''MAHALLEDEKİLERLE GÖRÜŞÜYOR MUSUN?''ALEX'TEN KAN DONDURAN CEVAP!
Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök, Alex'le görüştü. Özkök, Alex'e "Mahalleden arkadaşlarınla ilişkilerin hâlâ sürüyor mu?" diye sordu?
Alex’ten kan donduran cevap geldi: ’Çoğu ya öldü, ya da öldürüldü. Ya takım, ya çete ya da ikisi birden’
Alex’e “Mahalledekilerle görüşüyor musun” diye soruyorum. Kanımı donduran cevabının altında hepimizin sevgisini kazanmasına yol açan adalet duygusunun kaynağını buluyorum. Favellalarda doğan çocuğun hayat hikâyesi devam ediyor...
COLOMBO’da 1011 numaralı evin avlusunda otururken Alex’e soruyorum:
Bu mahalleden arkadaşlarınla ilişkilerin hâlâ sürüyor mu? Geldiğinde buluşuyor musun?”
Bir süre susuyor ve tek kelimeyle cevap veriyor:
“Hayır...”
Varlıklı bir ailenin kızıyla evlenme mi, sınıf atlama mı?
Yoksa araya yılların girmesi mi...
Hayır hiçbiri değil.
Alex, kanımı donduran bir cevap veriyor:
“Çoğu ya öldü, ya da öldürüldü.”
Ya takım, ya çete ya ikisi birden
O an “favella” gerçeği bir kere daha yüzümde patlıyor,
Brezilya “favellalarında” bir çocuk için hayat, arkadaş grubudur.
Bu grup, ya mahallenin futbol takımıdır...
Veya, bir çete...
Çoğu kez de ikisi birbirine karışmış bir ilişkiler yumağı.
Yırtamayan çocukları bekleyen muhtemel akibet ise, bir çete çatışmasında veya polis takibinde kaybolup gitmektir.
Daha şanslıları ise, sağlık sorunları vs. beklemektedir.
Alex, çok küçük yaşta bu mahalle çevresinden kurtulmuş. Belki de onun hayatını kurtaran şey, çok küçük yaşta gittiği “AABB” adlı salon okulu ve onun olağanüstü yöneticileriydi.
Diyorum ya, Alex, favellaların çok ender birkaç şanslı yıldızının altında doğmuştu.
Ama her şanslı çocuğun yıldızının karardığı anlar da vardır.
Alex’e “Yürü ya kulum” diyen alınyazısı, 2001 yılında hiç beklemediği bazı gelişmelerle kararacaktı.
Oysa yeni “millenium” Alex için harika başlamıştı. 9 Mart 2000 günü büyük aşkı Daine ile evlenmişti.
Futbol oynayan bir favella çocuğunun, bütün hayatı boyunca beklediği haberi o yılın başında almıştı.
Brezilya A milli takımına seçilmişti.
Bunu önce bir gazeteden okumuş ve inanamamıştı. İlk aradığı babası olmuş, o da ağlamaya başlamıştı.
Alex, takımın ilk 11’inde sana yer yok
Alex, artık Brezilya’nın efsaneleri arasına girecekti. Pele, Garrincha, Zico, Didi ve daha niceleri. Brezilya futbolunun Olympos’u.
Aynı günlerde, bir favella çocuğunun beklediği ikinci haber de gelmişti. İtalya’nın Parma takımı Alex’i istiyordu.
Brezilya milli takımı manevi rüyaların, Parma ise maddi rüyaların, zenginliğin yolunu açıyordu.
O yıllarda İtalya ve İspanya ligi, Brezilyalı çocuklara, küresel şöhretin ve rüya gibi paraların yolunu açan coğrafyalardı.
Heyhat...
Parma macerası çok kötü başlamıştı. Rüyalarla geldiği şehirde, daha uçaktan inerken kendisine acı gerçek söylenmişti:
“İlk 11’de yerin yok. Seni daha alt sıralarda bir takıma kiralayacağız.”
Yeni evlenmiş, henüz 24 yaşında, kendisine uzun bir futbol kariyeri biçmiş genç adam hayatının ilk şokunu orada yaşayacaktır. O yıl Parma’da sadece 5 maç oynayıp, her şeyi bırakıp ülkesine dönecektir.
Brezilyalı futbolcularla ilgili şöyle bir izlenim vardır. Çok fazla sıla hasreti çekerler. Alex’te bunun etkisi de olmuş mudur bilmiyorum. Ama Avrupa rüyası çok çabuk bitmiştir. Brezilya’ya döner ve Flamingo kulübü ile anlaşır. Oradaki kariyeri ise sadece 2 ay sürecek ve kontratları karşılıklı olarak iptal edeceklerdir.
FIFA, futbol hayatını bitiren kararı alıyor
Bu arada Parma kulübü borçlarını ödemediği için, aralarında hukuki bir anlaşmazlık başlamıştır. Alex, Colombo’dan gelmiştir ama haklarını arayan genç bir adamdır. Parma’yı mahkemeye verir ve davayı kazanır.
Böylece kontratının da sona erdiğini düşünmektedir ve o nedenle Brezilya liginin en parlak takımlarından biri olan Palmeiras’a gider. Artık evi Brezilya’dadır. İyi bir takımda oynamaktadır ve Brezilya milli takımının kaptanlığına kadar gidecek yol açılmıştır.
