KILIÇDAROĞLU HANGİ 'YANDAŞ YAZAR'A MİLLETVEKİLLİĞİ TEKLİFİ YAPTI?

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, yandaş yazarlara milletvekilliği teklifi mi yaptı?

Kılıçdaroğlu bana milletvekilliği teklif etti

Dün gece yarısı tedariksiz eve geldim. Kabak çekirdeği zula ettiğim yere baktım ki, yeller esiyor!

Ya bizim veletler zulayı patlatmışlar veya bitmiş de benim haberim yok. Yani, nerden baksanız "eyvah eyvah" bir durum!

Arabaya atladığım gibi "nöbetçi kuruyemişçi" aramaya koyuldum.

Kabak çekirdeğini ne mi yapacağım? Ne yapılır; çitleyeceğim. Sigarayı bıraktıktan sonra resmen kabak çekirdeği tiryakisi oldum. (Ayçekirdeği öksürtüyor Şinasi.)

Deli danalar gibi sağa sola bakınırken kapatmak üzre olan bir "kuruyemiş dükkanı" gördüm.

Adam "Biraz önce bitti..." demez mi? Burnumdan solumaya başladım. "Kabak çekirdeği niye bitsin kardeşim?!" dedim.

Bereket versin cevap vermedi. Hırsımı ondan alabilirdim...

Semtin bütün caddelerini, sokaklarını dolaştım durdum.

Heyhat!

Her yer kapalıydı.

Kabak çekirdeği krizi tutmuş; sırtımdan aşağı soğuk terler akmağa, ellerim titremeğe başlamıştı.

Hey kurban olduğum Allah, sabahı nasıl edeceğim!

Baktım bu böyle olmayacak! Şehirlerarası yolculuğu bile göze alarak vurdum yollara.

Neden sonra akaryakıt marketleri aklıma geldi. Derin bir oh çektim.

Önüme çıkan ilk akaryakıt istasyonuna daldım.

"Kalmadı..." cevabını aldım.

"Ulan nedir, bu millet bana inat gün boyu kabak çekirdeği mi tüketti?" diye isyan edecektim. Vazgeçtim. "Lahavle" çekip çıktım.

Çıkar çıkmaz da telefonum çaldı. Bilmediğim bir numara; açmadım.

Devam etti; bakmadım.

Ben diyeyim 3, siz deyin 5 kez daha aradı; naçar açtım:

"Salih Tuna'yla mı görüşüyorum?" dedi, belirli bir mesafeyi korumaya özen gösterir bir vurgulamayla.

"Siz kimsiniz?" demeye kalmadı, "Ben Kemal Kılıçdaroğlu" dedi.

"Hangi Kemal Kılıçdaroğlu?"

"CHP Genel Başkanı..."

"Yapma yav!"

Bereket versin kontrolü hepten kaybetmemiştim. "Hadi len yeme bizi..." de diyebilirdim.

Doğrusu çok şaşırmıştım.

Herhangi bir hukukumuz yoktu. Araştırmacı gazeteci değildim. Üstelik hiçbir yerde kabak çekirdeği bulamıyordum.

Ama sesi acayip benziyordu.

Muzip bir arkadaşımızın ses taklidi yeteneğine kurban gitmek vardı ama yine de ihtiyatı elden bırakmak istemedim.

Çünkü vaktiyle ihtiyatsızlık etmiş, müthiş morarmıştım.

Alexander Flores'ten Ali Şeriati'ye, Gilles Kepel'den Mahmelbaf'a kadar çeviri kitaplar yayımladığımız yayınevinin editörlüğünü yaptığım yıllardı.

Yayınevinde tek başıma otururken bir telefon gelmişti.

Telefondaki ses "Ben Türken Şoray..." deyince, 20'li yaşların zıpçıktılığıyla şappadak karşılık vermiştim: "Ben de Robert Redford..."

Oysa gerçekten de arayan Türkan Şoray'dı.

Galiba 1994'tü.

Kıbrıs'ın uluslararası seramik sanatçısı sevgili Ayhatun Ateşin (kulakları çınlasın) Kıbrıs'la ilgili bir senaryomu (misafir oyuncu olarak yer alması teklifiyle) Türkan Şoray'a ulaştırmış, kararını bildirmesi için de telefonumu vermişti...

Kılıçdaroğlu son derece kararlı bir şekilde, "Bizden milletvekili adayı olur musunuz?" deyince mezkur "flashback" zınk diye sona erdi.

Vay be! Demek bu işler gece yarısı bir telefonla oluyordu... Ben sanıyordum ki bir yerlerde buluşulur, yemek falan yenir...

"Nerden icabetti?" dedim, "Yoksa çarşaf açılımından sonra 'yandaş' açılımı mı başlattınız?"

Espri yapmaya çalışmıştım. Hiç esnemedi, gayet ciddi bir şekilde "Evet..." dedi.

"Peki niye ben?" dedim.

"Merak etme senden önce Mehmet Barlas, Mustafa Karaalioğlu, Akif Beki ve Emre Aköz'le anlaştık..."

"O'ooo bayağı bir açılmışsınız!.." dedim, "Toplamak zaman alacak!"

"İroniye" hiç aldırış etmedi, milletvekilliği ısrarını sürdürdü.

"CHP'den aday olsam, kendime bile oy vermem!" diye kestirip attım, "Siz iyisi mi benim yerime Can Ataklı'ya teklif yapın..."

"O 'yandaş' değil ki" deyince, "Siz hele bir milletvekilliği teklif edin, Can Ataklı 'yandaş' bile olur..." karşılığını verdim.

Bir müddet sonra güldü.

Ben gülemedim. Gülmek ne kelime, korktum.

Tayming bozukluğundan mı, gülüş tekniğinin tuhaflığından mı bilmiyorum, gerçekten korktum.

O korkuyla da uyandım zaten.

Ah bu rüyanın devamında Kılıçdaroğlu başbakan olacak ve uçağına da Ahmet Hakan yerine Hasan Karakaya'yı alacaktı ki, ben de güleyim.


Salih TUNA / YENİ ŞAFAK