Kılıçdaroğlu’ndan dikkat çeken İmamoğlu çıkışı! Özgür Özel’le ilgili çarpıcı sözler…
CHP'nin eski lideri Kemal Kılıçdaroğlu, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun ziyaretiyle ilgili "Akıl akıldan üstündür. Dolayısıyla biz kendi aramızda tartışırız, farklı öneriler gelir. Sonunda oturur buna bir karar veririz" ifadelerini kullandı. Normalleşme dönemi üzerinden Özgür Özel'i eleştiren Kılıçdaroğlu, “Normalleşme söylemi bunlara cesaret verir. Neyi konuşacaksınız? Neyi tartışacaksınız bunlarla?" diye sordu.
CHP’nin kasım ayındaki 38. Olağan Kurultayı’nda ‘değişimciler’in adayı Özgür Özel’e karşı genel başkanlık seçimini kaybeden Kemal Kılıçdaroğlu, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.
T24’ten Murat Sabuncu’nun sorularını yanıtlayan Kılıçdaroğlu, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ile yaptığı son görüşme, CHP’nin eylül ayındaki tüzük kurultayı ve yerel seçimlerden sonra başlayan normalleşme dönemine ilişkin konuştu.
İMAMOĞLU’NUN ZİYARETİ
Kılıçdaroğlu, İmamoğlu ile gerçekleştirdiği görüşmeye ilişkin şunları söyledi:
“Ben Cumhuriyet Halk Partisi'nin 7.Genel Başkanıyım. Duygularımla ve kamuoyunun konulara istikamet çizme becerisinin oluşturduğu baskı altında hareket etmem, öyle bir hakkı da kendimde görmem.
Türkiye'nin bugün içinde bulunduğu koşullardan hepimiz endişeliyiz. AKP'li seçmen de yakınıyor. Türkiye'yi bu zor cendereden çıkaracak olan parti de Cumhuriyet Halk Partisi'dir.
Dolayısıyla Cumhuriyet Halk Partisi'nin birlik ve beraberlik içerisinde hareket etmesi hayati bir önem taşımaktadır. Parti içinde zaman zaman farklı düşünenler olabilir. Farklı düşünceleri, daha sağlıklı bir yol bulmak açısından olumlu görmek lazım.
Yeni arayışlar ve yeni çözüm önerileri elbette olacaktır ve olmalıdır. Ülkemiz ne yazık ki çok ağır sorunlar yaşıyor. Sorunları aşmanın yolu tartışmaktan geçiyor.
Akıl akıldan üstündür. Dolayısıyla biz kendi aramızda tartışırız, farklı öneriler gelir. Sonunda oturur buna bir karar veririz. O çerçevede çözümleri partinin çözümü olarak ortaya koyarız. Tek ve ortak motivasyonumuz Türkiye'dir.”
CHP’NİN TÜZÜK KURULTAYI
CHP’nin eylül ayındaki tüzük kurultayına ilişkin konuşan Kılıçdaroğlu, “Tüzükle ilgili partinin arşivinde yüzlerce çalışma var. Yani çok zengin bir arşivimiz var. Genel başkanlığım döneminde de tüzükle ilgili ciddi çalışmalar yaptık. Bütün bu çalışmaların ele alınması lazım, değerlendirilmesi lazım. Akılcı bir politikayla partinin önündeki tüzükten kaynaklı engellerin kaldırılması lazım” ifadelerini kullandı.
Kılıçdaroğlu, “Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda partililerin sürece katılması da tartışılıyor. Onları nasıl görüyorsunuz?” sorusuna şu yanıtı verdi:
“Cumhurbaşkanı adayını Meclis grubu seçiyor. Ama eğilim almak açısından elbette olabilir, yani partinin bütün üyelerinin eğilimi alınabilir. 'Aktif üyelik' ya da sizin 'nitelikli üyelik' dediğiniz.
Düzenli aidat ödeyenlerin ön seçimde milletvekilleri, belediye başkanları, belediye meclis üyeleri, genel meclis üyelerini seçmeleri önemli. Dediğiniz gibi, daha önce bunu ben getirmiştim ama kurultayda reddedilmişti.
Fakat şimdi kurultay üyelerinde yapılacak olan böyle bir düzenlemenin sanki uygun olacağı şeklinde bir eğilim var. Umarım geçer.”
