'KİMİ EFENDİ İNSANLAR KALEME SARILINCA BÖYLE SAYGISIZ OLUR!" 'ÇILGIN TÜRKLER'DEN 'MUSTAFA'YA SERT ELEŞTİRİ!...

Özakman Cumhuriyet gazetesindeki köşesinde Can Dündar´ı ve `Mustafa´sını kıyasıya eleştirdi

Türkiye´de fırtına gibi esen ´Şu Çılgın Türkler´ kitabının yazarı Turgut Özakman, Can Dündar´ı ve tartışmalı filmi "Mustafa"yı Cumhuriyet Gazetesi´ndeki dünkü yazısıyla eleştirdi. Özakman filmden çok, kendisini filmi beğenmiş gibi anlatan yazısı nedeniyle Dündar´a yüklendi. İşte ´Çılgın Türk´ün yazısından çarpıcı satırlar...


´Filmi Can´la birlikte izledik´


galasına, erteleme şansımın olmadığı bir toplantı nedeniyle katılamadım... Tartışmalar başlamıştı. Tepki giderek yoğunlaşıyordu. Programım öyle sıkışıktı ki İstanbul´da filmi göremedim. Görüşümü soran yayıncılardan, filmi izleyemediğimi söyleyerek af diliyordum. (...) 11 Kasım´da Ankara´ya döndüm. Kanal D´den telefon ettiler, 32. Gün için çağırdılar. Konu Mustafa filmiydi, Dündar´la filmi konuşacaktık. (...) Ertesi sabah bir TV´de programım vardı. Öğlene doğru eve döndüm. Az sonra da sevgili Can geldi. Kucaklaştık. Filmin CD´sini getirmişti. Ekran karşısına geçtik. TV´den bir de kameraman göndermişler. Birkaç dakika filmi izlerken çekti."


'Yanlışlar, abartılar, saptırmalar´


"(...) Bak.." dedim, ."..Beğenmezsem söylerim. Ona göre." "Elbette hocam." Filmi izlemeye başladık. Yaklaşık 20 dakika sonra, ilk kanımı söylemek için filmi durdurmasını rica ettim. Bu noktaya kadar filmde, yazılan ve maillerde yer alan ağır eleştirilere, büyük suçlamalara hak verdirecek hiçbir sahne yoktu. Çekimleri, yönetimi de beğenmiştim(...) İzlediğimiz noktaya kadar suçlanacak, eleştirilecek bir sahne görmemiştim. Ama M. Kemal´in Sofya´ya askeri ateşe olarak gönderildiğinin açıklanmasından sonra filmde yanlışlar, abartılar, eksikler, saptırmalar, haksızlıklar, yersizlikler, küçültücü anlatımlar, resimler belirmeye başladı. Sona doğru arttı. Son bölüm şaşırtıcıydı. Her duyarlı insanı yaralamıştır sanıyorum. Filmdeki güzellikleri, teknik başarıları da, yanlışları, olumsuzlukları da ilk görüşte görebildiğim, anlayabildiğim kadar söyledim."


´Söz, yanlışları düzelteceğim´ dedi


"Düzeltmesini istedim. Can Dündar beni çok efendice dinledi, değindiğim hususları kabul etti, yanlışları düzelteceğine de söz verdi. Doğrusu da buydu. (...) Can büyük bir içtenlikle, "Keşke size danışsaymışım" demek inceliğini gösterdi. Saat 15.00´e doğru filmi izleme sona erdi. Can gitti."


´Sahi filmi o kadar beğenmiş miydim?´


"Perşembe sabahı, daha gazetelere bakamadan, telefonum art arda çalmaya başladı. Can Dündar´ın Milliyet gazetesinde bir gün önce filmi birlikte izlediğimizi anlatan bir yazısının yayımlandığını bildiriyorlardı. Yazıdan filmi beğendiğim anlaşılıyor olmalı ki ısrarla şunu soruyorlardı: Sahi filmi o kadar beğenmiş miydim? Yazı, filmi birlikte izlediğimizi gösteren iki de resimle süslenmişti. İddiasına göre filmi izlemeden sahneler üzerinde yorum yapmışım. Oysa evde, söz açılınca, Arena programında sadece bana sorulan yeni, eski yalan ve yanlış iddialara yanıt verdiğimi kendisine anlatmıştım. Buna rağmen 32. Gün´ün çekimi sırasında da ayıp ederek bu yakışıksız iddiayı yinelemiş, beni bu gerçeği program içinde bir daha açıklamak zorunda bırakmıştı. Durumu iki kez açıklamış olmama rağmen, bu iddiayı yine ileri sürüyordu. Kendisine duyduğum güven solup gitti. Kimi efendi insanlar direksiyona geçince canavarlaşır, kimi kaleme sarılınca böyle saygısız olur!"


'Reklam kokan yazısı beni çok rahatsız etti´


"Yazının girişi ve genel havası, filmi çok beğendiğim izlenimini vermekteydi. Can filmi eleştirdiğimi de belirtiyordu ama neleri, nasıl, ne kadar eleştirdiğimi sessiz geçmişti. Bu reklam kokan yazıdan olağanüstü rahatsız olduğumu belirtmeliyim. Bu benim hiç hoş görmeyeceğim bir cinlik. Asla çiğnenmeyecek nezaket, saygı ve güven kuralları vardır. 16 Kasım Pazar akşamı (19.00 seansı), filmi telaş etmeden, bir daha ve büyük perdede seyretmek için eşimle birlikte sinemaya gittim, çok dikkatle, not alarak izledim. İlk