KÖŞE YAZARLIĞININ KÖTÜ CİLVESİ İŞTE!..TUFAN TÜRENÇ HÜRRİYET'TEKİ YAZISINDA NASIL HATA YAPTI?
"Gazeteye istersen kuş kondur, eğer zamanında tezgâha çıkaramazsan hiçbir işe yaramaz" derler.
Köşe yazarlığının kötü cilveleridir bunlar...
BİZİM mesleğin en önemli, en yaşamsal kuralı şudur:
En kısa zamanda en mükemmel gazeteyi yapmak...
"Gazeteye istersen kuş kondur, eğer zamanında tezgâha çıkaramazsan hiçbir işe yaramaz" derler.
Ancak ne kadar dikkatli ve özenli çalışırsanız çalışın böyle bir hız içinde hatalar kaçınılmaz olur.
Bunları bir gerekçe olarak ileri sürmüyorum.
Çünkü okurlar haklı olarak hatasız ve mükemmel bir gazete isterler.
Cumartesi günkü yazımı defalarca okumama karşın bir hata yapmışım.
Yazının birinci bölümünde, Eskişehir Anadolu Üniversitesi'ndeki rektör atamasını eleştiriyordum.
Önce adayların aldıkları puanları vererek seçim sonuçlarını yazdım.
Yazının ikinci bölümünde ise akademisyenlerin oylarıyla belirlediği sıralamayı YÖK'ün nasıl tersyüz ettiğini, en az oy alan Prof. Davut Aydın'ın birinci sıraya, en yüksek oyu alan Prof. Fevzi Sürmeli'nin ise üçüncü sıraya konduğunu anlattım.
Ancak yazının ikinci bölümünde Prof. Davut Aydın yerine Prof. Fevzi Sürmeli adını yazmışım.
Gerçi yazının gelişinden ismin Davut Aydın olduğu kolayca anlaşılıyor ama okur bunu affetmiyor.
***
İlk arayan Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı, Anadolu Üniversitesi'nin kurucu rektörü Yılmaz Büyükerşen oldu.
"Yazın çok güzel, ama isimler karışmış" dedi.
Sonra büyük bir nezaketle "Neyse, merak etme her şey anlaşılıyor" diye teselli etti.
Gazeteye gelip bilgisayarın başına geçince mail'lerin yağmur gibi geldiğini gördüm.
Hepsine yanıt verip okurlardan tek tek özür diledim.
Ama baktım yetişemiyorum. Mail'ler yağmaya devam ediyordu.
Okurların bir kısmı hem kutluyor, hem de yanlış için uyarıyorlardı.
AKP yanlıları ise hem kızıyorlar, küfür ediyorlar, hem yaptığım hata için "Oh olsun" diyorlardı.
Hemen Hürriyet internet sitesindeki arkadaşları aradım.
"Aman şu benim yazıdaki hatayı düzeltiverin de beni kurtarın" diye ricada bulundum.
Sağ olsunlar hemen düzelttiler. Birden mail'ler de düzeldi.
Hatadan bahseden yoktu. Mail'lerde sadece her zaman olduğu gibi "övgüler" ve "sövgüler" vardı.
***
Bu olay beni çelişkili duygulara sürükledi.
Üzüldüm. Sonra bu yazıyı yazmaya ve okurlarımdan özür dilemeye karar verdim.
"Bu tür hataların bizim meslekte kaçınılmaz olduğunu dilimin döndüğü kadarıyla okurlara anlatmalıyım" dedim kendi kendime.
Şöyle bir gerçek yaşarız biz.
Yazıyı yazarsınız ama yaptığınız maddi hataları göremeyebilirsiniz.
Örneğin ben yazıyı defalarca okuduğum halde bunları yakalayamamışım.
Çünkü beyin, yazdığınızın doğru olduğu yolunda bir şartlanmışlık içinde oluyor.
Her yazar için geçerlidir bu.
Onun için düzeltmen arkadaşlar özellikle köşe yazılarını okurlar.
Aksilik bu ya, onlar da atlamışlar.
İşin bu yanı beni çok üzdü.
Ama buna karşın okurun olağanüstü dikkati ve ilgisi de çok mutlu etti.
