyifli sohbetleri:
Doğan Satmış: Medyada çeteleşme deyince, bence çeteye verilen kelime anlamını da kaybediyor. Yani çete daha bir hoşlaşıyor. Çeteyi kullanmak çeteliği meşrulaştırıyor, biz çete demeye alışıyoruz. Halbuki çetenin içinde suç var, medyada suç örgütü aramak doğru değil. Gruplaşma diyebiliriz ne bileyim Nişantaşı grubu, Fatih grubu olabilir.
Esin Övet: Gruplaşma daha güzel geliyor evet.
Ahmet Tezcan: Onlar var ayrı ama bu çeteden kasıt şu: Reha Muhtar’ın öne sürdüğü belli bir grup bir araya gelerek aynı noktadan ateş ediyorlar, yani saldırıyorlar. Reha Muhtar’ın dediği buydu. Ahmet Hakan, Barlas ailesini mafyalıkla itham etti. Buna karşılık yine aynı şekilde Mehmet Barlas, bir çete olduğunu ve bir internet sitesi etrafında toplandıklarını öne sürdü.
Doğan Satmış: O tür gruplaşmalar, ortaklaşmalar var.
Ahmet Tezcan: Özellikle internet medya sitelerinin de oluşmasından sonra gerçekten böyle bir toplaşmalar ve saldırılar başladı. İşte Reha Muhtar’a, Mehmet Barlas’a, Yiğit Bulut’a sürekli olarak aynı noktadan ya dikkat çekmek için ya başka amaçlarla dolayısıyla… Bunlara gerçekten çete denilebilir yani. Bu çeteleri meşrulaştırmaz ve gazetecilikte olmaması gereken bir şeyi çok net, altını kalın bir şekilde çizmek anlamına gelir. Ama onun dışındaki belli bir yaşam tarzını ön plana çıkartarak, kendi yaşam tarzını ve tercihlerini ön plana çıkartarak gazetecilik yapanların bir araya geldikleri, ben onlara Hedonist medya diyorum, hatta HMP diyorum, Hedonist Medya Partisi.
Doğan Satmış: Ağır bir laf hedonist. Ama hedonist de biraz ahlaksızlığı çağrıştırıyor.
Ahmet Tezcan: Hayır hayır, hedonizm çok ciddi bir şeydir. Hedonizm felsefede önemli yeri olan bir şeydir. Kötü tarafı vardır; sadece bedensel hazlara dayanırsa kötüdür. Entelektüel hazlara dayanırsa iyidir. Mesela bu anlamda en büyük hedonistlerden biri Cemil Meriç’tir. Çünkü entelektüel haz üzerine bir hayat yaşamıştır. Ama bizimkiler öyle değil işte, onların gittikleri Nişantaşı Salle au Manger. İşte yandaş medya teşbih edilenlerin Mustafa Karaalioğlu, Akif Beki, Ahmet Kekeç grubunun gittikleri, genellikle Tophane’de Asude Nargile gibi yerleri var. Bir grup işte liberal sol ya da İslamcı sol diyebileceğimiz, biraz daha entelektüel bir grup, Fatih’te Eski Kafa’da bir araya geliyorlar.
Doğan Satmış: Bir de Yakupçular var.
Esin Övet: Yakupçular Asmalı Mescit’te.
Ahmet Tezcan: Şimdi sana gelelim. Gece sabaha kadar dolaşıyorsun, gazeteciler ne yapıyor?
Esin Övet: Gazeteciler her yerde geziyor aslında. Benim öyle bir sınırım yok mesela ben her yerde geziyorum. Kahraman’a kadar gidiyorum Tarabya’da. Orası da çok iyi, başbakanımız da gidiyor.
Doğan Satmış: Çeteler birlikte mi dolaşıyor? Ahmet’in dediğine göre çete.
Esin Övet: Çete diyor muyuz peki?
Doğan Satmış: Ben demiyorum.
Ahmet Tezcan: Yok demeyelim artık grup diyelim.
Esin Övet: Çete demeyelim gruplaşma. Şimdi aslında bizim magazin basınının içinde de gruplaşmamız var. Yani biz de 3 – 5 arkadaş hep haberleşip buluşup gittiğimiz gibi diğer köşe yazarları ve gazetecilerin de gittiği yerler var. Son zamanlarda Asmalı Mescit çok moda. Asmalı Mescit Yakup’ta herkesi görebilirsiniz aslında, ben herkesi görüyorum. Hatta geçen gün size bahsettim bir köşe yazarını yakaladım diye.
Doğan Satmış: Evet kim? Köşe yazarı, yanında kim olduğunu yine bilmiyoruz sır…
Ahmet Tezcan: Medya patronunu da yakalıyorsunuz, işte Asmalı Mescit’e gidiyor ya Aydın Bey.
Esin Övet: Ama Asmalı Mescit çok güzel oldu artık. Yani herkesi görebilirsiniz. Cumartesi günleri kesinlikle tavsiye etmiyorum, girilmiyor kalabalıktan. Ama Tophane, Asmalı Mescit, Yakup, Salle au Manger, şimdi Maybe Salle au Manger oldu Nişantaşı. Orada eskiden daha çok buluşuluyordu, şimdi de buluşuluyor. Pazar günleri kahvaltıları mesela… Hıncal Uluç her pazar orada kahvaltıda. Bu pazar ben oraya uğradığımda Defne Samyeli, Metin Uca, Hıncal Uluç yine kahvaltı ediyorlardı.
Ahmet Tezcan: Cumadan pazara mı almışlar? Onların bir Cuma toplantıları biliyorsunuz.
