"LAFI UZATMAYA GEREK YOK: HATA TAMAMEN BENİMDİR"!..RADİKAL GENEL YAYIN YÖNETMENİ İSMET BERKAN BAŞBAKAN'DAN VE AKP'LİLERDEN ÖZÜR DİLEDİ!..PEKİ AMA NEDEN?..
O yanlış haber,pazar günü sadece Radikal'de vardı.Oysa Başbakan bizim, daha çok da benim hatamı bütün basının hatası gibi takdim ederek bence biraz amacını aştı,bu arada gazetelerin toplam satışının da 3 milyon olduğunu söyledi ki bu da doğru değil..
Başbakan bizi yalanladı
Cumartesi günü akşamüzeri saatleriydi, haber müdürümüz Ertuğrul Mavioğlu, önüme bir haber koydu. Haber, Radikal Ankara Bürosu'nun tecrübeli Adalet ve Kalkınma Partisi muhabiri Nazif İflazoğlu'nun imzasını taşıyordu.
Habere göre, Kızılcahamam'da 'kampta' olan AKP yönetimi burada bir toplantı yapmış, basına kapalı toplantıda konuşan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, PKK ile mücadele kapsamında yürütülen diplomatik çalışmaları aktarırken, ay başında ABD Başkanı George Bush ile görüşmesinde "PKK için 'isyancı' gibi sıfatlar kullanılmaya devam ederse, Türkiye'nin de Kaide terör örgütü için 'isyancı' sıfatını kullanmaya başlayabileceğini" söylemişti.
Bu tür basına kapalı toplantılardan haber almak gazetecilerin görevi. Ancak bu haberler her zaman ciddi bir risk içerirler. Çünkü 'haber' genellikle Başbakan veya başka bir parti ileri geleninin yaptığı konuşma ya da yaşanan bir tartışmadır. Konuşmaya veya tartışmaya siz bizzat şahit olmamışsınızdır ve konuyu size anlatılan kadar bilirsiniz. Bu durumda da haber kaynaklarının size anlattıklarıyla yetinirsiniz. Çoğu zaman bir kaynağın anlattığını ikinci, üçüncü kişilerden doğrulatmaya vaktiniz olmaz, olsa da bazen o ikinci üçüncü kişileri bulamazsınız. Hele hele size anlatılan şey önemliyse, bunu ortada çok kişiyle konuşmamaya da gayret edersiniz, çünkü diğer gazeteciler de etrafta aynen sizin gibi kaynak kişi peşinde beklemektedir.
Her neyse, sonuç itibarıyla Nazif'in haberi önceki gün iki kez yalanlandı. Önce partinin iletişimden sorumlu yöneticisi Edibe Sözen tarafından, sonra da bizzat Başbakan Erdoğan'ın kendisi tarafından, hem de epey ağır ifadelerle.
O yanlış haber, pazar günü sadece Radikal'de vardı. Oysa Başbakan bizim, daha çok da benim hatamı bütün basının hatası gibi takdim ederek bence biraz amacını aştı, bu arada gazetelerin toplam satışının da 3 milyon olduğunu söyledi ki bu da doğru değil, epeydir Türkiye'de gazeteler 5 milyonun üzerinde satıyor. Ama bunlar detay, önemli olan Radikal'in vahim bir hataya imza atmış olması.
Hiç lafı uzatmaya gerek yok: Hata tamamen benimdir.
Bir editör olarak, görevimin en önemli parçası, önüme gelen haberlerden kuşkuya düşmek.
Bazen bu kuşkuculuğu çok ileri boyutlara getirdiğim ve haberlerin içindeki 'haber'i öldürdüğüm için arkadaşlarımın kötü bakışları altında çalışmak zorunda kalsam da, ben editör olarak yine de bir nevi ombudsman gibi çalışmanın, her seferinde haberde konu edilen kişi veya kuruma karşı 'adil' olmaya çalışmanın önemli olduğunu düşünüyorum.
Cumartesi günü o haber önüme geldiğinde, genellikle refleks olarak yaptığım sorgulamaları neden yapmadığıma dair onlarca mazereti art arda sıralayabilirim. Ama bunların hiçbiri yapılan hatayı ortadan kaldırmaz, haberimiz doğru değildi.