ÖZGÜR ÖZEL’E NORMALLEŞME TEPKİSİ
31 Mart Yerel Seçimleri’nden sonra AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in peş peşe gerçekleştirdiği görüşmelerin ardından başlayan ‘normalleşme’ dönemine tepki gösteren Kılıçdaroğlu şöyle konuştu:
“Normalleşme söylemi bunlara cesaret verir. Neyi konuşacaksınız? Neyi tartışacaksınız bunlarla? Eğer yasama organı yasama organı olmaktan çıkmışsa, yargı yargı organı olmaktan çıkmışsa, yürütme yürütme olmaktan çıkmışsa ve devletin tümü bir kişinin iki dudağından çıkacak söze bağlanmışsa, neyin normalleşmesini konuşacaksınız?
Devlet devlet olmaktan çıktı. Orduda hiyerarşi tamamen bozulmuş vaziyette. Kimin ne iş yaptığı belli değil.
Dolayısıyla sistem devasa bir sistemsizlik içerisinde kendisini korumaktan aciz bir devlet yapısı gerçeği ortaya çıkardı.
Aklı başında olan herkesin, kendi ülkesini seven herkesin, evlatlarının geleceğini düşünen herkesin bu tabloya dikkatle bakması lazım.
Çiftçi geçinemiyorsa sebebi Erdoğan. İşsizlik varsa sebebi Erdoğan. Halk iki kutup olmuşsa sebebi Erdoğan. Vatanın bekası tehlikedeyse sebebi Erdoğan. Mülteci sorununun, ekonomide iflasın, gençlerimizin yurt dışına kaçmasının, intiharların, ahlaki çöküşün tek sebebi Erdoğan.
Kurucu liderimize "ayyaş" diyen o. Kadınlarımıza "sürtük" diyen o. Muhaliflere "çapulcu" diyen o. Gençlerimizi "dindar-kindar" ayıran o.
Partimize "çöp-çamur-çukur" diyen o. Genel Başkan'a "cibilliyetsiz" diyen o. Kim yumuşayacaksa, kim normalleşecekse buyursun. Ben asla bunları unutup kabul etmeyeceğim.”
“Tekrar CHP Genel Başkanlığı’nı düşünüyor” şeklindeki yorumlarla ilgili konuşan Kılıçdaroğlu, şu ifadeleri kullandı:
"Ben partide genel başkanlık yapan bir kişi olarak elbette ki siyasetle yakından ilgilenmek zorundayım. Siyaseti göz ardı etmek, Türkiye'nin sorunlarına bakmamak, sorunlar konusunda üretilen çözümleri irdelememe gibi bir lüksüm yok.
Bunlarla ilgilenmek zorundayım. Benim böyle bir sorumluluğum var. Bu sorumluluğu elbette yerine getiriyorum.
Zaman zaman yazılar yazıyorum. Zaman zaman düşüncelerimi televizyonlarda açıklıyorum. Vatandaşlarımız geliyor konuşuyorum. Belediye başkanları geliyor. Siyasi partiler geliyor. Sivil toplum örgütleri geliyor.
Bazen üniversite öğrencileriyle konuşurken bazıları "Biz siyasetle ilgilenmiyoruz" dediklerinde onlara şunu söylüyorum: Doğrudur siz siyasetle pek ilgilenmiyor olabilirsiniz ama siyaset sizinle ilgileniyor. Çünkü bindiğiniz otobüsün fiyatını siyaset belirliyor, aldığınız ekmeğin fiyatını siyaset belirliyor. Dolayısıyla siz siyasetle ilgilendiğiniz ölçüde siyaset kurumu daha sağlıklı bir yapıya kavuşur, diye onlara da düşüncelerimi aktarıyorum.
Rahmetli Demirel'in dediği gibi, "Siyasetin giriş kapısı vardır ama çıkış kapısı yoktur."
“AKTİF SİYASİ HAYATIMI SÜRDÜRECEĞİM”
Aktif siyasi hayatını sürdüreceğini ifade eden Kılıçdaroğlu şöyle devam etti:
“Öncelikle aktif siyasi hayatımı sürdüreceğimi söyleyeyim. 10 günde bir felsefeci, tarihçi veya sosyolog, akademisyenlerle bir araya geliyoruz, oturuyoruz. Dört beş saat görüşmeler yapıyoruz.
Türkiye'nin içinde bulunduğu tablodan Türkiye'nin çıkmasıyla ilgili düşüncelerim oluyor. Zaman zaman bunları yazıya döküyorum, yazılar yazıyorum. En son yazı Karar'da çıktı. Ahlaksızlığın kurumsallaşmasıyla ilgili altıncı makaleydi o. Bundan sonra da devam edecek.
Türkiye ahlaksızlık zemininden çıkmak zorundadır. Çok karanlık bir zemin, çok kaypak bir zemin. Ülkenin geleceği açısından son derece tehlikeli bir zemin. Ahlaki değerleri mutlaka yüceltmek zorundayız. Aksi hâlde sonumuz felakettir.”