"MEDYA, MESCİT, CAMİ VE TEMİZLİK MEVZU!.." MEDYADA MESCİD TARTIŞMASINA TARAF YAZARI ELİF ÇAKIR DA KATILDI!..

Hazır namazdı, mescitti derken muhafazakârlaşma tartışmaları "gazetelere mescit açılsın" kıvamına gelmişken iki kelam da ben edeyim.

Medya, mescit, cami ve temizlik mevzuu



- Siz bir proje için mi örtündünüz?


- Nasıl bir proje, anlayamadım!


- Yok şöyle sorayım siz bizim bildiğimiz örtülülerden misiniz?


- Sizin bildiğiniz örtüler nasıl?


- Hani normal olanları, namaz kılanları, oruç tutanlarından, inanarak örtünenlerinden demek istiyorum!


- Başkası nasıl olabilir?


- Mesela namaz kılıyor musunuz?


- Evet!


- İyi de burada namaz kılacak yer yok ki!


- Yani...


- Hayır burada örtülü ve namaz kılan kimse çalışmaz da! Şaşkınlığımı bağışlayın lütfen... Yanlış anlayamayın n´olur!


*


Hazır namazdı, mescitti derken muhafazakârlaşma tartışmaları "gazetelere mescit açılsın" kıvamına gelmişken iki kelam da ben edeyim.


Hayırlı iş denilince akla camii yapmak ya da inşaat halindeki camiye yardım yapılması olarak algılanan güzel ülkemde (birileri şimdi cami yapılmasına karşı diyerek zıplamasın) nedense yapılan ibadet yerlerinin içler acısı durumu hiç kimseyi ilgilendirmez.


İlgilendirmediği gibi kimsecikler de gıkını çıkartmadan temiz olmayan lavabolarda güya abdest alarak temizlendiğini (abdest almak namaz öncesi temizliktir) yerlerinde temizlendiği sanıp namaz kılmaya çalışırlar.


Dışarıda temizlikten yoksun camiiler!


Gazetelere mescit yapma telaşı!


Ve muhafazakârlaşma tartışmaları bir tarafa, medyanın değişen üslubu.


Malumunuz, ligler başladı. Futbol tatilden döndü.


Bütün gazeteleri incelemedim ama, özellikle Radikal ve Taraf´taki lig başlangıcına ilişkin haber başlıkları beni gülümsetti.


Radikal gazetesi, 7 ağustos tarihli spor sayfasında "Hoş geldin ey şehri lig" başlığını atmıştı. (Hani Ramazan mahyalarından mülhem bir başlık...)


Taraf´ta da aynı günkü spor sayfasının başlığını "Haydi Bismillah" olarak görünce, "Durun bi dakika ya!" dedim kendi kendime; "Neler oluyor?!."


Aynı günlerde, Ordu valisinin "mekruhtur, dinimizce uygun değildir" diyerek cami tuvaletlerindeki pisuvarları kaldırtması (bu konuyu aşağıda açmak istiyorum); Sabah gazetesinde mescit açılacağı haberlerinin sökün etmesi ve Sabah´taki bu "açılım"dan hareketle Ahmet Arsan´ın "Hürriyet´te de mescit açılsın" talebini görünce bir anda burnuma sanki "memlekete komünizm lazımsa onu da biz getiririz" kokusu geldi. Üstüne üstlük televizyon ekranlarının yeni yıldızı Cübbeli Ahmet Hoca olmaz mı!..


Öte yandan, sizin de dikkatinizi çekiyor mu acaba ama Hürriyet´in "AKP" politikasında yaşanan sessiz sedasız bir değişiklik (devrim mi desek, çünkü Hürriyet çalışanları bile buna şaşırmış durumda) ilgimi çekti. Çünkü artık Hürriyet haberlerinde "AKP" kısaltması kullanılmıyor, Ak Parti, iktidar partisi veya hükümet şeklinde veriliyor.


