"KİM NE DERSE DESİN BEN BİR ERMENİYİM!...." AKŞAM GAZETESİ'NDEKİ ERMENİ YAZAR KİM?.....
"Benim hayatım kimseyi aşağılamamak üzerine kurulu" diyen bir adamı çok fena aşağıladı bu memleket. Hem de defalarca. Ve sonunda altın vuruş yaptı. Onu aldı buralardan. Götürdü.
"Benim hayatım kimseyi aşağılamamak üzerine kurulu" diyen bir adamı çok fena aşağıladı bu memleket. Hem de defalarca.
Ve sonunda altın vuruş yaptı. Onu aldı buralardan. Götürdü.
Hrant Dink bir senedir yok.
Dink´i vuranlar kendilerini çok "erkek" zannettiler. Yalnızca tetiği çekeni kastetmiyorum. "Kan" kavramıyla beyinlerini uyuşturan, dünyayı "Türk" ve "onlar" olarak algılayanları kastediyorum. İşte onlar çoktular ve Dink ölünce birbirlerinin sırtlarını sıvazladılar. Aralarında "erkek adam kulübü" hissiyatı oluşturdular. Ve "önümüze gelene bir tekme" naralarıyla ortalıkta gezinmeyi vatansever olmak sandılar.
Onları Dink zaten çok önceden tanımlamıştı. Şöyle demişti bir keresinde: "Kendi kimliğini ötekinin varlığına göre konumlandırmak hastalıktır. Kimliğini yaşatman için sana bir düşman gerekiyorsa, senin kimliğin hastalıklıdır."
Bu hastalıklı kimlikler bir vatanseveri aldılar aramızdan. Üstelik saldırgan ayrımcılıklarını "vatanseverlik" diye takdim etmeye cüret ederek. Hem de sırıtarak. Pis pis sırıtarak.
Sırıtırken Dink´in ardından üzülenlere de dil uzattılar üstelik. "Türk" ve "onlar" gruplandırmasında "onlar" grubuna düştüğü için öldürülmesine isyan edenlerin "Hepimiz Ermeni´yiz" çığlığını bile dillerine doladılar. Spekülasyonlar ürettiler. Üzüntüyü bile çirkinleştirdiler. İnsanları kendilerinden şüphe ettirdiler.
Bir yıl oldu. Bir yıla bunca ilkel tepki, yükselen ayrımcılık sığdı da cinayetin çözümü sığamadı maalesef. Ya da sığdırılmak istenmedi. Çünkü bu topraklar hâlâ çok "erkek". Ve o "erkeğin" kırılgan kimliğinde "düşman"a ihtiyacı var. Oysa o düşman, kendi düşünce dünyası. Onu da çekip vuramayacağına göre...
Ve sonunda altın vuruş yaptı. Onu aldı buralardan. Götürdü.
Hrant Dink bir senedir yok.
* * *
Dink´i vuranlar kendilerini çok "erkek" zannettiler. Yalnızca tetiği çekeni kastetmiyorum. "Kan" kavramıyla beyinlerini uyuşturan, dünyayı "Türk" ve "onlar" olarak algılayanları kastediyorum. İşte onlar çoktular ve Dink ölünce birbirlerinin sırtlarını sıvazladılar. Aralarında "erkek adam kulübü" hissiyatı oluşturdular. Ve "önümüze gelene bir tekme" naralarıyla ortalıkta gezinmeyi vatansever olmak sandılar.
* * *
Onları Dink zaten çok önceden tanımlamıştı. Şöyle demişti bir keresinde: "Kendi kimliğini ötekinin varlığına göre konumlandırmak hastalıktır. Kimliğini yaşatman için sana bir düşman gerekiyorsa, senin kimliğin hastalıklıdır."
* * *
Bu hastalıklı kimlikler bir vatanseveri aldılar aramızdan. Üstelik saldırgan ayrımcılıklarını "vatanseverlik" diye takdim etmeye cüret ederek. Hem de sırıtarak. Pis pis sırıtarak.
* * *
Sırıtırken Dink´in ardından üzülenlere de dil uzattılar üstelik. "Türk" ve "onlar" gruplandırmasında "onlar" grubuna düştüğü için öldürülmesine isyan edenlerin "Hepimiz Ermeni´yiz" çığlığını bile dillerine doladılar. Spekülasyonlar ürettiler. Üzüntüyü bile çirkinleştirdiler. İnsanları kendilerinden şüphe ettirdiler.
* * *
Bir yıl oldu. Bir yıla bunca ilkel tepki, yükselen ayrımcılık sığdı da cinayetin çözümü sığamadı maalesef. Ya da sığdırılmak istenmedi. Çünkü bu topraklar hâlâ çok "erkek". Ve o "erkeğin" kırılgan kimliğinde "düşman"a ihtiyacı var. Oysa o düşman, kendi düşünce dünyası. Onu da çekip vuramayacağına göre...
* * *
Bu 19 Ocak´ta ben de Ermeni´yim. Geçen 19 Ocak´ta olduğu ve her 19 Ocak´ta olacağı gibi. Kim ne derse desin.
Nagehan Alçı/AKŞAM