Esin Övet: Cuma toplantıları artık eskisi gibi yapılmıyor ama Pazar kahvaltıları Salle au Manger’deler. Hıncal ağabeyler sürekli oradalar her sabah.
Ahmet Tezcan: Peki Tophane grubundan oraya gidenler oluyor mu hiç?
Doğan Satmış: Ahmet Hakan gidiyormuş ya…
Esin Övet: Ama Ahmet Bey orada oturuyor. Çok yakın toplantılarını da orada yapıyor ama bütün gazeteciler gidiyor artık.
Doğan Satmış: Muhabirler geliyor mu?
Esin Övet: Tabii ki…
Doğan Satmış: Gelebiliyorlar mı yani? Öyle sorayım.
Esin Övet: Tabii ki yani haber var mı diye daha çok uğruyorlar.
Ahmet Tezcan: Salle au Manger’ye? 3 kuruş fazla verirseniz giderler rahat bir şekilde ama…
Esin Övet: Bu da başka bir tartışma konusu. Tabi ki gidiyorlar ama her yerdeler… Ben her yere uğruyorum, giriyorum, çıkıyorum…
Doğan Satmış: Sortie’ciler filan varmış…
Esin Övet: Sortie var, şimdi Eğlence açıldı, Gece Pera Palas’ın karşısında, herkes orada. Bird açıldı, hiç tahmin edemeyeceğiniz insanlar orada. Yani gece 3’te hiç tahmin edemeyeceğiniz insanı farklı bir halde görebilirsiniz.
Ahmet Tezcan: Bir de ‘Türkü Bar’cılar var.
Esin Övet: Ha bir de demin onu da konuştuk.
Ahmet Tezcan: Evet ben başta olmak üzere. Fasılcılar var, Fehmi Koru’nun örgütlediği fasılcılar var.
Esin Övet: Ben birkaç kere ‘Türkü Bar’a gittim.
Ahmet Tezcan: Geçenlerde ben yaptım onu, Cem Çelebi diye, mekanı söylemeyeyim, ama mekanlardan bahsettik burada değil mi? Sini Türkü Evi’nde Cem Çelebi muhteşem bir bağlama virtüözü, oraya işte Fehmi Koru, Mehmet Barlas, Kanal 7’den Nursel Tozkoparan, Nazmiye Yılmaz, Elif Çakır, Bejan Matur, bendeniz beraber gittik. Bir önceki hafta da seninle beraber gitmiştik biliyorsun. Nebil Özgentürk oradaydı, Fatih Çekirge vardı orada. İzmir’le ilgili türkü söylendiği zaman gözleri yaşardı Fatih’in.
Esin Övet: İçki içiliyor mu peki türkü barlarda?
Ahmet Tezcan: Tabi canım.
Esin Övet: Yani hayır. Giden yazar da içki içiyor mu orada? Her gelen içki içiyor mu?
Ahmet Tezcan: Her gelen içmiyor. Mesela o Barlas, Koru falan beraber gittiğimizde kimse içmedi. Kola genellikle içildi, meyve suyu içildi.
Doğan Satmış: Hesap az gelmiştir.
Esin Övet: Ben şunu merak ediyorum hani böyle içki içmiyorum gibi gözüken yazarlar evlerinde içip dışarı da mı içmiyorlar? İnsanlar görüp adı çıkacak diye…
Doğan Satmış: Enteresan… Ona sen cevap ver
Esin Övet: İşte ben gördüğüm için…
Doğan Satmış: Aa görmüş! Kimi gördün sen? Görmüş içki içeni.
Ahmet Tezcan: O olabiliyor yani. Bir akşam Ahmet Hakan geldi. Yan yana oturduk, beraber oturduk. Mesela Ahmet orta şekerli kahve içti. Beraber geldiği arkadaşları içtiler. Yani normal içkilerini içtiler. Bunda bir şey yok. Oraya zaten özel bir müşterisi de var hakikaten Cem Çelebi’nin.
Doğan Satmış: Peki bu Tophane’cilerin gittiği yerde içki içiliyor mu?
Ahmet Tezcan: Yok orada zaten…
Esin Övet: Tophane’de içki… Daha çok nargile…
Ahmet Tezcan: Tophane’de nargile evi mi deniyor, kahvehane mi deniyor, ben bilmiyorum yani, hah nargileci
Esin Övet: Nargile kahvehaneleri. Nargileciler.
Ahmet Tezcan: Oralarda genellikle Ali Baba var, Asude var oralara gidiyorlar. Ama okey oynanıyor ve nargile içiliyor.
Esin Övet: Tavla, okey…
Ahmet Tezcan: Hızlı okeycilerden Selahattin Sadıkoğlu ve Ahmet Kekeç hiç şaşmıyor. Genellikle onlar oradadır.
Doğan Satmış: Salle au Manger’de okey var mı?
Esin Övet: Yok.
Doğan Satmış: Orada ne var? Şarap mı?
Esin Övet: Her türlü şey, kahve de var.
Doğan Satmış: Farklı…
Ahmet Tezcan: Esin götürsün bir gece bizi.
Esin Övet: Bir gün davet edeyim evet.
Doğan Satmış: Olabilir.
Ahmet Tezcan: Salle au Manger tarafına. Biz de içimizdeki bu ukdeyi atalım.
Esin Övet: Neden Salle au Manger çok şey olmuş? Hani bir ara çetelerin çok buluştuğu bir yer olduğu için mi?
Doğan Satmış: Evet aynen öyle.
Ahmet Tezcan: Gruplar diyelim artık, çetelerin değil de.
Esin Övet: Gruplar, çeteyi kaldırdık.