Markar Esayan eski patronunu bombaladı: Cumhuriyet'i Ahmet Altan'dan koruyun!
"Cumhuriyet'teki arkadaşlara tavsiyem gazetelerini korusunlar." diyen Markar Esayan, Ahmet Altan'a çok fena çaktı
Taraf gazetesi muhabiri Mehmet Baransu'nun tutuklanması, gazetenin eski genel yayın yönetmeni Ahmet Altan ile gazetenin şimdi iktidara yakın duran eski yazı işleri ekibini karşı karşıya getirdi.
Yıldıray Oğur'un "kullanışlı aptallarmışız, cemaat bizi kullanmış" sözlerine sert tepki gösteren Ahmet Altan, Cumhuriyet gazetesinde yazdığı yazısında "Yasemin Çongar’ı, Baransu’yu, şimdi itirafçı olmuş çoluk çocuğu bir kenara bırakın. O itirafçılar kendilerinin “kullanışlı aptal” olduklarını söyledikten sonra bizim de “kullanışlı aptal” olduğumuzu söylüyorlarmış... O zavallı çocuklar, birkaç kuruş için bir hırsız çetesinin oda hizmetçiliğine soyundukları için hayat onlara alçaklıkla aptallıktan başka seçenek bırakmadı. Daha yaşları kırka varmadan, alçaklıklarını itiraf etmemek için aptal olduklarını söylemek zorunda kaldılar. Aptal olduklarını kabul etmezlerse, alçak olduklarını söylemek zorunda kalacaklar çünkü..." dedi ve ekledi: "O planları ben yayınladım.Ben buradayım. Ne konuşacaksanız benimle konuşun."
Altan'a "Bana itirafçı dediğiniz için kızmadım... Bana kullanışlı aptal dediğiniz için de kızmadım... Bebeğim doğduğunda haberim olmadan sigortamın kesilmesine, işten çıkarılmama kızmadım... Ama kariyerinizi Kemalist Cumhuriyet gazetesinde yeni derin devlet olan bir çetenin yalanlarını savunurken tamamlıyorsunuz. İşte bu yüzden çok üzgünüm ve size çok kızgınım Ahmet Bey…. " diye yanıt veren Yıldıray Oğur'un ardından bugün de gazetenin eski Yayın Koordinatörü Markar Esayan Cumhuriyet'i Taraf'laştıralım projesi de çökmesin mi! başlıklı bir yazıyla topa girdi.
CUMHURİYET ÜZERİNDE BİR HAYALET DOLAŞIYOR
"Cumhuriyet gazetesinin üzerinde bir hayalet dolaşıyor, farkındasınızdır. Bir süredir adeta kabuk değiştiriyor..." diyen Esayan, şöyle devam etti:
En nihayetinde ve herhalde Türkiye'de bulabileceğiniz en aklı başında ulusalcı olan Utku Çakırözer'in daha koltuğunu ısıtamadan görevinden alınıp, yerine Can Dündar'ın getirilmesi sıradan bir durum olamazdı. O Dündar ki, 17 Aralık operasyonunun mimarlarından dönemin Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Nazmi Ardıç'la bir otelde görüşme yaparken fotoğrafları ortaya çıkmıştı.
Ve o Dündar ki, Ardıç'ın epey yakın olduğu 17 Aralık Savcısı Celal Kara ile bir röportaj serisi patlatmış, amma velakin röportaja Kara'nın lapsusları damga vurmuştu.
(...) Kara röportajından da, Hebdo çizimlerinin yayımlanmasından da Çakırözer'in rahatsız olduğu söyleniyordu. Ama çok geçmeden 9 Şubat'ta işlem tamamlandı, Can Dündar röportajdan iki hafta sonra Cumhuriyet'in genel yayın yönetmeni oldu.
Peki ellerinde gazete mi yoktu? Mesela Taraf?
Yok, öyle değil.
Onlar deşifre oldu veya etkisizleşti. Üstelik laikler, solcular ve ulusalcılardan mürekkep beyaz Türklerle bağlantı kayışı olamayacak kadar nefret toplamış haldeydiler.
NAZİKÇE AMA GERÇEĞİN KÜREĞİYLE O KADAR DERİNE GÖMDÜ Kİ...
O yüzden Ahmet Altan'ın yazısının Cumhuriyet'te çıkmasını önemsedim. Yıldıray Oğur nazikçe ama gerçeğin küreğiyle Altan'ı o kadar derine gömmüştü ki, içerikten ziyade yazı için Cumhuriyet'in seçimi bana ilginç geldi.
