KORKMA,ALSANCAK SÖNMEZ,BİZİM SATTIĞIMIZ SOBA HİÇ SÖNMEZ...SÖZKONUSU OLAN VATANSA,GERİSİ PENYE İÇ ÇAMAŞIRLARINIZDIR..! ENGİN ARDIÇ "UCUZLUK" DEDİĞİ MİLLİ GÜN REKLAMLARINI NASIL Tİ'YE ALDI?..

Bildiğim kadarıyla Türk bayrağını "reklam amacıyla" kullanmak suçtu ama kullanmayan kalmadı gibi bir şey... Bunu milli günlerde yaparsan, coşku ayağından ses çıkarmıyorlar galiba.

Tarih bir iptiladır derunumda

Bildiğim kadarıyla Türk bayrağını "reklam amacıyla" kullanmak suçtu ama kullanmayan kalmadı gibi bir şey... Bunu milli günlerde yaparsan, coşku ayağından ses çıkarmıyorlar galiba.

Reklamlar harika: Atatürk´ün yürüyelim arkadaşlar direktifine uygun olarak rekor ciroya yürüyoruz... Korkma, alsancak sönmez, bizim sattığımız soba hiç sönmez... Atatürk gözünü ileriye dikmişti, göz çok kıymetlidir, siz de göz ameliyatınızı bizim hastanede yaptırınız... Sözkonusu olan vatansa, gerisi penye iç çamaşırlarımızdır... Onlar demir ağlarla ördüler, biz de aziz vatanı banka garantili mortgage siteleriyle donatıyoruz...

Buna benzer ucuzluklar.

Bir de "tayyareciler" fotoğrafı vardır, ne zaman Bağdat Caddesi´nde yürüsem kocaman bir pano üzerinden beni tokat gibi çarpar. Gözlerim dolar. Dün sabah gazetede görünce bizim hanım da dayanamadı, ağladı.

Çocuk yaşta iki asker, üstleri başları pıyrım pıyrım, yarı çıplak. Belli ki karınları aç, günlerdir doğru dürüst kara tayın bile görmemişler. İkisi de bir deri, bir kemik.

Arkada da bir pırpır uçak, uçak değil tayyare, Vecihi Hürkuş gelip binecek. Çift kat kanatlı, "biplane"...

Çocukların uçakla muçakla ilgileri olamaz, "posta neferi" falan olmalılar.

Bu resimden etkilenmeyen de eşektir. İnsan olamaz.

Fakat hemen söyleyeyim, duygu sömürüsüne de sonuna kadar açık olan bu fotoğrafın, kurtuluş savaşımızla ilgisi yoktur. Dikkat ederseniz, ayaklarında "dolak", başlarında "kabalak" göreceksiniz, daha doğrusu, "Enveriyye" tabir edilen serpuş...

Çünkü fotoğraf 1915 yılında çekilmiştir, Çanakkale Birinci Tayyare Bölüğü´nde.

"Eee, ne fark eder?" diyeceksiniz.

Çanakkale muharebelerini kurtuluş savaşının bir parçası sanıyorsanız, öyle. Bu yanılgıya düşen milyonlarca kişi var Türkiye´de.

Daha da hazini, Çanakkale´de yedi düvelin durup dururken üstümüze saldırdığını sanan da çoktur.

Öğretirsin, öğrenmemekte direnirler, akılları basmayınca da hemen küfürü basarlar.

Dünya savaşına biz kendimiz girdik, girmek için çok kaşındık, ilk kurşunu da biz attık.

Biz dediğim, rahmetli dedem değil, sizin Enver...

Ama hep biz masumuz, hep biz mağduruz, biz hiç yanlış yapmayız, emperyalizm gelir gelir bize bulaşır, değil mi?

O çocukların resmini görünce elbette çok kötü olacaksınız, olmayan eşektir.

Fakat hiçbiriniz "bu durumda bir orduyu, Almanya´nın dümen suyunda, hem de hükümet üyelerinin yarısının haberi bile olmadan, üstelik bir oldu bittiyle dünya savaşına sokanlara kızmak" taraftarı olmayacaksınız..

Zarar yok. Halk beni anlıyor, sizi istemediğini de üç ay önce gösterdi.

Fakat, "bu fakir milleeet, işte en nanköör şartlardaaa, üstüne başına giyecek elbisesi bile olmadaaan" edebiyatı hoşunuza gidecektir.

O fotoğraftaki o çocuklar niçin aç, biliyor musunuz?

Ordu müteahhitliği yapan İttihatçı zahire tüccarı, Topal İsmail Hakkı´yı kafakola alıp askere çürük, bozuk, yenmeden dökülecek kadar foşurmuş buğday ve mercimek sattığı için!

Hani Nazım Hikmet´in "beygir fışkısında arpa ayıklıyor Mehmet" dediği çocuklar işte bunlardı.

Osmanlı ordusunun genelkurmaybaşkanı Bronsart von Schellendorff da (evet, bir Alman generali), salçalı biftek yiyordu Tokatlıyan´da, "Rindfleisch"...

Engin Ardıç/Akşam
http://www.bnradw.com