"Ben bu çağdan nefret ettim, etimle kemiğimle nefret ettim"
Ahmet Cahit Zarifoğlu
Ben bugün bir haber okudum.
Okudum amma, hayattan soğudum.
Neredeyse bir yıldır yazdığım, dilimde tüy, klavyemde harf bitiren bir mesele, yüzüme tokat gibi çarptı.
Yoldaşlarım.
Kusuruma bakmayın ama o tokat size de çarpsın.
Çarpsın ki silkenelelim diye o haberi işte sizinle paylaşıyorum:
BAŞLIK: Türk-İş Başkanı'ndan gazeteciye: Benim yeni işe giren çaycı senden 5 bin lira fazla maaş alır
HABER: TÜRK-İŞ Konfederasyonu Genel Başkanı Ergün Atalay, kamuda çalışan 700 bin işçiyi ilgilendiren 2023-2024 yılı kamu toplu iş sözleşmeleri çerçeve anlaşma protokolüne ilişkin TÜRK-İŞ Genel Merkezi’nde açıklama yaptı.
Atalay, konuşmasının bir kısmında ismini paylaşmadığı bir gazeteci ile arasında geçen diyaloğu da anlatırken dikkat çeken ifadeler kullandı. Atalay şöyle dedi:
"Dün gazetecinin biri yazıyor, size de söyleyeyim bu manayla yazmış. ‘TÜRK-İŞ’in önü kapalı’; O gazeteciye sordum, 13 yıllık gazeteci… Dedim, ‘Benim yeni işe giren çay getiren, senin aldığından 5 bin lira fazla maaş alır. Evvela sizin oradaki ücretleri düzeltmemiz lazım’, sizin orası dahil dedim ki; ‘Sizin orada 15 yıllık gazeteci, üniversite mezunu sizin aldığınız maaştan, yeni işe girecek adamım beş bin lira fazla maaş alır’. Az mı çok mu değil, gene az. Ama tabloyu anla diye anlattım. Bu rakamlar benim önümde. Ne alıyorlar ben onları görüyorum. Burada biz yanlış yapmıyoruz.
Evet, ne düşünüyorsunuz?
Kalbiniz sıkıştı değil mi?
Bu arada sırdaşlarım sözümüz meclisten dışarı.
Çaycı emekçilere saygımız büyük.
Ancaaaaaaaaak yıllarını eğitimine harcamış, dirseklerini gazetecilikte çürütmüş insanların,
çaycıdan az para aldığı nerede görülmüş?
Ben bu incitici açıklamayı okudum, ve geçmişte yazdıklarımı anımsadım.
Medyada artık çöküş dönemine girdiğimizi, patronların ‘aman 3-5 veririz bizimle çalışan çalışır, çalışmayan gider’ zihniyetinin mesleği bitireceğini anlattım.
Ve medya patronlarına açık bir mektup yazmak istedim.
Boşverin medya arsızlarının skandallarını, kulisleri.
Gerçek gündemimiz bu!
Buyurun mektubuma:
Sevgili büsbüyük, kerli ferli, pek muhterem medya patronları!
Nasılsınız?
Cevabınızı biliyorum, keyifler gıcır.
Gelirimiz yok falan diyorsunuz ammaa…
Enflasyona karşı yaptığınız kuş gibi zamlar sayesinde, maaş kaleminden pek bir kar ettiniz.
Eksiden 5’e çalıştırdığınızı şimdi 3’e çalıştırıyorsunuz.
Bir gazeteci kolay mı yetişiyor?
Dünyanın en önemli mesleklerinden birini yapıyoruz.
Ve ülkedeki siyasi iklim nedeniyle, bu meslek her geçen gün daha önemli bir hale geliyor.
Ya siz napıyorsunuz?
Hepiniz etrafınıza bir yalaka takımı koymuşsunuz, onları ihya ediyorsunuz.
Asıl emeği verenler darda!
Zorda!
Daha önce uyardım, yine uyarıyorum.
Yakında o koca holdinglerinizi döndürecek gazeteci, emekçi bulamayacaksınız.
Geriye hanutçu, hırsız, arsızlar kalacak…
Gerçek gazeteciler var olabilmek için kaçacak!
Ve bu kehanetlerim üç vakte kadar gerçekleşecek.
Ben diyeyim 3 yıl, siz diyin 3 ay.
Hep beraber yaşayacağız, göreceğiz. Allah size selamet vermesin,
Keskin Kalem
Mektubumu bir emekçinin bendenize emanet ettiği derdiyle bitiriyorum yoldaşlar.
Buyurun, gazeteciye verilen değer neymiş, öğrenin (harfine dokunmadan yayımlıyorum):
Demirören çalışanlarının dramı, sefillere doğru gidiş…
Merhabalar,
Sıkıntılarımızı ve dertlerimizi dile getiriyorsun. Allah senden razı olsun. Demirören grubunda ismini vermek istemediğim bir gazetede çalışmaktayım. Ocak sonrası aldığımız zamlar enflasyon karşısında güneş görmüş kar gibi eridi gitti. inanın sabahları serviste arkadaşlar ile hangi markette indirim var nerede yumurta ucuz onları konuşuyoruz. Tek gündem geçim derdi. Haftaya bayram var. Pandemi öncesi bayram gelmeden ufakda olsa hediye kartları ve bayram çikolatası verilirdi. Sonra bunlar kesildi. Koca holding çalışanlarını bu kadar neden değersiz hissettirir anlamış değilim. Zaten verdiklerini vergiden düşüyorlar. Bayramınızı en içten dileklerimle kutlar, esenlikler dilerim
keskinkalem@medyaradar.com