Köşe yazarlarının konusu Cumhuriyet operasyonu: FETÖ'ye bu kıyağı kim yaptı?
Cumhuriyet gazetesine yönelik operasyon bugün köşe yazılarında en fazla yer bulan konuydu
Cumhuriyet gazetesine yönelik "FETÖ ve PKK'ya destek mahiyetli yayın yapmak" iddiasıyla başlatılan ve 18 yönetici ve yazarının gözaltına alındığı operasyon bugün köşe yazılarının bir numaralı gündemiydi.
Ahmet Hakan gibi isimler, "Bu FETÖ'ye yapılmış en büyük kıyak" derken, İlnur Çevik gibi isimler ise "Tamam böyle operasyonlar yapalım ama Batı'yı rahatsız etmeden" diyordu.
Can Dündar "Bu operasyonu gerçekte ne için yaptığınızı biliyoruz" derken, Hilal Kaplan, Cumhuriyet gazetesinin FETÖ ve PKK haberlerinden derleme yapıyordu...
Ertuğrul Özkök "Acaba bunu hangi üst akıl yaptı" diye operasyonu sorgularken, Fadime Özkan, Cumhuriyet'i "terör örgütlerinin kamuflajlı medyası" olarak niteliyordu.
İşte köşe yazarlarının gözünden bugünkü cumhuriyet operasyonu:
FETÖ’NÜN EN MUTLU GÜNÜ
Ahmet Hakan / Hürriyet
FETÖ'cüler, Batı'da "DARBE BAHANE, MUHALİF SUSTURMA ŞAHANE" diyerek propaganda yapıyorlardı.
FETÖ’cülere bu tür bir propaganda yapabilmeleri için bu zamana kadar sınırlı bir malzeme verilmişti.
Ve dün itibarıyla...
FETÖ’cüler aranan kanı, fazlasıyla bulabildi.
Cumhuriyet gazetesine yönelik operasyon, FETÖ’cülere ilaç gibi geldi.
FETÖ’cüler, dünden itibaren “DARBE BAHANE, MUHALİF SUSTURMA ŞAHANE”sloganını, çok daha özgüvenli ve çok daha güçlü bir şekilde atmaya başladılar.
Benim merak ettiğim husus ise şu:
Bu muhteşem kıyak için...
FETÖ’cüler bu kıyak için kime teşekkür etmeliler acaba?
CUMHURİYET'İN TERÖR ARŞİVİ
Hilal Kaplan / Sabah
(...) Tek tek kişiler bazında değil ama Cumhuriyet'in son iki yıllık arşivi bağlamında bu iddiaları değerlendirelim. Cumhuriyet, özellikle Can Dündar orada çalışmaya başladı başlayalı eski Cumhuriyet'e has niteliklerini kaybetmişti. FETÖ ve PKK gibi terör örgütleri, klasik Kemalist reflekslerin temsilcisi Cumhuriyet tarafından dışlanması gerekirken, bilakis Cumhuriyet onlara hamilik edip kol kanat gerdi.
Dündar, 17 Aralık 2014'te, Cumhuriyet'in kült Genel Yayın Yönetmeni İlhan Selçuk ve eski Ankara Şefi Mustafa Balbay'ı da tutuklatan, FETÖ'cü Emniyetçi Nazmi Ardıç'la gizli bir toplantı yaparken yakalanmıştı.
Ardından Dündar, 17-25 Aralık darbe girişimi savcısı Celal Kara'yı bizzat röportaj yaparak aklamış, FETÖ'nün tezlerine meşruiyet kazandırmaya çalışmıştı.
Bunu izleyen günlerde, Cumhuriyet'in Genel Yayın Yönetmeni oldu. Onun yönetimindeki Cumhuriyet'te, MİT TIR'larını durduran FETÖ'cü savcı Aziz Takçı ve Reyhanlı katliamındaki ihmalinden bildiğimiz FETÖ'cü savcı Özcan Şişman tek tek manşetlere taşındı ve 'temize çekildi'.
Ayrıca Cumhuriyet ve Zaman gazeteleri, FETÖ ortaklıklarını âdeta ifşa edercesine, altı ay içinde tam iki kez aynı manşeti atmışlardı.
(...)
FETÖ'cü savcılarla röportaj yapmaktan arta kalan zamanlarında Cumhuriyet, Şehit Savcı Selim Kiraz'ı başından kurşunlayarak katleden DHKP-C'li teröristlerle 'röportaj' yapmış ve onların söylediklerini, menfur cinayeti aklarcasına, "Bu eylem mecbur bırakıldığımız yöntem" şeklindeki başlıkla vermişti.
PKK'nın çözüm sürecini çöpe atmasına bir ay kala Cumhuriyet Kandil'e gidip, PKK'yı öven içerikle bir röportaj yayınlamıştı.
(...)
Nitekim Cumhuriyet'in asıl okur kitlesi olan Kemalistler ve Atatürkçüler, yukarıda özetlediği yayın çizgisine isyan edip, Kasım 2015'te, TÜYAP fuarındaki Cumhuriyet standı önünde protesto düzenlemişlerdi. Cumhuriyet Okurları grubu açıklamalarında, "İmralı görüşmecileri, HDP, PKK, Barzani, Fetullahçı Terör Örgütü kaynaklı iddia ve tehditler süslenerek yazı ve fotoğraflarla her gün sofranızdadır" gibi cümlelerle PKK-FETÖ ortaklığında çıkan Cumhuriyet'e isyanlarını dile getirmişlerdi.
(...)
Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay yurtdışına kaçtı.
Geriye onların yönetiminde PKK ve FETÖ'ye hizmet edenler kaldı. Dün hükümet sözcüsü Numan Kurtulmuş, soruşturmanın tüzel kişiliğe yönelik olduğunu ifade etti. Soruşturma sürecinin, Cumhuriyet'in tüzel kişiliğinin FETÖ yancılarından ve PKK destekçilerinden temizlenerek, asli sahibi Atatürkçülere iadesini hedeflediği anlaşılıyor. Bu sadece Cumhuriyet için değil, Türkiye'deki basın özgürlüğü adına da bir kazanım olur.
NİYE ÇILDIRDILAR?
Can Dündar / Cumhuriyet
Hiçbir karşı ses duymak istemiyorsunuz. Hiç kimse size karşı çıkmasın, farklı bir görüş yazmasın, zulmünüzün hesabını sormasın istiyorsunuz. Yükselen her farklı sesin, başkalarını cesaretlendireceğini, başkanlık yolunu engelleyeceğini düşünüyorsunuz.
Bütün o yolsuzluk dosyalarının açılmasının, “sıfırlama” konuşmalarının yayımlanmasının, damat mail’lerinin yazılmasının, yandaş işadamlarının off-shore dosyalarının açılmasının, Gülencilerle eski ortaklığınızın hatırlatılmasının acısını çıkarmak istiyorsunuz. Medyanın neredeyse tamamını satın alarak, cezalandırarak, baskı uygulayarak dize getirmişken, “son kale” Cumhuriyet’in hâlâ direniyor olmasına katlanamıyorsunuz.
Onu yıkabilirseniz, adını taşıdığı Cumhuriyetin yıkılmasında önemli bir kavşağı daha dönmüş olmayı umuyorsunuz.
(...)
Yanılıyorsunuz.
Karşınızda bir talimatla görevden aldığınız Başbakanınız, yeterince biat etmedi diye Saray’dan kovduğunuz danışmanlarınız, bir telefonla susturduğunuz medya yöneticileriniz, maaşlı trolleriniz, goygoycularınız, ihbarcılarınız yok.
FETÖ’CÜ CUMHURİYET!!!
Bekir Coşkun / Sözcü
(...)
