"MARKSİST YAZAR CEPÇİLİK Mİ YAPTI?"!..AHMET HAKAN,VAKİT'E VURDU,"KANLI-CANLI" TARTIŞTIĞI YAZARI SAVUNDU!..
Yazarımız, televizyonlara çıkıp İslami hareketler, Ortadoğu´daki son gelişmeler, Kürt sorunu gibi konularda görüş açıklıyor, makaleler yazıyor, kitaplar yayınlıyor... Ancak evine halk otobüsüyle gidiyor!
Marksist yazar cepçilik mi yaptı
BEN Faik Bulut adını ilk kez 28 Şubat döneminde duymuştum.
28 Şubat´ın mimarlarına "malzeme" sunan araştırmalar yapıp yayınlıyordu.
O dönem yayınladığı kitaplarında "irticaya ekonomik destek sağlayan firmalar" adı altında listeler yayınlıyordu.
Yayınladığı o listelerde işi köftecileri, bakkalları ihbar etmeye kadar vardırıyordu.
28 Şubat sürecinde...
Faik Bulut´un üstlendiği bu işlevi, ahlaki açıdan doğru bulmamış ve şiddetle muhalefet etmiştim.
Hatta bir keresinde bir televizyon tartışmasında karşı karşıya gelmiş, kendisiyle "kanlı / canlı" bir tartışma bile yapmıştım.
Aradan yıllar geçti...
İdeolojik açıdan değişimler geçirmiş olmama karşın...
Bulut´un o dönem yaptıklarını gayri ahlaki bulmaya devam ediyorum.
* * *
Bu "yakın geçmiş muhasebesi"nin ardından...
Şimdi sizlere günümüzde geçen tuhaf bir "Faik Bulut öyküsü" anlatacağım.
Öykümüz şudur:
Araştırmacı-yazar Faik Bulut, geçen yıl bir halk otobüsüne binip evine doğru gidiyormuş.
(İsterseniz burada biraz duralım ve şu "Evine halk otobüsüyle giden yazar" olayına dikkat kesilelim. Yazarımız, televizyonlara çıkıp İslami hareketler, Ortadoğu´daki son gelişmeler, Kürt sorunu gibi konularda görüş açıklıyor, makaleler yazıyor, kitaplar yayınlıyor... Ancak evine halk otobüsüyle gidiyor! Sadece şunu söylemek istiyorum: Ben buradan bir "erdem" kokusu alıyorum.)
Neyse...
Faik Bulut, akşam trafiğinde kalabalık bir halk otobüsünde derin düşüncelere dalmışken...
Birden adamın biri, "Hırsız! Paramı çaldın" diye Bulut´un koluna yapışıyor.
Bulut, "Ben hırsız değilim. Böyle bir şey yapmam. Gazeteciyim" falan dese de nafile.
Adam, "Benim paramı çaldın! Hırsızsın! Tutun, yakalayın" diye ortalığı inletiyor.
Bu arada bir parça linç kültürüne eğilimli otobüs ahalisi, Faik Bulut´un üzerine yürümesin mi?
Ne yapacağını şaşıran yazarımız, beladan kurtulmak için adamı en yakın karakola gitmeye ikna ediyor.
Karakola gidiliyor.
Bulut´un cepleri aranıyor...
Adamın çalındığı iddia edilen para miktarı 80 YTL...
Faik Bulut´un cebinden ise 30 YTL çıkıyor.
Buna rağmen iş mahkemeye intikal ediyor.
Adliye koridorlarında geçirilen mesainin ardından yargıç, Faik Bulut´un beraatına karar veriyor.
* * *
Bu olay, dünkü Vakit Gazetesi´nde şu başlıkla haber oldu:
"Marksist yazar cepçilikten yargılandı."
Başlıktaki "Babıáli ayak oyunu"nu sanırım siz de fark etmişsinizdir.
Sözüm ona İslami duyarlılık taşıyan gazete, attığı başlıkla, "Bu Marksist yazarlar, öyle iğrenç adamlardır ki, ancak cepçilik gibi aşağılık suçlamalara maruz kalırlar" imasında bulunuyor.
Ne ayıp! Ne terbiyesizce bir tutum.
İdeolojik karşıtına karşı mücadele verirken her yolu mübah sayan bu anlayış mı bir erdem toplumu yaratacak?
Aslında "Dilerim Allah, Vakit´i çıkaran Hasan ya da Mustafa´nın da başına böyle bir bela versin" diyeceğim ama maalesef bu teknik olarak mümkün değil.
