KİRLİ BEYAZ'A SERT ELEŞTİRİ; ''BU KADAR ZENGİNLİK OLMAZ Kİ CANIM!''
Fox Tv'de yeni başlayan "Kirli Beyaz"a televizyon eleştirmenlerinden sert eleştiri geldi!
‘Kirli Beyaz’, kendi gerçekliğini uydurmuş tatlı hayat dizilerinden
Bir zenginlik bir zenginlik!
Evlerimizin her biri ayrı bir malikane.. bahçemizde havuzlar, çocuklarımızda spor arabalar, hepimizin bir holdingi var maşallah.. lükse, ihtişama batmışız da bana mısın demiyoruz!
Kadınlarımızın her biri ayrı güzel, öyle ki, bakmaya kıyılmaz!
Delikanlılarımız da ultra karizmatik, son model spor arabalarıyla, konu komşunun malikanelerinin arasında vın vın vınlıyorlar. Arada bir zevkine uçak filan da kullanıyorlar tabii.. özgürlük duygusunu dibine kadar yaşama babında!
Bir nevi bolluk bereket kudurtmuş bizi! Ne edeceğimizi, ne tüketeceğimizi bilemez haldeyiz. Genç kızlarımız beğendikleri delikanlıların evlerini basıyor; istenmezlerse, tepinip bağırıyorlar, isterem de isterem, seni isterem diyerekten!
Gam kasavet sıfır. Pompei’nin son günleri hali...
Neresi burası Yavu diye düşünüyor insan seyrederken, bir zamanların ünlü ingiliz dizisi The Prisoner’daki içinden çıkılamaz, kaçılamaz, görünüşü pek sevimli o mahpushane köyü hatırlıyor insan; biraz içi daralıyor o zaman ya...
Bu kadar da zenginlik olmaz ki canım!
Fox Tv’nin yeni dizisi Kirli Beyaz da, Türkiye televizyonlarındaki tv dizilerine musallat olan zenginlik illetinden kurtaramamış yakasını. Tıpkı Küçük Sırlar gibi, tıpkı Lale Devri gibi, tıpkı Aşk ve Ceza gibi, tıpkı Kanal D’de yeni başlayacak olan Şüphe gibi.
Allahım neden bu kadar zenginiz biz?
Neden hiç yoksulumuz yok?
Neden orta halli insanlarımız yok da; onların sade, küçük, ama derinlikli hikâyelerini izleyemiyoruz?
Keşke bu kadar zenginlik içinde olmasaydık!
Belki o zaman daha manalı hikâyelerimiz olurdu, o hikâyeler dizi film olurdu sonra, biz de oturup seyrederdik.. hayatlarımız manalanırdı.
Keşke alt sınıfları da olan bir ülke olsaydık.. ama, olmayınca olmamış işte.
Ne yapalım, biz böyleyiz.. bolluk bereket içinde malikanelerde yaşamaya mahkûmuz!
Bütün bunlar benim görüşlerim değil elbet: Bizim dizicilerin –yani çoğunun- ve –bu dizileri onaylayıp yayınladıklarına göre- tv kanallarının görüşleri. Bir bakın merkez medyanın tv kanallarına; son zamanlarda yayına giren kaç tane orta sınıf dizisi göreceksiniz?
Toplumsal siyasi belleğimizden kazınıp yok edilmiş, silinmiş, 12 Mart’ın, 12 Eylül’ün gayrı insani icraatına bir nebze değinen dizilere bile tahammülü olmayan bir tv yayıncılığından, ülkenin gerçekliğine uyan diziler beklemek aslında safdillik oluyor galiba; geriye parlatıldıkça parlatılmış, kendi gerçekliğini uydurmuş tatlı hayat dizilerinin egemenliği kalıyor işte.
Ayrıca Türkiye sanki GSMH’de dünya rekortmeni; ‘kişi başına 50 bin doların üzerinde bir zenginlik içinde yaşıyoruz’un ideolojik sunumu gibi.
Kültürsüz, görgüsüz, densiz bir tür beyaz Türk kuşatması altında ekranlar.
Kirli Beyaz, bütün bunların dışında da kötü bir dizi ya o da ayrı. Dramasıyla, estetiğiyle, dramaturjisiyle, Oyunculuğuyla, yönetimiyle, kurgusuyla.. velhasıl bütünüyle dizi olamamış bir dizi. (Şahnaz Çakıralp’in canlandırdığı köpekli şarkıcı kadın gibi bir karakter, dünyanın neresinde görülmüştür ayrıca, özellikle bir dramda? Yeşilçam bile sadece komedi filmlerinde kullanırdı böyle karakterleri, ama daha sakin, bu kadar abartmadan!)
Ne vaadi vaat, ne mesajı mesaj, ne etiği etik, ne gösterişi gösteriş, ne gerilimi gerilim, Kirli Beyaz’ın. Ayrıca Özdemir Asaf’ın o güzelim şiirinden ödünç alınmış ‘kirli beyaz’ da ayrı bir sıkıntı kaynağı! Bir şiirin duygusundan alıntı yapılıyorsa şayet; biçimin güzelliğinden, sesin cazibesinden önce, manasını anlamak, ve duruma uygun düşüyorsa kullanmak gerekir. Özdemir Asaf, “Bütün renkler aynı hızla kirleniyordu,/ Birinciliği beyaza verdiler” demiş, Jüri adlı şiirinde. Dizinin finalinde de teşekkür var şaire. Neden peki? Bu şiire bir gönderme mi bu? Nasıl bir gönderme ve neden? Dizinin temasıyla bu şiirin özünün, manasının ne alakası var?
