Efendim; CHP her zaman kurultaylarıyla gündem yaratmış bir parti imajı çizmiştir. Hatta bu yüzden bir ara adı “Kurultaylar Partisi” ne bile çıkmıştı. Tuhaf gibi ama kendi iç gündemini dış gündeme taşıma becerisi gösterebilmesi ile dikkat çekmiştir. Doğrusu bu yönü çok başarılı olageldi. (Gerçi bu seferki durum “Birinci ve yükselen parti” esprisi altında olduğu için farklıdır) O bakımdan hep ilgi çekti. Dolayısıyla medyada her zaman yer buldu.
Bu seferki kurultayda ilgi gördü. Gerçi daha fazla alâka görebilirdi ama “Teğmenler” ve “Narin” olayları dolayısıyla biraz gölgede kaldı sanki. Oysa bu kurultay seçimsiz olmasına rağmen önemliydi. Çünkü, iktidar iddiasındaki CHP’nin bundan sonra nasıl bir örgütsel hiyerarşisi olacağını ve sürece kimin damga vuracağını belirleyecekti. “Değişim” mottosu örgüte yansıyacaktı. Şeklen öyle de oldu…
“Değişim” Kime Yarayacak?..
Öyle anlaşılıyor ki bu noktada fazla sıkıntı çıkmadı. Esas olarak beklenen değişimler fazla bir itiraz olmadan ve problem çıkmadan kolaylıkla ve hatta jet hızıyla geçiverdi. Maddeler üzerinde kavga ya da tartışma bekleyenler yanıldı. (Küçük bir kavga yaşandı ama içeriği farklıydı) Esas olarak önseçim, üç dönem kuralı, kurultay süreleri gibi noktalarda yoğunlaşıldı. Bu konular genel başkan ve genel merkezin arzuladığı yönde neticelenmişe benziyor. Muhalefetin gücünün abartıldığı kadar olmadığı anlaşıldı. Tabii taktik bir geri çekilme de olabilir.
Tam bu noktada Özgür Özel’in istediği olmuş görünüyor. Bu anlamda Özel kurultaydan konumunu daha sağlamlaştırmış olarak çıkmış durumda. Örgütteki inisiyatifini daha da pekiştirmiş vaziyette. Zaten örgütte istediği adımları atabilmesi için bütün bunlarda şart görünüyordu. Kurultay öncesi kavga yeni genel başkanın hareket alanını zayıflatma üzerinden verilirken pratikte bu hesap tutmadı. Tersi oldu. Aksine güçlendirdi…
Özel – İmamoğlu İkilisi Anlaştılar mı?..
Aslında Özel bunu tek başına sağlamadı ve sağlayamazdı da zaten. Şayet İmamoğlu’nun desteği olmasaydı sıkıntı çıkabilirdi. Tıpkı Özel’in seçilmesini İmamoğlu’na borçlu olması gibi bu seferde istediklerini geçirebilmesini de gene İmamoğlu desteği sayesindeydi. Bu anlamda tekrar bir “ikili” görüntüsü verdiler ve etrafa gülücükler saçtılar. Oysa daha düne kadar Kılıçdaroğlu ile İmamoğlu sanki yakınlaşmış gibi görünüyorlardı!..
Bu durumda insanın aklına ister istemez şu soru geliyor; ya aralarındaki sürtüşme bir tür “oyun” du ya da anlaşmak her ikisinin de işine geldi. Birbirlerini yıpratmak yerine bu daha uygun bulundu. Hatta yarın öbür günkü olası iktidar üzerine anlaştılar ve aralarında paylaştılar. Örneğin içlerinden herhangi biri diyelim İmamoğlu cumhurbaşkanı olacak, Özel başkanlıkta kalacak ama sistem değiştirilip parlamentere döndüğünde Özel başbakanlığa geçecek. Tabii tersi de olabilir. Bu elbette çok spekülatif ama artık her senaryonun ama öyle ama böyle realize olma potansiyeli var.
Mansur Yavaş’ta Jeton Düştü mü?..