Çünkü Hasan ve Mustafa adlı Müslüman kardeşlerimiz, yaptıkları kışkırtıcı yayınlardan kazandıkları paralar sayesinde halk otobüsüne binmeye tenezzül buyurmuyorlar.
BEN Faik Bulut adını ilk kez 28 Şubat döneminde duymuştum.
28 Şubat´ın mimarlarına "malzeme" sunan araştırmalar yapıp yayınlıyordu.
O dönem yayınladığı kitaplarında "irticaya ekonomik destek sağlayan firmalar" adı altında listeler yayınlıyordu.
Yayınladığı o listelerde işi köftecileri, bakkalları ihbar etmeye kadar vardırıyordu.
28 Şubat sürecinde...
Faik Bulut´un üstlendiği bu işlevi, ahlaki açıdan doğru bulmamış ve şiddetle muhalefet etmiştim.
Hatta bir keresinde bir televizyon tartışmasında karşı karşıya gelmiş, kendisiyle "kanlı / canlı" bir tartışma bile yapmıştım.
Aradan yıllar geçti...
İdeolojik açıdan değişimler geçirmiş olmama karşın...
Bulut´un o dönem yaptıklarını gayri ahlaki bulmaya devam ediyorum.
* * *
Bu "yakın geçmiş muhasebesi"nin ardından...
Şimdi sizlere günümüzde geçen tuhaf bir "Faik Bulut öyküsü" anlatacağım.
Öykümüz şudur:
Araştırmacı-yazar Faik Bulut, geçen yıl bir halk otobüsüne binip evine doğru gidiyormuş.
(İsterseniz burada biraz duralım ve şu "Evine halk otobüsüyle giden yazar" olayına dikkat kesilelim. Yazarımız, televizyonlara çıkıp İslami hareketler, Ortadoğu´daki son gelişmeler, Kürt sorunu gibi konularda görüş açıklıyor, makaleler yazıyor, kitaplar yayınlıyor... Ancak evine halk otobüsüyle gidiyor! Sadece şunu söylemek istiyorum: Ben buradan bir "erdem" kokusu alıyorum.)
Neyse...
Faik Bulut, akşam trafiğinde kalabalık bir halk otobüsünde derin düşüncelere dalmışken...
Birden adamın biri, "Hırsız! Paramı çaldın" diye Bulut´un koluna yapışıyor.
Bulut, "Ben hırsız değilim. Böyle bir şey yapmam. Gazeteciyim" falan dese de nafile.
Adam, "Benim paramı çaldın! Hırsızsın! Tutun, yakalayın" diye ortalığı inletiyor.
Bu arada bir parça linç kültürüne eğilimli otobüs ahalisi, Faik Bulut´un üzerine yürümesin mi?
Ne yapacağını şaşıran yazarımız, beladan kurtulmak için adamı en yakın karakola gitmeye ikna ediyor.
Karakola gidiliyor.
Bulut´un cepleri aranıyor...
Adamın çalındığı iddia edilen para miktarı 80 YTL...
Faik Bulut´un cebinden ise 30 YTL çıkıyor.
Buna rağmen iş mahkemeye intikal ediyor.
Adliye koridorlarında geçirilen mesainin ardından yargıç, Faik Bulut´un beraatına karar veriyor.
* * *
Bu olay, dünkü Vakit Gazetesi´nde şu başlıkla haber oldu:
"Marksist yazar cepçilikten yargılandı."
Başlıktaki "Babıáli ayak oyunu"nu sanırım siz de fark etmişsinizdir.
Sözüm ona İslami duyarlılık taşıyan gazete, attığı başlıkla, "Bu Marksist yazarlar, öyle iğrenç adamlardır ki, ancak cepçilik gibi aşağılık suçlamalara maruz kalırlar" imasında bulunuyor.
Ne ayıp! Ne terbiyesizce bir tutum.
İdeolojik karşıtına karşı mücadele verirken her yolu mübah sayan bu anlayış mı bir erdem toplumu yaratacak?
Aslında "Dilerim Allah, Vakit´i çıkaran Hasan ya da Mustafa´nın da başına böyle bir bela versin" diyeceğim ama maalesef bu teknik olarak mümkün değil.
Çünkü Hasan ve Mustafa adlı Müslüman kardeşlerimiz, yaptıkları kışkırtıcı yayınlardan kazandıkları paralar sayesinde halk otobüsüne binmeye tenezzül buyurmuyorlar.