Cumhuriyet Gazetesi; simgedir…
Adını Atatürk'ün koyduğu, dinci teröristler tarafından tüm önemli yazarları öldürülmüş, Uğur Mumcu'nun, Ahmet Taner Kışlalı'nın gazetesi…
Şu yandaş gazeteleriniz cemaatin kıçını yalarken, FETÖ'ye direnen gazete…
“Tahminimizin çok ötesinde büyük bir plan bu” demişti İlhan Selçuk…
Hedef basın özgürlüğü falan filan değil hedef laik cumhuriyet rejimidir…
Anlıyoruz aslında…
Anlayamadığımız:
Cumhuriyet Gazetesi'ni; hem cumhuriyetçi, hem PKK'lı, hem Ergenekon'cu, hem FETÖ'cü nasıl yaptıkları…
ZAMAN'IN CUMHURİYET'İ; GEÇTİ O GÜNLER...
Hüseyin Gülerce / Star
(...) Cumhuriyet gazetesi; FETÖ’nün, 7 Şubat 2012 MİT krizinden itibaren devlete meydan okuma operasyonlarının hepsinde Erdoğan/ AK Parti düşmanlığına omuz vermiştir.
7 Haziran seçimlerinden bir hafta önce, artık FETÖ tezgâhı olduğu ortaya çıkmış MİT TIR’larını durdurma ihanetini manşete taşıyan Cumhuriyet, halkın haber alma hakkının peşinde miydi? Asla... FETÖ ile birlikte Erdoğan’ı ve AK Parti’yi, “İslamcı terör örgütlerine silah yardımı yapıyorlar” diye dünyaya jurnallemeye kalktılar. Seçimleri CHP lehine etkilemeyi hesapladılar.
Zaman gazetesi ile CHP’nin paslaşmasını da henüz unutmadık. Başbakan Erdoğan hakkındaki montaj tapelerini, Kılıçdaroğlu CHP Grubunda perdeye aksettiriyor, ertesi gün de Zaman bunları manşete çekiyordu. Üstelik Kılıçdaroğlu da, F. Gülen de en çok bu gizli kayıtlardan şikâyetçi oldukları halde...
Cumhuriyet Ankara Temsilcisi Erdem Gül ile halen kaçak eski Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar’ın, silah taşıyan MİT TIR’ları haberlerine ilişkin “silahlı terör örgütüne üye olmaksızın bilerek ve isteyerek yardım” suçlamasıyla yargılandığı dava devam ediyor.
(...)
Hürriyet ve özgürlükleri bahane ederek, sırf Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti düşmanlığı için hiçbir medya organı, artık terör örgütlerine yardım yapamaz, destek veremez. Geçti o günler...
CUMHURİYET VE TERÖR: GÜLDÜRMEYİN İNSANI
İsmet Berkan / Hürriyet
SABAH güne sevgili arkadaşım Murat Sabuncu'nun gözaltına alındığını öğrenerek başlamak insana hiç iyi gelen bir şey değil.
Kısa zamanda aslında hedefin Cumhuriyet gazetesinin yönetim kurulu, editoryal yönetimi ve neredeyse bütün köşe yazarları olduğu ortaya çıkıp, buna bir de suçlamanın aynı anda hem FETÖ’ye hem de PKK’ya destek iddiası olduğu belli olunca, durumun vahameti iyice ortaya çıktı.
(...)
Gazete yönetiminin PKK’lı olması, FETÖ’cü olması... Bunlar akla ziyan suçlamalar.
Ama diyebilirsiniz ki suçlamayı yöneltenlerin akla veya mantığa, hatta delile bile ihtiyacı yok. Maalesef ülkemizde durum bu; onlar akla ziyan şeylerle sizi suçlarlar, suçu onların kanıtlaması gerekmez, sizin suçsuzluğunuzu kanıtlamanız gerekir, o da yıllar alır.
Çok kötü günler bunlar. Aklıselim, normallik, ortak düşman olan FETÖ’ye karşı hep birlikte hareket etme... Bunların hepsini birden kaybetmiş durumdayız.
Cumhuriyet gazetesi bugüne kadar ne badireler atlattı; bunu da atlatacaktır.
CUMHURİYET
Yılmaz Özdil (Sözcü)
Cumhuriyet basıldı.
Genel yayın yönetmeni, yazarları, yöneticileri gözaltına alındı.
El konulacak.
Şu an elinizde tuttuğunuz gazete sayfasını yukardan aşağıya doğru, dikine yırtın… Cııırt diye gider.
Aynı sayfayı enlemesine yırtmaya çalışın, bir türlü düzgün yırtamazsınız, parça parça olur.
Ağaçtır çünkü o…
Hangi işlemden geçirilirse geçirilsin, hangi şekle bürünürse bürünsün, ağaçtır.
Yukardan aşağıya doğru, dikine, liflerinin suyudur.
Doğal yaşamına uygun şekilde yaklaşırsan, kütük bile uyumludur.
Doğal olmayan yöntemlerle yaklaşırsan, kağıt bile direnç gösterir.
Hukuk, medyanın doğasıdır.
Akp'nin anlamadığı budur.
Yanlış davranıyorsun.
Yanlışta ısrar ediyorsun.
Parçalarsın, bozarsın, zarar verirsin ama…
Asla istediğin şekle sokamazsın.
Dünyaya hükmettiğini zannedersin…
Kağıda bile hükmedemezsin.
CUMHURİYET, FETÖ VE PKK'NIN SESİ OLMUŞTU
Ersin Ramoğlu / Sabah
(...)
Malum medya PKK ve FETÖ'nün sözcüsü olmuştu.
Tam da 'Niye bunlara göz yumuluyor?' dediğim anda Cumhuriyet'e operasyon haberi geldi.
Polisler arasında başı öne eğik yürüyen Aydın agayı gördüm.
'Yetmez ama evet!..' demişti KHK'larla dalgasını geçen yazısında… Tekmeci Murat Sabuncu da gözaltındaydı.
Can'cık hakkında da yakalama kararı çıkmıştı.
Suçları FETÖ ve PKK adına faaliyette bulunmaktı.
Her gün ama her gün yaptıkları FETÖ ve PKK'yı aklama yayınlarının hesabını verecekler.
Milleti unuttular ama.
Bu millet ABD'nin organize ettiği darbeyi püskürttü.
Vatanı için kurşunların üzerine yürüdü.
PKK bitme noktasına geldi.
Gültan Kışanak ve Fırat Anlı tutuklandı.
Millet işi sıkı tutuyor yani.
Hainlere, vatanı satanlara asla geçit vermeyecek… Vakti gelince Kemal Kılıçdaroğlu'na da ne yapacağını iyi biliyor.
Bu milletin kendine hizmet edene nasıl sahip çıktığını referandumda herkes görecek.
İKTİDARI ZORDA BIRAKAN İŞLERİ KİM YAPIYOR ALLAH AŞKINA?
Fehmi Koru
Bakanlar Kurulu’nun Külliye’de Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan başkanlığında yapılan toplantısına verilen arada gazetecilerle buluşan hükümet sözcüsü Numan Kurtulmuş gündeme dair açıklamalar yaptı.
Cumhuriyet gazetesine yönelik ‘operasyon’ için de şunları söyledi:
“Şu anda devam eden bir hukuki süreç var. Hep beraber bu hukuki süreci izleyeceğiz. Bizim siyaset olarak bu süreçle ilgili şöyle ya da böyle olsun şeklinde bir söz söylememiz doğru değil…”
Duyulduğunda muhalif çevrelerin bu açıklamayı nasıl karşıladığını tahmin edebilirsiniz…
En insaflısı “Sorumluluğu yargının üstüne atmak” oldu yorumların…
Ben öyle düşünmüyorum.
Gelişmenin hükümetin başını ağrıtmaktan başka işine yarayacak bir yönü yok çünkü…
ACABA BUNU YAPAN HANGİ ÜST AKILDIR
Ertuğrul Özkök / Hürriyet
SABAHIN 05.00'inde Cumhuriyet gazetesi yönetici ve yazarlarının evine yapılan baskını okuyunca aklıma yine o günler geldi...