Bunun için sizlere çok teşekkür ediyorum, uyarı ve ilgilerinizin devamlı olmasını diliyorum.
Tufan Türenç/HÜRRRİYET
BİZİM mesleğin en önemli, en yaşamsal kuralı şudur:
En kısa zamanda en mükemmel gazeteyi yapmak...
"Gazeteye istersen kuş kondur, eğer zamanında tezgâha çıkaramazsan hiçbir işe yaramaz" derler.
Ancak ne kadar dikkatli ve özenli çalışırsanız çalışın böyle bir hız içinde hatalar kaçınılmaz olur.
Bunları bir gerekçe olarak ileri sürmüyorum.
Çünkü okurlar haklı olarak hatasız ve mükemmel bir gazete isterler.
Cumartesi günkü yazımı defalarca okumama karşın bir hata yapmışım.
Yazının birinci bölümünde, Eskişehir Anadolu Üniversitesi'ndeki rektör atamasını eleştiriyordum.
Önce adayların aldıkları puanları vererek seçim sonuçlarını yazdım.
Yazının ikinci bölümünde ise akademisyenlerin oylarıyla belirlediği sıralamayı YÖK'ün nasıl tersyüz ettiğini, en az oy alan Prof. Davut Aydın'ın birinci sıraya, en yüksek oyu alan Prof. Fevzi Sürmeli'nin ise üçüncü sıraya konduğunu anlattım.
Ancak yazının ikinci bölümünde Prof. Davut Aydın yerine Prof. Fevzi Sürmeli adını yazmışım.
Gerçi yazının gelişinden ismin Davut Aydın olduğu kolayca anlaşılıyor ama okur bunu affetmiyor.
***
İlk arayan Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı, Anadolu Üniversitesi'nin kurucu rektörü Yılmaz Büyükerşen oldu.
"Yazın çok güzel, ama isimler karışmış" dedi.
Sonra büyük bir nezaketle "Neyse, merak etme her şey anlaşılıyor" diye teselli etti.
Gazeteye gelip bilgisayarın başına geçince mail'lerin yağmur gibi geldiğini gördüm.
Hepsine yanıt verip okurlardan tek tek özür diledim.
Ama baktım yetişemiyorum. Mail'ler yağmaya devam ediyordu.
Okurların bir kısmı hem kutluyor, hem de yanlış için uyarıyorlardı.
AKP yanlıları ise hem kızıyorlar, küfür ediyorlar, hem yaptığım hata için "Oh olsun" diyorlardı.
Hemen Hürriyet internet sitesindeki arkadaşları aradım.
"Aman şu benim yazıdaki hatayı düzeltiverin de beni kurtarın" diye ricada bulundum.
Sağ olsunlar hemen düzelttiler. Birden mail'ler de düzeldi.
Hatadan bahseden yoktu. Mail'lerde sadece her zaman olduğu gibi "övgüler" ve "sövgüler" vardı.
***
Bu olay beni çelişkili duygulara sürükledi.
Üzüldüm. Sonra bu yazıyı yazmaya ve okurlarımdan özür dilemeye karar verdim.
"Bu tür hataların bizim meslekte kaçınılmaz olduğunu dilimin döndüğü kadarıyla okurlara anlatmalıyım" dedim kendi kendime.
Şöyle bir gerçek yaşarız biz.
Yazıyı yazarsınız ama yaptığınız maddi hataları göremeyebilirsiniz.
Örneğin ben yazıyı defalarca okuduğum halde bunları yakalayamamışım.
Çünkü beyin, yazdığınızın doğru olduğu yolunda bir şartlanmışlık içinde oluyor.
Her yazar için geçerlidir bu.
Onun için düzeltmen arkadaşlar özellikle köşe yazılarını okurlar.
Aksilik bu ya, onlar da atlamışlar.
İşin bu yanı beni çok üzdü.
Ama buna karşın okurun olağanüstü dikkati ve ilgisi de çok mutlu etti.
Bunun için sizlere çok teşekkür ediyorum, uyarı ve ilgilerinizin devamlı olmasını diliyorum.
Tufan Türenç/HÜRRRİYET
changeTarget(document.getElementById("news_content"))