KKK personeline ilişkin darbe davası

- FETÖ'nün 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında Kara Kuvvetleri Komutanlığındaki eylemlere ilişkin 150 sanığın yargılandığı dava, sanık savunmalarıyla devam ediyor

ANKARA (AA) - Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminde, Kara Kuvvetleri Komutanlığı'ndaki (KKK) eylemlere ilişkin 150 sanığın yargılandığı dava, sanık savunmalarıyla devam ediyor.

Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza ve İnfaz Kurumları yerleşkesindeki salonda görülen duruşmaya, sanıklar, müştekiler ve avukatları katıldı.

Sanık eski albay Mustafa Albayrak, Ankara Merkez Komutanlığı Erkan Başkanı olarak görev yaptığını, 31 yıllık meslek hayatını tamamlayarak, emekli olmak için komutanlık onayını beklediği süreçte de 1 Temmuz 2016'da birikmiş yıllık izinlerini kullanmak için izne ayrıldığını söyledi.

15 Temmuz gece saatlerinde 4. Kolordu Komutanlığından Metin Gürak'ın emriyle yayınlandığı belirtilen, izinde ve hava değişiminde olanlar da dahil tüm personelin derhal mesaiye katılımının istendiği mesaj üzerine ilk olarak amiri Tuğgeneral Nevzat Büyükceran'ı resmi ve şahsi telefonlarından aradığını ve ulaşamadığını anlatan sanık Albayrak, harekat merkezini de aradığını ancak ulaşamayınca şahsi aracıyla saat 01.00 sıralarında lojmandan çıkıp Merkez Komutanlığına gittiğini savundu.

Lojmandan çıktıktan sonra yolda karşılaştığı kaotik ortam nedeniyle mesaiye çağrıldıklarını düşündüğünü, Merkez Komutanlığına gelince de elektriklerin kapalı olması nedeniyle endişe duyduğunu ifade eden Albayrak, ilerleyen saatlerde televizyondan darbe teşebbüsünü öğrendiklerini, gece boyunca da karargahtaki değişik odalarda mesai arkadaşlarıyla durum değerlendirmesi yaptıklarını belirtti.

Ankara İl Emniyet Müdürlüğünü vuran uçaklardan bazı parçaların Merkez Komutanlığı kışlasına düştüğünü nöbetçilerden öğrendiğini, bu parçaların dağıldığı yerlerde incelemelerde bulunduğunu, karargahın emniyetini sağlayıcı tedbirler aldıklarını anlatan Albayrak, yerine atanan erkan başkanı Albay Erhan Köse'den darbecilerin atama listesinde Merkez Komutanı olarak atandığını öğrendiğini, bunun üzerine Merkez Komutanı Tuğgeneral Nevzat Büyükceran'ın yanına gittiğini ancak Büyükceran'ın karargahtan ayrılması nedeniyle görüşemediğini kaydetti.

Sanık Albayrak, sabah saatlerine doğru dinlenmeye çekildiğini, uyandığında da atama listesinde ismi bulunduğu için gözaltına alındığını ifade ederek, "Ben, hiçbir suçu olmadan gelen telefon mesajıyla mesaiye giden, herhangi bir hukuk dışı eylemin planlayıcısı, takipçisi, icracısı olmayan bir subayım. Kimin hazırladığı, planladığı belli olmayan çakma bir atama listesinde adım var diye tutuklandım. Benim FETÖ ve hiçbir illegal örgütle bağlantım yoktur. Başıma gelen bunca acı hadiseye sebep olan kimlerse bulunmasını ve onlardan da hesap sorulmasını istiyorum." dedi.

Sanık eski Albay Hasan Yılmaz da darbe girişimi sırasında Kara Kuvvetleri Komutanlığı Uzman Erbaş Şube Müdürü olarak görev yaptığını belirterek, 15 Temmuz'da karargahın güvenliği için bazı riskler aldığını, riskin sonucu neyse katlanmaya hazır olduğunu söyledi.

Odasında çalışırken, koridordan, eski Tuğgeneral Erhan Caha'nın "Terör tatbikatı var" sesini duyduğunu ve bunun üzerine eğitim elbisesini giydiğini anlatan Yılmaz, durum üzerine bazı kişilere emirler verdiğini, yönlendirmeler yaptığını, çevrede gezerken Erhan Caha ile karşılaştığını, neler olduğunu sorduğunda "Kuvvetle muhtemelen terör saldırısı oldu. Teröre karşı tedbir almalıyız." yanıtını aldığını kaydetti.

Çevrede gezinirken Destek Kıtası komutanını göremediği için Caha'ya "İsterseniz çevre emniyetini ben sağlarım." dediğini, onay alması üzerine de nöbetçi erlerin yerlerine subay ve astsubayları geçirdiğini, erleri önce yemekhaneye daha sonra da koğuşlar bölgesine gönderdiğini belirtti.

Genelkurmay Başkanlığı tarafından gelen silah sesleri ve alçak uçuş yapan uçak seslerinin tedirginliklerini artırdığını, bu sırada Kara Harp Okulunun mühimmatını almak için gelen Harp Okulu personeline, deponun anahtarını kırma emrini vererek, mühimmatları teslim ettiğini ifade eden sanık Yılmaz, çevre emniyetini sağlayan silahsız subay ve astsubaylara erlerin G3 piyade tüfeklerinin dağıtımını sağladığını söyledi.

Sanık Yılmaz, Genelkurmay Başkanlığında neler olduğunu öğrenmek için 4-5 kişilik bir ekibi yol üstündeki kavşağa çıkarttığını, bu kişilerden Genelkurmay'ın önünde vatandaşların beklediğini öğrendiğini belirterek, "Alınan tedbirler sayesinde Kara Kuvvetleri Komutanlığı karargahında tek bir silah dahi patlamamıştır. Saat 23.30 civarına kadar bunun darbeye yönelik bir şey olduğunu anlamadım. Kuvvet karargahında darbeye yönelik bir faaliyet yok, kışlayı korumaya yönelik faaliyet var. Daha sonra Sayın Cumhurbaşkanı'nın açıklamasıyla yaşananların FETÖ'cü bir grup tarafından yapılan kalkışma olduğunu anladım." diye konuştu.

Yılmaz, "FETÖ’cü ve örgüt yöneticisi olduğuma yönelik suçlamaları reddediyorum. Destek Kıtası komutanı Albay Tuncay Polat'ın derdest edildiğini görmedim, bu esnada emir, talimat vermedim. O gece sadece KKK'daki personelin ve kışlanın emniyetini sağladım. KKK personeli herhangi bir şey yapmamıştır. Eğer emniyet tedbirlerine yönelik yaptıklarım suç olarak değerlendiriliyorsa bu emri ben verdim, ne destek kıtaları ne de karargahtaki personelin suçu yoktur." dedi.

Mahkeme Başkanı'nın, iddianamedeki kamera kayıtlarında, karargahta eğitim elbiseli ve silahlı göründüğünü hatırlatması üzerine sanık Yılmaz, eğitim elbisesindeki tabanca kılıfında tabanca bulunmadığını savundu.

Davaya müşteki olarak katılan Başbakanlık avukatı Uğur Çağlar'ın, eski Tuğgeneral Erhan Caha'dan "TSK yönetime el koydu" şeklinde bir ifade duyup duymadığını sorması üzerine de sanık Yılmaz, Caha'dan böyle bir ifade duymadığını, Caha'nın harekat merkezindeki diğer kişilere bu yönde ifade kullanmış olabileceğini söyledi.