"MEDYA ARTIK YENİ DİL KULLANMALI!"

Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı, medyanın artık yeni bir dil kullanması gerektiğini yazdı

İstifa da yetmez, özür dilemek de...


Türkiye dünkü Türkiye değil. Hiç şüphe yok ki yarınki Türkiye, bambaşka bir ülke olacak. Dünü doğru analiz etmek, ders çıkarmak açısından önemli. Bugünü idrak etmenin de vazgeçilmez bir parçası.

Geçmişe takılıp kalanların bugünü doğru anlamaları mümkün değil. Çağın idrak çarkları, mazinin derin derelerinde boğulup gidenlere hayat hakkı tanımıyor; tanımayacak da. Bugünü doğru yorumlamak, ufukları zorlamak açısından da hayatî önem taşıyor. Bu nedenle çağı doğru algılamak gerekiyor; ta ki ayakta kalınabilsin, sabahın aydınlığına kavuşmak mümkün olabilsin...

Yeni bir dil geliştirmek zorundayız. Sağda, solda, ortada. Siyasette, ticarette, sanatta; ve tabii ki medyada. Bu dil hem kendimizi doğru ifade etmeye yarayacak hem de istikbale taşımak istediğimiz kültürel mirasın garantisi olacak. Yeni dil ve üslup, mesleği iletişim olan medya mensupları için farz haline geldi. Dünkü üslupla bugünkü kitlelere seslenmek artık muhali zorlamaktır. Ve asla başarıyı getirmeyecektir.

Kavga devam etsin ki ayakta kalabilsinler!

Bizim medyanın dili, soğuk savaş döneminden kaldı. Kutuplaşmış dünyanın arkaik kavgalarıyla beslenen bu hırçın üslup, sürekli düşman üretiyordu. Bir bakıma gücünü 'düşman'dan alıyordu. 'Karşı kutup' olmasa kendisi de var olamayacaktı. 'Düşman' olduğuna göre 'sızma' da vardı, 'saldırı' da vardı, 'tehlike' de vardı. Her an 'ölüm kalım savaşı' veriliyor gibi yaşandığına göre tabii ki kavgacı bir üslup seçilecek, 'hainler' karşısında hakaret dâhil her türlü söz sarf edilecekti. Muhalefet etmenin anlamı da bu kısırdöngüye mahpustu aslında. İktidarlar daima 'işbirlikçi' olarak nitelenecek, bütün politikacılar ta baştan 'uşak' olarak ilan edilecek, kanaat önderleri 'feodal ağalık' sisteminin 'kompradorlar'ı olacak, bütün mukaddes değerler 'halkın afyonu' olarak ilan edilecekti. Böyle de yapıldı uzun seneler... Tek taraflı haber kaynağından beslenenlerin kendilerine söylenen sözleri sorgulaması da imkânsızdı; o komplo teorilerini başka kaynaklardan kontrol etmeleri de...

Soğuk savaş dönemi sona erince bir dünyanın bütün söylemleri göçük altında kaldı. Hâlâ o enkazın içinden çıkamayanlar var. O dar ama gürültülü çevre istiyor ki yeni kavgalar icat edilsin ve eski üslupla popüler kalmaları sağlansın. Oysa bugünün gerçekliği başka bir bakış açısını zarurî hale getirdi. İnsanlık tarihi boyunca defalarca yaşanan bir gerçek yeniden karşımıza çıktı: Ya çağını okuyacaksın ya da çağ senin canına okuyacak. Başka yol yok. Daha dün gibi kısa bir süre önce halka hakaret etme cüretini kendilerinde buluyorlardı; ama bugün o bıçkın dile kimse razı olmayacak...

Güner Ümit bir cümle etti diye Alevilerin hışmına uğradı ve şöhretinin doruğundayken sahnelere veda etti. Aleviler haklıydı. Benzer olay, şov dünyasının en parıltılı yüzü olan Mehmet Ali Erbil'in başına da geldi. Oktay Ekşi onlarca senedir devam ettiği Hürriyet başyazarlığından istifa etmek zorunda kaldı. Basın Konseyi başkanlığını sürdürmek isteyince Konsey çatladı ve istifalar art arda geldi. Medya Konseyi'nin üyeleri de razı değil Oktay Bey'in "Bu zihniyet sahipleri analarını da satarlar!" demesine. Nasıl razı olabilirsin ki! İstifa etmek ya da özür dilemek tek başına bir anlam ifade etmiyor. İnsanlara hakaret etmeyi meşru gören anlayıştan kurtulmak gerekiyor. Görmüyor musunuz koskoca CHP bir sergi açıyor ve insanlara hakaret etmeyi, nefret suçu işlemeyi bir hata olarak görmüyor. Usulen dilenecek bir özür hiçbir hatayı düzeltmez. Bazı kişiler kamuoyu huzurunda cezalandırılmış olur; hatta bazen de zihniyet hatası bir kişiye hamledilerek insanlar mağdur da bırakılabilir. Çözüm bu değil ki! Aslolan sosyal barışı tesis edecek asgarî bir saygı üslubunun yakalanmasıdır... Yeni bir Türkiye var karşımızda. Bu fotoğrafı doğru anlayamayanın (kim olduğu ve hangi dünya görüşüne sahip olduğu önemli değil) vay haline! Bir partiye oy verdi diye milyonlarca insana 'bidon kafalılar' demek artık mümkün değil. Düşünce ya da hayat tarzını beğenmediğiniz kişilere 'göbeğini kaşıyan adam' diyerek hakaret edemezsiniz artık. Hiçbir ferdini doğrudan ve yakından tanımadığınız kitlelere "gerici, yobaz, irticacı..." gibi isimler takamayacağınız gibi "vatan haini, dinsiz, satılmış..." gibi sıfatlar da kullanamazsınız.

Yeni bir üslup oluşturmak şart

Yeniden kurulacak iletişim dili herkese saygıyı gerektiriyor. Cebir ve şiddet söz konusu olmadığı müddetçe her düşünceye tahammülü şart koşuyor. Yaftalamanın, ayrımcılık yapmanın, insanları birbirine karşı kışkırtmanın evrensel hukuk kuralları içinde suç sayıldığı bir dönemden geçiyoruz. Dünyanın ulaştığı ortak kalite çizgisi böyle bir dünyaya davet ediyor bizi. Bu gerçeğe göre yeni bir perspektif ortaya koyamayan siyasî partilerin akıbeti hüsran olacak mesela. İnsanlara ideolojik bir körlük eşliğinde bakan medya organları halkın demokratik tepkileri karşısında çaresiz kalacak. Oktay Bey istifa etmek zorunda kaldı. Kapıda 3 bin kişi protesto ediyordu. İstifa etmese o rakam 30 binlere, 300 binlere de ulaşabilirdi. Grup arkasında duramadı, duramazdı da; çünkü hakaret ederek yapılan gazetecilik dönemi çoktan bitmişti. Hadiseyi doğru anlamak önemli. Yoksa yapılan istifalar, işe son vermeler, başka medya gruplarına yapılan transferler, belki bir miktar zaman kazandırabilir ve eski tip gazetecilik anlayışındaki çöküşü yavaşlatabilir; oysa kişilerin işsiz kalmaları ile çözülebilecek kadar sathî bir sorundan bahsetmiyoruz. Meseleyi doğru anlamak, birey ve kitle haklarına topyekûn sahip çıkmayı gerektiren yeni bir bakış açısına bağlı. O zaviyeden bakacaksın ki yeni bir üslup oluşturabilesin. O üslup aynı zamanda sosyal barışın anahtarıdır...