KILIÇDAROĞLU'NDAN AHMET HAKAN'A KÖSTEBEK FIKRASI!
Ahmet Hakan'ı arayan Kemal Kılıçdaroğlu hem 'köstebek bakan' itirazlarına yanıt verdi hem de ilginç bir fıkrayla durumu açıkladı...
Hürriyet yazarı Ahmet Hakan, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun ’köstebek bakan’ açıklamalarını konu alan yazılarına bugün de devam etti. Ancak bugünkü yazıda söz Kılıçdaroğlu’ndaydı. Ahmet Hakan’ı telefonla arayan Kılıçdaroğlu hem Hakan’ın itirazlarına yanıt vermiş hem de ilginç bir fıkrayla durumu açıklamış.
İşte yazıdaki ilgili bölümler:
Dün CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu aradı
"Yazdıklarınızı okudum" dedi. Ardından da "Köstebek vakası" ile ilgili olarak yazdıklarıma ilişkin görüşlerini açıkladı.
Söyledikleri şunlar:
DAKİKA DEĞİL SANİYE: İçişleri Bakanlığı’ndan Kırıkkale Belediye Başkanı’na telefon geliyor, bu telefonun gelmesinin hemen ardından Kırıkkale Belediye Başkanı, Deniz Feneri tutuklusu Mustafa Çelik’i anyor. İki telefon arasındaki süre sizin yazdığınız gibi "iki dakika" değil, "iki saniye".
SABİT TELEFON BELEDİYE’NİN: Kırıkkale Belediye Başkanı "Ailelerimiz de görüşüyor, o yüzden sabit telefondan aradım" diyor.
Ancak Belediye Başkanı’nın aradığı sabit telefon, evindeki telefon değil. Kırıkkale Belediyesi’ne kayıtlı sabit telefon... Tabii Belediye Başkanı’nın evindeki telefon, belediyeye kayıtlı değilse...
SANIK İTİRAF ETTİ: Biz neyi tartışıyoruz? Zaten Deniz Feneri tutuklusu İsmail Karahan, savcılığa verdiği ifadede "arama haberi bize iletildi diye açıkça itiraf ediyor. Karahan "aramayı bize haber verdiler" diyor. Böyle bir itiraf var elde.
KORUMA MÜDÜRÜ: İçişleri Bakanlığı Koruma Müdürü, savcılıkta ifade verdi. Bütün ifadeler ortada ama Koruma Müdürü nün verdiği ifade gizleniyor. Neden? Açıklasınlar o ifadeyi...
UYARININ AMACI: Yazınızda "arama yapılacağı zaten belliydi, bakanlıktan neden uyarı gitsin?" diyorsunuz. Telaş içinde durumu haber vermiş olabilirler. Belgelerin saklandığı yerlerin değiştirilmesini istemiş olabilirler.
SSK DÖNEMİM: Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, bu iddiaları dile getirdiğim için "O önce SSK döneminin hesabını versin" diyor. Buyursunlar. Ben hazırım. Devlet ellerinde. Hesap sorsunlar benden... Soruşturma başlatsınlar. Neden sormuyorlar, neden başlatmıyorlar?
Kılıçdaroğlu’nun anlattığı fıkra
KEMAL Kılıçdaroğlu’na dedim ki: "Köstebek olayında açıkladığınız telefon trafiği dikkat çekici... Ortaya koyduğunuz iddialar, kuşkuyu kuvvetlendiriyor. Fakat yine de elinizde ’telefon görüşmelerinin içeriği’ yok.
Sadece telefon trafiğini ve sonrasında olup bitenleri dile getirebiliyorsunuz.
İddianızı bunlara dayandırıyorsunuz.
Hukuki olarak güçlü değilsiniz." Kemal Bey’in verdiği cevap şu oldu: "Bu söylediklerinize bir fıkra ile yanıt vermek istiyorum. Lütfen bu fıkrayı da yazınız."
İşte Kemal Kılıçdaroğlu’nun anlattığı o fıkra:
Adamın biri karısının kendisini aldattığından şüpheleniyormuş. Bir dedektif tutmuş ve dedektiften her gün karısını takip etmesini, her ayrıntıyı not alıp bildirmesini istemiş.
Birkaç gün sonra dedektif, adama takibinin sonucunu bildirmiş: DEDEKTİF: Kannız evden çıktı, taksiye bindi. Filan otele gitti.
ADAM: Sonra ne oldu?
DEDEKTİF: Lobide bir adamla buluştu, birlikte yemek yediler, sonra otel odasına geçtiler.
ADAM: Sonra? Sonra?
DEDEKTİF: Ben hemen odanın penceresinden içeriyi gözetlemeye başladım.
ADAM: Ne oldu odada?
