KULAĞI KESİK GAZETECİ ORTAYA ÇIKTI!... MUSTAFA MUTLU FEHMİ KORU'YA "SEN DE AYAKCISIN" DEDİ!...

Fehmi Koru'nun dün kaleme aldığı Kulağı Kesik Gazeteciler yazısını Mustafa Mutlu üstüne aldı. Mutlu Koru hakkında neler yazdı?..

Ayakçı gazeteciler!


İktidarın sözcüsü, Cumhurbaşkanı'nın sırdaşı Fehmi Koru, dün beni konuk eİtmiş "Taha Kıvanç" ismiyle yazdığı köşesine. Aklınca dalga geçmiş, hakaret etmiş, aşağılamış. Kendi foyalarının tamamını bana yakıştırmış.

Önce "Kulağı kesik gazeteciler" diye başlık atmış, sonra da "kıyak gazeteci" yapmış!

Durup dururken neden buna ihtiyaç duymuş biliyor musunuz?

Çünkü ben Meclis Başkanı'na soru sormuşum!

Yetmemiş, bir de "Cumhurbaşkanı yalan mı söyledi" diye çıkmışım okurlarımın karşısına...

Hani ben sık sık, "Gazetecinin ilk işi soru sormaktır" diyorum ya...

İşin kolayına kaçarak "kıyak gazetecilikmiş" benim bu yaptığım!

"İktidar desteğiyle gazetecilik yapmak, servet içinde yüzmek" değilmiş "kıyak gazetecilik" de, soru sormakmış!

Gazeteci soru sormak yerine sorulara cevap bulurmuş...

Örneğin Meclis Başkanı'na, Ihlamur Kasrı'nı bazı yakınlarına düğün için bedava tahsis edip etmediğini nasıl sorarmışım?

Ne yapacaktım yani bir geceyarısı yüzüme çorap takarak Milli Saraylar Daire Başkanlığı'nın muhasebesine girip, hesapları mı kontrol edecektim?

Üstelik bir de dilim kötüymüş... Bu yeteneksizliğimle, sırf birilerinin beni kullanmasına izin verdiğim için köşe kapmışım!

En fazla da Cumhurbaşkanı'na sorduğum o "ayıp soru"ya kızmış sırdaş beyimiz...

Ne hakla Cumhurbaşkanı'na, "Kızınızı evlendirirken gelen hediyelerin yarısını şehit ailelerine vereceğinizi açıklamıştınız. Yoksa yalan mı söylediniz" dermişim?

Zaten Cumhurbaşkanı'nın sözünü yerine getirdiği de biliniyormuş!

Sanki Cumhurbaşkanı, "Biz bu 200 bin YTL'yi şu kurumlara bağışladık" diye açıklama yapmış da ben bunu yok saymışım!

Bana gazetecilik-yazarlık dersi veren bu adamın tek özelliği, Başbakan'ın, Cumhurbaşkanı'nın peşinde, "dişe tırnağa dokunur tek bir soru sormadan" dolaşması!

Bu sayede aynı anda bilmem kaç gazeteden maaş alıp, bilmem kaç televizyona program yapıyor. Ayda on binlerce YTL'ye para demiyor!

Eee insanın böyle arkadaşları olursa, "soru sorma"dan gazetecilik yapar elbette! Sadece kendisine "servis edilen"leri yazar, olur biter...

Uzun söze gerek yok:

Soru sormak, bu iktidar kaleminin dediği gibi "kıyak gazetecilik" falan değildir!

Dünyanın her yerinde gazeteciler, yazarlar, muhabirler her gün binlerce soru sorar...

Soru olmazsa, haber de olmaz, sağlıklı yorum da...

Gelelim kullanılma meselesine:

Hayatım boyunca kimsenin köpeği olmadım, olmam!

Başbakan "düdük" çalınca, koşup sıraya girmedim, girmem!

Kulaklarımda İsmet İnönü'nün "gazeteci kulağı çeken eli" değil, Sedat Simavi'nin sözleri küpe gibi durur:

Bu yüzden gerekirse kalemimi kırarım ama asla satmam!

Haydi sıra sende "ayakçı" gazeteci...

Yüreğin yetiyorsa, yüzün kızarmayacaksa aynı sözleri sen de söyle...

Söyleyebilirsen tabii!

Fehmi Koru(Taha Kıvanç) dünkü köşe yazısında neler yazmıştı?

Kulağı kesik gazeteciler