"KÖŞE YAZARLARI ARASINDA ATEİST YOKTUR,OLAMAZ DA; ZİRA ONLARIN BİRER KİŞİLİK BİRER DİNLERİ VAR" DİYEN PERİHAN MAĞDEN'DEN TARTIŞILACAK YAZI: KÖŞE YAZARLARININ DİNİ/İMANI

Perihan Mağden, Çetin Altan'ı dışında tuttuğu, ancak "Ezici Çoğunluğu teşkil eden DİĞERLERİ tangıl tungul/dangır dungur/denyo gerzo/kara sıkıntıcı/ağır cahil yazmayı sürdürürler. De sürdürürler" diyerek hangi köşe yazarlarını kast etti?

Köşe yazarlarının dini/imanı

Vakti zamanında Türkiye'nin/Türkçe'nin en mühim köşe yazılarını herhalde, Çetin Altan yazdı.
Türkiyeli Köşe Yazarlığı'na bir değil, birkaç sınıf birden atlatmıştır yazılarıyla.
Ancak, göle taş atarsın da halkalanır su hani. Bir değil, birkaç halka. Birkaç göz.
Çetin Altan'ın Köşe Yazarlığı bağımsız bir başarı olarak kala kalmıştır.
Köşe Yazarlığı müstakil bir iş olduğu için O Yazar diyelim, diğer köşe kaplamacıların yanına yanaşamayacağı yazılar yazar: Ve fakat köşesinin sınırları içinde kalır o 'başarı'. Müstakiliyet.
Halka halkalanmaz. Göz göz büyümez.
Diğer köşecilerin fevkâlâde ilersinde yazılar yazan O köşecinin başarısı, yalnızca O köşeciye aittir. Orada kalacaktır.
Maalesef diğerlerine sirayet etmez.
Ezici Çoğunluğu teşkil eden DİĞERLERİ tangıl tungul/dangır dungur/denyo gerzo/kara sıkıntıcı/ağır cahil yazmayı sürdürürler. De sürdürürler.
Sonsuzlarına dek.
Zira köşecilik, Türkiye'de bir işten ziyade bir karakter deformasyonu
olarak zuhur eder.
Karakterini, bir kez köşeciliğin sularına yelken açarak alabildiğine deforme etmiş bulunan Ucube Ego, bu psikodinamikleri hayatının sonuna dek, yani kendi sonsuzuna dek, terk etmeyi kabul etmez. Edemez.
Madem köşeci olmuştur, Kader ona öylesi (esasında saçma) bir piyango buyurmuştur, BU İŞİ muhakkak ebediyete kadar sürdürecektir.
İyi mi kötü mü yaptığının, dişe dokunur bir lafı olup olmadığının ve hatta köşesinde teranelediklerinin alıcısı olup olmadığının dahi, zerre kadar önemi yoktur. İndinde,
Nasıl her kör satıcının bir kör alıcısı varsa, onun da BİR kör alıcısı vardır. Olacaktır.
Ayrıca alıcı sayısının düşüklüğü, onun kadrini kıymetini anlayacak nitelikte insan sayısının, maalesef, düşüklüğü nedeniyledir.
Günde yazdıklarını (baştan aşağıya) yalnızca hemşireleri, bacanağı, bahtsız eşi ve itaatkâr yardımcıları okuyor olsa bile;
O yazmayı tatminkâr bir ısrarla sürdürecektir.
Memleket (isimli ego problemi) ondan hizmet beklemektedir!
Türk Basmacılığı'na yeni kalemler kazandırma konusunda Genel Neşriyat Müdürlerinin yapışkan müteredditlikleri ve mevcut Kadrolu Köşecilerin emekliliğe ayrılmama konusundaki azimli dirençleri, gazeteciliğimizin 'hep aynı hep aynı' kalmasının temel nedenlerinden biridir.
Zira dünyanın hemen hiçbir ülkesinde, bunca hatırı sayılır yüzölçümünü köşe yazarları işgal etmemekte ve herhalde hiçbir ülkesinde HEP AYNI köşe yazarları işgal etmemektedir.
Bizde nerdeyse bir adamın/bir kadının Ömür Boyu Terapi Süresi'ne gazeteciliğimiz aracılığıyla şahit oluruz.
O yazıp duracaktır. Tatile çıkmayı dahi zul sayacaktır.
Zira gündeme dair, her Allah'ın günü, edecek bir dizi canalıcı kelâmı muhakkak vardır.
O onları edince, günlük olarak rahatlayacak; o günkü keçi boynuzunu yemiş bulunan okur ise bir sonraki Terapi Seansı'na kadar, saygılı sessizliğine bürünerek NE LAN BU? YETTİN GAYRİ! yapmayacaktır.
Asla!
Zira Kutsal Köşecilik Makamı karşılıklı bu saygı esasına: "Madem bu köşeyi sana ihsan etmişler Sayın Ağbim/Ablam pek tabiidir ki, ebediyete intikal edinceye kadar orda debelenip duracaksın, pardon pardon, orda en mühim taşlara baltayı vuracaksın, ben de seni derin bir hürmet ve sonsuz bir sabır içinde sineye çekmeye devam edeceğim" sessiz ve yazısız konsensus'una dayalıdır.
Bu sabırlı, bu dirayetli, bu keçiboynuzu bağımlısı, bu tavşanboku tabiatlı, bu hayırsever, bu anla