Efendim: çocukluğumdan beri oldum olası hayvanları sevdim. Özellikle de kedileri. Bu noktada tam tipik bir “Kedici”yimdir. Antik Mısırlıların kedileri kutsallaştırmalarını gayet iyi anlıyorum o yüzden. (Bence zaten insanlar karakter olarak ikiye ayrılır. Kediciler ve köpekçiler diye. Neyse, bu ayrı bir yazı konusu. ) Lakin son zamanlarda “hayvan sevme” işleri biraz “marazi ve abartılı” bir hal aldı sanırım. Gerçi dünya çapında bir “akım” halinde ama bizde ifrat ve tefrit noktasına vardırıldı galiba. Kantarın topuzu iyice kaçtı!..
Bu Akımın Özendirilmesi “Tesadüf” Değil!..
Daha önce de belirttiğim gibi akımın küresel çapta pompalanmasının ana nedeni “Derin Dünya Devleti”nin “Dünya nüfusunu azaltma projesi”nin bir ayağı olması. (Burayı iyi anlamayan sorunun asıl kaynağını da anlayamaz!) Artık küresel çapta savaşlarla ya da klasik doğum kontrol yöntemleri ile bunu sağlayamıyorlar. Onun yerine salgınlar yaratarak, LGBT, cinsiyetsizleştirme akımlarını özendirerek ve birde şimdilerde bilhassa kadınların anaçlık duygularıyla oynayarak bunu sağlamaya çalışıyorlar. Çocuk arzularının çarpıtılmış şekilde tatmini hedefleniyor. Artık “Yavrum, yavrum…” diyerek pusetlerde köpek gezdiren kadınlar türedi!..
İlaveten kapitalizm ayrıca kendine yeni bir alan açmış oldu. Mama şirketleri, mama lobileri, onlara yönelik aksesuarlar sağlayan pet mağazaları, neredeyse her sokakta biten özel veteriner klinikleri, cins köpek kaçakçılığı veya üretimine dayalı köpek mafyası ile milyarlarca ciroya hitap eden bir “sektör” yaratmış bulunuyorlar. Bütün bunlar çıkarları gereği giderek yayılan akımı körüklüyorlar. Davranış kopyalayıcı bir yaratık olan insanlarda sanki kendi kararlarıyla, birdenbire “Hayvansever” olduklarını zannediyorlar!..
Ülkenin Dört Bir yanından Feryatlar Yükseliyor!..
Ancak özellikle köpekler söz konusu olduğunda olay hemen beraberinde “sorun” kelimesiyle birlikte anılır oldu. Bugün ülkedeki “sahipsiz” ya da “başıboş” diye tabir edilen köpek popülasyonu milyonlarla ifade ediliyor. (Zaten aslında “sahipsiz köpek” diye bir şey yoktur. Öncesinde bir heves alınıp sonrasında sokağa atılan köpekler vardır. Tatil yerleri bunlarla dolu.) Ancak tek sorun niceliksel değil. Son dönemlerde giderek “tehlike” teşkil eden durum artık gizlenemez bir hal almış bulunuyor.
Ülkenin dört bir tarafında, insanlar çoğu kez sürüler halinde gezen köpekler tarafından saldırıya uğruyor. (Sadece insanlar değil, diğer hayvanlar, kediler, koyunlar, tavuklar, vb.) Otoyollarda köpekler yüzünden kazalar oluyor, ocaklar sönüyor. Büyükler, yaşlılar, kadınlar, hastalar, sakatlar hepsi bir şekilde başıboş köpek saldırılarından nasibini almış durumdalar.
Hele de çocuklar. Onlarca çocuk ya ölmüş ya da yaralanmış durumda. Antalya’da dokuz yaşında köpekten kaçayım derken kamyon altında kalarak gözlerinin ışıltısı sönen, güzeller güzeli, melek yüzlü Mahra’mız. Van’da köpek saldırısında ölen daha 6 yaşındaki Ruken’imiz, Ağrı’daki 2 yaşındaki Ali’miz, Gaziantep’te Pitbull saldırısına maruz kalan minik Asiye’miz, daha çok yeni Ankara’da köpek sürüsü tarafından parçalanan, hastanede yaşam savaşı veren Tunahan’ımız, vb. Say, say, bitmez.İçimiz cız ediyor!..
