KKK personeline ilişkin darbe davası

- FETÖ'nün 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında Kara Kuvvetleri Komutanlığındaki eylemlere ilişkin 150 sanığın yargılandığı davaya, sanık savunmalarıyla devam edildi

ANKARA (AA) - Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminde, Kara Kuvvetleri Komutanlığındaki (KKK) eylemlere ilişkin 150 sanığın yargılandığı davaya sanık savunmalarıyla devam edildi.

Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Cezaevi Yerleşkesi'nde görülen davaya, sanıklar, avukatları ve müşteki Başbakanlık, TBMM ve Milli Savunma Bakanlığı avukatları katıldı.

Duruşmada, sanıklardan darbe girişimi gecesi vardiya amiri eski Albay Atila Tanrıver, savunma yaptı.

Darbe girişimi gecesi nöbetçi olduğunu belirten Tanrıver, saat 20.30 civarında karargahta personel başkanının derdest edildiğinin söylendiğini, 21.00'den sonra da sanıklardan eski Tuğgeneral Erhan Caha'nın, kamuflajlı ve silahlı Kara Kuvvetleri Komutanlığı Harekat Merkezine geldiğini aktardı.

Erhan Caha'nın, personele sert bir sesle, "Silahlı Kuvvetlerin yönetime el koyduğunu, 21.00'den itibaren sokağa çıkma yasağı ilan edildiğini, emir haricinde davranılmaması gerektiğini" söylediğini belirten Tanrıver, "Bir sessizlik oldu, donup kaldık. Ters bir şeyler olduğunu sezinledim, Erhan Caha ile ters düşmemek için 'herkes sakin olsun' dedim. Bu saatten sonra da Harekat Merkezinin kontrolü bende değildi." dedi.

Sanık Tanrıver, Erhan Caha'nın, kendisine karargaha giriş ve çıkışın yasaklandığını, Genelkurmay Başkanlığından emirler geleceğini ayrıca amiri eski Tuğgeneral Adem Boduroğlu'nu çağırmasını söylediğini aktardı.

Ardından saat 22.00 civarlarında, sıkıyönetime ilişkin mesajların gelmeye başladığını, çıktılarının alındığını anlatan Tanrıver, bu mesajların tüm birliklere gönderildiğini belirtti.

Harekat Merkezine sabah saat 06.30 sıralarında bu kez Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Salih Zeki Çolak imzalı "sıkıyönetim emrine uyulmamasına" ilişkin bir mesaj geldiğini, bunun da çıktısının aldığını, mesajı birliklere çekip çekmemek konusunu sorduğu amiri Boduroğlu'nun, "Önemli değil" diyerek geçiştirdiğini savundu.

Bir süre geçtikten sonra Boduroğlu'na mesajı tekrar çekip çekmemeyi sorduğunu, yine aynı yanıtı aldığını ileri süren Tanrıver, Boduroğlu'nun, Harekat Merkezi'nden birkaç dakikalığına ayrılması üzerine yanındaki diğer personelle, "mesajı çekersek ne olur" diye fikir alışverişinde bulunduklarını ve saat 07.00-08.00 civarında bu mesajın tüm birliklere çekilmesi emrini verdiğini iddia etti.

Mesajı çektiklerinin gizli tutulması konusunda karar aldıklarını, mesajın çekildiğine dair evrakı da eski evrakın arasına sakladıklarını anlatan Tanrıver, sabah saatlerinde gelen personele görevi devredip evine gittiğini, gözaltına alındığı 28 Temmuz 2016'ya kadar da kadar görevde olduğunu ifade etti.

Sanık Tanrıver, şu savunmayı yaptı:

"15 Temmuz günü normal prosedürü uyguladım. Harekat Merkezi en kritik alan, ben kritik bir yerde nöbetçiyim, sonradan gelmedim. Ben sadece işini yapmaya çalışan, fırtınanın ortasında kalan maalesef nöbetçi bir kişiyim. Hükümetimi devirme gibi bir niyetim asla yok. Tüm sıralı amirlerimden şikayetçiyim. Sıkıyönetime ilişkin mesajların ilki kargaşa içinde gitti, değerlendiremedim. Mesaj çeken çocukları suçlayamıyorum. Biz eksi ikinci kattayız, yukarıda silahlı personel geziyor. Bocaladım. Masumum, suçum sadece o gece nöbetçi olmak. Kesinlikle FETÖ terör örgütü ile bağlantım yoktur, araştırılırsa bu ortaya çıkacaktır. Bu örgütten kimseyi tanımıyorum ve kimseyle irtibatım yoktur. Bu örgütten ve bize bilgi vermeyen kişilerden şikayetçiyim. Bir gecede hain olunmuyor. Ben hain değilim."

Savunmasının ardından soruları yanıtlayan sanık Tanrıver, "Darbe olduğunu anladınız, Adem Boduroğlu'nu da darbeci olarak düşündünüz. Derdest edemez miydiniz?" sorusu üzerine, "Anormal bir durum vardı, silahlı personel yukarıda geziyordu. Açık tehdit yoktu ama tedirginliği hissettik. Bu işe gönül vermiş bir askerin amirine kolay kolay karşı gelmesi çok zor. Aldığımız eğitimden dolayı amirinize kolay kolay dokunamazsınız." dedi.