İlhan Abi’nin evinden alınıp götürüldüğü o meşum sabahı hatırladım.
Yani tarihimize “Kumpas” olarak geçen o karanlık dönemi...
Bir şey daha hatırladım.
31 Mayıs sabahı, Gezi Parkı’ndaki o üç-beş çadıra saldırarak yakma emrini kim vermişti...
Kimdi o tarihimizin en büyük provokasyonlarından birini yapan üst akıl...
Dün sabah o soruyu yine sordum...
-İlhan abileri sabah 05.00’te evinden alıp hapse götüren üst akıl kimdi...
-Bu ülkenin Genelkurmay Başkanı’nı tutuklatacak kadar kendinden geçen o üst akıl kimdi...
-Ve dün sabah bu ülkenin en köklü gazetelerinden birine şafak baskını yapan bu üst akıl kimdir...
Demokrat dünyanın gözünün üzerinde olduğu bir sırada hangi akıldır ülkenin en köklü gazetelerinden birinin bütün yönetimini gözaltına almak...
Kimdir bu ülkenin kendi ayağına ateş ettiren üst akıl...
CUMHURİYET 'PARANTEZİN' ASIL UNSURLARINDADIR
Orhan Bursalı / Cumhuriyet
Önceki yazımın başlığı, dün yaşananları haber veriyordu adeta: “Başkanlığın rengi son KHK ile iyice belli oldu..” daha önce de belliydi tabii ki.. İktidarın başı, inşa ettiği otobanda, altını çizerek yazıyorum, dizginsiz koşuyor. Hiçbir engel tanımadan. Cumhuriyet’e neden sıçrattı bu “çökertme” eylemini? “Çökertme” diyorum. Siz bir şirketin, vakfın tüm yönetimini gözaltına alırsanız, sonra da yönetimsiz kaldığı için ve ağır suçlamalar nedeniyle kayyım atarsınız.
Gazeteyi sıfırlarsınız, 200’e yakın çalışanı da tüm haklarını kaybetmiş olarak işsiz ve sokakta bırakırsınız. Bu pratiği iyi bilirsiniz, hatta ustasısınız. Çok yönlü bir intikam da almış olursunuz. 2007’nin “Tehlikenin farkında mısınız” kampanyasından tutun, türlü çeşitli muhalif duruşuna kadar. Tabii Cumhuriyetçi niteliği, Atatürkçü temeli de ekleyelim.
(...)
Cumhuriyet, genel bir politikanın kurbanı olmakla karşı karşıyadır. Cumhuriyet tarihini bir “reklam arası” görüyorlar. “Son 100 yıl bir parantezdir, kapatılması gereken bir parantez…” diyorlar.
Cumhuriyet gazetesi, bu “parantez”in asli unsurlarından biridir. Saldırı, bir bütünün parçasıdır. Aslında bilmeleri gereken, ne 93 yıllık bir süre parantezdir ne de Cumhuriyet gazetesi...
CUMHURİYET'E OPERASYONA SEVİNDİM Mİ?
Ali Karahasanoğlu / Yeni Akit
Cumhuriyet yöneticileri ve yazarları hakkındaki soruşturmaya sevindim mi?
Niye sevineyim ki?
Hani Cumhuriyet okurlarının, Akit okumaya başlayacağı konusunda bir ümit olsa..
“Sen açığa vurmuyorsun ama.. İçten içe sevinmişindir” diyebilirdiniz.
Ama böyle bir ihtimal yok..
Ne Cumhuriyet okuru, o gazetenin başına bir şey geldiğinde Akit okumaya başlar.
Ne de Akit okurları, Akit’in başına (Allah korusun) bir şey geldiğinde, Cumhuriyet okur.
Bu noktada söyleyeceğimiz şey: Akit de olsun, Cumhuriyet de..
(“Akit’ için ‘Allah Korusun’ derken, Cumhuriyet’te niye aynısını söylemedin”diyenlere samimi cevabım: Allah’a inandıklarına inansam, derim.. Bilim Teknik dergilerinde, propagandasını yaptıkları üzere “Darwin korusun”diyeceğim ama.. O da benim inancıma aykırı.)
Biz böyle deriz de..
Cumhuriyet aynısını söyleyemez..
HEDEF CUMHURİYET GAZETESİ Mİ YOKSA İKTİDAR MI?
Resul Tosun / Star
Savcılığın Cumhuriyet gazetesi hakkında başlattığı soruşturma, gözaltılar ve ev aramalarının zamanlamasına bakınca, bu tasarruftan Cumhuriyet Gazetesi’nin zarar görmeyeceğini aksine itibar kazanacağını ama hem iktidar partisinin hem cumhurbaşkanının yara alacağını görmemek için bu dünyada yaşamıyor olmak gerekir.
Dış dünyada ve uluslararası camiada Türkiye’yi frenlemek için bahane arayanlar terör örgütüne üyelikten tutuklanan Diyarbakır Belediye Başkanı’na bile sahip çıkarken terör örgütüne üye olmadığı açıklanan bir medya kuruluşuna yapılan baskını nasıl izah edeceğiz!
Yeni anayasa hazırlıkları sürerken, başkanlık konusunda belli bir aşamaya gelmişken medyaya baskı uygulandığı propagandasına yol açan bu tasarrufu nasıl açıklayacağız?
Türkiye hasımlarına kendi elimizle tepe tepe kullanacakları bir malzeme vermiş olmuyor muyuz?
Hâsıl-ı kelam, savcılığın bu uygulaması Cumhuriyet Gazetesi’ne itibar kazandıran ve iktidarı zora sokan bir tasarruf olmuştur!
CUMHURİYET VE DEMOKRASİ
Güngör Mengi / Vatan
Cumhuriyet Bayramı’nda demokrasiden, Cumhuriyet’in getirdiği ayrıcalıklardan söz ederken iki gün sonra Cumhuriyet gazetesine operasyon yapıldı.
Genel Yayın Yönetmeni’nden başlayarak neredeyse tüm yönetici ve yazarlara, “Yıllarca FETÖ ve PKK’ya karşı karikatür çizdim” diyen karikatürist Musa Kart’a, Gülen Cemaati için seneler öncesinden uyarı yapan, kitaplar yazan Hikmet Çetinkaya’ya bile gözaltı kararı çıktı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın operasyon için gösterdiği “PKK/KCK ve FETÖ terör örgütlerine üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek” gerekçesi ikna edici değildir.
Bu tür gerekçeler ve tutuklamalar Balyoz-Ergenekon sürecindeki haksızlık ve hukuksuzlukları hatırlatmaya başlamıştır.
FETÖ darbe girişimi, gerçekten bu örgütle ilişkisi olduğu ortada olan, onu öven, destekleyenler yerine muhalif kişilere ve medyaya yönelik operasyonlara yol açarsa demokrasiden söz edilemez.
Yargının “adaleti aratmamasına” özen göstermek şarttır.
BEN DIŞARIDAYIM DAHA ABİ
Murat Yetkin / Hürriyet
31 Ekim sabahındaysa önce Murat’ı duyduk.
Cumhuriyet Ankara Temsilcisi Erdem Gül’ü aradım hemen, neler olduğunu anlamak için.
Telefonu “Ben dışarıdayım daha abi” diye açtı; bugünlerde gazeteci milletinin içinde bulunduğu ruh halini özetliyordu.
Erdem, Cumhuriyet’in bir önceki yayın yönetmeni Can Dündar ile birlikte 92 gün hapis yatmış, Şubat 2016’da salıverilmişti.
(...)
Algı kısmında basının manevra alanının giderek daraldığı, aykırı söz söylemenin giderek zorlaştığı var.
