"KÜÇÜK'ÜN PERUKLU FOTOĞRAFLARINI GÖRÜNCE ACIDIM VE GÜLDÜM!...." ORAY EĞİN TRT'DEKİ "TUHAFLIK" İÇİN NE YAZDI?..

Türbanını çıkartıp yerine peruk takan bir kadın... Karşısında bir adam... Kamusal yayıncılık iddiasındaki devlet televizyonunda... Karşılıklı "Hayat ve Din" üzerine konuşuyorlar...

Dini bir komedi programı






TRT´de "Hayat ve Din" programına katılıp hayat ve din üzerine konuşması planlanan türbanlı bir doçent, kafasındaki örtüyü açarak peruk takıp ekranda görünmeyi tercih etmiş. Selçuk Üniversitesi öğretim üyesi Hülya Küçük´e bu tavsiyeyi kimin verdiği bilinmiyor. Bir süre önce bir türbanlı TRT´de konuşunca ufak çaplı bir kıyamet kopmuştu, belki yine aynı şey yaşanmasın diye yapımcılardan telkin gelmiştir. Belki de Hülya Küçük´ün dahiyane bir fikridir bu.

Fakat nereden çıkarsa çıksın ortada "tuhaf" bir durum var. TRT, devlet televizyonu olmakla beraber "kamusal alan" mı tartışılır. "Hayat ve din" temalı bir program yapıp buna da ilahiyatçı bir kadın çıkarmak isteseniz, şansınız odur ki muhtemel konuklarınızın hemen hepsi türbanlı olacktır. Böyle bir konuda bir kadın öğretim üyesiyle program yapmak istiyorsanız ya türbanına katlanacaksınız ya da bir başka arayışa geçeceksiniz... Pek fazla seçenek yok.

Ben Doç. Dr. Küçük´ün peruklu fotoğraflarını görünce sadece gülebildim. Biraz acımayla karışık bir gülmeydi. Türbanlı öğrenciler eğitim göremiyor diye bir üzüntü değil, sadece akademide yer etmiş birinin kendini nasıl bu kadar zavallı duruma düşürebildiğini aklım almadı, tek seçenek olarak da kendisine acıdım. Maalesef, acınacak bir davranış sergiledi.

Sorsanız türbana saygı duyulmasını savunacaktır büyük ihtimalle, başını kendi rızasıyla örttüğü gibi. Ancak o başörtüsünü kamera tutkusu yüzünden çıkartmakta da bir sakınca görmüyor; kendisini komik duruma düşürmek, o peruğu takmakta bir sakınca yok. İyi niyetli bir çaba da olamaz bu: TRT´yi hiç kimse izlemiyor zaten, "Hayat ve Din" diye bir programdan kimse Hürriyet´te bahsi geçene kadar haberdar değildi. Halkı aydınlatmak, kamusal yayıncılığa katkıda bulunmak gibi ulvi bir misyonu olamaz.

Kaldı ki televizyon ekranında türbanlılara bir boykot olduğu da söylenemez. Yıllardır, büyük kanallardan haber kanallarına pek çok medyatik İslamcı çıkıyor, konuşuyor. Muhafazakâr kanalların türbanlı spikerleri de var. Anlatacağı çok önemli şeyler varsa, TRT de ona türbanlı izin vermiyorsa pekâlâ gider bir başka mecrada anlatabilirdi derdini Küçük. Tahminen de daha çok izlenirdi, mesajını daha rahat yayardı.

Bütün bunları söylemekle beraber TRT´nin her ne kadar halkın vergileriyle ayakta kalsa da topu topu bir televizyon kanalı olduğunu unutmamak gerek. Burayı bir devlet dairesi ya da üniversite gibi görüp, haddinden fazla anlam yüklemek bir laiklik fetişizmi yanılgısı.

O yüzden ilk türbanlı TRT ekranında görüldüğünde gösterilen tepki son derece abartılıydı. Şimdi bir doçentin peruk takması kadar abartılı.

Ancak Hülya Küçük ve programcılara "Neden" hatta "neden TRT" diye sormak gerekiyor. O programı yapan insanların niyetinin iyi olmadığı, sadece yayıncılık niyetiyle "Hayat ve Din"e çalıştıklarına inanmaksa güç. Belli ki piyon görevi görecek, kendi kimliği ve kararlarının hiç önemi olmayan, istedikleri gibi kullanabilecekleri bir taşra akademisyeni bulmuşlar ve ona misyon yüklemişler.

Telaffuz etmek istemiyorum ama TRT´de yapılmak istenenin çok basit bir alt metni var... O ürkütücü kelime: Provokasyon. Fakat bu niyetler