Kel alaka işte!
Telesiyej / TARAF
Bir zenginlik bir zenginlik!
Evlerimizin her biri ayrı bir malikane.. bahçemizde havuzlar, çocuklarımızda spor arabalar, hepimizin bir holdingi var maşallah.. lükse, ihtişama batmışız da bana mısın demiyoruz!
Kadınlarımızın her biri ayrı güzel, öyle ki, bakmaya kıyılmaz!
Delikanlılarımız da ultra karizmatik, son model spor arabalarıyla, konu komşunun malikanelerinin arasında vın vın vınlıyorlar. Arada bir zevkine uçak filan da kullanıyorlar tabii.. özgürlük duygusunu dibine kadar yaşama babında!
Bir nevi bolluk bereket kudurtmuş bizi! Ne edeceğimizi, ne tüketeceğimizi bilemez haldeyiz. Genç kızlarımız beğendikleri delikanlıların evlerini basıyor; istenmezlerse, tepinip bağırıyorlar, isterem de isterem, seni isterem diyerekten!
Gam kasavet sıfır. Pompei’nin son günleri hali...
Neresi burası Yavu diye düşünüyor insan seyrederken, bir zamanların ünlü ingiliz dizisi The Prisoner’daki içinden çıkılamaz, kaçılamaz, görünüşü pek sevimli o mahpushane köyü hatırlıyor insan; biraz içi daralıyor o zaman ya...
Bu kadar da zenginlik olmaz ki canım!
Fox Tv’nin yeni dizisi Kirli Beyaz da, Türkiye televizyonlarındaki tv dizilerine musallat olan zenginlik illetinden kurtaramamış yakasını. Tıpkı Küçük Sırlar gibi, tıpkı Lale Devri gibi, tıpkı Aşk ve Ceza gibi, tıpkı Kanal D’de yeni başlayacak olan Şüphe gibi.
Allahım neden bu kadar zenginiz biz?
Neden hiç yoksulumuz yok?
Neden orta halli insanlarımız yok da; onların sade, küçük, ama derinlikli hikâyelerini izleyemiyoruz?
Keşke bu kadar zenginlik içinde olmasaydık!
Belki o zaman daha manalı hikâyelerimiz olurdu, o hikâyeler dizi film olurdu sonra, biz de oturup seyrederdik.. hayatlarımız manalanırdı.
Keşke alt sınıfları da olan bir ülke olsaydık.. ama, olmayınca olmamış işte.
Ne yapalım, biz böyleyiz.. bolluk bereket içinde malikanelerde yaşamaya mahkûmuz!
Bütün bunlar benim görüşlerim değil elbet: Bizim dizicilerin –yani çoğunun- ve –bu dizileri onaylayıp yayınladıklarına göre- tv kanallarının görüşleri. Bir bakın merkez medyanın tv kanallarına; son zamanlarda yayına giren kaç tane orta sınıf dizisi göreceksiniz?
Toplumsal siyasi belleğimizden kazınıp yok edilmiş, silinmiş, 12 Mart’ın, 12 Eylül’ün gayrı insani icraatına bir nebze değinen dizilere bile tahammülü olmayan bir tv yayıncılığından, ülkenin gerçekliğine uyan diziler beklemek aslında safdillik oluyor galiba; geriye parlatıldıkça parlatılmış, kendi gerçekliğini uydurmuş tatlı hayat dizilerinin egemenliği kalıyor işte.
Ayrıca Türkiye sanki GSMH’de dünya rekortmeni; ‘kişi başına 50 bin doların üzerinde bir zenginlik içinde yaşıyoruz’un ideolojik sunumu gibi.
Kültürsüz, görgüsüz, densiz bir tür beyaz Türk kuşatması altında ekranlar.
Kirli Beyaz, bütün bunların dışında da kötü bir dizi ya o da ayrı. Dramasıyla, estetiğiyle, dramaturjisiyle, Oyunculuğuyla, yönetimiyle, kurgusuyla.. velhasıl bütünüyle dizi olamamış bir dizi. (Şahnaz Çakıralp’in canlandırdığı köpekli şarkıcı kadın gibi bir karakter, dünyanın neresinde görülmüştür ayrıca, özellikle bir dramda? Yeşilçam bile sadece komedi filmlerinde kullanırdı böyle karakterleri, ama daha sakin, bu kadar abartmadan!)
Ne vaadi vaat, ne mesajı mesaj, ne etiği etik, ne gösterişi gösteriş, ne gerilimi gerilim, Kirli Beyaz’ın. Ayrıca Özdemir Asaf’ın o güzelim şiirinden ödünç alınmış ‘kirli beyaz’ da ayrı bir sıkıntı kaynağı! Bir şiirin duygusundan alıntı yapılıyorsa şayet; biçimin güzelliğinden, sesin cazibesinden önce, manasını anlamak, ve duruma uygun düşüyorsa kullanmak gerekir. Özdemir Asaf, “Bütün renkler aynı hızla kirleniyordu,/ Birinciliği beyaza verdiler” demiş, Jüri adlı şiirinde. Dizinin finalinde de teşekkür var şaire. Neden peki? Bu şiire bir gönderme mi bu? Nasıl bir gönderme ve neden? Dizinin temasıyla bu şiirin özünün, manasının ne alakası var?
Kel alaka işte!
Telesiyej / TARAF