Daiane ile parlak bir geleceğe hazırlanırken, çok kötü bir haber hayatını altüst edecektir.
FIFA, yani Uluslararası Futbol Federasyonu, hem Parma hem Palmeiras’la lisans anlaşması yaptığı için futbol oynamasını yasaklamıştır.
Her şey bitmişti en zor yılımdı
Futbolsuz bir dünya...
Başka hiçbir mesleği ve geliri olmayan Colombolu çocuk için hayatın sonu demektir. Aynı yıl eşi hamile kalmış ve düşük yapmıştı.
O yılları şöyle anlatıyor:
“Hayatımın en zor yılıydı. Her şey bitti duygusuyla yaşıyordum”
İşte o günlerde Kıta Avrupa’sından yeni bir haber daha gelir. Parma kulübü, borçlarını ödemeyi kabul etmektedir. Gönderilen mesaj şudur:
“Dünya Kupası maçlarından sonra gel ve takımdaki yerini al.”
Yeniden futbol, yeniden Avrupa, yeniden rüyalar ve hayata dönüş.
Alex bu duygularla Parma’ya gider ve takımın hazırlık kampına katılır. Ama Parma Parma’dır ve daha hazırlık kampında ikinci şok gelir: “Sözleşmeni iptal ediyoruz...”
En kötü yıldan en başarılı sezona
O sıralarda başka neler olup bitti bilmiyoruz. Alex daha fazlasını konuşmak istemiyor. Kâbus yeniden başlamıştır ve imdadına yine Cruseiro takımı yetişecektir. Sözleşmesi iptal edildiği için serbest kalan Alex, Cruseiro ile maçlara çıkar ve 2003 yılı, kendi deyimiyle, hayatının en parlak sezonu olacaktır.
Cruseiro Esporte Clube, 1921’de kurulmuş bir takımdı. Brezilya futbolunun “üçlü tacı” sayılan, üç ayrı kupayı aynı yıl kazanmış tek takımdı. Aynı yıl, hem Brezilya’nın Seri A liginde, hem Brezilya Kupası’nda, hem de Mineiro Şampiyonluğu’nu kazanmıştı ve o yıl 2003’tü. Yani Alex’in “Hayatımdaki en başarılı sezon” dediği 2003. Bu şampiyonlukta Alex’in müthiş bir katkısı vardı. Hayatındaki ikinci en başarılı yıl ise, geçen yıl Fenerbahçe’de oynadığı sezon olacaktı. Yani 2011.
2004’ten itibaren Türkiye girer hayatına
Ve şansa bakın ki, büyük umutlarla ve mutlulukla döndüğü Türkiye’de öğreneceği ilk şey, Aziz Yıldırım’ın gözaltına alınması ile başlayan olaylar olacaktı.
Alex’in bundan sonraki hayatını biz Türkler çok iyi biliyoruz.
Çünkü 2004 yılından itibaren, Alex’in Türkiye yılları başlayacak ve bütün hayatının en uzun kariyerini burada yapacaktı.
Favellalarda doğan çocuğun hayat hikâyesi devam ediyor.
Mutlu ve sakin bir hayat. Şımartıldığı halde şımarmayan bir karakter.
Ve hepimizin sevgisini kazanmasına yol açan bir adalet duygusu...
Demek ki, “favella” insana sadece “altın ayaklar” değil, bazen böyle altın bir yürek de veriyormuş.
Alex bize bunu da öğretti...
Kazandığım en büyük şey saygıdır
ALEX, Samet Güzel’le kaldığımız otele geliyor. Otel personeli birden hareketleniyor. Herkes işini bırakıp Alex’le fotoğraf çektirme kuyruğuna giriyor.
Orada kahve içerken sohbet ediyoruz.
- Kendini nasıl hissediyorsun?
“Kendimi ‘kazanmış’ bir insan olarak hissediyorum. Colombo gibi bir yerden çıkıp, 100 yıllık Coritiba gibi bir kulüpte oynadım. Oradan Parma, Cruseiro, Palmeiras gibi takımlarda oynamak, Brezilya milli takımında Ronaldo, Ronaldinho, Roberto Carlos gibi isimlerle oynamak, Fenerbahçe’ye gelip milyonlarca insanın sevgisini kazanmak, benim için kazanmaktır.
- Aldığın en büyük galibiyet nedir?
En büyüğü eşimi kazanmak. Ben, sosyal şartları benimkinden çok daha yüksek bir ailenin kızıyla evlendim. En büyük korkum, ona alıştığı imkanları sağlayamamaktı. Onu sağladım.
Bugün hayatımın bilançosunu çıkaracak olursam, kazandığım en büyük şey saygıdır. Aldığım en büyük galibiyet odur.”
- Dindar mısınız? Sizin için Brezilya’nın dindarlarından deniyor.
“Evet inançlı bir insanım ama yaşam tarzım düzenli şekilde kiliseye gitmeme izin vermiyor.”
- Kadere inanır mısınız?
“İnanırım. Ama burçlara inanmam.”
- Fenerbahçe için ne düşünüyorsunuz?
“Mükemmel bir takım. Büyük bir kulübün sahip olması gereken her şeye sahip. Hiç tartışmasız Avrupa’nın en büyük kulüplerinden biri.”
- Bu sezon en kritik maçınız hangisiydi?
“Gaziantep maçıydı. 90 artı 4’te attığımız golle kazandık.”
Ertuğrul Özkök/Hürriyet