Bir başka algı da, Erdoğan ve hükümetin 15 Temmuz sonrası siyasi ortamı kendi siyasi konumlarını güçlendirmek için kullanmaya, darbecileri cezalandırmakla kalmayıp o arada bütün muhalif sesleri de kısmaya çalıştığı şeklindedir.
Türkiye haklı olarak 15 Temmuz darbe girişimini püskürtmüş olmasının demokratik dünyada yeterince anlaşılmadığından yakınıyor. Ama bu tablo devam ettikçe hükümetin de, sivil toplumun da 15 Temmuz ve sonrasını anlatması zorlaşıyor.
Sabaha dönersek, Erdem ile konuşmamız bitince, “Aman ha” dedim, “Birilerine söyle, senin başına da bir şey gelirse haberimiz olsun”.
Tabii artık kim, kime, kimin haberini verir? O da belli değil…
AMAÇ TOPLUMU SES ÇIKARAMAZ HALE GETİRMEK
Emin Çölaşan (Sözcü)
Dün sabah Cumhuriyet Gazetesi'nin başına gelenleri biliyorsunuz. Bu gazeteyi biz de aramızda çeşitli zamanlarda eleştirirdik.
Sadece Cumhuriyet'i değil, bütün medya kuruluşlarını kendi aramızda eleştirmeyi biz gazeteciler görev (!) biliriz.
Elbette onlar da bizi eleştirir.
Ama Cumhuriyet Gazetesi'ne karşı sergilenmekte olan baskılar da inanılır gibi değil. Hiçbir somut suçu olmayan yazar ve yöneticiler şimdi gözaltında…
Tutuklanırlar mı, bilinmiyor.
Çok kötü günler yaşıyoruz, daha da yaşayacağımız anlaşılıyor.
Amaç toplumu korkutmak, sindirmek ve ses çıkaramaz duruma getirmek…
Bu olanların benzerini Balyoz ve Ergenekon sürecinde de yaşamıştık. Ancak o sırada yaşanan olaylar çok daha dar kapsamlı idi…
ORTADOĞULU OLMAYA BİR ADIM DAHA
Mehmet Y. Yılmaz / Hürriyet
CUMHURİYET gazetesi yönetici ve yazarlarına yönelik operasyon, savcılık açıklamasına inanırsanız FETÖ–PDY ve PKK–KCK terör örgütlerine yönelik bir operasyon.
Cumhuriyet’in yazar ve yöneticileri, güya bu terör örgütlerine üye olmamakla birlikte onların amaçlarına uygun faaliyetlerde bulunuyorlarmış!
Ama biz bu operasyonun amacının ne olduğunu biliyoruz.
Bunun ne terör örgütlerine üyelikle alakası var, ne de amaçlarına uygun faaliyetlerde bulunmakla.
Bunun bir tek amacı var, hoşlanılmayan seslerin susturulması, susturulmak istenilenlere gözdağı verilmesi.
Amaç sadece ve sadece budur.
Murat Sabuncu, Aydın Engin, Hikmet Çetinkaya, Kadri Gürsel, Musa Kart, Güray Öz ve Nebil Özgentürk’ün Fetullahçı olduklarına mı inanalım, PKK’lı olduklarına mı?
İki iddianın da iler tutar tarafı olmadığı için ikisini birden söylüyorlar.
Seç beğen al, hangi terörist örgüte üye olmak istersen!
Merak ettiğim konu, gözaltına alınan gazeteciler hangisinden yargılanmak istediklerini kendileri mi seçecekler yoksa savcı aralarında kura mı çekecek?
Cumhuriyet’e yönelik bu operasyon, yeni rejimin karakterinin ne olacağı konusunda da fikir veriyor.
Bu yeni rejimde hukuk olmayacak. Özgürlükler muktedirin istediği kadar, onun uygun gördüğü konularda olacak. Özgür ve bağımsız medya olmayacak.
Gittiğimiz yer Ortadoğu rejimlerinin olduğu yerdir.
TERÖR ÖRGÜTLERİ VE KAMUFLAJLI MEDYA
Fadime Özkan / Star
Türkiye’nin terör örgütleriyle mücadelesi nihayet terörün sivil siyasi ayağına ve medyaya da uzandı. FETÖ işgal örgütüne ait medya organlarının “etkisiz hale getirilmesinin” ardından PKK’nın medya kamuflajı giydirilmiş propaganda aygıtları da kapatıldı.
Cumhuriyet gazetesine yönelik dün başlayan soruşturmadan ne çıkacağını henüz bilmiyoruz ama İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın TCK 220/6. Maddesi uyarınca ve “FETÖ ve PKK terör örgütlerine üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek” gerekçesiyle şüpheli isimleri gözaltına aldığını biliyoruz.
Konu tartışmaya açık olduğu, daha önce pek çok kez suiistimal edildiği ve algı ile olgu arasındaki makas açıklığı ezberlerle doldurulduğu için ben ilkesel bir düzlemi takip edeceğim.
Bir: Gazeteciler suç işlemez diye bir şey yoktur olamaz.
(...)
İki: Giderek daha sofistike bir yapıya bürünen yeni nesil terör örgütleri medyayı -medya istese de isteme de- denkleme dahil etmiştir.
(...)
Üç: Dolayısıyla muhabirinden editörüne, yazarından yazı işleri masasına kadar tüm medya çalışanlarının bu durumun farkında olması ve dikkatli davranması gerekir.
(...)
Dört: Halihazırda Türkiye birden fazla terör örgütünün saldırısı altında. (...) Biri “Kürt” kamuflajıyla, diğeri “dinci” postuyla gizlenirken medyayı siper almaktadır.
(...)
Dört: Türkiye’ye karşı eş zamanlı olarak harekete geçirilen terör örgütlerinin ya kendilerine ait medya organları ya medyada birlikte çalıştıkları partnerleri var.
(...)
Beş: Yargı bu suçlara karşı harekete geçmekte son derece gecikti.
(...)
Altı: Kendine muhalif diyen medya ve ana muhalefet olarak CHP, hükümete muhalefet etmekle teröre hizmet etmek arasındaki uçurumu göremedi.
(...)
Yedi: “Özgür basın susturulamaz” sloganı halihazırda “terör örgütlerinin özgür denilen bu basını kendine siper edinerek insanları öldürdüğü gerçeği”nin üstünü örtmek için kullanılıyor.
(...)
Sekiz: Özgür Gündem, Taraf, Zaman doğrudan terör medyasıydı. Can Dündar yönetiminde çıkan Cumhuriyet’se kokteyl terörün Kemalist kamuflajı.
"MUHALEFET SUSTURULUYOR" İMAJI VERMEDEN YAPALIM…
İlnur Çevik Yeni Birlik
Darbeler arka arkaya geldi. Önce HDP’nin Diyarbakır Belediye Başkanı Gülten Kışanak ve bazı yakın çalışma arkadaşları tutuklandı, sonra KHK ile Kürt medyasına darbe vuruldu ve dün (Pazartesi) de Cumhuriyet’e operasyon düzenlendi…
Peki, bu darbeler gerekli miydi? Cevabı evet, hatta bu darbeler geç bile kalmıştı…
Ama bu işlerin Batı’da bir yapılış tarzı var. Bizim de bunları öğrenmemiz lazım…
(...)
Cumhuriyet gazetesi ise bir zamanların o muhteşem muhalefet sesi olmaktan çıkmış maalesef marjinal bir yayın organı haline gelmişti… Hatta gazetenin ayakta kalmasını FETÖ mali desteğine bağlayanlar vardı. Cumhuriyet de çaktırmadan FETÖ’yü destekledi. PKK’ya ise açıkça destek verdi. Hikmet Çetinkaya ve bazıları Fetullah Gülen ve teşkilatı aleyhine yazdılar ama bu da şaşırtmaca olarak görüldü…
Yani yapılanlar yanlış değil. Ama zamanlama ve şekilde bazı sıkıntılar var. Böyle darbeleri kamuoyuna iyi anlatmak lazım… Ama bu konuda hükümet biraz geride kalıyor… Yani yaptıklarımızı "muhalefet susturuluyor" imajı vermeden yapmalıyız...