Bu gazetenin ve bu köşenin okurları çok iyi biliyor, biz hata yaptığımızda özür dilemeyi bilen bir gazeteyiz.
O nedenle, en önce pazar günü bu gazeteyi satın alan okurlarımızdan özür dilemem gerek. Ardından da, elbette haberin konusu olan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'dan ve AKP'den özür dilerim.
İsmet Berkan/RADİKALhttp:/
Cumartesi günü akşamüzeri saatleriydi, haber müdürümüz Ertuğrul Mavioğlu, önüme bir haber koydu. Haber, Radikal Ankara Bürosu'nun tecrübeli Adalet ve Kalkınma Partisi muhabiri Nazif İflazoğlu'nun imzasını taşıyordu.
Habere göre, Kızılcahamam'da 'kampta' olan AKP yönetimi burada bir toplantı yapmış, basına kapalı toplantıda konuşan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, PKK ile mücadele kapsamında yürütülen diplomatik çalışmaları aktarırken, ay başında ABD Başkanı George Bush ile görüşmesinde "PKK için 'isyancı' gibi sıfatlar kullanılmaya devam ederse, Türkiye'nin de Kaide terör örgütü için 'isyancı' sıfatını kullanmaya başlayabileceğini" söylemişti.
Bu tür basına kapalı toplantılardan haber almak gazetecilerin görevi. Ancak bu haberler her zaman ciddi bir risk içerirler. Çünkü 'haber' genellikle Başbakan veya başka bir parti ileri geleninin yaptığı konuşma ya da yaşanan bir tartışmadır. Konuşmaya veya tartışmaya siz bizzat şahit olmamışsınızdır ve konuyu size anlatılan kadar bilirsiniz. Bu durumda da haber kaynaklarının size anlattıklarıyla yetinirsiniz. Çoğu zaman bir kaynağın anlattığını ikinci, üçüncü kişilerden doğrulatmaya vaktiniz olmaz, olsa da bazen o ikinci üçüncü kişileri bulamazsınız. Hele hele size anlatılan şey önemliyse, bunu ortada çok kişiyle konuşmamaya da gayret edersiniz, çünkü diğer gazeteciler de etrafta aynen sizin gibi kaynak kişi peşinde beklemektedir.
Her neyse, sonuç itibarıyla Nazif'in haberi önceki gün iki kez yalanlandı. Önce partinin iletişimden sorumlu yöneticisi Edibe Sözen tarafından, sonra da bizzat Başbakan Erdoğan'ın kendisi tarafından, hem de epey ağır ifadelerle.
O yanlış haber, pazar günü sadece Radikal'de vardı. Oysa Başbakan bizim, daha çok da benim hatamı bütün basının hatası gibi takdim ederek bence biraz amacını aştı, bu arada gazetelerin toplam satışının da 3 milyon olduğunu söyledi ki bu da doğru değil, epeydir Türkiye'de gazeteler 5 milyonun üzerinde satıyor. Ama bunlar detay, önemli olan Radikal'in vahim bir hataya imza atmış olması.
Hiç lafı uzatmaya gerek yok: Hata tamamen benimdir.
Bir editör olarak, görevimin en önemli parçası, önüme gelen haberlerden kuşkuya düşmek.
Bazen bu kuşkuculuğu çok ileri boyutlara getirdiğim ve haberlerin içindeki 'haber'i öldürdüğüm için arkadaşlarımın kötü bakışları altında çalışmak zorunda kalsam da, ben editör olarak yine de bir nevi ombudsman gibi çalışmanın, her seferinde haberde konu edilen kişi veya kuruma karşı 'adil' olmaya çalışmanın önemli olduğunu düşünüyorum.
Cumartesi günü o haber önüme geldiğinde, genellikle refleks olarak yaptığım sorgulamaları neden yapmadığıma dair onlarca mazereti art arda sıralayabilirim. Ama bunların hiçbiri yapılan hatayı ortadan kaldırmaz, haberimiz doğru değildi.
Bu gazetenin ve bu köşenin okurları çok iyi biliyor, biz hata yaptığımızda özür dilemeyi bilen bir gazeteyiz.
O nedenle, en önce pazar günü bu gazeteyi satın alan okurlarımızdan özür dilemem gerek. Ardından da, elbette haberin konusu olan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'dan ve AKP'den özür dilerim.
İsmet Berkan/RADİKALhttp:/