Bu senaryo doğru ise yalnız küçük bir pürüzü var demektir. O da Mansur Yavaş faktörüdür ki onunda bir şekilde yarış dışına atılıp, diskalifiye edilmesi gerekecektir. Yoksa bütün plan yatabilir. Yavaş “Baş ağrısı” oluşturmadan pasifize edilmeliydi. Bunu direkt “Çekil” diyerek yapamayacaklarına göre, Yavaş’ı ufaktan yıpratmaları gerekecektir. Yavaş’ın imajının hasar alması sağlanacaktır. Bunun için dozu giderek artan ayak oyunları gündeme gelebilir. Amaç onu “Devreden çıkarmak” gibi görünüyor sanki…
Ne ilginçtir ki, kurultay esnasında yaşanan bir olay bunu adeta doğrular nitelikteydi. Kendisinin son dakikada konuşma yapması istendiğinde jetonu düşmüş gibi görünüyordu. (Aslında çok önceden düşmüştü ama fiiliyata dökmemişti) Bu oldu bitti ya da “Emrivaki” karşısında tepkisini gizleyemedi. (Bu olay sonrasında Özel’in “Bu ne sevgi ah, bu ne ihtiras!..” dercesine Yavaş’ın omzuna başına koyuşu ile Ekrem İmamoğlu’nun tepkiyi hem alttan alan ama bir yandan da kuyruğu dik yutma çabasına doğrusu çok güldüm!) Lakin daha sert bir refleks de gösteremedi ve bir ufak sitemle yetinmek zorunda kaldı. O yüzden “Fitne ateşininin altına odun atma” tabirini kullandı. Bana kalırsa zaten spontane bir hatip olamayan Mansur Yavaş böylelikle hazırlıklı İmamoğlu karşısında daha silik görünecekti. İstenen bu olsa gerekti. Ancak plan bozulmuş oldu!..
Mansur Yavaş’ı Kılıçdaroğlu Safına İttiler!..
Bu durumda Mansur Yavaş ister istemez Kılıçdaroğlu ile ittifaka mecbur bırakıldı. CHP tabanında sempatisi ve kredisi olmasına rağmen örgütte pek güçlü olmadığı (Eski ülkücü kökeninden dolayı) gizli bir şey değil. Bu durumda parti içinde birilerinin desteğine, kontağına ihtiyacı var.
Diğerleri belli olduğuna göre geriye bir Kılıçdaroğlu kalıyordu. Bir anlamda Özel – İmamoğlu ikilisi onu fiilen dışlayarak (Siz bakmayın Paris sarılmalarına!) onu Kılıçdaroğlu safına kendi elleriyle ittiler. Bunu bilerek mi yaptılar, başka seçenek mi yoktu belki tartışılır.(Bana kalırsa bilerek yaptılar. Böylelikle “Kaybedenle birlikte olan da kaybeder” diyeceklerdi ileride!) Göreceğiz!..
Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı Adayı Artık Mansur Yavaş’tır!..
Öte yandan Kılıçdaroğlu’nunda CHP’deki operasyonunu sürdürebilmesi için bir isme ihtiyacı vardı. Özel – İmamoğlu ikilisine karşı Mansur Yavaş’tan daha uygununu bulamazdı. Bu fiili yakınlaşma ileride nasıl bir “Ortaklığa” evrilir (Ya da evrilir mi?) bilinmez. Ama bugünkü konjonktürde her ikisinin de birbirine ihtiyacı var.
Ayrıca Kılıçdaroğlu’nun ona bazı tavsiye ve uyarılarda bulunduğunu zannediyorum. Yakın vadede ise diğerlerine karşı muhtemelen “Mansur Yavaş kartı” nı kullanacak. Şu an onun ismini öne çıkarmaya hazırlanıyordur herhalde. Öte yandan Mansur Yavaş ise kamuya karşı bazı imaj ataklarına hız verecektir ihtimal ki. Sınırlarını Ankara dışına taşırmanın vakti geldi sanırım. Bu noktada zayıf kaldığını fark etmiş olmalı herhalde. Sürpriz bir değişiklik olmaz ise Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı adayı artık Mansur Yavaş’tır. Kendisi ise ekibi için partiyi istiyordur.
Kılıçdaroğlu Kurultaya Katılmayarak Tavrını Gösterdi!..
Peki Kılıçdaroğlu kurultaya neden katılmadı? Neden ona ayrılmış koltuk boş kaldı? Bana kalırsa kurultayı ve mevcut yönetimi artık tanımadığını vurguladı? Bundan sonra CHP yönetiminin veballerini üzerine almak istemedi. Taraftarlarına ise “Mücadeleye devam” mesajını verdi. “Yokluğumla bile varlığımı hissettiririm” dedi. CHP yönetiminin yanlış içinde, hatalı yönetildiğini anlatmaya çalıştı. Böyle ifade etmese bile “Partiye çöktüler” demeye getirdi. Kılıçdaroğlu aynı zamanda bundan sonra parti içi muhalefetin lokomotifinin kendisi olacağını gösterdi. “Tek adres benim” dedi. Bundan sonra herkes yığınak yapacak. Bayrak açmanın daha somut işareti olur mu?
Kurultay virajı belki kazasız belasız dönüldü. Özel – İmamoğlu yönetiminin eli oldukça rahatladı. Ancak CHP’de huzursuzluk bitmedi. Sadece yeni bir merhale kazandı!..
NOT: Ancak bir şüphem daha oluşmuş durumda. O da şu: Acaba İmamoğlu ile Yavaş’ı birbirine kırdırıp, aradan fırlamak isteyen bir “Üçüncü kişi” mi var? Varsa sizce bu kim olabilir? Bilemiyorum, birden aklıma bir soru olarak düşüverdi!..
11. 09. 2024