"MASON OLARAK KALSAYDIM TRT'DE YÖNETİCİ OLURDUM"!..ÜNLÜ SANATÇIDAN İLGİNÇ AÇIKLAMA!..

Türk müziğinin usta yorumcusu bir dönem hep masonlukla birlikte anıldı. "Locadan ayrıldıktan sonra yaşadıklarımı bir ben bilirim bir de Allah bilir" diyen ünlü sanatçı, o dönemi şöyle anlattı:

Özdemir Erdoğan: Mason kalsaydım TRT Müzik Dairesi´nin başına geçecektim

Bünyamin Köseli'nin röportajı / Zaman Cumartesi

Özdemir Erdoğan, kanseri atlattıktan sonra `Şarkı Söylemek Lazım´ yarışmasıyla tekrar gündeme geldi. Ama gerçekte çok yalnız. Masonluktan istifa ettikten sonra bilinçli olarak bir köşeye itildiğini ve izole edildiğini söyleyen Erdoğan, "İstifa ettikten sonra yaşadıklarımı bir ben bilirim, bir de Allah." diyor.

Türk sanat müziğinin usta yorumcusu Özdemir Erdoğan, bugüne kadar hem şarkıları hem de özel yaşamı ile gündemde oldu. `İkinci Bahar´ ve `Aşkımız Şarkılarda Yaşasın´, `Türk Sanat Müziği´ ve Türk halk müziği´ gibi unutulmaz albümlere imza attı. Zeki Müren´le aralarında geçen polemiklerle anıldı. Mason locasına üye olduğunun ortaya çıkması da `masonluktan istifa etmesi´ de geniş yankı buldu. Açık sözlülüğü, cesur çıkışları ile tanınan usta sanatçı, kanser olduğunu öğrendiğinde doktorlara tek bir soru sorar: `Bundan sonraki hayatımda şarkı söyleyebilecek miyim?´ Uzun süre ortalıkta görünmeyen Erdoğan, `Şarkı Söylemek Lazım´ adlı yarışma programının jüri üyesi olarak karşımıza çıktı. Erdoğan, masonluktan istifa ettikten sonra uzun süre yalnız kalmış, çevresindeki insanlar selamı sabahı kesmiş. O da bütün vaktini müzik çalışmalarına ayırmış.

Aylar önce `Özdemir Erdoğan, üç albüm ve bir de kitapla geliyor´ tarzında haberler yansıdı basına. Ama hâlâ ortada bir şeyler yok...

Aslında albüm ve kitap çalışmalarım kansere yakalanmadan önce başlamıştı. Hastalığı yenip gerekli tedavi sürecini atlattıktan sonra kendimi toparlamam bir hayli zaman aldı. Çünkü sesimi tamamen kaybetme ihtimalim vardı. Önceki röportajlarımda albümlerin çok kısa bir süre içerisinde piyasaya çıkacağını söylemiştim ama son rötuşları yapmak bir türlü kısmet olmadı. Sonbaharla birlikte dinleyicilerimin karşısına çıkmayı düşünüyorum. Kitap yazmak ise gerçekten çok zor ve zaman alıcı. Hastalık süresince yaşadığım bazı olayları okuyucularımla paylaşacağım ilerleyen günlerde.

Kanser olduğunuzu öğrenince neler hissettiniz?

Hastaneye gittiğimde doktorlar, geç kalındığını ve bademciğimdeki tümörün boynuma sıçradığını söyledi. Ben hemen `Bir daha şarkı söyleyebilecek miyim?´ diye sorunca doktorlar çok şaşırdı. Çünkü onlar benim sesimi değil, hayatımı kurtarmaya çalışıyorlardı. Böyle bir tepkiyi samimi sanatçılar verebilir. `Ses´ bizim için çok ama çok önemli. Sevenlerinizin karşısına çıkıyorsunuz ama şarkı söyleyecek naif bir sesiniz yok... Bunu düşünmek bile çok büyük bir karamsarlığa itiyor insan. Ama bu süreç içerisinde Sezen Aksu, Levent Kırca, Nazan Öncel ve Kurtuluş bana sürekli moral verdiler.

`Şarkı Söylemek Lazım´daki polemikleriniz çok konuşuluyor. Uzun bir sessizlikten sonra tekrar gündeme gelmek için mi jüri üyesi oldunuz?

Ben bu tür yarışma programlarını başından beri takip ediyorum. Yarışmalar Türk müziğine belirli katkılar sağlamak için çıkmış olabilir ama bugün gelinen nokta gerçekten de çok üzücü. Çünkü televizyon kanallarının felsefesi: `Kaliteli müzik bahane reyting şahane...´ Yarışmalardaki zihniyet biraz Reha Muhtar tarzına benziyor. Yani `Acı var mı acı?´ yerine `Reyting var mı reyting?´ Benim gündeme gelmek gibi bir amacım hiç olmadı. Sanat hayatım ve eserlerim ortada. Jüri üyesi olmamın tek sebebi seviyesizliklerin önüne geçmekti. Tabii bunu ne kadar yapabildim bu tartışılır. Şa