Efendim; siyaset sahnesindeki konu, dekor ve oyuncu değişimi gerçekten baş döndürücü. Bizler yani işi gücü siyaseti takip etme olan insanlar bile zorlanabiliyoruz. Bırakın aylık, haftalık, günlük değişimleri gün içinde bile inanılmaz değişiklikler olabiliyor. Bu durum canlılık işareti mi yoksa araz belirtisi mi bilmiyorum. (Tabii bazıları birbiriyle ilintili olabilir o başka!) Bir şeyler aniden pat diye gündeme gelebiliyor. Ondan sonra bir hengâmedir ki gidiyor…
Bu kez de öyle oldu. Biz tam Bahçeli’nin demecini, Öcalan’ın akıbetini konuşurken birden başımıza Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in gözaltı haberi geldi. Ardından da tutuklandı. Neler oluyordu? Gene bir şeyler oluyordu ama ne?..
İlk Bakışta Gene “PKK Sorunu” Gibi Ama!..
Olay İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın açıklamasına göre, "Terör örgütü mensuplarından ele geçirilen ve aynı zamanda örgütün Kuzey Irak Kandil bölgesinde yer alan yönetici kadrosuna da ulaştırılan örgütsel dokümanlar hakkında" iletişimin dinlenmesi tedbiri ile ilgiliydi. Buna göre süreçte "Özer'in PKK mensuplarıyla çok kez iletişime geçtiği, 14 kez de Kongra-gel eş başkanı Remzi Kartal ile irtibat kurduğu" iddia edilmekteydi.
Bu yüzden Özer, sabaha karşı gözaltına alınmış, odasının kapısı kırılmış, belediyenin etrafı polislerce çevrilmişti. Dahası 10 yıldır PKK irtibatı saptandığı söylenen bir kişi bunca zaman sonra birden gözaltına alınıyordu. Hukuki açıdan görünen buydu.
Ancak durum “Neden şimdi?” sorusunu akla getiriyor ve kamuoyunda kimi soru işaretlerinin doğmasına sebep oluyordu. İlk anda süregelen “Açılım” tartışmaları ile ilgisi olabileceğini düşündürse de – ki bir boyutu ile oraya dokunabilir- acaba başka türlü de olabilir miydi?..
İmamoğlu’nun Hayli Gecikmiş Hamlesi!..
Buradan garip kokular çıkacak gibi görünüyor. Elbette “Konunun İmamoğlu ile ne ilgisi var?” diyebilirsiniz. Önce İmamoğlu’nun 29 Ekim Yenikapı mitingindeki konuşmasını hatırlayalım. İmamoğlu burada çizdiği profil ve konuşmasındaki bazı sözleriyle cumhurbaşkanı adaylığına soyunduğunun işaretini vermişti. Bununla da yetinmeyip mevcut iktidara savaş açtığını da hissettirmekteydi. Tabii bu durumun iktidar cenahında bir rahatsızlık yarattığını düşünebiliriz.
Tahminim o ki, İmamoğlu çevresindeki politika çizicilerin “Yarışta çok geri kaldığı”, “pasif davrandığı”, “Mansur Yavaş’ın son dönemde epeyce öne çıktığı”, “fazla gecikmeden elini taşın altına koyması gerektiği”, “Artık gerçek bir lider gibi davranması lâzım geldiği”, vb gibi eleştiri ve saptamaları sonrası kendine yeni bir strateji çizmek zorunda kaldı. Son konuşması bunun bir ürünüydü. 29 Ekim ise bunun bir fırsatı oldu.
Asıl Mesaj İmamoğlu’na mı?..