DEDEKTİF: Soyunmaya başladılar.
ADAM: Sonra? Sonra? Çabuk anlat.
DEDEKTİF: Tam o anda odanın perdesini kapattılar. Ben de devamında neler olduğunu göremedim.
ADAM: Ah işte ah! Bu şüphe var ya bu şüphe... İşte bu şüphe beni mahvediyor arkadaş!
İşte yazıdaki ilgili bölümler:
Dün CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu aradı
"Yazdıklarınızı okudum" dedi. Ardından da "Köstebek vakası" ile ilgili olarak yazdıklarıma ilişkin görüşlerini açıkladı.
Söyledikleri şunlar:
DAKİKA DEĞİL SANİYE: İçişleri Bakanlığı’ndan Kırıkkale Belediye Başkanı’na telefon geliyor, bu telefonun gelmesinin hemen ardından Kırıkkale Belediye Başkanı, Deniz Feneri tutuklusu Mustafa Çelik’i anyor. İki telefon arasındaki süre sizin yazdığınız gibi "iki dakika" değil, "iki saniye".
SABİT TELEFON BELEDİYE’NİN: Kırıkkale Belediye Başkanı "Ailelerimiz de görüşüyor, o yüzden sabit telefondan aradım" diyor.
Ancak Belediye Başkanı’nın aradığı sabit telefon, evindeki telefon değil. Kırıkkale Belediyesi’ne kayıtlı sabit telefon... Tabii Belediye Başkanı’nın evindeki telefon, belediyeye kayıtlı değilse...
SANIK İTİRAF ETTİ: Biz neyi tartışıyoruz? Zaten Deniz Feneri tutuklusu İsmail Karahan, savcılığa verdiği ifadede "arama haberi bize iletildi diye açıkça itiraf ediyor. Karahan "aramayı bize haber verdiler" diyor. Böyle bir itiraf var elde.
KORUMA MÜDÜRÜ: İçişleri Bakanlığı Koruma Müdürü, savcılıkta ifade verdi. Bütün ifadeler ortada ama Koruma Müdürü nün verdiği ifade gizleniyor. Neden? Açıklasınlar o ifadeyi...
UYARININ AMACI: Yazınızda "arama yapılacağı zaten belliydi, bakanlıktan neden uyarı gitsin?" diyorsunuz. Telaş içinde durumu haber vermiş olabilirler. Belgelerin saklandığı yerlerin değiştirilmesini istemiş olabilirler.
SSK DÖNEMİM: Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, bu iddiaları dile getirdiğim için "O önce SSK döneminin hesabını versin" diyor. Buyursunlar. Ben hazırım. Devlet ellerinde. Hesap sorsunlar benden... Soruşturma başlatsınlar. Neden sormuyorlar, neden başlatmıyorlar?
Kılıçdaroğlu’nun anlattığı fıkra
KEMAL Kılıçdaroğlu’na dedim ki: "Köstebek olayında açıkladığınız telefon trafiği dikkat çekici... Ortaya koyduğunuz iddialar, kuşkuyu kuvvetlendiriyor. Fakat yine de elinizde ’telefon görüşmelerinin içeriği’ yok.
Sadece telefon trafiğini ve sonrasında olup bitenleri dile getirebiliyorsunuz.
İddianızı bunlara dayandırıyorsunuz.
Hukuki olarak güçlü değilsiniz." Kemal Bey’in verdiği cevap şu oldu: "Bu söylediklerinize bir fıkra ile yanıt vermek istiyorum. Lütfen bu fıkrayı da yazınız."
İşte Kemal Kılıçdaroğlu’nun anlattığı o fıkra:
Adamın biri karısının kendisini aldattığından şüpheleniyormuş. Bir dedektif tutmuş ve dedektiften her gün karısını takip etmesini, her ayrıntıyı not alıp bildirmesini istemiş.
Birkaç gün sonra dedektif, adama takibinin sonucunu bildirmiş: DEDEKTİF: Kannız evden çıktı, taksiye bindi. Filan otele gitti.
ADAM: Sonra ne oldu?
DEDEKTİF: Lobide bir adamla buluştu, birlikte yemek yediler, sonra otel odasına geçtiler.
ADAM: Sonra? Sonra?
DEDEKTİF: Ben hemen odanın penceresinden içeriyi gözetlemeye başladım.
ADAM: Ne oldu odada?
DEDEKTİF: Soyunmaya başladılar.
ADAM: Sonra? Sonra? Çabuk anlat.
DEDEKTİF: Tam o anda odanın perdesini kapattılar. Ben de devamında neler olduğunu göremedim.
ADAM: Ah işte ah! Bu şüphe var ya bu şüphe... İşte bu şüphe beni mahvediyor arkadaş!