"KIZIM NEREDE" ZENGİNLİK İLLETİNE YAKALANMIŞ! KARAKTERLERİ DE SUNİ HABİTATIN SUNİ HUBİTUSCUKLARI GİBİ!
Taraf'ın Telesiyej yazarı atv'nin 3 aydır büyük bir merakla beklenen dizisi Kızım Nerede'yi yerden yere vurdu!
Bir muazzam hormonlu habitat örneği daha: ‘Kızım Nerede’
Metro-Goldwyn-Mayer’in kükreyen aslanı eksikti bir, dizinin anonslarında.. o derece bir şaheserle karşılaşacağız izlenimi yaratıldı.. anons da anons.. başladı, başlıyor.. geldi, geliyor.. pek yakında, yakında!
Her şeyden önce bir diziyi bu kadar uzun süre anons etmek, beklentiyi gereksiz yere yükseltir yavu, –belirli bir bıkkınlık sonrası- ilgiyi de azaltabilir ayrıca, en azından gevşetir.
Sonuç, her halükârda hayal kırıklığı olur.
Bir de dizi elle tutulur, gözle görülür bir değer koyamıyorsa ortaya, kendi iletişimi altında ezilip gider nihayetinde.
Cuma akşamı Atv’de ilk bölümü gösterilen Kızım Nerede, böyle hallere tipik bir örnek işte.
Yakında, pek yakında anonslarıyla bu kadar kafa ütülenmeseydi şayet, orta halli bir dizi olarak kaynar giderdi belki de onca dizi arasında.
Hikâye de pek ilginç.. hiç rastlamadığımız cinsten bir şey!
Ne Batı sinemasında, ne Doğu.. hele dizilerde hiç mi hiiiç rastlanmayacak öyle eşsiz bir tema, anlayacağınız!
Seyretmeyenlerle paylaşmak isterim doğrusu ki, eksikli kalmasınlar; şimdi efendim.. ülkenin tanınmış işadamlarından Zafer Demiray (Hüseyin Avni Danyal), eşi Suna (Ece Uslu), üç kızı Zeynep (Özge Gürel), Cansu ve Eylül (isimlere de dikkatinizi çekerim, sahte burjuvazimizin trendy adları.. kızlarına Cansu ve Eylül adlarını koy moderniteye en babasından bir kafa at!) mutlu bir aileye sahiptirler. Kurdukları ve büyüttükleri aile şirketi büyük mü büyük başarılara imza atmaktadır mütemadiyen; yılın işadamı bile seçilmiştir hatta Zafer Bey. Öyle mutlu öyle mutludurlar ki, öyle bir refah içinde yaşarlar ki.. kapıda domuzları eksiktir bir! Ama kötü kimseler bu mutluluğu yar ederler mi hiç mutlu ailelere?
Etmezler tabii!
Nitekim, etmediler de.. babası Zafer Demiray’ın doğum günü kutlamasından sonra, kuzenleriyle birlikte bir diskodaki gençlik partisine giden Zeynep, ortadan kaybolur. Ne kuzenler görmüştür Zeynep’in nereye gittiğini, ne de partidekiler.. cep telefonu da kapalıdır. Bütün arkadaşları tek tek aranır, kimse bilmez Zeynep’in nerede olduğunu. Aile için korku dolu bir bekleyiş başlar böylece. Bu arada devreye Komiser Kaan (Burak Hakkı) girer. Bir de Zafer Bey’i eski düşmanı edasıyla arayıp, kızına karşılık bir milyon lira isteyen, pek kötü kalpli olduğunu sesinden anladığımız bir adam vardır; durumdan yararlanmak isteyen biri midir o da, yoksa sahiden kızını kaçıran mı, henüz belli değildir.
Hep yazıp duruyorum.. ama her yeni iddialı dizide aynı şeyle karşılaşınca da elim durmuyor elbet.. bu ülkede herkes –kırsalda yaşıyorsa- görkemli taş konaklara, kentte yaşıyorsa muhteşem ultra modern villalara haizdir, öyle mi yani?
Kızım Nerede dizisi de, tıpkı diğer kardeşçikleri gibi, zenginlik illetine yakalanmış.
Yani bu zenginlikleri, bu zengin dekorları, villaları filan kullanıyorsunuz da (sözüm yapımcı kardeşlere ve dizi tasarımcılarınadır), bu dizilerin habitatı feci defolu oluyor aslında, farkında değil misiniz?
O görkemli ultra lüks yapıların içine, bu gelişime uygun olarak evrilmemiş insanları koyduğunuzda, ortaya bir hazımsızlık, bir zevksizlik ve düzeltilemeyecek bir uyumsuzluk çıkıyor; mekânla insanların kültürel davranış modelleri, o ortamdan zevk alışları bir itiş kakış, bir kavga halinde sanki. Birbirlerine uymuyorlar işte.. işin organikliği yok oluyor.
Hormonlu bir habitat çıkıyor ortaya sonuçta.
Dramada, hayatın gerçekliğine uymayan suni insan ilişkileri, masa başında yaratılmış bir trajiklik ve bunlara uygun bir yaratıcı çözümsüzlükle karşılaşıyor seyirci.
Kızım Nerede’nin karakterleri de, bu suni habitatın suni hubituscukları gibi. Zorla güzellik olmayacağı gibi habitat da olmaz çünkü.. oldurmaya çalışılırsa da, işte böyle suni bir habitat çıkar ortaya.
Kısaca, Atv’nin yeni dizisi Kızım Nerede, oyunculuklarda olsun, çekim, yönetim ve kurguda olsun.. fevkalade vasat, hatta vasatın altında bir zanaat sergiliyor.