Hatta muhabirlerin AKP şeklinde yazdığı haberler bile içerde Ak Parti olarak düzeltiliyormuş!..


Hepsini alt alta yazıp bakıyorum, "Allah Allah, gel de işkillenme" diyorum.


*


Gelelim, asıl bu yazıyı yazmama sebep olan, camilerden pisuvarların kaldırılması meselesine...


Mehmet Yakup Yılmaz "Dinci yasaklamalara bir adım daha" olarak değerlendirmiş meseleyi ama, hayatında hiçbir caminin tuvaletine girdiğini sanmıyorum.


Çünkü cami tuvaletlerine girse, değil pisuvarların, buraların toptan kapatılmasını talep ederdi, bundan hiç şüphem yok.


Meselelere öyle uzaktan bakıyor ki Hürriyet yazarları, değişimin çok uzun süreceği ve belki de bu kafalarla hiç mümkün olmayacağı zehabına kapılıyorum.


Camilerdeki abdest alma yerleri ülkenin acıklı meselelerindendir.


Belki Ak Parti döneminde bu hususta bazı gelişmeler yaşanır diye düşünüyordum, ama aynı tas aynı hamam. Aslında iki dönemdir gördük ki (hemen herkes aynı kanaatte) Ak Parti´nin hiç önem vermediği konuların başında Diyanet İşleri ve Kültür Bakanlığı geliyor,


(Geçen haftalarda yansıyan haberleri takip eden var mı bilmiyorum, Ak Parti hükümeti döneminde -Kanuni Sultan Süleyman, II. Abdülhamid, II. Mahmud türbeleri başta olmak üzere- birçok türbe kapanıyor.)


Camiler ibadet yerleridir ve burada yapılacak ibadetler "temizlenerek" icra edilmelidir.


Gelin görün ki, ne tuvaletler, ne de şadırvanlar bu temizlikten nasibini alamamış mekânlardır.


Bırakın Anadolu kasabalarındaki camileri, dünyanın gözü önündeki İstanbul´da mesela en turistik Sultanahmet camisini gezin Allah aşkına.


Gözlerinizi ve burnunuzu kapatıp, birkaç dakikalık eziyet olarak ancak girilebilir birçoğuna.


Tuvaletlerin girişlerindeki ilkel barınaklarda oturan garip tipler vardır genellikle. Adamın yüzünü görünce içeri giresiniz gelmez zaten. (Kimseyi küçümsemiyorum, ama cami tuvaletlerinin işletmesi neden hep tekin olmayan yüz ifadelerine sahip insanlara verilir, anlamış değilim. Tuvalet işletmeciliği çok kötü bir iştir de, o yüzden mi temiz giyimli, güleryüzlü kimse bulunmuyor, bilmiyorum doğrusu.)


İçeriden gelen kesif bir koku burnunuzun direğini sızlatır.


Yerler sürekli suyu alınmadığından dolayı çamurludur. Tuvaletlerin içi ise tam bir F tipi hücrelerden oluşmaktadır. Fayanslar genellikle ilk yapıldığı gibi durmakta, çoğu çeşitli nedenlerle kırılmış, eğreti sıvalarla doldurulmuştur. Tuvalet taşları dahil olmak üzere, her yerden kir fışkırmaktadır.


Peçete, kağıt karaborsa gibidir.


Elinizi yıkacağınız lavabolar, temizliğe muhtaç bir sokak çocuğu gibi size bakmaktadır.


Daha fazla mideniz bulanmasın.


Çok önemli işleri olan Diyanet İşleri Başkanlığı´nın umurunda mıdır bilmiyorum ama camii girişlerine astıkları "Temizlik imandandır" sözüne ehemmiyet vermeleri önemle rica olunur. Lütfen, cami tuvaletlerine el atın.


Özelleştirin, ne yaparsanız yapın.


Temiz tuvaletler için alışveriş merkezlerine gitmeye mecbur kalınmasın.



Elif Çakır/Taraf