Tam bu noktada İmamoğlu’nun artık yılan hikâyesine dönen ve istinafta bekletilen karar olayı akla geliyordu. Peki onla ne ilgisi olabilirdi? Şöyle ki şu aşamada –çeşitli hesaplardan dolayı- doğrudan İmamoğlu’na yönelik bir operasyon sıkıntı doğurabilirdi. Onun yerine belediye başkanlığına “Atadığı” ve hamisi olduğu söylenen, uzun süre yanında olan Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’i hedefleyerek İmamoğlu’na “Sen bu işe fazla burnunu sokma, çizmeyi aşma, haddini bil”, “cumhurbaşkanlığına heves etme” mesajı verilmiş olabilir. Burada hedef Ahmet Özer gibi görünse bile asıl hedef Ekrem İmamoğlu olsa gerek. Özer, işin aracı, bahanesine benziyor.
İlaveten buradan belki de İmamoğlu’da zan altında bırakılıp “Kent uzlaşısı” çerçevesinde “PKK’lılarla işbirliği yaptığı” hatta onları “koruyup kolladığı” propagandası da yapılabilir.( Hatta buradan başka bir dava kapısı aralanmak dahi belki istenebilir!) Dolayısıyla böyle bir kişi cumhurbaşkanlığı makamına da layık olamaz denilebilir. Her ne kadar sonuçta bu olayın geri tepip, muhtemelen CHP ve İmamoğlu’nun işine yarayacağını düşünsem bile şu anki somut durum budur. Birileri denemeye karar vermişler anlaşılan. “Ya tutarsa” olmuş!..
Operasyon Diğer Başkanlara da Uzanır mı?..
Bu arada tahminde bulunayım. Eğer bu varsayımdaki gibi ise şu sorular sorulabilir: peşi sıra İmamoğlu ile birlikte davranan, ona yakın ve onun seçtiği İstanbul’daki isimleri belli kimi ilçe belediye başkanlarına yönelik –şu veya bu gerekçe ile- operasyonlar gündeme gelebilir mi? Olay bir “Kuşatma harekâtı”na dönüşebilir mi?
Böylelikle İmamoğlu’nun çevresini dağıtmak, İstanbul’daki gücünü azaltmak, çemberi daraltmak istiyor olabilirler mi? Bir “vakum etkisi” süreci başlayabilir mi? Benden hatırlatması!..
Bir “Test” mi yapılıyor?..
Aklıma gelen bir başka acayip soru da şudur: acaba bir test mi yapılıyor? Yani ki CHP’nin, muhaliflerin ve toplumun bu olaya gösterebileceği tepki gözlenip, ona göre olay ikinci aşamayı mı sıçratılacak?
Eğer tepki zayıfsa İmamoğlu’na istinaftan karar çıkacak yok eğer güçlü ise karar çıkmayacak mı? Toplumsal nabız mı ölçülüyor? Bilemiyorum Türkiye’de her şey o kadar karıştı ki ne olsa şaşırmayız noktasındayız!
Köprüden Önceki Son Çıkış mı?..
Eğer bu varsayımdaki gibi ise şu denmek istenmiş olabilir; “Erken öten horoz olma. Şu ana kadar sana dokunmadıysak şu cumhurbaşkanlığı işinde fazla celallenmediğin içindir. Sen otur paşa paşa belediye başkanlığını yap. Kolları sıvamaya kalkma. Son zamanlarda habire davanla ilgili konuşuyorsun. Şu anki haline şükret. Yok eğer bununla yetinmez isen bugün onun başına gelenin benzeri senin başına gelebilir. Siyasi hayatını bitiririz.”
Elbette yanılabilirim. Şüphesiz başka amaçlar veya yan getirileri de olabilir. Şayet mesaj buysa bu İmamoğlu’na hem bir “Gözdağı” hem de bir “Uyarı” niteliği taşır. “Her CHP’li li başkana dokunulabileceği” nin hatırlatmasıdır. Onun işaret fişeği olsa gerek.
Eğer öyle ise İmamoğlu’nun bu olaya alacağı tavır, süreci yönetme becerisi ve göstereceği performans, geri adım atıp atmayacağı onun “Liderlik” çapının ne derece olup olmadığına da işaret edecektir…
31.10.2024