Ahmet Hakan gibi isimler, "Bu FETÖ'ye yapılmış en büyük kıyak" derken, İlnur Çevik gibi isimler ise "Tamam böyle operasyonlar yapalım ama Batı'yı rahatsız etmeden" diyordu.
Can Dündar "Bu operasyonu gerçekte ne için yaptığınızı biliyoruz" derken, Hilal Kaplan, Cumhuriyet gazetesinin FETÖ ve PKK haberlerinden derleme yapıyordu...
Ertuğrul Özkök "Acaba bunu hangi üst akıl yaptı" diye operasyonu sorgularken, Fadime Özkan, Cumhuriyet'i "terör örgütlerinin kamuflajlı medyası" olarak niteliyordu.
İşte köşe yazarlarının gözünden bugünkü cumhuriyet operasyonu:
FETÖ’NÜN EN MUTLU GÜNÜ
Ahmet Hakan / Hürriyet
FETÖ'cüler, Batı'da "DARBE BAHANE, MUHALİF SUSTURMA ŞAHANE" diyerek propaganda yapıyorlardı.
FETÖ’cülere bu tür bir propaganda yapabilmeleri için bu zamana kadar sınırlı bir malzeme verilmişti.
Ve dün itibarıyla...
FETÖ’cüler aranan kanı, fazlasıyla bulabildi.
Cumhuriyet gazetesine yönelik operasyon, FETÖ’cülere ilaç gibi geldi.
FETÖ’cüler, dünden itibaren “DARBE BAHANE, MUHALİF SUSTURMA ŞAHANE”sloganını, çok daha özgüvenli ve çok daha güçlü bir şekilde atmaya başladılar.
Benim merak ettiğim husus ise şu:
Bu muhteşem kıyak için...
FETÖ’cüler bu kıyak için kime teşekkür etmeliler acaba?
CUMHURİYET'İN TERÖR ARŞİVİ
Hilal Kaplan / Sabah
(...) Tek tek kişiler bazında değil ama Cumhuriyet'in son iki yıllık arşivi bağlamında bu iddiaları değerlendirelim. Cumhuriyet, özellikle Can Dündar orada çalışmaya başladı başlayalı eski Cumhuriyet'e has niteliklerini kaybetmişti. FETÖ ve PKK gibi terör örgütleri, klasik Kemalist reflekslerin temsilcisi Cumhuriyet tarafından dışlanması gerekirken, bilakis Cumhuriyet onlara hamilik edip kol kanat gerdi.
Dündar, 17 Aralık 2014'te, Cumhuriyet'in kült Genel Yayın Yönetmeni İlhan Selçuk ve eski Ankara Şefi Mustafa Balbay'ı da tutuklatan, FETÖ'cü Emniyetçi Nazmi Ardıç'la gizli bir toplantı yaparken yakalanmıştı.
Ardından Dündar, 17-25 Aralık darbe girişimi savcısı Celal Kara'yı bizzat röportaj yaparak aklamış, FETÖ'nün tezlerine meşruiyet kazandırmaya çalışmıştı.
Bunu izleyen günlerde, Cumhuriyet'in Genel Yayın Yönetmeni oldu. Onun yönetimindeki Cumhuriyet'te, MİT TIR'larını durduran FETÖ'cü savcı Aziz Takçı ve Reyhanlı katliamındaki ihmalinden bildiğimiz FETÖ'cü savcı Özcan Şişman tek tek manşetlere taşındı ve 'temize çekildi'.
Ayrıca Cumhuriyet ve Zaman gazeteleri, FETÖ ortaklıklarını âdeta ifşa edercesine, altı ay içinde tam iki kez aynı manşeti atmışlardı.
(...)
FETÖ'cü savcılarla röportaj yapmaktan arta kalan zamanlarında Cumhuriyet, Şehit Savcı Selim Kiraz'ı başından kurşunlayarak katleden DHKP-C'li teröristlerle 'röportaj' yapmış ve onların söylediklerini, menfur cinayeti aklarcasına, "Bu eylem mecbur bırakıldığımız yöntem" şeklindeki başlıkla vermişti.
PKK'nın çözüm sürecini çöpe atmasına bir ay kala Cumhuriyet Kandil'e gidip, PKK'yı öven içerikle bir röportaj yayınlamıştı.
(...)
Nitekim Cumhuriyet'in asıl okur kitlesi olan Kemalistler ve Atatürkçüler, yukarıda özetlediği yayın çizgisine isyan edip, Kasım 2015'te, TÜYAP fuarındaki Cumhuriyet standı önünde protesto düzenlemişlerdi. Cumhuriyet Okurları grubu açıklamalarında, "İmralı görüşmecileri, HDP, PKK, Barzani, Fetullahçı Terör Örgütü kaynaklı iddia ve tehditler süslenerek yazı ve fotoğraflarla her gün sofranızdadır" gibi cümlelerle PKK-FETÖ ortaklığında çıkan Cumhuriyet'e isyanlarını dile getirmişlerdi.
(...)
Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay yurtdışına kaçtı.
Geriye onların yönetiminde PKK ve FETÖ'ye hizmet edenler kaldı. Dün hükümet sözcüsü Numan Kurtulmuş, soruşturmanın tüzel kişiliğe yönelik olduğunu ifade etti. Soruşturma sürecinin, Cumhuriyet'in tüzel kişiliğinin FETÖ yancılarından ve PKK destekçilerinden temizlenerek, asli sahibi Atatürkçülere iadesini hedeflediği anlaşılıyor. Bu sadece Cumhuriyet için değil, Türkiye'deki basın özgürlüğü adına da bir kazanım olur.
NİYE ÇILDIRDILAR?
Can Dündar / Cumhuriyet
Hiçbir karşı ses duymak istemiyorsunuz. Hiç kimse size karşı çıkmasın, farklı bir görüş yazmasın, zulmünüzün hesabını sormasın istiyorsunuz. Yükselen her farklı sesin, başkalarını cesaretlendireceğini, başkanlık yolunu engelleyeceğini düşünüyorsunuz.
Bütün o yolsuzluk dosyalarının açılmasının, “sıfırlama” konuşmalarının yayımlanmasının, damat mail’lerinin yazılmasının, yandaş işadamlarının off-shore dosyalarının açılmasının, Gülencilerle eski ortaklığınızın hatırlatılmasının acısını çıkarmak istiyorsunuz. Medyanın neredeyse tamamını satın alarak, cezalandırarak, baskı uygulayarak dize getirmişken, “son kale” Cumhuriyet’in hâlâ direniyor olmasına katlanamıyorsunuz.
Onu yıkabilirseniz, adını taşıdığı Cumhuriyetin yıkılmasında önemli bir kavşağı daha dönmüş olmayı umuyorsunuz.
(...)
Yanılıyorsunuz.
Karşınızda bir talimatla görevden aldığınız Başbakanınız, yeterince biat etmedi diye Saray’dan kovduğunuz danışmanlarınız, bir telefonla susturduğunuz medya yöneticileriniz, maaşlı trolleriniz, goygoycularınız, ihbarcılarınız yok.
FETÖ’CÜ CUMHURİYET!!!
Bekir Coşkun / Sözcü
(...)
