"KİFAYETSİZ MUHTERİS! KENDİNE GEL! " TUNCAY ÖZKAN ERGUN BABAHAN'A SERT ÇIKTI!

Ergun Babahan ve Fatih Altaylı arasındaki tartışmaya Silivri cezaevindeki Tuncay Özkan da katıldı. İşte Özkan'ın gönderdiği mektup.

KÖPEĞİN GÖZÜ

Adam yanındaki arkadaşını dürtmüş:
- Şu gelen kedinin güzelliğine bak. Gözü muhteşem.
Arkadaşı şaşırarak bakmış diğerine ve "nereni düzelteyim demiş":
- Gelmiyor gidiyor, kedi değil köpek, gözü değil kuyruğu.
Taraf'da Neşe Düzel'e konuşan Ergun Babahan'ı okuyunca, aklıma gene bu fıkra geldi.
Fatih Altaylı ile ben, sen MİT'çi ben MİT'çi diye kavga etmişiz. Hem de Mesut Yılmaz başbakan iken, onun önünde!
Altaylı ile tartıştık. Zaten sık sık tartışırız. Konu Alaattin Çakıcı-Korkmaz Yiğit görüşmesi. Susurluk raporuyla ilgili gazeteci bilgilendirme toplantısı, 20 seçilmiş gazeteci var. Biri ben biri de Fatih.
Mesut Yılmaz, Yiğit ile Çakıcı telefon görüşmesinden kendisini benim haberdar ettiğimi söylüyor. Altaylı bunu benim Fikri Sağlar'dan konuşma kasetini alıp Yılmaz'a verdiğim şeklinde yorumluyor. Ben, Mesut Yılmaz ve en önemlisi bana kaseti verdiği iddia edilen Fikri Sağlar bunun doğru olmadığını Fatih'e anlatıyoruz ama o kendi versiyonuna inanmak istiyor. Ben epey anlattım, hatta Fikri Sağlar ile de görüştürdüm bir gün, o da "Ben Tuncay'a kaseti vermedim, dinlettim. Ertesi gün de basın toplantısında açıkladım" dedi ama, Fatih bu; inanmak istediğine inanıyor. Ne yapayım?...
Olay Uğur Mumcu Vakfı'nın açılışından saat 22.30'da Fikri Sağlar ile ayrılıp Kanal D Ankara Bürosuna gidip o meşhur kaseti dinlememizle başlıyor. Sağlar kasetin montaj olup olmadığını merak ediyor, bizim teknik aletler ve teknik personel montaj değil diyor. "Kaseti verin yayınlayalım" diyorum, "Hayır, grup kararı aldık basın toplantısıyla açıklayacağız" diyor. Israrlarım boşa çıkıyor. Vakfın açılışını yapan Mesut Yılmaz'la 24.00'da Başbakanlık Resmi Konutu'nda sohbet için randevulaştığımızı, bu konuyu kendisine sorup soramayacağım konusunda izin istiyorum. Sağlar "olur, sorabilirsin" diyor. Anlattıklarından aslında bu kasetten hükümetin, ilgili tarafların hepsinin haberi olduğunu anlıyorum. Gece, Yılmaz'a soruyorum. İlk kez duyuyormuş gibi davranıyor. İnanıyorum. "Siz bu konuşmayı kulaklarınızla duydunuz mu?" diyor. "Evet" diyorum. "Bu ihale iptal olur, Türk Bank satılmaz" diyor.
Olayın tamamı bu.
Şimdi, Ergun Babahan diye biri, bunu "Fatih Altaylı ile Tuncay Özkan sen mi ben mi daha iyi MİT'çiyiz diye kavga ettiler" diye anlatıyor. Önce Oktay Ekşi'ye saldırdı Babahan.
Şimdi, Fatih Altaylı'nın başarıları üzerine gölge düşürüp teselli yaratmaya çalışıyor. Nafile.
Kendimi katmıyorum bu duruma. Ona bakacak zamanım ve ruh halim yok. Kendisini yargıya havale ettim çoktan.
"Mehmet Eymür beni "MİT'çi" diye yazmış." Babahan'ın incilerinden biri de bu. Eymür'ü tanık gösterecekmiş. Göstermesi çok iyi olur.
Eymür, Tunca, diye birini yazıyor. Sonra da açıklıyor Tunca'nın; "Tuncay Güney" olduğunu.
Benim Babahan'a tavsiyem kendine gelmesidir. Her kifayetsiz muhterisin uğrayacağı sondan böyle çamur atmalarla kurtulacağını sanması büyük bir yanılgı olur. Unutmamak gerek; gerçek, zamanın çocuğudur. Gerçek susturulamaz. Mutlaka konuşur; er ya da geç.

Tuncay Özkan