"Medya Genelkurmayı" böyle buyurdu: Ortak!..Gel beraber bir manşet çakalım!

Medyaradar medya analisti Atilla Akar, son dönemlerde özellikle belli bir kesim medyada sıklıkla kullanılan ve adeta “Huy” haline gelen “Ortak manşet” olgusunu ele aldı…

Efendim; yakın dönemin medya literatürümüze giren en yeni kavramlardan birisi de “Ortak manşet” kavramıdır. Son zamanlarda bilhassa “yandaş” diye tabir edilen basında sık sık başvurulan bir hareket tarzı olarak göze çarpıyor. Kimileri buna “pişti olmak” da diyor!

Bu artık o kadar aleni ve “normal” bir hal almıştır ki kimse bunun ne kadar “acayip” bir şey olduğunu hesaba katmamaktadır bile. Durum adeta kanıksanmış, hatta bir kısım medyada “olmazsa olmaz” bir özellik olarak göze çarpmaktadır. O kadar ki bazen neredeyse kelimesi kelimesine aynı, birebir manşetler bile atılabilmektedir.

Hiç şüphesiz bazen ortak manşetler tam anlamıyla “kırk yılda bir” dercesine olabilir. Bazen ortak algı, ortak hassasiyetler çakışabilir. Fakat bu “spontane” bir durumdur ve sadece belli bir kesim medyayı değil, -karşıtları dahil- herkesi kapsar. Yahut çok istisnai olarak bir soruna, olaya dikkat çekmek için medya kuruluşları aralarında anlaşırlar ve “pozitif amaçlı” ortak manşetler çıkabilir. Burada bir “irade çiğnenmesi” söz konusu değildir. Konuşan sadece “toplumsal ortak nabız”dır!

“ALO FATİH”LİĞİN YAZILI MEDYA VERSİYONU!..

Ne bileyim, atıyorum; ülkede herkesi ajite eden bir olay olmuştur. (Bazen milli bir acı durumunda herkesin siyah sayfa ile çıkması gibi) Bir deprem, bir afet, bir başarı, sarsıcı bir suikast, bir terör olayı, çok özel bir beyanat, vb) O da olursa böylesi “tornadan çıkmış gibi” olmaz. Şu an ortak manşetlerin neredeyse hepsi aynıdır. Gazetecilere sadece sütununu, harf karakterini, resmini, resim altı yazısını (Ki bazen o bile aynıdır) “seçme özgürlüğü” kalmıştır. Şu an uygulamadaki tamamen ayrı ve bambaşka amaçlara yöneliktir.

Bu durum şüphesiz medyanın tam bir “savaş” ve “cephe” aygıtına dönüşmesi, gazetecilerin ise birer “nefer”e, “militan”a, “ajitatör ve propagandist”e çevrilmesiyle ilgilidir. Ne acıdır ki artık bu tarz bir medyada her yayın organının kendi “otonomi” sinin, kendi kararlarını kendileri alma inisiyatifinin, kendi manşetlerini belirleme iradelerinin kalmadığının ya da oldukça zayıfladığının en somut dışavurumudur.

O halde bu daha kurumsal, daha merkezi, manşetleri bile belirleyebilen bir “üst organ” olabileceğine işaret eder. Bir tür “Medya Genelkurmayı” oluşturmak gibi bir durumdur. Strateji orada çizilmekte ve sanki “savaşçılar”a emir olarak iletilmektedir. Zaten bütün çarpıklık buradadır. Başka ve daha önemli “haber” mi kalmamıştır?

Herkesin bir ideolojisi, çizgisi olabilir. Ama aynı kulvardakiler bile kendi özgünlükleriyle var olurlar. Bu eğilimde o iptal edilmiş veya iyice sınırlanmıştır. Ben kendi manşetimi kendim belirleyemiyorsam hiçbir şeyi belirleyemiyorum demektir. “Size ne benim canım böyle manşet atmak istedi” denilemez ve bu ya kendini ya da bizi kandırma çabasıdır!

