"LİSTEDE ADINI GÖRÜNCE ACI ACI GÜLDÜM!.." ENVER AYSEVER HANGİ İKİ YAZARIN HEDEFİNDE?

CHP Parti Meclisi'ne seçilen gazeteci Enver Aysever hangi iki yazarın hedefinde?

60 yaşında kadınlar dikkat!

Parti Meclisi üyelerinden benim en çok takıldığım kişi:

Enver Aysever.

Hatırlarsanız 6 Nisan 2010 günü BirGün gazetesinde yazdığı “Cihangir’in Liberal Çocukları” başlıklı yazısı nedeniyle hayli eleştirmiştim kendisini. Kendi gazetesinde de “cinsiyetçi ve toptancı” olduğuna dair ağır bir eleştiri yazısı yayınlanınca gazeteden istifa etmek zorunda kalmıştı.

Şimdi CHP Parti Meclisinde.

Listede adını görünce acı acı gülümsedim.

Liberalleri, solcuları, demokratları hesapça yerden yere vurduğu baştan aşağıya kin ve nefret dolu yazısının bir yerinde şöyle demişti:.

“Geçen akşam Cihangir’de yürürken garip isimli, lümpen, marjinal, hedonist barlardan dışarı bir dışkı gibi bunlardan taşıyordu...

Elindeki içkiyle, ağzındaki sigarayla yanındaki hatuna sırnaşan ünlü bir oyuncuyu gördüm. Ardından bir taksi durdu önümde abartılı boyanmış, kıçına kadar eteğini sıyırmış altmışlık hatunlar indi arabadan. Dudaklarını yalayarak ‘Merhaba’ dediler birbirlerine...”

Kim mi bunlar?

Bazen köşe yazarı olarak okursunuz onları, bazen ekranda yorumcu olarak görürsünüz... Sahnelerimizden taşarlar oyuncu, çalgıcı, baleci olarak... Bazen bir partiye yamanır kürsüden sızarlar aramıza...

***

Ne ilginçtir ki bir buçuk ay sonra “bir partiye yamanıp kürsüden aramıza sızan” kendisi oldu. Partili olmaya karşı değilim ama başkalarının partili olmasına bu gözle bakan kişiye aynısını söylemekte bir beis görmüyorum.

Ancak insanlara “dışkı”, mini etek giyen 60 yaşındaki kadınlara “fahişe”, hayli emek ve yetenek isteyen meslekleri icra eden insanları da “çalgıcı”, “baleci” diye küçümseyen, özgür ve demokratik bir ülkede yaşamak istemeyi “satılmışlıkla” bir tutan birinin CHP’ye “yamanıp” “kürsüden sızmasını”da açıkça umut verici bulmuyorum.

Hadi derin meseleleri bir kenara bırakalım, “dudaklarını yalayarak merhaba diyen kıçına kadar eteğini sıyırmış altmışlık hatun” lafı bile yeterince incitici ve umut kırıcı geliyor bana.

Radikal dinci bir söylemden hiç farklı bulmuyorum.

Zira gözümün önüne, annem gibi, en büyük keyfi mayosunu giyip denize girmek olan 60 yaşında kadınlar geliyor. Gözümün önüne en büyük keyfi, yaz gelince şortla dolaşmak ve beyaz bacaklarını biraz olsun karartmak olan annemin Ankaralı arkadaşları geliyor. Gözümün önüne en büyük keyfi akşam serinlik çökünce balkonunda rahat bir elbiseyle oturup bir kadeh bol buzlu, bol sulu “kız” rakısı içmek olan İzmirli arkadaşımın güzel annesi geliyor. Gözümün önüne emekli olduktan sonra Bodrum’a yerleşip neredeyse yaz kış askılı elbiseyle dolaşan dünya tatlısı Edirneli eczacı okurum geliyor. Saydığım bütün bu kadınlar en az 60 yaşında, yeri geldiği zaman mayolarını da şortlarını da sırtı açık elbiselerini de giyen/giyebilen, canları istediği zaman rakılarını içen, yeri geldiğinde meyhaneye, bara giden ve tam da bu nedenle, yani bu yaşam tarzları değişmesin diye CHP’ye oy veren kadınlar. Üstelik de emekçi kadınlar.

Oysa şimdi CHP’nin bir parti meclisi üyesine göre 60 yaşında kısa etek giymek yapılacak en mide bulandırıcı davranış sınıfına giriyor. Yani, es kaza şortunuzla Enver Bey’e yakalanırsanız, bacaklarınızı görürse, parti meclisi üyesi CHP’li beyefendinin üstünüze kusma tehlikesi söz konusu. Aman dikkat!

Enver Aysever o çok tiksindiği liberallere hakaret etmek için dünya kadınlarının 200 yıldır, Türk kadınlarının da şu an dahil olduğu partinin desteğiyle 87 yıldır verdiği mücadeleyi ve elde ettiklerini, ideolojisi uğruna bir çırpıda harcayabilen bir kişi. Belli ki onun için kadın, hele ki 60’ındaysa yangın sırasında ilk harcanacak “şey”. Küçücük bir ideolojik farka bakar giydiklerinizin “meşruluğu”. Yeterince uslu, yeterince ulusalcıysanız “modern cumhuriyet kadını”, yok değilseniz “hainlerle düşüp kalkan fahişe” sinizdir. Bu lafların sahibi sıradan bir köşeci olduğunda bir sorun yoktu ama Türkiye’yi irticaya karşı koruma iddiasında olan bir partinin Parti Meclisi üyesi olduğu zaman hayli sorun var demektir.

Mutlu Tönbekici /Vatan

POLİTİKACI GAZETECİLER…

Birileri, sizin beğenmediğiniz görüşleri desteklediğinde “yandaş” oluyor da siz, sütunlarınızda, ekranlarınızda “sevdiğinize” destek verdiğinizde, gidip aktif olarak içinde yer aldığınızda ve de hem gazeteci hem politikacılığa sıvandığınızda ne oluyor?

CHP’nin Parti Meclisi listesinde adlarını gördüğümde doğrusu hiç şaşırmadım.

Biri, ekrana çıkardığı konuklara sorduğu “aykırı soruları” önce kendi yanıtlar, çerçeveyi çizer ve sonuçta siz konuğu değil programı yapan gazeteciyi izlemiş olurdunuz.

Hatta bir akşam çok sinirlendim. Konuğun söyleyeceklerini merakla bekliyordum, ama bir türlü olmuyordu. “Senin değil, konuğun görüşlerini izlemek istiyorum, üstelik konuşmandan da bir şey anlaşılmıyor” benzeri bir not geçmiştim Enver Aysever’e…

Diğeri hem gazetesinde hem dolaştığı ekranlarda “bir politikacı” edasıyla endam ediyor, “yandaş”lara çatarken şah damarı neredeyse yerinden fırlayacakmış gibi oluyor, kimseler onu durduramıyordu. Yıllarca Cumhuriyet’te birlikte çalıştığım Mehmet Faraç da gazeteciden çok bir “taraftar” gibi geliyordu bana…

Cumhuriyet’in “çiçeği burnunda” yazarı Süheyl Batum da listeye girenlerden…

Vatanımıza, milletimize, CHP’ye hayırlı olsun.

Onları kutluyorum…

Ammaaaaa…

Ümit Otan/T24