Masa başı hayat projeleri, en gerçekçi temaları bile, gerçeklerden kopuk bir dramaturji ile çözümlemeye kalkınca böyle oluyor zira.
Yine de yolu açık olsun.. olur mu bilmem ya.
Telesiyej/TARAF
Metro-Goldwyn-Mayer’in kükreyen aslanı eksikti bir, dizinin anonslarında.. o derece bir şaheserle karşılaşacağız izlenimi yaratıldı.. anons da anons.. başladı, başlıyor.. geldi, geliyor.. pek yakında, yakında!
Her şeyden önce bir diziyi bu kadar uzun süre anons etmek, beklentiyi gereksiz yere yükseltir yavu, –belirli bir bıkkınlık sonrası- ilgiyi de azaltabilir ayrıca, en azından gevşetir.
Sonuç, her halükârda hayal kırıklığı olur.
Bir de dizi elle tutulur, gözle görülür bir değer koyamıyorsa ortaya, kendi iletişimi altında ezilip gider nihayetinde.
Cuma akşamı Atv’de ilk bölümü gösterilen Kızım Nerede, böyle hallere tipik bir örnek işte.
Yakında, pek yakında anonslarıyla bu kadar kafa ütülenmeseydi şayet, orta halli bir dizi olarak kaynar giderdi belki de onca dizi arasında.
Hikâye de pek ilginç.. hiç rastlamadığımız cinsten bir şey!
Ne Batı sinemasında, ne Doğu.. hele dizilerde hiç mi hiiiç rastlanmayacak öyle eşsiz bir tema, anlayacağınız!
Seyretmeyenlerle paylaşmak isterim doğrusu ki, eksikli kalmasınlar; şimdi efendim.. ülkenin tanınmış işadamlarından Zafer Demiray (Hüseyin Avni Danyal), eşi Suna (Ece Uslu), üç kızı Zeynep (Özge Gürel), Cansu ve Eylül (isimlere de dikkatinizi çekerim, sahte burjuvazimizin trendy adları.. kızlarına Cansu ve Eylül adlarını koy moderniteye en babasından bir kafa at!) mutlu bir aileye sahiptirler. Kurdukları ve büyüttükleri aile şirketi büyük mü büyük başarılara imza atmaktadır mütemadiyen; yılın işadamı bile seçilmiştir hatta Zafer Bey. Öyle mutlu öyle mutludurlar ki, öyle bir refah içinde yaşarlar ki.. kapıda domuzları eksiktir bir! Ama kötü kimseler bu mutluluğu yar ederler mi hiç mutlu ailelere?
Etmezler tabii!
Nitekim, etmediler de.. babası Zafer Demiray’ın doğum günü kutlamasından sonra, kuzenleriyle birlikte bir diskodaki gençlik partisine giden Zeynep, ortadan kaybolur. Ne kuzenler görmüştür Zeynep’in nereye gittiğini, ne de partidekiler.. cep telefonu da kapalıdır. Bütün arkadaşları tek tek aranır, kimse bilmez Zeynep’in nerede olduğunu. Aile için korku dolu bir bekleyiş başlar böylece. Bu arada devreye Komiser Kaan (Burak Hakkı) girer. Bir de Zafer Bey’i eski düşmanı edasıyla arayıp, kızına karşılık bir milyon lira isteyen, pek kötü kalpli olduğunu sesinden anladığımız bir adam vardır; durumdan yararlanmak isteyen biri midir o da, yoksa sahiden kızını kaçıran mı, henüz belli değildir.
Hep yazıp duruyorum.. ama her yeni iddialı dizide aynı şeyle karşılaşınca da elim durmuyor elbet.. bu ülkede herkes –kırsalda yaşıyorsa- görkemli taş konaklara, kentte yaşıyorsa muhteşem ultra modern villalara haizdir, öyle mi yani?
Kızım Nerede dizisi de, tıpkı diğer kardeşçikleri gibi, zenginlik illetine yakalanmış.
Yani bu zenginlikleri, bu zengin dekorları, villaları filan kullanıyorsunuz da (sözüm yapımcı kardeşlere ve dizi tasarımcılarınadır), bu dizilerin habitatı feci defolu oluyor aslında, farkında değil misiniz?
O görkemli ultra lüks yapıların içine, bu gelişime uygun olarak evrilmemiş insanları koyduğunuzda, ortaya bir hazımsızlık, bir zevksizlik ve düzeltilemeyecek bir uyumsuzluk çıkıyor; mekânla insanların kültürel davranış modelleri, o ortamdan zevk alışları bir itiş kakış, bir kavga halinde sanki. Birbirlerine uymuyorlar işte.. işin organikliği yok oluyor.
Hormonlu bir habitat çıkıyor ortaya sonuçta.
Dramada, hayatın gerçekliğine uymayan suni insan ilişkileri, masa başında yaratılmış bir trajiklik ve bunlara uygun bir yaratıcı çözümsüzlükle karşılaşıyor seyirci.
Kızım Nerede’nin karakterleri de, bu suni habitatın suni hubituscukları gibi. Zorla güzellik olmayacağı gibi habitat da olmaz çünkü.. oldurmaya çalışılırsa da, işte böyle suni bir habitat çıkar ortaya.
Kısaca, Atv’nin yeni dizisi Kızım Nerede, oyunculuklarda olsun, çekim, yönetim ve kurguda olsun.. fevkalade vasat, hatta vasatın altında bir zanaat sergiliyor.
Masa başı hayat projeleri, en gerçekçi temaları bile, gerçeklerden kopuk bir dramaturji ile çözümlemeye kalkınca böyle oluyor zira.
Yine de yolu açık olsun.. olur mu bilmem ya.
Telesiyej/TARAF