“ORTAK MANŞET” ÖZGÜNLÜĞÜN VE ÖZGÜRLÜĞÜN REDDİ ANLAMINA GELİR!

Peki bunun “huy” haline getirilmesi ne anlama gelmektedir?

1) Ortak manşet bir herkesin üstünde bir “üst editorya” olduğunu düşündürür.
2) Artık kimi gazeteler “patronların gazetesi” bile olmaktan çıkmıştır. “Parti yayın organı” gibi değerlendirilmektedir.
3) Ortak manşet gazetenin bir “savaş enstrümanı” haline geldiğinin en somut işaretidir. Ortada tek tek gazeteler değil, (Öyle görünseler bile!) bir “savaş filosu” olduğu imaje eder.
4) Ortak manşet -zaten her zaman sorunlu olan- “editoryal bağımsızlık” ın hepten son bulduğunun bir işareti ve iflası anlamına gelir.
5) Ortak manşet “yayın yönetmeni”nin konum ve itibarını zedeler. Onu bir “memur” seviyesine düşürür. Yazı işleri kurumunu ise fiilen işlevsizleştirir, iptal eder.
6) Ortak manşet gazetelerin ve gazetecilerin kendi özgün irade ve bakış açılarının kalmadığı veya iyice sınırlandığı manasına gelir.
7) Ortak manşet haberin tüm eleme süreçlerinin, “tercih hakkı”nın yok olduğunu çağrıştırır.
8) Ortak manşet gazetelerin tüm özgünlüğünü, otonomisini yok eder.
9) Ortak manşet gazetecileri sadece sayfa dolduran, iradesiz, unsurlar seviyesine indirir.
10) Ortak manşet gazeteyi ve gazeteciyi kendi aklı olan, düşünen, kendi algılarının ve vicdanının sahibi olmaktan çıkarır.
11) Ortak manşet olaylara “farklı gözle” bakmayı yok eder. Kendi “öncelikler”ini, rengini, üslubunu, orijinalitesini siler atar.
12) Ortak manşet gazetecilik ahlak ve sorumluluklarını zedeler. Utanç vericidir.

Sonuç olarak; sizler isterseniz başka unsurlar da bulabilir veya ekleyebilirsiniz. Benim aklıma şimdilik bunlar geliyor. Lakin her ne olursa olsun ortak manşet artık “mesleki bir sorun” haline gelmiştir. Bu tuhaf alışkanlık –gerekçesi ne olursa olsun- terk edilmelidir. Hatta “medyada normalleşme” alameti sayılmalıdır!

Eskiden bizler, kendi beynimizle her sabahki yazı işleri toplantılarında değil manşet, her haberi etraflıca tartışıp, tartıp (Gerekirse kafa göz yararcasına tartışıp) öyle değerlendirirdik. Son karar yayın yönetmenindi ama herkes fikrini söylerdi. Yazı işleri doğrudan müdahildi. Bu teşvik edilirdi. Kimse bir habere farklı bakıyor diye kınanmazdı, üstü silinmezdi. Tam tersine bir “zenginlik” olarak görülürdü.

O “mutfak”tan her zaman lezzetli olmasa da, genellikle iyi yemekler (manşetler) çıkardı. (Olumsuz örnekler olsa da!) Şimdi belli ki –en azından bir kısmında- bunlar ya “formel” toplantılar haline gelmiş ya da “Üf, bitse de çıksak” bezginliğine, moralsizliğine yol açmaktadır. Herkes zaten “saptanmış” bir şeye niye katılsın ki?

Özetle “ortak manşet” gazete ve gazeteciyi kemiren bir alışkanlıktır. Gerçek bir “ortak akıl”ın yürürlüğe girmesini engeller.

Medyanın meslek ilke ve kuralları gereğince kendi “ortak hassasiyetler”ini bulması dileğiyle…

31. 07.2015.
atillaakar@gmail.com