Cumhuriyet Gazetesi; simgedir…
Adını Atatürk'ün koyduğu, dinci teröristler tarafından tüm önemli yazarları öldürülmüş, Uğur Mumcu'nun, Ahmet Taner Kışlalı'nın gazetesi…
Şu yandaş gazeteleriniz cemaatin kıçını yalarken, FETÖ'ye direnen gazete…
“Tahminimizin çok ötesinde büyük bir plan bu” demişti İlhan Selçuk…
Hedef basın özgürlüğü falan filan değil hedef laik cumhuriyet rejimidir…
Anlıyoruz aslında…
Anlayamadığımız:
Cumhuriyet Gazetesi'ni; hem cumhuriyetçi, hem PKK'lı, hem Ergenekon'cu, hem FETÖ'cü nasıl yaptıkları…
ZAMAN'IN CUMHURİYET'İ; GEÇTİ O GÜNLER...
Hüseyin Gülerce / Star
(...) Cumhuriyet gazetesi; FETÖ’nün, 7 Şubat 2012 MİT krizinden itibaren devlete meydan okuma operasyonlarının hepsinde Erdoğan/ AK Parti düşmanlığına omuz vermiştir.
7 Haziran seçimlerinden bir hafta önce, artık FETÖ tezgâhı olduğu ortaya çıkmış MİT TIR’larını durdurma ihanetini manşete taşıyan Cumhuriyet, halkın haber alma hakkının peşinde miydi? Asla... FETÖ ile birlikte Erdoğan’ı ve AK Parti’yi, “İslamcı terör örgütlerine silah yardımı yapıyorlar” diye dünyaya jurnallemeye kalktılar. Seçimleri CHP lehine etkilemeyi hesapladılar.
Zaman gazetesi ile CHP’nin paslaşmasını da henüz unutmadık. Başbakan Erdoğan hakkındaki montaj tapelerini, Kılıçdaroğlu CHP Grubunda perdeye aksettiriyor, ertesi gün de Zaman bunları manşete çekiyordu. Üstelik Kılıçdaroğlu da, F. Gülen de en çok bu gizli kayıtlardan şikâyetçi oldukları halde...
Cumhuriyet Ankara Temsilcisi Erdem Gül ile halen kaçak eski Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar’ın, silah taşıyan MİT TIR’ları haberlerine ilişkin “silahlı terör örgütüne üye olmaksızın bilerek ve isteyerek yardım” suçlamasıyla yargılandığı dava devam ediyor.
(...)
Hürriyet ve özgürlükleri bahane ederek, sırf Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti düşmanlığı için hiçbir medya organı, artık terör örgütlerine yardım yapamaz, destek veremez. Geçti o günler...
CUMHURİYET VE TERÖR: GÜLDÜRMEYİN İNSANI
İsmet Berkan / Hürriyet
SABAH güne sevgili arkadaşım Murat Sabuncu'nun gözaltına alındığını öğrenerek başlamak insana hiç iyi gelen bir şey değil.
Kısa zamanda aslında hedefin Cumhuriyet gazetesinin yönetim kurulu, editoryal yönetimi ve neredeyse bütün köşe yazarları olduğu ortaya çıkıp, buna bir de suçlamanın aynı anda hem FETÖ’ye hem de PKK’ya destek iddiası olduğu belli olunca, durumun vahameti iyice ortaya çıktı.
(...)
Gazete yönetiminin PKK’lı olması, FETÖ’cü olması... Bunlar akla ziyan suçlamalar.
Ama diyebilirsiniz ki suçlamayı yöneltenlerin akla veya mantığa, hatta delile bile ihtiyacı yok. Maalesef ülkemizde durum bu; onlar akla ziyan şeylerle sizi suçlarlar, suçu onların kanıtlaması gerekmez, sizin suçsuzluğunuzu kanıtlamanız gerekir, o da yıllar alır.
Çok kötü günler bunlar. Aklıselim, normallik, ortak düşman olan FETÖ’ye karşı hep birlikte hareket etme... Bunların hepsini birden kaybetmiş durumdayız.
Cumhuriyet gazetesi bugüne kadar ne badireler atlattı; bunu da atlatacaktır.
CUMHURİYET
Yılmaz Özdil (Sözcü)
Cumhuriyet basıldı.
Genel yayın yönetmeni, yazarları, yöneticileri gözaltına alındı.
El konulacak.
Şu an elinizde tuttuğunuz gazete sayfasını yukardan aşağıya doğru, dikine yırtın… Cııırt diye gider.
Aynı sayfayı enlemesine yırtmaya çalışın, bir türlü düzgün yırtamazsınız, parça parça olur.
Ağaçtır çünkü o…
Hangi işlemden geçirilirse geçirilsin, hangi şekle bürünürse bürünsün, ağaçtır.
Yukardan aşağıya doğru, dikine, liflerinin suyudur.
Doğal yaşamına uygun şekilde yaklaşırsan, kütük bile uyumludur.
Doğal olmayan yöntemlerle yaklaşırsan, kağıt bile direnç gösterir.
Hukuk, medyanın doğasıdır.
Akp'nin anlamadığı budur.
Yanlış davranıyorsun.
Yanlışta ısrar ediyorsun.
Parçalarsın, bozarsın, zarar verirsin ama…
Asla istediğin şekle sokamazsın.
Dünyaya hükmettiğini zannedersin…
Kağıda bile hükmedemezsin.
CUMHURİYET, FETÖ VE PKK'NIN SESİ OLMUŞTU
Ersin Ramoğlu / Sabah
(...)
Malum medya PKK ve FETÖ'nün sözcüsü olmuştu.
Tam da 'Niye bunlara göz yumuluyor?' dediğim anda Cumhuriyet'e operasyon haberi geldi.
Polisler arasında başı öne eğik yürüyen Aydın agayı gördüm.
'Yetmez ama evet!..' demişti KHK'larla dalgasını geçen yazısında… Tekmeci Murat Sabuncu da gözaltındaydı.
Can'cık hakkında da yakalama kararı çıkmıştı.
Suçları FETÖ ve PKK adına faaliyette bulunmaktı.
Her gün ama her gün yaptıkları FETÖ ve PKK'yı aklama yayınlarının hesabını verecekler.
Milleti unuttular ama.
Bu millet ABD'nin organize ettiği darbeyi püskürttü.
Vatanı için kurşunların üzerine yürüdü.
PKK bitme noktasına geldi.
Gültan Kışanak ve Fırat Anlı tutuklandı.
Millet işi sıkı tutuyor yani.
Hainlere, vatanı satanlara asla geçit vermeyecek… Vakti gelince Kemal Kılıçdaroğlu'na da ne yapacağını iyi biliyor.
Bu milletin kendine hizmet edene nasıl sahip çıktığını referandumda herkes görecek.
İKTİDARI ZORDA BIRAKAN İŞLERİ KİM YAPIYOR ALLAH AŞKINA?
Fehmi Koru
Bakanlar Kurulu’nun Külliye’de Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan başkanlığında yapılan toplantısına verilen arada gazetecilerle buluşan hükümet sözcüsü Numan Kurtulmuş gündeme dair açıklamalar yaptı.
Cumhuriyet gazetesine yönelik ‘operasyon’ için de şunları söyledi:
“Şu anda devam eden bir hukuki süreç var. Hep beraber bu hukuki süreci izleyeceğiz. Bizim siyaset olarak bu süreçle ilgili şöyle ya da böyle olsun şeklinde bir söz söylememiz doğru değil…”
Duyulduğunda muhalif çevrelerin bu açıklamayı nasıl karşıladığını tahmin edebilirsiniz…
En insaflısı “Sorumluluğu yargının üstüne atmak” oldu yorumların…
Ben öyle düşünmüyorum.
Gelişmenin hükümetin başını ağrıtmaktan başka işine yarayacak bir yönü yok çünkü…
ACABA BUNU YAPAN HANGİ ÜST AKILDIR
Ertuğrul Özkök / Hürriyet
SABAHIN 05.00'inde Cumhuriyet gazetesi yönetici ve yazarlarının evine yapılan baskını okuyunca aklıma yine o günler geldi...
İlhan Abi’nin evinden alınıp götürüldüğü o meşum sabahı hatırladım.