Altan daha önce ergenleri gaza getirmek için pehlivanca bir "No Pasaran" yazısı yazmıştı Gezi'de. Geçen yılın mayıs ayında ise "Bağımsız" Gazetecilik Platformu P24'ün düzenlediği bir toplantıda yine eforik bir konuşma yapmıştı. Sanki 2007'den sonrasını, altı yıllık Taraf macerasını, paralelin bunca darbe girişimini yaşamamış gibi, hiçbir özeleştiride bulunmadan, hiç sıkılmadan, "Gazetecilik yüzde 99'u alçaklık ve korkaklık olan, ama dürüst ve cesur yüzde 1'lik kısmıyla dünyayı değiştirmeye yardımcı bir meslektir" deyivermişti.
Ama Altan "muhteşem dönüşü" için zaten aslında hiç terk etmediğini sonraları anladığım (Belki de tam da bu yüzden yazı işlerini deneyimsiz, söz/karar hakkı olmayan gençlerle doldurmuşlardı) Taraf'ı değil, Cumhuriyet'i seçiyordu.
Taraf'tan kovulduğundan beri hala sigortası olmayan, Taraf'ta çalışabilmek için yıllarca biriktirdiği birikimlerini tüketmiş, aile işini kapatmış, evinde doğalgaz saati sökülmüş, akbili boşalmış, kanserli annesinin son günlerinde işinin başında olmayı seçmiş bizim gibileri "alçak" ilan ederek, yani dün olduğu gibi yine bizi kurban ederek kamuoyunu arkasına almaya çalışıyor ve bunu hiç sıkılmadan bir de şövalyelik taslayarak yapıyordu.
Lakin bunlar da önemli değil.
Önemli olan Cumhuriyet.
OMLET YAPMAK İÇİN YUMURTALARI KIRMAK GEREKİR
Ahmet Altan Cumhuriyet'te başyazar olsa mesela, yeni devşirmelerini yine kanatları altında toplasa, Erdoğan'a vurarak, bizleri "alçak" ilan ederek laik mahallede sokağa daha rahat çıkabilse, ne iyi olurdu değil mi?
Eh omlet yapmak için yumurtaları kırmak gerekir. Nasıl olsa Tanrı yazardı o. Hamamböceklerini ezer geçerdi. Lüks apartman dairesinden şöyle bir Boğaz'a bakar, bilgece kafasını sallar, "Yine yendim!" derdi.
Olmadı...
Dönüşü muhteşem olamadı...
Ne Hikmet'e yaranabildi, ne Ezgican Başaran'a, ne Ahmet Şık'a yaranabildi, ne de Cumhuriyet okurlarına...
İnsanlar sandığı kadar aptal değil. Türkiye eski Türkiye değil.
"Son oyun" da bitti. Senaryo çöktü.
Cumhuriyet'teki arkadaşlara tavsiyem gazetelerini korusunlar.
"Kullanışlı aptallar" kontenjanı çoktan doldu çünkü.
Yıldıray Oğur'un "kullanışlı aptallarmışız, cemaat bizi kullanmış" sözlerine sert tepki gösteren Ahmet Altan, Cumhuriyet gazetesinde yazdığı yazısında "Yasemin Çongar’ı, Baransu’yu, şimdi itirafçı olmuş çoluk çocuğu bir kenara bırakın. O itirafçılar kendilerinin “kullanışlı aptal” olduklarını söyledikten sonra bizim de “kullanışlı aptal” olduğumuzu söylüyorlarmış... O zavallı çocuklar, birkaç kuruş için bir hırsız çetesinin oda hizmetçiliğine soyundukları için hayat onlara alçaklıkla aptallıktan başka seçenek bırakmadı. Daha yaşları kırka varmadan, alçaklıklarını itiraf etmemek için aptal olduklarını söylemek zorunda kaldılar. Aptal olduklarını kabul etmezlerse, alçak olduklarını söylemek zorunda kalacaklar çünkü..." dedi ve ekledi: "O planları ben yayınladım.Ben buradayım. Ne konuşacaksanız benimle konuşun."
Altan'a "Bana itirafçı dediğiniz için kızmadım... Bana kullanışlı aptal dediğiniz için de kızmadım... Bebeğim doğduğunda haberim olmadan sigortamın kesilmesine, işten çıkarılmama kızmadım... Ama kariyerinizi Kemalist Cumhuriyet gazetesinde yeni derin devlet olan bir çetenin yalanlarını savunurken tamamlıyorsunuz. İşte bu yüzden çok üzgünüm ve size çok kızgınım Ahmet Bey…. " diye yanıt veren Yıldıray Oğur'un ardından bugün de gazetenin eski Yayın Koordinatörü Markar Esayan Cumhuriyet'i Taraf'laştıralım projesi de çökmesin mi! başlıklı bir yazıyla topa girdi.
