"KİTAP OLAYININ ASIL FATURASI AKP VE GÜLEN CEMAATİ'NE ÇIKIYOR!"
İmamın Ordusu kitabının başına gelenler, Ergenekon davasını en fazla savunanları dahi havaya zıplattı.
Kitap olayının asıl faturası AKP ve Gülen Cemaati’ne çıkıyor…
Kim ne derse desin, İmamın Ordusu kitabının başına gelenler, Ergenekon davasını en fazla savunanları dahi havaya zıplattı. Ancak, ne kadar “bu iş bizi değil, yargıyı ilgilendirir” deseler de, olayın en ağır faturası Ak Parti’ye ve Gülen Cemaati’ne çıkıyor. Hemen herkes, olayın perde arkasında Erdoğan ile Gülen’i görüyor. İkisi de çok rahatsız, ancak kendilerini de bu gelişmenin dışına çıkaramıyorlar.
İmamın Ordusu kitabı hakkındaki soruşturma, öylesine bir karmaşa yarattı ki, kimse işin içinden çıkamıyor.
Anlaşılır veya mantığa sığacak hiçbir yanı yok.
Dışarıdan baktığınızda, medya haberlerine göre, bu işe ilk polis el atıyor. Bulgularını savcılara bildiriyor. Onlar da büyük bir altın madeni bulmuşçasına, dünya literatürüne geçecek bir örnek yaratarak, daha taslak halindeki bir kitaba soruşturma başlatmakla kalmıyor, taslak kopyalarını toplattığı gibi, bilgisayarlar disklerindekileri de imha ettiriyor.
Her yazışımda gülesim tutuyor.
Hala böylesine geri kafalı yaklaşım ve uygulamaların geçerli olduğu, böyle yargı anlayışına sahip olan bir ülkede yaşadığımdan dolayı üzüntü duyuyorum, bir gazeteci olarak utanıyorum.
Türk toplumunun buna layık olmadığına inanıyorum.
Peki, bu ülkenin büyük bölümü benim gibi düşünüyor da, bu ülkeyi yöneten iktidar ne yapıyor?
Son günlerde onlar da durumun vahametini açıkça görmeye başladılar.
Her zamanki gibi, toplumun vicdanı sayılan Arınç, ilk adımı attı. Ardından da diğer bakanlar, uygulamanın mantıksızlığına dikkat çektiler.
Faturanın giderek büyüdüğünün ve iktidar partisine çıkarıldığının farkına vardılar. Gün geçtikçe, bir çıkış yolu bulunmadıkça da, bu faturanın büyüyeceğini görüyorlar.
Bu tepkiler zincirinin en zayıf halkası, ne yazık ki hala Başbakan Erdoğan. Olayı tamamen yargının üzerine bırakıyor, iktidarın bu işin dışında olduğunu söylüyor, ancak bir adım daha atıp, bu uygulamanın kabul edilemeyeceğini söyleyemiyor. Büyük olasılıkla, Ergenekon sürecine eleştirisel yaklaşıyormuş izlenimi vermemeye çalışıyor. İstediği zaman, son derece keskin biçimde kullandığı dili, bir türlü varmıyor. Bu süreci yürüten polis-savcı-yargıç üçlüsünü kollamak ve korumak ister gibi bir tutumu var. Oysa geçmişte, yargıyı açık açık eleştirdiği, hatta yerden yere vurduğu nice örnekler yaşadık.
Hadi, ülkedeki genel kanıya kulak tıkayalım ve iktidar partisinin, gerçekten yargıya müdahale edemeyeceği varsayımından hareket edelim.
Polise de mi müdahale edilemiyor?
Polise, uygulamaların sadece ülkedeki dengeleri altüst ettiğini, gereksiz şekilde faturanın da Ak Parti’ye çıkarıldığını da söyleyemiyorlar mı?
Yapmayın Allah rızası için...
Bu ülkede her iktidarın işine geldiğinde, hem polise, hem de yargıya müdahale ettiği bilinir. Doğru olmasa dahi, böyle bir inanış vardır.
