KÜÇÜKKAYA AKŞAM'DAKİ KRİZİ YAZDI! ''YOKLUKLARA TESLİM OLMAYACAĞIZ''

'İyi gazeteci her koşulda iyi gazetecidir.' Bazıları asla teslim olmayanlardandır, asla. Ne krizlere ne maddi sorunlara.

Kriz günlerinde gazetecilik

Yaşadığımız dönemin adını koyalım: ’Krizler çağı’.
Kolay kolay geçip gidecek gibi de değil.
Bütün dünyanın yaşadığı ekonomik bunalım, konunun sadece bir boyutu.
Kriz koşulları giderek, olağanüstülükten çıktı ve ’olağan’ hale geldi.
O güzel mısrayı biraz değiştirirsek, ’alıştığımız bir şeydi krizler’ diyebiliriz.
Öyle zor günlerden birinde, önceki gece manşet değiştirdik.
Bunu çok yaptık ama bu sefer şartlar öyle böyle değildi.
Arkadaşlarımın bunu nasıl başardığını düşünüp dururum.
Saatler 23.00’ü geçmiş, çarpıcı bir haber gelmiş, saat tam 00.20’de sayfayı yeniden yapmış, manşeti yıkmışız. Ertesi gün NTV gün boyu haberi döndürdü, CNN’de Medya Mahallesi’nde uzun uzun tartışıldı, Kanal D ana haber, ’İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın AKŞAM’a önemli açıklamalar yaptı’ diyerek bunu duyurdu. Haber, birçok sitede manşetlerdeydi.
Gecenin ilerleyen saatlerinde, Başbakan’a en yakın isimlerden Ömer Çelik, twitter hesabına beş mesaj attı. Gündeminde ’kriz tanımlamaları’ vardı. Bakın neler yazmıştı.

SİYASETİN VE DEMOKRASİNİN DOĞASI
’Kriz demokrasinin doğasıdır. Siyasetin sağlıklı beslenme bilincidir. Demokrasi ve siyaset için tehdit değil fırsattır. Olgunlaşma ve denge böyle sağlanır. Siyasi açıdan risksiz rejimlerde siyaset ve demokrasi yoktur. Derin insani krizler vardır. Demokrasi, kriz ve risk yönetme rejimidir. Aksi diktatörlüktür.’
Şartların ağırlığına ve belirsizliğine hepimiz maruz kalıyoruz. Çelik, olayın siyasi boyutuna değinmiş. Düşünsenize Başbakan Erdoğan, nasıl bir 9 yıl geçirdi. Acaba krizsiz tek bir gün yaşadı mı? Aynı dönemde Genelkurmay başkanları,
MİT müsteşarları, bürokratlar, işadamları ve gazeteciler...
Hepimiz sürekli kriz ortamındayız. Eskiden bankacılarımız ve işadamlarımız övünürlerdi, yabancılar sürekli kriz yönetimi başarısı ve tecrübesi nedeniyle bizimkilere gıpta ederlerdi.
Dünyanın her köşesinde bireylerin ve toplulukların duygu ve ruh durumu ciddi testlerden geçiyor. Dün açıklandı, ABD’de nüfusun yüzde 17’si fakirmiş, çocukların yüzde 21’i yoksulluk düzeyinin altında yaşıyormuş. Gerisini varın siz hesaplayın.
Ekonomik bunalım herkesi etkiliyor doğru ama Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak demek krize bağışıklık kazanmak anlamına geliyor.
Ben de son zamanlarda bu konuya kafa yoruyorum. Eski okumalara dönüyorum sık sık. Zor zamanlarda ayakta kalmak nedir, diye... Benim arkadaşlarım bunu nasıl başarıyorlar diye dikkatle onları gözlemliyorum. Dayanışma ruhunun ne kadar önemli olduğunu görüyorum.

SİZ DE TESLİM OLMAYANLARDAN MISINIZ?
Bir nokta gelir, ’Artık düzelecek, sorunlar geride kalacak’ iyimserliğinde değilsinizdir.
Klişe de değil.
Yine de ’çıkış olacağına’ inanırsınız.
Sözümüz gazetecilik ya...

Belki şöyle: ’İyi gazeteci her koşulda iyi gazetecidir.’ Bazıları asla teslim olmayanlardandır, asla. Ne krizlere ne maddi sorunlara... Direnme duygusu şaşırtıcıdır. Mesleğinize olan saygınız çok yüksektir. Kendinizin ve ekibinizin gücüne inanırsınız. Baskı altında panik olmamayı öğrenmişsinizdir. Dağılmazsınız. Her gün bir başka krizi alıp, farklı bir noktaya taşıyıp, başka bir şeye dönüştürebileceğinizi görürsünüz. Tabii ki belirsizlikten yorulursunuz ama ondan korkmazsınız. ’Bunu da gördük, acaba sıradaki nedir?’ diye biraz tuhaf, biraz da muzip duygular içindesinizdir. Hatta ’Galiba başka türlü bir hayat mümkün değil’ diye içinizden gülersiniz. Düzelecek diye kendinizi kandırmazsınız da, bir ses ’çaresizsiniz’ derken bir diğeri, ’çare-sizsiniz’ diye seslenmektedir.

Şuna bakar mısınız, nereden başladık, nereye geldik. Arkadaşlarım o manşeti nasıl buldular, o saatte nasıl yıkıp yenilediler ve bunu dört yıldır nasıl tekrarlayıp duruyorlar. Tek cevabı var, gazetecilik. Haberi görecek göz gazetecidedir ve o şartların olumsuzluğundan etkilenmez.

İsmail KÜÇÜKKAYA / AKŞAM