"KÜÇÜK KADININ" BÜYÜK HAYALİ! GENÇ OYUNCUDAN İLGİNÇ AÇIKLAMALAR!

Ekranların sevilen dizisi 'Küçük Kadınlar'da rol alan genç oyuncu en büyük hayalini açıkladı!

Ekranların sevilen dizisi 'Küçük Kadınlar'da rol alan 20 yaşındaki genç oyuncu Fulya Zenginer, bir roman yazdığını söylüyor: Yazı yazma hevesimden dolayı gelecekte tamamen yazarlığa yönelme ve geniş okuma koltukları olan bir kafe açma hayalim var

'Küçük Kadınlar' dizisinin çilekeş kız kardeşlerinden ortancası 'Yeliz', güzelliği ve başarılı oyunculuğuyla dikkat çekiyor. Cosmopolitan dergisi, Haliç Üniversitesi Halkla İlişkiler Bölümü'nde okuyan 20 yaşındaki güzel oyuncuyla konuştu...

Karakterinizi iki sözcükle tanımlasanız...
Dikbaşlı ve çok duygusal. İnsanların fikirlerini dinlerim ama yine de sonunda kendi bildiğimi okurum.

Gerçek hayatta kardeşiniz var mı?
Evet. İki kız kardeşiz. Ama bir de 14 yaşında köpeğimiz var, çok yaşlı olsa da o da kardeşimiz sayılır!

SONUNDA ANNEM PES ETTİ

Ne iş yapıyor aileniz?

Babam hayattayken kafemiz vardı. Daha sonra emlakçımız oldu, ardından gelinlikçi, parfümeri... Her şey yolunda gitse bile annemler sık sık iş değiştirirlerdi.

Ticarete hevesiniz olmadı mı?
Olmadı. Yazı yazma hevesimden dolayı gelecekte tamamen yazarlığa yönelmek ve geniş okuma koltukları olan kafe açma hayalim var. Ama çok ileride tabii. Şu andaki işimi, yani oyunculuğu çok seviyorum.

Nasıl başladınız?
Küçüklüğümden beri oyuncu olmak istiyordum. En sonunda annem pes edip 'Üniversiteyi kazanırsan, seni bir ajansa yazdırırız' dedi. Ajansa yazılır yazılmaz bir dizide figüran olarak rol almaya başladım. Hatta şu anki erkek arkadaşımla da o dizinin setinde tanışmıştık. Bu, benim için çok özel bir hikayedir. O dönem tiyatro eğitimi almaya başladım ve Tümay Özokur Ajans'a yazıldım. Derken dizi teklifleri gelmeye başladı.

Her şey iki yıl içinde oldu yani?
Aslında o kadar kolay olmadı. 'İki Aile'nin ilk çekimine gideceğim günün sabahı annem kalp krizi geçirdi. Seti arayıp durumu anlattım. Annem konuşabilir duruma gelir gelmez gitmemi istediğini söyledi. Çekimler boyunca ev yerine hastanede kalıyordum. Her şey film gibi gelişti diyebilirim. Roman yazma merakımı tetikleyen de bu yaşadıklarımız zaten. Yazmak bir rahatlama yöntemi benim için.

Boş zamanlarınızda ne yapıyorsunuz?
İş dışında insanlar genelde beni Starbuck's kafelerde bir elimde kahvem diğer elimde defterimle kitabım, bir şeyler okuyup yazarken bulurlar. Bir de fırsat buldukça alışveriş yapıyorum.

Kazandığınız paranın çoğu alışverişe mi gidiyor?
Yok, biriktiriyorum. Sadece gözlük ve çantada pahalıya kaçıyorum. Onun dışında fazla para harcamıyorum. Özellikle Mango hayat kurtarıcım diyebilirim.

Acilen güzelleşmeniz gerektiğinde ne yaparsınız?
Hemen en yakın kuaföre girer düz bir fön çektiririm.

BESLENMEM LAZIM
Şu aralar ne okuyorsunuz?

William Shakespeare'in soneleri ve Ömer Hayyam'ın dörtlüklerini okuyorum. Çünkü yazdığım romandaki karakterin biraz edebi yönü de var. O yüzden beslenmem gerekiyor bu konuda.

