MEDYA “GÜL'E SUİKAST” İDDİASI SINAVINDA SINIFTA KALDI!

Yurt yazarı Atilla Akar, sağ medyanın Gül'e yönelik “Suikast” iddialarına dair kayıtsızlığını ve sol medyanın da bu konulardaki “Çifte standart” tutumunu eleştirdi&...

Medyanın “Suikast” iddiasıyla sınavı…

Türkiye’de yaşanan bazı olaylara dair vardığım sonuç şudur; bu ülkede kimi soruların sorulması arzu edilmiyor. Bu konu özellikle de üzerinde “Suikast şüphesi” olan olaylar için daha bir geçerli. Herkes politik hesabına göre görüyor ya da görmüyor. Bilemiyorum ya ben çok “Saf”ım ya da hakikaten bu işlerin “Tabiatı” böyle!

Nitekim YURT gazetesinin ortaya attığı Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül’e yönelik suikast iddialarında da aynı tavrı gözlemliyorum. (Ki, bende gazetemden farklı olarak “Akustik suikast” şüphemi dile getirdim. Hadi beni geçin, sonunda ben “Teorik soyutlama” yoluyla bir “ihtimal”den söz ediyordum. Kafanız yatmazsa “Amma da atmış” dersiniz! Ama YURT duyuma dayalı olduğunu ısrarla iddia ediyordu.) Tümüyle “Lakayt” bir tavır bu…

Öyle ki medyada bu konuda dişe dokunur bir soru, en ufak bir “Eşeleme” çabası bile olmadı. Kimse karşı çıkmak hatta “Bunlar palavra” demek için bile zahmet göstermedi. (Takip edebildiğim kadarıyla sadece Yeni Şafak’tan Osman Özsoy bir yazı kaleme aldı.) Söz konusu tavır sadece “Ciddiye almamak” la ilgili olabilir mi? Bu bile başlı başına “Tuhaf” bir durum!

Birileri “Durumdan vazife” mi çıkartıyor, “Kol kırılır yen içinde kalır” mı diyor bilemiyorum. Ancak şunu biliyorum; sağ tandanslı medyadaki arkadaşlar ve yazarlar sağ bir siyasetçi nezle dahi olsa neler söylerler, hangi şüpheleri dile getirirler, ne “Komplo teorileri” ileri sürerlerdi. Diyelim ki YURT’un haberi tümüyle “Yanlış” veya “Kasıtlı”. O zaman da buradan yüklenmeleri gerekmez mi? Bu kez tıs yok. Sanki “Kulaklar bükülmüş” gibi. Bu “Suskunluk” hayra değil!

Maazallah Sayın Gül’ün başına daha ağır bir durum gelseydi kim bilir neler dinleyecektik. O zaman toz dumana katılır, ortalığı bir “Şüphe bulutu” ve “İddia sağanağı” kaplardı. Anlaşılan “İktidar olmak” bu konudaki refleksleri de değiştirmiş!

Yanlış anlaşılmasın; ben böylesi soruların sorulmasını “Normal” hatta “Yerinde” buluyorum. Devlet adamlarının başına gelen her hastalık, kaza, vb kimi kaygıları otomatik olarak çağırır. O yüzden geçmişte “Sol medya”nın da kimi “Şüpheli ölüm” iddiaları karşısındaki (Adnan Kahveci, Turgut Özal, Muhsin Yazıcıoğlu, vb) “İlgisiz” tutumunu da hep garipsedim. Çünkü bu tarz vakaların “Bizden”i, “Bizden olmayan”ı olmaz. (Org. Bitlis’in “Kaza”sının üzerine gidip, Yazıcıoğlu’nun üzerine gitmemek “Çifte standart”tır!) Ona göre tavır ya da “Önem” saptanamaz. Bence bu topraklarda işlenen her “Gizli suikast” vakası ayrım göz etmeksizin bazı soruları hak ediyor. Şu veya bu yönde aydınlatılmalarını –istisnasız- talep etmek her ciddi aydının görevidir.

Bence son olayda bu türden bir olay. (Kimse “Bu soru benim aklımdan hiç geçmedi” demesin!) “Kesin” mi? Kendi payıma bilemiyorum! Ancak biz gazetecilere düşen görev bu konudaki soru ve şüpheleri dile getirmektir.

Benim asıl sorum sus pus olup oturanlara; sahi siz isabetli sorular sorduğunuza ve tutum aldığınıza emin misiniz? Bence medya bu konuda sınıfta kalmıştır…

Not: Kimi meslektaşlar “Gül zaten kulağından rahatsızmış” deyip iddiayı ciddiye almıyorlar. Kusursa bakmasınlar ama onları bu konularda “Cahil” ilan ediyorum. Çünkü bu birileri için daha “Ehven” bir durumdur. Yoktan “Rahatsızlık” yaratmaktansa var olan bir rahatsızlığı “Deşmek” daha kolaydır!