LEZBİYEN DEĞİL,ASEKSÜELİM!..MAGAZİN GAZETECİLİĞİNİN DUAYENİ CİNSEL KİMLİĞİNİ AÇIKLADI!..
Aseksüelim. Lezbiyen olsam çıkar söylerim. İnan, dünyanın en güzel kadını soyunsa karşımda, arkamı döner çıkarım. Ben bir tek kendime ve Allah´a áşığım." Kim bu gazeteci?
Aseksüel Bundan daha güzel bir sözcük yok benim durumumu anlatan...
Ayşe ARMAN/Hürriyet
Gazeteciliğe 16 yaşında başlıyor, İzmir Kız Lisesi´nde okurken. Duvar gazetesi yapıyor. İzmir Fuarı çok popüler o yıllarda, elinde fotoğraf makinesiyle, dönemin ünlüleri Gülistan Okan´ın, Aysel İpar´ın karşısına dikiliyor. Sonra gazetecilik yüksek okulundan mezun olup, mesleğe başlıyor.
Erol Simavi, İzmir Ekspres´i satın alınca, Şenay Düdek 21 yaşında yazı işleri müdürü oluyor. Babasının ölümünden sonra İstanbul´a geliyor, Haftasonu, Haftanın Sesi gibi gazetelerde çalışıyor. Süper Gazete´nin Genel Yayın Müdürlüğü teklif edildiğinde, aldığı ücret o zamanın şartlarına göre ilgi çekiyor: 626 Mazda araba, 500 lira aylık, limitsiz bir kredi kartı ve Bulgari saat. Hatta bu olay üzerine Mehmet Barlas, "Bu meslekte magazinci olmak varmış!" diye yazıyor. Şenay Düdek, "Çetin Emeç, Fikret Ercan, Arap Kadri, Nezih Demirkent ve Seçkin Türesay ustalarım" diyor.
Nasıl bir çocukluk?
- Renkli. Babam, Kesik Suratlı Naci...
Şaka yapıyorsunuz...
- Yoo hayır. İzmir´in sayılı kabadayılarından benim babam.
Gerçekten "Kesik Suratlı" mı derlerdi?
- Evet, çünkü bir araba kazası geçirmiş ve yüzü fena yaralanmış, lime lime doğranmış. Ama dünya tatlısı bir adamdı. Yanlış anlamayın mafya değil. Karanlık işler yok, herkes tarafından sevilen bir kabadayı...
Kabadayı olmasının getirdiği özellikler ne?
- Kabadayı, değerleri olan biri. Sıkı sıkı bağlı onlara. Bir de raconu var kabadayının. Arkadaşının eşine, onu gebertsen yan gözle bakmaz mesela, ailesini kendi ailesi beller. Hiç unutmam, babamın çok yakın bir dostu vefat etmişti, bütün ailesine babam baktı.
Peki kabadayılık dışında ne işle meşguldü babanız?
- Ev kumarhanelerini Türkiye´de başlatan insan. O yıllarda yasal kumarhaneler yokmuş. Kumar, evlerde oynatılırmış. Babamın işlettiği de konken, bezik, poker gibi oyunların oynatıldığı lüks evler. Dalmaz Center´ın küçüğü. Ama sonra amcamı öldürüyorlar, hem de 32 yaşında, babam da "Tövbe!" ediyor, bu işleri bırakıyor.
Siz peki çocukken babanızın kabadayı olduğunu biliyor muydunuz?
- E bir süre sonra anladım. Çünkü başka babalara benzemiyordu, günde iki takım elbise değiştiriyordu. Ve çift tabancayla dolaşıyordu. Babam aslında Burdur´un köklü ailelerinden. Esas işi de kum ve taş ocakları işletmek, Düdükler derlermiş bize...
Düdek değil yani.
- Yok değil, bildiğin düdük. İlkokuldaki arkadaşlarımın benimle, "Düdük buraya gel" diye alay etmelerine içerleyen babam, soyadımızı değiştirdi. "Ü"yü "e" yaptı. Benim için. Ben onun maskotuydum, uğuruydum. En büyük kız. Erkek olması beklenen kız. Pek severdi beni. Hep derdi, ben çok şanslı doğmuşum, benim doğumumla birlikte babam daha da varlıklı hale gelmiş. O yüzden beni hiç kırmazdı, üzülmeme de dayanamazdı. Ne var ki, soyadını değiştirdiği için babası onunla 2 yıl konuşmamış...
Dede, "Düdük" kalsın istiyor yani...
- Tabii. Çünkü Osmanlı İmparatorluğu zamanında üst düzey bir asker. Mert, cesur bir asker. Hatta, birtakım isyanlar olmuş, isyanların başını da hep dedem çekmiş. İnsanlar da onu, "Tevfik Efendi, herkese kafa tuttu, düdük gibi öttü" diye anarlarmış. O da böyle anılmaktan memnundu demek ki...