Yani tarihimize “Kumpas” olarak geçen o karanlık dönemi...
Bir şey daha hatırladım.
31 Mayıs sabahı, Gezi Parkı’ndaki o üç-beş çadıra saldırarak yakma emrini kim vermişti...
Kimdi o tarihimizin en büyük provokasyonlarından birini yapan üst akıl...
Dün sabah o soruyu yine sordum...
-İlhan abileri sabah 05.00’te evinden alıp hapse götüren üst akıl kimdi...
-Bu ülkenin Genelkurmay Başkanı’nı tutuklatacak kadar kendinden geçen o üst akıl kimdi...
-Ve dün sabah bu ülkenin en köklü gazetelerinden birine şafak baskını yapan bu üst akıl kimdir...
Demokrat dünyanın gözünün üzerinde olduğu bir sırada hangi akıldır ülkenin en köklü gazetelerinden birinin bütün yönetimini gözaltına almak...
Kimdir bu ülkenin kendi ayağına ateş ettiren üst akıl...
CUMHURİYET 'PARANTEZİN' ASIL UNSURLARINDADIR
Orhan Bursalı / Cumhuriyet
Önceki yazımın başlığı, dün yaşananları haber veriyordu adeta: “Başkanlığın rengi son KHK ile iyice belli oldu..” daha önce de belliydi tabii ki.. İktidarın başı, inşa ettiği otobanda, altını çizerek yazıyorum, dizginsiz koşuyor. Hiçbir engel tanımadan. Cumhuriyet’e neden sıçrattı bu “çökertme” eylemini? “Çökertme” diyorum. Siz bir şirketin, vakfın tüm yönetimini gözaltına alırsanız, sonra da yönetimsiz kaldığı için ve ağır suçlamalar nedeniyle kayyım atarsınız.
Gazeteyi sıfırlarsınız, 200’e yakın çalışanı da tüm haklarını kaybetmiş olarak işsiz ve sokakta bırakırsınız. Bu pratiği iyi bilirsiniz, hatta ustasısınız. Çok yönlü bir intikam da almış olursunuz. 2007’nin “Tehlikenin farkında mısınız” kampanyasından tutun, türlü çeşitli muhalif duruşuna kadar. Tabii Cumhuriyetçi niteliği, Atatürkçü temeli de ekleyelim.
(...)
Cumhuriyet, genel bir politikanın kurbanı olmakla karşı karşıyadır. Cumhuriyet tarihini bir “reklam arası” görüyorlar. “Son 100 yıl bir parantezdir, kapatılması gereken bir parantez…” diyorlar.
Cumhuriyet gazetesi, bu “parantez”in asli unsurlarından biridir. Saldırı, bir bütünün parçasıdır. Aslında bilmeleri gereken, ne 93 yıllık bir süre parantezdir ne de Cumhuriyet gazetesi...
CUMHURİYET'E OPERASYONA SEVİNDİM Mİ?
Ali Karahasanoğlu / Yeni Akit
Cumhuriyet yöneticileri ve yazarları hakkındaki soruşturmaya sevindim mi?
Niye sevineyim ki?
Hani Cumhuriyet okurlarının, Akit okumaya başlayacağı konusunda bir ümit olsa..
“Sen açığa vurmuyorsun ama.. İçten içe sevinmişindir” diyebilirdiniz.
Ama böyle bir ihtimal yok..
Ne Cumhuriyet okuru, o gazetenin başına bir şey geldiğinde Akit okumaya başlar.
Ne de Akit okurları, Akit’in başına (Allah korusun) bir şey geldiğinde, Cumhuriyet okur.
Bu noktada söyleyeceğimiz şey: Akit de olsun, Cumhuriyet de..
(“Akit’ için ‘Allah Korusun’ derken, Cumhuriyet’te niye aynısını söylemedin”diyenlere samimi cevabım: Allah’a inandıklarına inansam, derim.. Bilim Teknik dergilerinde, propagandasını yaptıkları üzere “Darwin korusun”diyeceğim ama.. O da benim inancıma aykırı.)
Biz böyle deriz de..
Cumhuriyet aynısını söyleyemez..
HEDEF CUMHURİYET GAZETESİ Mİ YOKSA İKTİDAR MI?
Resul Tosun / Star
Savcılığın Cumhuriyet gazetesi hakkında başlattığı soruşturma, gözaltılar ve ev aramalarının zamanlamasına bakınca, bu tasarruftan Cumhuriyet Gazetesi’nin zarar görmeyeceğini aksine itibar kazanacağını ama hem iktidar partisinin hem cumhurbaşkanının yara alacağını görmemek için bu dünyada yaşamıyor olmak gerekir.
Dış dünyada ve uluslararası camiada Türkiye’yi frenlemek için bahane arayanlar terör örgütüne üyelikten tutuklanan Diyarbakır Belediye Başkanı’na bile sahip çıkarken terör örgütüne üye olmadığı açıklanan bir medya kuruluşuna yapılan baskını nasıl izah edeceğiz!
Yeni anayasa hazırlıkları sürerken, başkanlık konusunda belli bir aşamaya gelmişken medyaya baskı uygulandığı propagandasına yol açan bu tasarrufu nasıl açıklayacağız?
Türkiye hasımlarına kendi elimizle tepe tepe kullanacakları bir malzeme vermiş olmuyor muyuz?
Hâsıl-ı kelam, savcılığın bu uygulaması Cumhuriyet Gazetesi’ne itibar kazandıran ve iktidarı zora sokan bir tasarruf olmuştur!
CUMHURİYET VE DEMOKRASİ
Güngör Mengi / Vatan
Cumhuriyet Bayramı’nda demokrasiden, Cumhuriyet’in getirdiği ayrıcalıklardan söz ederken iki gün sonra Cumhuriyet gazetesine operasyon yapıldı.
Genel Yayın Yönetmeni’nden başlayarak neredeyse tüm yönetici ve yazarlara, “Yıllarca FETÖ ve PKK’ya karşı karikatür çizdim” diyen karikatürist Musa Kart’a, Gülen Cemaati için seneler öncesinden uyarı yapan, kitaplar yazan Hikmet Çetinkaya’ya bile gözaltı kararı çıktı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın operasyon için gösterdiği “PKK/KCK ve FETÖ terör örgütlerine üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek” gerekçesi ikna edici değildir.
Bu tür gerekçeler ve tutuklamalar Balyoz-Ergenekon sürecindeki haksızlık ve hukuksuzlukları hatırlatmaya başlamıştır.
FETÖ darbe girişimi, gerçekten bu örgütle ilişkisi olduğu ortada olan, onu öven, destekleyenler yerine muhalif kişilere ve medyaya yönelik operasyonlara yol açarsa demokrasiden söz edilemez.
Yargının “adaleti aratmamasına” özen göstermek şarttır.
BEN DIŞARIDAYIM DAHA ABİ
Murat Yetkin / Hürriyet
31 Ekim sabahındaysa önce Murat’ı duyduk.
Cumhuriyet Ankara Temsilcisi Erdem Gül’ü aradım hemen, neler olduğunu anlamak için.
Telefonu “Ben dışarıdayım daha abi” diye açtı; bugünlerde gazeteci milletinin içinde bulunduğu ruh halini özetliyordu.
Erdem, Cumhuriyet’in bir önceki yayın yönetmeni Can Dündar ile birlikte 92 gün hapis yatmış, Şubat 2016’da salıverilmişti.
(...)
Algı kısmında basının manevra alanının giderek daraldığı, aykırı söz söylemenin giderek zorlaştığı var.
Bir başka algı da, Erdoğan ve hükümetin 15 Temmuz sonrası siyasi ortamı kendi siyasi konumlarını güçlendirmek için kullanmaya, darbecileri cezalandırmakla kalmayıp o arada bütün muhalif sesleri de kısmaya çalıştığı şeklindedir.
