"MEDYA OLMASAYDI, CEM GARİPOĞLU'NU ZOR YAKALARDIK!.." HÜSEYİN ÇAPKIN'DAN MEDYAYA ÖVGÜ!..

İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın, Cem Garipoğlu'nun yakalanma sürecinden İstanbul'daki asayişe kadar pek çok şey anlattı


Gazeteci Candaş Tolga Işık, TV8'de yayınlanan Bunu Konuşalım'da bu hafta İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın'ı konuk etti. Çapkın, İstanbul için alınan güvenlik önemleri ve Cem Garipoğlu'nun yakalanış süreci ile ilgili önemli açıklamalarda bulundu.


Motorlu ekiplerin hepsine GPRS taktık, takip ediyoruz


"Şu an görev yapmakta olan motorlu ekiplerimizin hepsinin araçlarından GPRS sistemi bulunuyor. Bu uygulama bizimle birlikte başladı. Bu şu demek, herhangi bir ekibimiz sabahın 04.30'unda nerede bilgisayara baktığımızda görebiliyoruz. Şu an bu şekilde 500'e yakın aracımız var ve bunların tamamını takip edebiliyoruz. Bu sayede olay yerine çok hızlı ulaşabiliyoruz.


Vatandaş 155'e telefon ettiğinde yarım saatte bir ekip sallana sallana gitti böyle bir olay olamaz. Ekiplerimizin bilgisayar üzerinden takip edildiklerini hem kendileri hem de yöneten merkez biliyor. Dolayısıyla trafiğin durumuna göre en acil ulaşacak yol belli. Bu sistem olay yerine varışları belki 5 belki de 10 kere daha hızlandıracak.


Asayiş ekiplerimizin performansı her hafta ölçülüyor. Çözüme ulaştırılan tüm konular ve suçlar için puanlama sistemi ile birlikte memurumuzun verimini 100 kat arttırdık. Emniyet içerisinde özel sektörde olduğu gibi bir rekabet var. Kim daha çok puan alırsa biz çalışma yerini öne çıkartarak o polisimizi motive ediyoruz. Polisimizin geleceği ile ilgili olarak gücü elinde hissetmesi onu daha motive kılıyor.


Polisimiz insiyatif kullanamaza, yeteri kadar puan sahibi olmazsa nöbet kulübesine gider. Nöbet kulübesi polislerimiz için en son gidilecek yer, oradan puan sistemine dönüş yok.


Şu an İstiklal Caddesi'nde 150 timimiz var


Güvenlik timlerini biz ilk Adana'da oluşturduk. Çünkü o dönem ayda 60-65 kapkaç oluyordu. Çok önemli bir sorundu, halk çok sıkıntı içerisindeydi. O dönem oradaki adları sokak timiydi. Bir ayın sonunda ayda 60-65 olan sayıyı biz 6-7 gibi bir sayıya indirdik. Kapkaç oranı bu sayede 10 misli düştü.


Şu an İstiklal Caddesi'nde 150 timimiz var. Bir timde 2 kişi görev alıyor. İstiklal Caddesi'ndeki timlerimiz iş gerektiriyorsa bazen simitçi, kestaneci, bazen de şekerci, macuncu oluyor ve suçluyu yakalamaya dönük çalışıyor.


Güven Timlerinde görev yapan bir sivil polisin tanınması mümkün değil


Suçlunun polis olduğunu anlaması mümkün değil, saçı arkadan bağlı, kirli sakallı insanlar şeklinde kamufle olan polislerimiz, altını çizmek istiyorum, kesinlikle show yapmıyorlar. Bölgedeki gece kulüplerinden, mekanlara, sokaklara kadar halkın olduğu her yeri dolaşıyorlar.


O bölgede görev yapan polisimizin suçlu yakalama verimi düşmeye başladığında yerlerini değiştiriyoruz. Verimlerini mutlaka ölçüyoruz.


Sanıldığı kadar çok silah yok, kuru sıkı çok


Aslında sanıldığı kadar çok silah kullanımı yok, ama kuru sıkı taşıyan çok. Gerek ses gerek görüntü itibariyle gerçek silah sanılıyor. Sokakta bulduğumuz var olan silah sayısı 1 ise kuru sıkı silah sayısı 50. Kuru sıkı silahlar ile ilgili olarak ilgili kanunlar yeterli değil.


Cem Garipoğlu'nu yakalamak için tam saha pres yaptık


Benim göreve geliş sürecimde Münevver Karabulut cinayeti faili meçhul bir cinayet değildi, zoru çözülmüş bir cinayetti. Bizden önce görev yapan arkadaşlarımız adını koymuş cinayeti aydınlatmışlardı.


Sonrasında faili meçhul bir cinayet çözülmüş gibi bir algı oluştu, bu yanlış. Bizim yaptığımız yakalanmayan bir sanığın yakalanması için yapılmış bir çabaydı. Burada bizim değişik olan stratejimiz, tam saha pres yaparak faili yakalanmasını sağladık. Bu pres çok uzun sürmedi.


Cem Garipoğlu'nun bu kadar uzun süre İstanbul'da saklanması ve bunun bulunamaması bir hata değildir. İstanbul 15 milyonluk nüfusluk kısmı ile en iyi saklanacak şehirdir. Siz İstanbul'da bir gasp suçu işleseniz, Kırklareli'ne mi gidersiniz. Dolayısıyla Cem Garipoğlu'nun İstanbul'da olduğu ihtimali yüksekti. Mutlaka İstanbul'da demek mümkün değildi ama ihtimal yüksekti. Aile saklamıyorsa bile Cem Gariopoğlu'nun yerinden haberi vardı. Dolayısıyla ona ulaşabileceğimiz en kestirme yol ailesiydi.


İyi ki basın var, iyi ki Cem Garipoğlu'nun üstüne gitti


Bu olayın basında çok fazla yer alması bizim çok işimize yaradı. Bu da aile üzerinde büyük bir baskı oluşturdu. Teslim etmelerinde basının büyük etkisi vardır. İyi ki basın var, iyi ki Cem Garipoğlu'nun üstüne gitti".