Spor yapıyor musunuz?
Aslında spor yaparken sıkılan bir insanım. Fakat dizide çok fazla koşma sahnesi var. Koşuşum çok komik olduğundan hemen bir spor salonuna yazıldım. Artık düzenli spor yapıyorum. Bir de at biniyorum. Tarihi bir film projesi için başlamıştım, sonra o proje olmadı ama güzel bir hobi edinmiş oldum.

İş dışındaki zamanınızı çoğunlukla kiminle geçiriyorsunuz?
Erkek arkadaşım ve annemle.

Sevgilinizi tanıyor muyuz?
Olabilir, o da oyuncu. Yıllar öncesine dayanan bir ilişkimiz var. Bir dönem ayrı bile kaldık ama birbirimizi unutamadık.

ÖPÜŞMEK İSTEMİYORUM
Kendinize en çok neyi başardığınızda 'aferin' diyorsunuz?
Sette bazen gerçekten çok zor sahneler oluyor. Eğer kimse bana 'aferin' demiyorsa, ben kendime diyorum!

Oynadığınız en zorlayıcı sahne hangisiydi?
Sabaha karşı Karadeniz'e atladım. Başka bir gün Haliç Köprüsü'nün tepesine çıkıp kolumu kırdım...

Oyuncular arasında rekabet var mı ya da olmalı mı?
Tabii, rekabet kaliteyi artırır, insanın kendini geliştirmesini sağlar. Ama benim bir basamak altta kalmama neden olacak bir durumum var. Dizide bir öpüşme sahnem vardı. Anladım ki ben öpüşme sahnesi oynamak istemiyorum. Bu yobazlıktan değil. Bence öpüşmeyi zorunlu kılan zihniyet yobazdır.

SEVGİLİYE DAİR...
Neden öpüşmüyorsunuz?
İzlerken mutlu olmuyorum ve mutlu olmayacağım bir şeyi yapmak istemiyorum. Öpüşmek sevgiliye dair bir şey. Rol gereği öpüşmeyi yanlış buluyorum. Bir de şuna çok kırılıyorum; öpüşen sevişen, oyuncu ama gecenin bir yarısı denize atlayan, kışın ayazını yiyip ertesi gün sürünerek sete gelen ve nice fedakarlıklarla oyununu en iyi yapmaya çalışanlar öpüşmedikleri için oyuncu değil!

Johnny Depp'le oynayacak olsanız da öpüşmez miydiniz?
Dizideki öpüşme sahnesini oynamadan önce bu soruyu sormuş olsaydınız 'oynarım' en azından 'denerim' derdim. Ama o sahneyi tecrübe ettikten sonra; hayır.

ARABAMA 'KIZIM' DİYE SARILMIŞTIM!
Dizide maddi ölçüleri olan bir karakteri oynuyorsunuz. Gerçek hayatta erkek arkadaşınızın parası-puluyla ne kadar ilgilenirsiniz?
Hiç umurumda değildir. Zamanında durakta birlikte saatlerce otobüs bekliyorduk. O günleri yaşamış bir insan olarak tutup da arabaya önem vermem uygun kaçmaz.

Espri kaldıramadığınız bir özelliğiniz var mı?
Arabam konusundaki esprileri kaldıramıyorum. Arabamı, aşık olarak ve kendi paramı biriktirerek almıştım. Teslim alırken o kadar mutluydum ki; ona 'kızım' diye sarılıp öpmüştüm düşünsenize!

Bir oyuncu olarak avantajlı yönleriniz neler?
Her tipe yatkın olmam büyük bir avantaj bence. Yeri geldiğinde çocuğu da oynayabiliyorum, yaşlı bir kadını da. Makyajsız oynamaya da hayır demiyorum. Güzel görünmektense iyi oynamak, o sahnenin duygusunu iyi verebilmek önemlidir benim için. En önemlisi, ne şekilde olursa olsun rolün gerektirdiği görüntüde olmaktır benim için.

Bir yakın bir de uzak gelecek için olmak üzere iki hayaliniz?
Uzak gelecek mi bilmiyorum ama romanımı tamamlamayı gerçekten çok istiyorum. Yakın gelecekte ise en büyük isteğim annemin sağlığına kavuşması...