CUMHURİYET ÜZERİNDE BİR HAYALET DOLAŞIYOR
"Cumhuriyet gazetesinin üzerinde bir hayalet dolaşıyor, farkındasınızdır. Bir süredir adeta kabuk değiştiriyor..." diyen Esayan, şöyle devam etti:
En nihayetinde ve herhalde Türkiye'de bulabileceğiniz en aklı başında ulusalcı olan Utku Çakırözer'in daha koltuğunu ısıtamadan görevinden alınıp, yerine Can Dündar'ın getirilmesi sıradan bir durum olamazdı. O Dündar ki, 17 Aralık operasyonunun mimarlarından dönemin Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Nazmi Ardıç'la bir otelde görüşme yaparken fotoğrafları ortaya çıkmıştı.
Ve o Dündar ki, Ardıç'ın epey yakın olduğu 17 Aralık Savcısı Celal Kara ile bir röportaj serisi patlatmış, amma velakin röportaja Kara'nın lapsusları damga vurmuştu.
(...) Kara röportajından da, Hebdo çizimlerinin yayımlanmasından da Çakırözer'in rahatsız olduğu söyleniyordu. Ama çok geçmeden 9 Şubat'ta işlem tamamlandı, Can Dündar röportajdan iki hafta sonra Cumhuriyet'in genel yayın yönetmeni oldu.
Peki ellerinde gazete mi yoktu? Mesela Taraf?
Yok, öyle değil.
Onlar deşifre oldu veya etkisizleşti. Üstelik laikler, solcular ve ulusalcılardan mürekkep beyaz Türklerle bağlantı kayışı olamayacak kadar nefret toplamış haldeydiler.
NAZİKÇE AMA GERÇEĞİN KÜREĞİYLE O KADAR DERİNE GÖMDÜ Kİ...
O yüzden Ahmet Altan'ın yazısının Cumhuriyet'te çıkmasını önemsedim. Yıldıray Oğur nazikçe ama gerçeğin küreğiyle Altan'ı o kadar derine gömmüştü ki, içerikten ziyade yazı için Cumhuriyet'in seçimi bana ilginç geldi.
Altan daha önce ergenleri gaza getirmek için pehlivanca bir "No Pasaran" yazısı yazmıştı Gezi'de. Geçen yılın mayıs ayında ise "Bağımsız" Gazetecilik Platformu P24'ün düzenlediği bir toplantıda yine eforik bir konuşma yapmıştı. Sanki 2007'den sonrasını, altı yıllık Taraf macerasını, paralelin bunca darbe girişimini yaşamamış gibi, hiçbir özeleştiride bulunmadan, hiç sıkılmadan, "Gazetecilik yüzde 99'u alçaklık ve korkaklık olan, ama dürüst ve cesur yüzde 1'lik kısmıyla dünyayı değiştirmeye yardımcı bir meslektir" deyivermişti.
Ama Altan "muhteşem dönüşü" için zaten aslında hiç terk etmediğini sonraları anladığım (Belki de tam da bu yüzden yazı işlerini deneyimsiz, söz/karar hakkı olmayan gençlerle doldurmuşlardı) Taraf'ı değil, Cumhuriyet'i seçiyordu.
Taraf'tan kovulduğundan beri hala sigortası olmayan, Taraf'ta çalışabilmek için yıllarca biriktirdiği birikimlerini tüketmiş, aile işini kapatmış, evinde doğalgaz saati sökülmüş, akbili boşalmış, kanserli annesinin son günlerinde işinin başında olmayı seçmiş bizim gibileri "alçak" ilan ederek, yani dün olduğu gibi yine bizi kurban ederek kamuoyunu arkasına almaya çalışıyor ve bunu hiç sıkılmadan bir de şövalyelik taslayarak yapıyordu.
Lakin bunlar da önemli değil.
Önemli olan Cumhuriyet.
OMLET YAPMAK İÇİN YUMURTALARI KIRMAK GEREKİR
Ahmet Altan Cumhuriyet'te başyazar olsa mesela, yeni devşirmelerini yine kanatları altında toplasa, Erdoğan'a vurarak, bizleri "alçak" ilan ederek laik mahallede sokağa daha rahat çıkabilse, ne iyi olurdu değil mi?
Eh omlet yapmak için yumurtaları kırmak gerekir. Nasıl olsa Tanrı yazardı o. Hamamböceklerini ezer geçerdi. Lüks apartman dairesinden şöyle bir Boğaz'a bakar, bilgece kafasını sallar, "Yine yendim!" derdi.
Olmadı...
Dönüşü muhteşem olamadı...
Ne Hikmet'e yaranabildi, ne Ezgican Başaran'a, ne Ahmet Şık'a yaranabildi, ne de Cumhuriyet okurlarına...
İnsanlar sandığı kadar aptal değil. Türkiye eski Türkiye değil.
"Son oyun" da bitti. Senaryo çöktü.
Cumhuriyet'teki arkadaşlara tavsiyem gazetelerini korusunlar.
"Kullanışlı aptallar" kontenjanı çoktan doldu çünkü.