MARADONA'NIN KAFASINA İNEN YOKSA ALLAH'IN SOPASI MIYDI?

Hasan Cemal Arjantin'in kupadan elenmesini nasıl yorumladı?

Alman futbol makinası korkutucu! Maradona’nın kafasına inen yoksa Allah’ın sopası mıydı?.. (9)

Hayal kırıklığı! Kara Afrika’nın son temsilcisi Gana’dan sonra Arjantin de veda etti Dünya Kupası’na.
Ve az daha ‘sarı kırmızı’ İspanya’yı da kaybediyordum Paraguay karşısında, Allah korudu.
“Arjantin’i seyretmek futbolu sevmektir, Messi’yi izlemek mucizeye inanmaktır” diye diye geldim buralara...
“Dünya Kupası’nı Maradona’yla Messi’nin ellerinin üstünde yükselirken görmek istiyorum” diye diye başladım büyük turnuvaya...
Olmadı, hayal kırıklığına uğradım.
Alman futbol makinası önünde dağıldı gitti Arjantin. Bu kez Tanrı’nın eli değildi, galiba Feyyaz Uçar’ın deyişiyle Allah’ın sopasıydı Maradona’nın başına inen...
Maalesef öyle oldu.
Ve Bild Zeitung pazar günü patlattı, “Futbol tanrısı, Almanya’yı öptü” diye...
Barcelona olmadan Messi olmuyor diyenler, anlaşılan, haklı çıkıyor. Barça’nın saha içi desteğini görmeden, Xavi, İniesta, Busquets gibi starların oluşturdukları derin altyapı olmadan, demek ki, Messi de olamıyor.
Bu gerçek, 2006 Dünya Kupası’ndan sonra 2010’da da gözler önüne serildi. Messi doğru dürüst bir varlık gösteremeden turnuvayı kapattı.
Rıdvan Dilmen’in deyişiyle, Messi bu defa da Maradona olma şansını harcadı.
Pele’yle, Cruyff’la, Zidane’la tüm zamanların en büyük futbolcularından biriydi Maradona. Tek başına takımdı, tek başına oyun çevirip maç alabilecek kapasitede eşsiz bir topçuydu.
Messi, Maradona olamadı!
Portekizli Ronaldo ve İngiliz Rooney’le birlikte 2010 Güney Afrika’nın üçlü poster çocukları diye biraz da alayla anılan Messi herhangi bir iz bırakmadan çok çabuk sahneden çekildi.
Ama daha 23 yaşında ve önünde uzun yıllar var hala...
Maradona ise oyunculuktan sonra bir kez de teknik direktör olarak Dünya Kupası’nı kaldırma düşünü gerçekleştiremedi.
Hayalleri yıkıldı.
Takımı 4-0’la ezilirken gözleri doluydu ama o yine de Maradona’ydı, tüm zamanların en büyüğü...
Messi, Tevez, Huguain...
Arjantin’in top sihirbazları, kendileri için çözemeyecekleri savunma yok denen büyük golcüler... Alman duvarına çarpıp dağıldı. Almanların presi karşısında çaresiz kaldılar.
Bütün yaptıkları topla oynayıp durmaktı. Ama topla o kadar çok oynadılar ki, top ayaklarına dolandı, o kadar. Almanlardan her daim yedikleri baskıyla topu sürekli kaybettiler.
Arjantin savunması zaten yok gibiydi. Sağdan Lahm’ın, soldan o pili hiç bitmeyen bir Schweinsteiger’in, bir Podolski’nin, ortada bir Mesut Özil’in öncülüğündeki fevkalade hızlı ve yaratıcı Alman kontratakları eleğe çevirdi Maradona’nın belki de olmayan defansını...
Yeni şampiyon Latin Amerika’dan çıkar diyenler ve en başta Brezilya’yla Arjantin’i işaret eden uzman uzmanları fena halde yanıldılar. Sahneden çabuk yitip gitti Sambacılarla Tangocular...
Şimdi herkes Almanya’yı konuşuyor.
Eskilerde denirdi ki:
“Futbol, bir topun peşinde 22 kişinin 90 dakika koşturduğu ve sonunda Almanya’nın kazandığı bir oyundur.”
O günlere mi dönüyoruz sorusu bugün yine güncellik kazanmış durumda.
Almanya artık genç bir Almanya.
Yeni bir Almanya.
Öyle bir Almanya ki, içinde Türk’ü de var Arabı da, Polonyalısı da var Brezilyalısı da, Bosnalısı da var, İspanyolu da, siyah Afrikalısı da.
Ama özellikle Arjantin’de olmayan bir şey var:
Takım ruhu...
Bu başarı, Teknik Direktör Joachim Löw’e ait. Kimine göre şansı da yaver gitti. Milli takım kaptanı Ballack’ın son anda sakatlanarak takım dışı kalması Löw’ün işine yaradı deniyor.
Takımın bu sayede daha kolay yenilendiği ve gençlere sahada daha çok sorumluluk tanındığı belirtiliyor.
Uzun lafın kısası:
Cumartesi gecesi Ellis Park’ta Paraguay karşısında seyrettiğimiz del Bosque’nin İspanya’sının bu yeni ve genç Almanya’yı zorlaması yakın ihtimal değil.
Kötü bir maçtı.
İspanya iyi oynamadı, pas organizasyonları bile doğru dürüst işlemedi, isabetli pas yüzdeleri çok düşük kaldı. İte kaka yendiler, maç boyunca ‘Çanakkale geçilmez!”i oynayan Paraguay’ı...
Şunu yazın bir kenara:
Alman futbol makinası korkutucu!
İspanyol topçularının kısa ve çabuk pas organizasyonunu Alman panzerleri darmadağın edebilir.
Arjantin’den sonra bu kez de üstelik ‘sarı kırmızı’ İspanya’yı mı kaybedeceğim? Her tuttuğum elimde mi kalacak?
Bilemiyorum.
Isaac oğlum gazlama, iki gün maçımız yok, ne çabuk unuttun.
Şimdi yolumuzun üstünde Cape Town’la Durham var, Hollanda-Uruguay ve Almanya-İspanya’nın yarı final maçlarını seyretmek üzere...

Hasan Cemal/Milliyet