Farklı Düşünceler Linç Ediliyor!..
Ne yazık ki bu konularda farklı itirazlar, bakışlar, eleştiriler dile getiren kişi veya kurumlar bir “lobi” tarafından linç edilip, hemen “Hayvan düşmanı” diye damgalanıp, etiketlenip tartışma dışına atılıyor. Oldukça faşizan bir şekilde susturulma çabası içine giriliyor. İddia ediyorum: Türkiye’de “düşünce ve ifade özgürlüğü”nün fiiliyatta en çok kısıtlandığı alanlardan biri burası. Bu “tabu” söz konusu olduğunda demokrasi rafa kalkıyor adeta. İnsanlar mevcut lobinin ön kabullerine aykırı düşünceler geliştirmekten korkuyorlar. Bir psikolojik baskıyla yıldırılmışlardır. Herkes lobinin şerrinden çekiniyor. Hele sözüm ona her konuda fikir belirten protesto bağımlısı sözüm ona “aydınlar” (?) nedense bu konuda tam suspus!..
Köpeğin Kılı Kadar İnsanın Değeri Yok!..
Peki bu sorun niçin görmezden gelinmektedir? Gerçekten olaya sorumlu bakan hayvanseverleri tenzih ederim, ama onların içlerinde çekirdek bir kesim var ki bunlar en fanatik ideolojik grupları bile geçmiş durumdalar. Böyleleri o kadar saplantılı ki o konuya yönelik en ufak bir eleştiriye bile tahammülleri yok. Feryadı koparıyorlar. Öyle bir dertleri de yok zaten. Şirret tavırları ile insanları, yönetimleri yıldırmış durumdalar. Sorunun çözümünün önündeki en birinci engel olaya bu tarz yaklaşanlar. İçlerinde yaka silktirici öylesine tipler var ki. “İllallah” dedirtiyorlar. Köpeğin kılı kadar insana önem vermiyorlar!..
Gerçekte insanlardan nefret eden böylesi kişiler “Hayvan sevgisi” maskesi altında insanlara nefret kusmaktadırlar. (Burada bir süre önce yaşadığım bir olayı anlatmadan duramayacağım. Adamın biri Vespa tipi motosikletinin sahanlığına bir köpek koymuş trafikte dolaşıyordu. Yanlışlıkla bunlardan bir kadına döndüm dedim ki “Köpek düşse zincirleme kazaya sebep olur.” Dönüp ne dese beğenirsiniz? “Köpeğe bir şey olmasında insanlara ne olduğu mühim değil” Söyleyecek laf bulamadım. Tam bu yazıyı yazarken de bir video izliyorum. Ankara’daki saldırıya ilişkin benzer tarz bir vicdansızda kabahati çocukta buluyor.) Ama bu bir istisna değil. En klişe lafları da “İnsanlar çok kötü, o yüzden hayvanları tercih ediyorum.” Kendi içindeki kötülüğüne hayvanı gerekçe yapıyor yani. Pes yani!..
Köpekler Hindistan’ın Dokunulmaz Kutsal İnekleri Gibi!..
Bu “Aşırı”lar birer “baskı grubu” oluşturarak yönetimleri, belediyeleri, yasa yapıcıları teslim almış, bezdirmiş durumdalar. Tek yanlı, insanı ve toplumu dikkate almayan ( 5199 sayılı yasa gibi), korumayan, keyiflerine göre yasalar çıkarttırarak, kurumları işlevsiz, eli kolu bağlı bırakmışlardır. (Belediyelere bir telefon açıp şikayette bulunun bakalım. Alacağınız cevap “Köpekleri kısırlaştırıyoruz” olacaktır. Sanki konu oymuş gibi!) Arada yanlışlıkla da olsa bunları toplamaya çalışan belediye olursa bunlar hemen orada bitip, görevlilerin işlerini yapmalarını engellemeye çalışıyorlar. Zaten böyle saçma yasamı olur kardeşim? Köpek alınıyorsa sonra tekrar alındığı yere bırakılacakmış. Tekrar aynı yere bırakıyorsan niye topluyorsun o zaman?..
Başıboş Köpek Sorunu yoktur!.. İradesiz Yönetim Sorunu Vardır! ..