Kardeşleriniz?
- Dört kızız biz. Birbirine bağlı 4 kız kardeş.
Annenizden hiç söz etmedik...
- Annem Giritli. Çok erke
Ayşe ARMAN/Hürriyet
Gazeteciliğe 16 yaşında başlıyor, İzmir Kız Lisesi´nde okurken. Duvar gazetesi yapıyor. İzmir Fuarı çok popüler o yıllarda, elinde fotoğraf makinesiyle, dönemin ünlüleri Gülistan Okan´ın, Aysel İpar´ın karşısına dikiliyor. Sonra gazetecilik yüksek okulundan mezun olup, mesleğe başlıyor.
Erol Simavi, İzmir Ekspres´i satın alınca, Şenay Düdek 21 yaşında yazı işleri müdürü oluyor. Babasının ölümünden sonra İstanbul´a geliyor, Haftasonu, Haftanın Sesi gibi gazetelerde çalışıyor. Süper Gazete´nin Genel Yayın Müdürlüğü teklif edildiğinde, aldığı ücret o zamanın şartlarına göre ilgi çekiyor: 626 Mazda araba, 500 lira aylık, limitsiz bir kredi kartı ve Bulgari saat. Hatta bu olay üzerine Mehmet Barlas, "Bu meslekte magazinci olmak varmış!" diye yazıyor. Şenay Düdek, "Çetin Emeç, Fikret Ercan, Arap Kadri, Nezih Demirkent ve Seçkin Türesay ustalarım" diyor.
Nasıl bir çocukluk?
- Renkli. Babam, Kesik Suratlı Naci...
Şaka yapıyorsunuz...
- Yoo hayır. İzmir´in sayılı kabadayılarından benim babam.
Gerçekten "Kesik Suratlı" mı derlerdi?
- Evet, çünkü bir araba kazası geçirmiş ve yüzü fena yaralanmış, lime lime doğranmış. Ama dünya tatlısı bir adamdı. Yanlış anlamayın mafya değil. Karanlık işler yok, herkes tarafından sevilen bir kabadayı...
Kabadayı olmasının getirdiği özellikler ne?
- Kabadayı, değerleri olan biri. Sıkı sıkı bağlı onlara. Bir de raconu var kabadayının. Arkadaşının eşine, onu gebertsen yan gözle bakmaz mesela, ailesini kendi ailesi beller. Hiç unutmam, babamın çok yakın bir dostu vefat etmişti, bütün ailesine babam baktı.
Peki kabadayılık dışında ne işle meşguldü babanız?
- Ev kumarhanelerini Türkiye´de başlatan insan. O yıllarda yasal kumarhaneler yokmuş. Kumar, evlerde oynatılırmış. Babamın işlettiği de konken, bezik, poker gibi oyunların oynatıldığı lüks evler. Dalmaz Center´ın küçüğü. Ama sonra amcamı öldürüyorlar, hem de 32 yaşında, babam da "Tövbe!" ediyor, bu işleri bırakıyor.
Siz peki çocukken babanızın kabadayı olduğunu biliyor muydunuz?
- E bir süre sonra anladım. Çünkü başka babalara benzemiyordu, günde iki takım elbise değiştiriyordu. Ve çift tabancayla dolaşıyordu. Babam aslında Burdur´un köklü ailelerinden. Esas işi de kum ve taş ocakları işletmek, Düdükler derlermiş bize...
Düdek değil yani.
- Yok değil, bildiğin düdük. İlkokuldaki arkadaşlarımın benimle, "Düdük buraya gel" diye alay etmelerine içerleyen babam, soyadımızı değiştirdi. "Ü"yü "e" yaptı. Benim için. Ben onun maskotuydum, uğuruydum. En büyük kız. Erkek olması beklenen kız. Pek severdi beni. Hep derdi, ben çok şanslı doğmuşum, benim doğumumla birlikte babam daha da varlıklı hale gelmiş. O yüzden beni hiç kırmazdı, üzülmeme de dayanamazdı. Ne var ki, soyadını değiştirdiği için babası onunla 2 yıl konuşmamış...
Dede, "Düdük" kalsın istiyor yani...
- Tabii. Çünkü Osmanlı İmparatorluğu zamanında üst düzey bir asker. Mert, cesur bir asker. Hatta, birtakım isyanlar olmuş, isyanların başını da hep dedem çekmiş. İnsanlar da onu, "Tevfik Efendi, herkese kafa tuttu, düdük gibi öttü" diye anarlarmış. O da böyle anılmaktan memnundu demek ki...
Kardeşleriniz?
- Dört kızız biz. Birbirine bağlı 4 kız kardeş.
Annenizden hiç söz etmedik...
- Annem Giritli. Çok erke