Bakalım Ak Parti, gerçeği görüp, zararın neresinden dönecek?
* * *
AĞIR HASAR GÖREN GÜLEN CEMAATİ TEPKİLİ, ANCAK ONLAR DA SUSKUN...
Faturanın biri Ak Parti’ye çıkarılıyorsa, diğeri ve belki de daha ağırı Fethullah Gülen Cemaati’ne çıkarılıyor.
Bundan önce Hanefi Avcı’nın yazdığı kitap ve ardından tutuklanma olayında da aynı durumla karşı karşıya kalınmıştı . Ahmet Şık olayı bunun üstüne gelince, tuz biber ekti.
Cemaat’e “dokunanın yandığı” bir ortama girildi.
Komplo teorileri dahi, giderek inandırıcılık oranlarını arttırır oldular.
Sanki, gerçekten “İmam”ın her yerde eli kulağı ve isimsiz askerleri var ve ona dokunanı yakıveriyorlarmış izlenimi yaygınlaşıyor.
Siz istediğiniz kadar tepki gösterebilirsiniz.
İstediğiniz kadar, bunların tamamen bir yargı-polis hoyratlığından kaynaklandığını, incelemenin bitmesi ve tüm verilerin ortaya dökülmesinin, iddianamenin ortaya çıkmasının beklenmesi gerektiğini de söyleyebilirsiniz.
Cemaat için bundan önce de son derece eleştirisel yayınlar yapıldığına dikkat çekip, bunlara hiçbir tepki gösterilmediğini de örnek olarak gösterebilirsiniz. Hatta, kitabın içinden terör bağlantısı çıkacağını dahi söyleyebilirsiniz.
Ancak, kimseleri inandıramazsınız.
“ZEKAMIZA HAKARET EDİLİYOR,
BİZ BU KADAR CAHİL VE KÖYLÜ DEĞİLİZ...”
İşte şu sıralarda Fethullah Gülen’in etrafında bulunan ve ona gönül vermişlerin en büyük sıkıntıları da bu... Gülen’e yakın isimlerle konuştuğunuz zaman, nasıl ateş püskürdüklerine tanık oluyorsunuz.
Zira onlar da, faturanın bir bölümünün kendilerine çıkarıldığını görüyorlar. Sanki gizli bir mason örgütlenmesi veya çete yaklaşımıyla kadrolaşmış bir Cemaat görüntüsü verdiklerinin farkındalar, ancak işin içinden nasıl çıkabileceklerini de bilemiyorlar. O zaman da, geleneksel içine kapanıp beklemeye geçmiş durumdalar.
Kendilerini anlatmaktan mı çekiniyorlar, belli değil. Ancak zaman geçtikçe, onların da faturası kabarıyor.
“...Ortadaki fotoğraf bizim içimizi daraltıyor. Böylesine bir saçmalık olabilir mi? Kitap olayında bizim parmağımızın bulunduğunu söylemek, resmen zekamıza hakaret etmek anlamına geliyor... Böyle bir işe karışmak için, ahmak ötesi olmak gerekir...” diyen, Fetullah Gülen’e yakın isimlerden biri, tepkisini adeta bir gönderme yaparak anlattı : “...Biz bu kadar cahil, bu kadar köylü davranabilecek bir toplum değiliz...”
Cemaat’in tepkisi sert, ancak ne yapacaklarını da bilemiyorlarmış gibi bir tutumları var. Eskilerdeki gibi, bu fırtınanın da bir gün hızını kaybetmesini ve unutulmasını bekliyorlar. Tabii unutulmaması gereken bir nokta var. O da bu tip olayların, toplum belleğinde, doğru yanlış bir tortu bıraktığıdır.
Ben, Gülen hareketinin böylesine bir kara komplo içinde olduğu ve Türkiye'yi perde arkasından yönettiği görüşlerine katılmıyorum. Ancak benim gibi birçok kişinin katılmaması toplumdaki genel algıyı da değiştirmiyor.
Yani, Cemaat’in daha başka şeyler yapması, giderek zorunlulaşıyor.
Mehmet Ali BİRAND / POSTA