Şimdi gelelim sadede… Maalesef partiler ve onların oluşturduğu yönetimler (Merkezi veya yerel fark etmiyor!) her zaman yaptıkları gibi sırf “oy uğruna” duruma teslim olmuş, göz yummuş hatta yalakalık yapar durumdadırlar. Sonunda sorun büyümüş ve işin içinden çıkılmaz hale gelmiştir. Şimdi nasıl baş edeceklerini kendileri de bilememektedirler. Ne komiktir ki, siyasi liderler onlara şirin gözükmek, oylarını alabilmek için köpeklerle birlikte fotoğraf vermede birbiriyle yarışmaktadır!..
Maalesef toplum bu konuda devlet ve onun organlarını oluşturan siyasi parti mensupları tarafından yalnız bırakılmışa benzemektedir. Bütün partiler sözüm ona çözüm önerilerinde ezberletilmiş aynı lafları tekrarlamakta, dişe dokunur hiçbir öneri getirmemekte, olayları insanı dışlayan, tek yanlı bir bakıştan ele alır gözükmektedirler. Herkes belli bir lobiye yaranma, ona şirin gözükme derdindedir. Devlet bir sorunu çözemiyorsa niçin vardır? İnsanın canının bir değeri yok mudur?.. O kadar ki çözüm üretemeyen kimi vekiller köpek saldırılarına karşı “Çömel, ağaç gibi ol” gibi şahane (!) tavsiyeler vermektedirler. Güler misin, ağlar mısın?..
Tepkiler Tersine Dönmüştür!..
Ancak şimdilerde durum terine dönmektedir. “Sessiz çoğunluk” artık infial noktasına gelmiştir. İddia ediyorum: önümüzdeki yerel seçimlerde bu soruna el atmayan, göstermelik değil sorunun üzerine radikal şekilde gitmeyen, program ve vaatlerinde yer vermeyen bütün partiler ve onların belediyeleri seçimlerde çuvallayacaklardır. Artık insanların canına tak demiştir. Bu konuda en ufak bir perspektife sahip olmayan, gölgesinden korkan, inisiyatifsiz tüm yöneticiler cevabını sandıkta alacaklardır.
Çünkü bu sorun yol, su, vb gibi sorunlara, lay lay lom sanatçılara konser verdirme gibi göz boyama işlere benzemez. (İçi boş, fiilen uygulanamaz, uzun yıllara yayılan “kısırlaştırma” çağrılarıyla da hallolamaz!) Doğrudan insanların canlarını, çocuklarını, varoluşlarını etkilemektedir. Belli bölgelerde insanlar sokağa çıkamaz hale gelmişler, köpeklerin dişleri arasında yerlerde sürüklenmektedirler. İnsanlar bu aşağılanmaya daha ne kadar tahammül edebilirler ki? Türkiye’de hiçbir uygar ülkede görülmeyecek manzaralar, olaylar yaşanmaktadır. Olay artık bir “asayiş” sorunudur!..
Öte yandan elbette ki hayvanlarda birer candır. Onlarında yasalar ve vicdan çerçevesinde yaşama hakkı vardır. İlaveten onlara kötü davranan, eziyet ve işkence eden, sadist ve sapık ruhlu insanlara lanet olsun. Ne ceza alsalar haktır. Ancak olaya makul, tüm tarafları gözeten bir “çözüm” de bulunmak zorundadır. Kontrolsüzce çoğalmış popülasyonun önüne muhakkak geçilmelidir. Aksi taktirde ölen, yaralanan, parçalanan tüm insanlarımızın, çocuklarımızın vebalini bunu engelleyenlerin ve görmezden gelen yöneticilerin üzerine olsun!..
Ne diyeyim? Sorun köpeklerden çok siyasi partilerin kulağına küpe olsun!..
13.12. 2023.
NOT: Maalesef medyada da bir “köpekçi lobisi” mevcut. Editöryel düzeyde ya hiç bu soruna değinmemekte, saldırı haberlerini hasıraltı etmekte yahut çarpıtarak vermekte, farklı seslere ise hemen hiç yer vermemektedir. Bu konuda objektiflik ve tarafsızlık ilkesi kaybolmuştur.