Türkiye haklı olarak 15 Temmuz darbe girişimini püskürtmüş olmasının demokratik dünyada yeterince anlaşılmadığından yakınıyor. Ama bu tablo devam ettikçe hükümetin de, sivil toplumun da 15 Temmuz ve sonrasını anlatması zorlaşıyor.
Sabaha dönersek, Erdem ile konuşmamız bitince, “Aman ha” dedim, “Birilerine söyle, senin başına da bir şey gelirse haberimiz olsun”.
Tabii artık kim, kime, kimin haberini verir? O da belli değil…
AMAÇ TOPLUMU SES ÇIKARAMAZ HALE GETİRMEK
Emin Çölaşan (Sözcü)
Dün sabah Cumhuriyet Gazetesi'nin başına gelenleri biliyorsunuz. Bu gazeteyi biz de aramızda çeşitli zamanlarda eleştirirdik.
Sadece Cumhuriyet'i değil, bütün medya kuruluşlarını kendi aramızda eleştirmeyi biz gazeteciler görev (!) biliriz.
Elbette onlar da bizi eleştirir.
Ama Cumhuriyet Gazetesi'ne karşı sergilenmekte olan baskılar da inanılır gibi değil. Hiçbir somut suçu olmayan yazar ve yöneticiler şimdi gözaltında…
Tutuklanırlar mı, bilinmiyor.
Çok kötü günler yaşıyoruz, daha da yaşayacağımız anlaşılıyor.
Amaç toplumu korkutmak, sindirmek ve ses çıkaramaz duruma getirmek…
Bu olanların benzerini Balyoz ve Ergenekon sürecinde de yaşamıştık. Ancak o sırada yaşanan olaylar çok daha dar kapsamlı idi…
ORTADOĞULU OLMAYA BİR ADIM DAHA
Mehmet Y. Yılmaz / Hürriyet
CUMHURİYET gazetesi yönetici ve yazarlarına yönelik operasyon, savcılık açıklamasına inanırsanız FETÖ–PDY ve PKK–KCK terör örgütlerine yönelik bir operasyon.
Cumhuriyet’in yazar ve yöneticileri, güya bu terör örgütlerine üye olmamakla birlikte onların amaçlarına uygun faaliyetlerde bulunuyorlarmış!
Ama biz bu operasyonun amacının ne olduğunu biliyoruz.
Bunun ne terör örgütlerine üyelikle alakası var, ne de amaçlarına uygun faaliyetlerde bulunmakla.
Bunun bir tek amacı var, hoşlanılmayan seslerin susturulması, susturulmak istenilenlere gözdağı verilmesi.
Amaç sadece ve sadece budur.
Murat Sabuncu, Aydın Engin, Hikmet Çetinkaya, Kadri Gürsel, Musa Kart, Güray Öz ve Nebil Özgentürk’ün Fetullahçı olduklarına mı inanalım, PKK’lı olduklarına mı?
İki iddianın da iler tutar tarafı olmadığı için ikisini birden söylüyorlar.
Seç beğen al, hangi terörist örgüte üye olmak istersen!
Merak ettiğim konu, gözaltına alınan gazeteciler hangisinden yargılanmak istediklerini kendileri mi seçecekler yoksa savcı aralarında kura mı çekecek?
Cumhuriyet’e yönelik bu operasyon, yeni rejimin karakterinin ne olacağı konusunda da fikir veriyor.
Bu yeni rejimde hukuk olmayacak. Özgürlükler muktedirin istediği kadar, onun uygun gördüğü konularda olacak. Özgür ve bağımsız medya olmayacak.
Gittiğimiz yer Ortadoğu rejimlerinin olduğu yerdir.
TERÖR ÖRGÜTLERİ VE KAMUFLAJLI MEDYA
Fadime Özkan / Star
Türkiye’nin terör örgütleriyle mücadelesi nihayet terörün sivil siyasi ayağına ve medyaya da uzandı. FETÖ işgal örgütüne ait medya organlarının “etkisiz hale getirilmesinin” ardından PKK’nın medya kamuflajı giydirilmiş propaganda aygıtları da kapatıldı.
Cumhuriyet gazetesine yönelik dün başlayan soruşturmadan ne çıkacağını henüz bilmiyoruz ama İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın TCK 220/6. Maddesi uyarınca ve “FETÖ ve PKK terör örgütlerine üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek” gerekçesiyle şüpheli isimleri gözaltına aldığını biliyoruz.
Konu tartışmaya açık olduğu, daha önce pek çok kez suiistimal edildiği ve algı ile olgu arasındaki makas açıklığı ezberlerle doldurulduğu için ben ilkesel bir düzlemi takip edeceğim.
Bir: Gazeteciler suç işlemez diye bir şey yoktur olamaz.
(...)
İki: Giderek daha sofistike bir yapıya bürünen yeni nesil terör örgütleri medyayı -medya istese de isteme de- denkleme dahil etmiştir.
(...)
Üç: Dolayısıyla muhabirinden editörüne, yazarından yazı işleri masasına kadar tüm medya çalışanlarının bu durumun farkında olması ve dikkatli davranması gerekir.
(...)
Dört: Halihazırda Türkiye birden fazla terör örgütünün saldırısı altında. (...) Biri “Kürt” kamuflajıyla, diğeri “dinci” postuyla gizlenirken medyayı siper almaktadır.
(...)
Dört: Türkiye’ye karşı eş zamanlı olarak harekete geçirilen terör örgütlerinin ya kendilerine ait medya organları ya medyada birlikte çalıştıkları partnerleri var.
(...)
Beş: Yargı bu suçlara karşı harekete geçmekte son derece gecikti.
(...)
Altı: Kendine muhalif diyen medya ve ana muhalefet olarak CHP, hükümete muhalefet etmekle teröre hizmet etmek arasındaki uçurumu göremedi.
(...)
Yedi: “Özgür basın susturulamaz” sloganı halihazırda “terör örgütlerinin özgür denilen bu basını kendine siper edinerek insanları öldürdüğü gerçeği”nin üstünü örtmek için kullanılıyor.
(...)
Sekiz: Özgür Gündem, Taraf, Zaman doğrudan terör medyasıydı. Can Dündar yönetiminde çıkan Cumhuriyet’se kokteyl terörün Kemalist kamuflajı.
"MUHALEFET SUSTURULUYOR" İMAJI VERMEDEN YAPALIM…
İlnur Çevik Yeni Birlik
Darbeler arka arkaya geldi. Önce HDP’nin Diyarbakır Belediye Başkanı Gülten Kışanak ve bazı yakın çalışma arkadaşları tutuklandı, sonra KHK ile Kürt medyasına darbe vuruldu ve dün (Pazartesi) de Cumhuriyet’e operasyon düzenlendi…
Peki, bu darbeler gerekli miydi? Cevabı evet, hatta bu darbeler geç bile kalmıştı…
Ama bu işlerin Batı’da bir yapılış tarzı var. Bizim de bunları öğrenmemiz lazım…
(...)
Cumhuriyet gazetesi ise bir zamanların o muhteşem muhalefet sesi olmaktan çıkmış maalesef marjinal bir yayın organı haline gelmişti… Hatta gazetenin ayakta kalmasını FETÖ mali desteğine bağlayanlar vardı. Cumhuriyet de çaktırmadan FETÖ’yü destekledi. PKK’ya ise açıkça destek verdi. Hikmet Çetinkaya ve bazıları Fetullah Gülen ve teşkilatı aleyhine yazdılar ama bu da şaşırtmaca olarak görüldü…
Yani yapılanlar yanlış değil. Ama zamanlama ve şekilde bazı sıkıntılar var. Böyle darbeleri kamuoyuna iyi anlatmak lazım… Ama bu konuda hükümet biraz geride kalıyor… Yani yaptıklarımızı "muhalefet susturuluyor" imajı vermeden yapmalıyız...